• Sonuç bulunamadı

Yazılı Belgelerin Sıhhatinin Tespiti (Dış Tenkit)

C. Hadis İlmi ve Tarih İlminin Tarihsel İlişkileri

3. RİVAYETLERİ KABUL ŞARTLARI AÇISINDAN

3.3. Yazılı Belgelerin Sıhhatinin Tespiti (Dış Tenkit)

Bu başlık altında Hadis ve Tarih ilimlerinin yazılı belgelerin sıhhatini tespitte hangi usûlü/yöntemi kullandıkları ayrı başlıklar halinde ele alınacaktır.

3.3.1. Yazılı Hadis Belgeleri

Muhaddislerin genel olarak şifahi nakillere önem verdiklerini, yazılı belgelerden hadis naklini hoş karşılamadıklarını daha önce ifade etmiştik. Muhaddisler, şayet yazılı belgelerden hadis alacaklarsa bu durumda o belgenin de güvenilir olup olmadığını araştırmışlardır. Tıpkı bugün Tarih araştırmalarında kullanılan yöntemlere yakın bir yöntemi muhaddisler de kullanmışlardır. Onların kullandıkları bu yöntemler tabii ki bugünkü Tarih ilminin kullandığı modern yöntemler kadar ileri düzeyde değildi. Fakat o gün için kesinlikle takdire değer bir yöntem olduğunu söyleyebiliriz. Muhaddisler hadislerin yazılı olduğu kağıtları ve hadislerin yazımında kullanılan mürekkepleri inceleyerek o evrakta yer alan hadislerin sıhhati hakkında hükümlerde bulunmuşlardır. Aslında bu yöntemin

198

A’zâmî, “Hadis Tenkit Yöntemleri İle Tarih Tenkit Yöntemlerinin Karşılaştırılması”, s. 234. Krş: A’zâmî, Menhecu’n-Nakd İnde’l-Muhaddisin Neş’etuhu ve Tarihuhu, s. 91-102.

199

Bu ilkeler şunlardır: 1- Vesikanın gerçekliğinin tespiti 2- Belgenin yazıldığı tarih ve mekânın tespit edilmesi 3- Belge yazarının tespit edilmesi 4- Belgenin orijinal mi yoksa sonraki dönemlerde mi yazıldığının tespit edilmesi 5- Belgenin aslına uygun bir şekilde tasnif edilmesi 6- Haberi nakledenin dürüst olup olmadığını ve rivayet edecek zihinsel ve fiziksel yeterliliğe sahip olup olmadığının araştırılması 7- Nakledilen belgelerin sıhhatlerinin tespit edilmesi 8- Haberlerde yer alan bilgilerin zaman ve mekâna göre dizilmesi. Bkz: Bernheim, Tarih İlmine Giriş, s. 135-159.

tarihçilere has ve yeni bir yöntem olduğu iddia edilmişse de gerçekte bu yöntemi muhaddisler on iki asır önce kullanmışlardır.200

Muhaddislerin kâğıt ve yazıya bakarak hadisler hakkında sıhhat tespiti yaptıklarına dair şu rivayeti örnek vermek mümkündür: “Muhammed b. Muhammed

b. el-Eş’as: Ebû’l-Hasan el-Kûfî’den hadis yazdım. Bize Musa b. İsmail b. Musa b. Cafer b. Muhammed, babasından o da dedesinden Hz. Ali ve Hz. Peygamber’e varıncaya kadar yaklaşık bin hadisten meydana gelen bir nüsha çıkardı. Bize çıkardığı kitap yeni hatlarla yeni kağıda yazılıydı. Orada maktu hadisler vardı ve geneli de münker hadislerden oluşmaktaydı. Oradaki hadislerin metinleri güvenilir ravilerin metinleri ile uyuşmuyordu. O, bu nüshadan dolayı itham edilmişti.”201

Yukarıdaki rivayette geçen “yeni hatlarla, yeni kağıda yazılı” ifadesi, muhaddislerin yazılı belgelere dair yaptıkları araştırmaları açıkça göstermektedir.

