• Sonuç bulunamadı

2.1.8. Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Yazma Becerisi

2.1.8.4. Yazma Kaygısı

Kaygı kelime anlamı olarak “üzüntü, tasa, endişe duyulan düşünce” (sozluk.gov.tr. adresinden 30.11.2019 tarihinde alınmıştır.) anlamına gelmektedir. Kaygı “tehlike veya talihsizlik korkusunun ya da beklentisinin yarattığı bunaltı, bir çeşit tedirginlik” (Kuşdemir, Şahin ve Bulut, 2016: 101) olarak düşünülebilir. Kaygı anında insan stres, endişe ve tedirginlik yaşamaktadır. Kaygı, bireyi çok farklı yönleriyle etkileyen psikolojik bir durumdur.

Kaygının farklı türleri bulunmaktadır. Bunlar arasında; “öğrenme motivasyonuna etkisine göre kolaylaştırıcı ve engelleyici kaygı, süreye göre durumluk

ve sürekli kaygı, başarı ölçümüne göre sınav kaygısı ve başarı kaygısı, etkileşim ve iletişime göre olumsuz değerlendirme kaygısı ve iletişim kaygısı, derslere göre fen,

matematik, yabancı dil kaygısı” (Varışoğlu ve Varışoğlu, 2014: 50) gibi türleri

bulunmaktadır.

Yabancı dil öğrenme sürecini etkileyen sebeplerden bir tanesi de kaygıdır. Yabacı dil kaygısı ile ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında, yabancı dil kaygısına sebep olan birçok etken görülmektedir. Horwitz, Horwitz ve Cope’ye (1986) göre yabancı dil kaygısına neden olan etkenler arasında sınav kaygısı, iletişim kaygısı ve olumsuz değerlendirme kaygısı gibi farklı kaygı sebepleri bulunmaktadır. MacIntyre ve Gardner’a (1994) göre yabancı dil kaygısı; öğrenmeyi, konuşmayı ve dinlemeyi etkileyen korku ve endişe durumu olarak tanımlanmıştır. Tuncel’e (2015) göre ise yabancı dil kaygısı; öğrencilerin yabancı dil öğrenirken veya öğrenmeden önce meydana gelen kişisel inançları, yaşadıkları ve geçmişleriyle doğrudan alakası bulunan geçici kaygı türüdür.

Temel dil becerilerinden biri olan yazma becerisi, bir düşünce ürünü olup belli bir birikim sonunda ortaya çıkar (İşcan, 2015: 136). Yazma becerisi, öğrencilerin en fazla zorlandıkları becerilerdendir (Yaman, 2010). Yazma becerisinde yaşanılan zorluklar, öğrencilerin yazma kaygısı oluşturmasına ve yazmaya karşı tepki geliştirmesine neden olur. Bu nedenler arasında verilen bir ev ödevi, kompozisyon yazma çalışmaları, derslerde yapılan farklı yazma etkinlikleri gösterilebilir (Özbay ve Zorbaz, 2011: 34). Bu durum da öğrencileri yazmaya karşı olumsuz bir tavır takınmasına ve yazmaktan kaçınmalarına neden olmaktadır (İşcan, 2015: 135). Yazma kaygısı, yabancı dil kaygısı gibi geçici bir kaygı olarak düşünülmektedir. Şen ve Boylu (2017) yazma kaygısını “yazma eylemi öncesinde, sırasında ve sonrasında ortaya çıkabilen; kişinin geçmiş yaşantısı ve öğrenmeleri ile yakından ilgili ve kalıcı olmayan bir özelliğe sahip” olduğunu belirtmektedir. Ayten ve Tuncel (2015) yazma kaysının temelini, yazma dersinde başarısızlık, kişisel değerlendirme korkusu ve yazıya yapılan

olumsuz eleştiriler olarak üç faktörünün oluşturduğunu vurgulamaktadır. Maden ve

diğerleri (2015) kaygının bireyin yazma becerisini, yazma isteğini ve başarısını etkileyen etkenlerden birisi olarak görmektedir.