Muhaddisler kâğıt ve yazıyla birlikte yazıda kullanılan mürekkebi de inceleyerek metnin sıhhatini tespit etmişlerdir. Bir belgede yer alan rivayetlerin arasına veya belgenin kenarlarına sonradan ilave edilen birtakım söz ve şahıs isimlerini mürekkebi kontrol ederek anlamışlardır. Sonradan yazılan yazıdaki mürekkebin ya renginin tonlarının farklı olması ya da diğer yazılara göre daha ıslak/nemli olması onlara bu ilavelerin sonradan yapıldığına dair ipuçları vermekteydi. Belge sahibini bu konuda sıkıştırmaları neticesinde zaten onun bunu itiraf ettiğine dair kaynaklarımızda bazı bilgiler mevcuttur. Örneğin Zehebî aktarmış olduğu bir rivayette Zekeriya b. Yahya el-Hulvânî’nin şunları söylediğini aktarmıştır:

“Ebû Dâvud es-Sicistani’yi Yahya b. Kasib’in rivayetlerini kitaplarının üstündeki koruyucu tabakaya yazarken gördüm. Bunun nedenini ona sordum. Dedi

200

A’zâmî, Menhecu’n-Nakd, s. 98-99. 201

Ebû Ahmed Abdullah b. Adi el-Cürcani, El-Kâmil fi’d-Duafai’r-Rical, Üçüncü baskı, Dâru’l- Fikr, Beyrut 1985, VI, 301; ayrıca bkz: Ebû Abdillah Şemseddin Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî, el-Muğni fi’d-Duafa, Nureddin Itr (Thk.), İhyau’t-Turasi’l-İslami, Katar 1987, II, 260; Ebû’l-Ferec Cemâluddîn Abdurrahmân b. Alî b. Muhammed Bağdâdî İbnü'l-Cevzi, ed-Duafa ve'l-

Metrukin, Ebû'l-Fida Abdullah el-Kadı (Thk.), Dâru'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrut 1986, III, 97;

Ebû'l-Abbas Takıyyüddin Ahmed b. Ali b. Abdülkadir el-Makrizî, Muhtasâru'l-Kâmil fi'd-

Duafai ve İlelü'l-Hadis li-İbn Adiy, Ebû Muaz Eymen b. Arif Dımaşki (Thk.), Mektebetü's-

ki: Yahya b. Kasib’in müsnedinde münker bazı hadisler gördük ve kendisinden bu hadislerin kaynaklarını talep ettik. O ise bizi bir süre oyaladı. Daha sonra o hadislerin yazılı olduğu sahifeleri çıkardı. Biz kaynakları arasında o hadislerin yeni bir yazıyla değiştirildiğini gördük. Onlar mürsel hadislerdi ve onları müsned yapmış, onlara bazı ilavelerde bulunmuştu.”202

Zehebî başka bir yerde de şunu nakletmiştir: Muhammed b. Câbir b. Seyyar b. Talk es-Suheymî hakkında İshâk b. İsa şunları söylemiştir: “Bir gün Muhammed’e

bir hadis rivayet ettim. Daha sonra o hadisin iki satır arasına yeni bir yazıyla eklenmiş olduğunu gördüm.”203

Yukarıdaki örneklerde de görüleceği üzere muhaddisler kaynağın sıhhatini tespit etmek için hadisin yazılmış olduğu kağıt, yazının şekli ve mürekkeplerine bakmışlar204 ve böylece bu yazılı belgelerin güvenilirliğini tespit etmeye çalışmışlardır.

3.3.2. Yazılı Tarih Belgeleri

Tarihçilerin yaptıkları ilk inceleme tıpkı muhaddislerde olduğu gibi kaynağın güvenilirliğini tespit etmektir. Modern tarihçiler bu işleme “dış tenkit” (en-Nakdu’l- Hâricî, External Criticism) adını vermektedirler.205 Ernst Bernheim’e göre “dış tenkit”, kaynakları inceleyip ne dereceye kadar kaynak olabileceklerini araştırmaktır.206 Başka bir deyişle “dış tenkit”, kaynak malzemesinin orijinal mi yoksa sahte mi olduğunun tesbit edilmesi için yapılan tenkit işlemidir.207 Lêon E. Halkın ise dış tenkidin yani diğer adıyla “gerçeklik tenkidi”nin, tarihi vesikaların nereden çıktığını ve bu vesikaların kaynak değerini incelediğini ve bu incelemenin

202

Ebû Abdillah Şemseddin Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî, Mîzânu’l-İ’tidal fi Nakdi’r-

Rical, Ali Muhammed el-Bicavî (thk.) Dâru’l-Fikr, Beyrut Trs, IV, 451; Ebû Cafer Muhammed b.

Amr b. Musa b. Hemmad el-Ukaylî el-Mekkî, Kitabu’d-Duafai’l-Kebir, Abdülmu'ti Emin Kal'aci (Thk.), Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut Trs, IV, 446.