Öğrencilerin yazma becerilerinde yaşadığı kaygı durumları araştırmacılarca incelenmiştir (Cheng, 2004; Genç ve Yaylı, 2019; İşcan, 2015; Maden ve diğerleri, 2015; Özbay ve Zorbaz, 2011; Susoy ve Tanyer, 2013)

Cheng (2004) geliştirdiği yazma kaygı ölçeğinde yazma kaygısını “somatik (bedensel) kaygı, kaçınma davranışı ve bilişsel kaygı” diye üç boyutta ele almıştır. Jebreil ve diğerleri (2015), Cheng (2004) tarafından geliştirilen yazma kaygı ölçeğini kullanarak farklı seviyede olan İranlı 45 EFL öğrencisinin yazma kaygı düzeylerini ölçmüştür ve öğrencilerin yüksek düzeyde kaygı yaşadıkları sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca, öğrencilerin bilişsel kaygı düzeyinin somatik ve kaçınma kaygısına göre yüksek olduğu sonuçlarına varmıştır. Younas ve diğerleri (2014) çalışmasında, yabancı dil öğrenen öğrencilerin yazma kaygısı yaşamalarının nedenleri arasında, öğretmenin

olumsuz yorum korkusu, dilsel zorluklar, zaman baskısı ve mükemmel çalışma, yetersiz yazma pratiği gibi nedenler bulunduğunu ifade etmektedir. Đumlija (2018) yaşları 15- 18 arasında değişen ve farklı sınıflarda bulunan 300 EFL öğrencisiyle yaptığı çalışmada, öğrencilerinin kullandığı yazma stratejileri, yazma kaygısı ve öğrencilerin yazma başarısı arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Araştırmada, öğrencilerin yazma stratejilerini orta düzeyde kullandıklarını, orta düzeyde yazma kaygısı yaşadıklarını ve kaygı düzeyi, yazma başarısıyla negatif, yazma stratejileriyle pozitif korelasyon olduğunu tespit etmiştir. Susoy ve Tanyer (2013) EFL lisans öğrencilerinin yazma kaygılarının nedenlerini tespit etmeye dönük çalışmasında, yazma kaygısı ve yazma performansı arasında negatif bir ilişki bulunduğunu saptamış ve öğrencilerin İngilizce yazma pratiğinin olmaması ve kelime seçiminde zorlanmaları, öğrencilerin yazmalarında kaygıya sebep olduğunu bulmuştur. Genç ve Yaylı (2019) çalışmasında yabancı dil öğretiminde öğrenim gören lisans öğrencilerinin yüksek ve orta düzeylerde yazma kaygısı yaşadığı sonucuna ulaşmıştır. Aynı zamanda çalışmada öğrencilerin zaman kısıtlaması, konunun tam bilinmemesi, fikir üretememe ve yazma stresi yaşama gibi nedenlerden dolayı yüksek kaygı yaşadığını belirtmiştir.

Yabancı dil olarak Türkçe öğrenen öğrencilerin yazma kaygısına yönelik yapılan araştırmalarda öğrencilerin bazı etkenlerden dolayı yazma kaygısı yaşadıkları tespit edilmiştir. Maden ve diğerlerinin (2015) çalışmasındaki bulgular incelendiğinde, Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen öğrencilerin yazarken çoğunlukla kaygılandıkları ve uyruklarına, ülkelerinde kullandıkları alfabelere, okuma alışkanlıklarına bağlı olarak kaygı düzeylerinin yükseldiği görülmektedir. İşcan (2015) yaş ortalamaları 19 olan

yabancı dil olarak Türkçe öğrenen Ürdünlü Arap kökenli öğrencilerle yaptığı çalışmasında, Ürdünlü öğrencilerin yazma kaygısı boyutlarından somatik ve sosyal kaygı düzeylerinin yüksek; bilişsel kaygı düzeylerinin ise düşük olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca öğrencilerin yazdıklarının değerlendirileceğini bilmesi ve zaman sınırlaması olduğunda yazma kaygı düzeylerinin yüksek olduğu ifade edilmiştir. Akbulut (2016) yabancı dil olarak Türkçe öğrenen 309 öğrenciyle yaptığı çalışmasında, yazma kaygısı ve yazma tutumu arasında sınıf düzeyi, cinsiyet ve ana dili değişkenlerin açısından ilişki incelenmiştir. Araştırmada, sadece ana dili değişkeni açısından öğrencilerin yazma kaygısının yüksek olduğu ve yazma tutumlarının da düşük olduğu tespit edilmiştir. Kaplan (2018) yabancı dil olarak Türkçe öğrenen C1 seviyesindeki 17 öğrenciyle yaptığı çalışmada, otantik yazma çalışmalarının öğrencilerin yazma kaygı düzeyini düşürdüğü sonuçlarına ulaşmıştır. Ayrıca öğrencilerin kaygı düzeyinin çok düşük veya çok yüksek olması durumunda yazma istek ve motivasyonlarının düştüğünü ifade etmiştir.