203

Zehebî, Mîzânu’l-İ'tidal, III, 496; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 90. 204

Muhaddislerin yazı ve mürekkep incelemeleriyle ilgili bkz: A’zâmî, Menhecu’n-Nakd, s. 98-99. 205

John Tosh, Tarihin Peşinde, s. 59. 206

Bernheim, a.g.e., s. 135. 207

Reem Azzam, “Hadis Kritiği ve Hadis Metodolojisiyle Modern Tarih Metodolojisinin

sonuçlarına göre onları kabul veya reddettiğini ifade etmiştir.208 Aslında tarihçi herhangi bir olayla ilgili bilgi veren kaynakları topladıktan sonra bunları tenkide tabi tutar ve böylece bu kaynağın hem güvenilirliğini hem de bilginin nakli esnasında herhangi bir değişikliğe uğrayıp uğramadığını tespit etmeye çalışır. Yani harici (dış) tenkit bir bakıma, kaynağın nakledildiği zincirin sağlamlığını araştırmak demektir.209

Tarihçilerin “dış tenkit” ile bir kaynağın güvenilirliğini tespit etmelerine bir örnek vermek istiyoruz. John Tosh, The Pursuit of History, adlı eserinde “Vinland Haritası”nın sahteliğinin ispatlanmasını tarihçilerin yapmış oldukları dış tenkide örnek olarak zikretmektedir. O, Vinland Haritasının sahte olduğunun mürekkep üzerinde yapılan mikrofob210 testiyle kanıtlandığını ifade etmiştir. Harita üzerinde yapılan kimyasal “microprobe analysis” sonucunda bu haritanın yazımında kullanılan mürekkebin içeriğinde yaklaşık olarak 1920’lerden önce bilinmeyen pigmentlerden önemli bir oranda bulunduğu anlaşılmıştır. Hâlbuki bu belgenin en erken 15. yüzyıla ait olduğuna inanılmaktaydı. Dolayısıyla 1920’lerde keşfedilen ve kullanılmaya başlanılan bir maddenin 15. yüzyıla ait bir evrakta kullanılması mümkün olmadığından, bu belgenin sahte olduğu çok rahat bir şekilde ispatlanabilmiştir. Ona göre tarihçilerin (sahte) belge üretilmesinde kullanılan malzemenin incelenmesi hususunda uzmanların yardımına başvurmaları gerekir. O, kimyasal testlerle kâğıdın ve mürekkebin yaşını hesaplamanın mümkün olduğunu belirtmiş ve bu tarz sahte belgelerin “belge kalpazanlarının eserleri” olarak nitelendirildiğini belirtmiştir.211 Bu yöntemin daha basit bir versiyonunun muhaddisler tarafından rivayetin yazılı olduğu kağıt ve bu kağıtta kullanılan mürekkebin incelenmesi suretiyle belgenin sıhhatini tespite etmede kullanıldığını daha önce ifade etmiştik.

208

Halkın, Tarih Tenkidinin Unsurları, s.23. 209

Azzam, a.g.m., s. 31. 210

Yaptığımız araştırmalar neticesinde mütercimin yazmış olduğu “microfob testi” isimli bir yöntemin tarih araştırmalarında mevcut olmadığını tespit ettik. Tercüme edilen kitabın orjinalinde ise bu kelime “microphobe analysis” şeklinde yazılmıştır. Bkz: John Tosh, The Pursuit of

History, Fourth Edition, Pearson Edication Limited, Great Britain 2006, s. 94. Fakat bu kelimenin

de muhtemelen matbaa hatasından olacak ki yanlış yazıldığını tespit ettik. Çünkü bu yöntemin asıl ismi “microprobe analysis”dir. Yani kelimedeki “r” harfi yerine sehven “h” harfi yazılmıştır. Bu yöntemin doğru adlandırılışı EMPA veya EMP olarak bilinen “electron microprobe analysis”dir. Bu yöntem küçük hacimli katı malzemelerin içerik analizi için kullanılan bir yöntemdir.

211

Siyer ve Meğâzî yazarlarının tıpkı muhaddisler gibi bir belgenin kağıt ve mürekkebine bakarak o belgenin sıhhatini tespit etmeye çalıştıklarını söylemek zor görünmektedir. İbn İshâk, Vâkıdî, İbn Hişâm, Belâzurî ve Taberî gibi İlk dönem İslam tarihçileri eserlerinde yazılı belgelerden çokça istifade etmişlerdir. Ancak onların bu belgelerin gerçek olup-olmadığına dair özel bir teknikle inceleme yaptıklarına ilişkin bir bilgiye sahip değiliz. Söz konusu tarihçilerin “dış tenkit” yapmamakla birlikte çağdaşları olan muhaddislerin yazılı belgelerin sıhhatini tespit etmeye yönelik çabalarına benzer bir girişimleri olduğunu da söyleyemeyiz. Bununla birlikte kimi tarihçiler kendilerine ulaşan yazılı belgenin ne zaman ve kim tarafından yazıldığı hakkında bazı bilgiler nakletmişlerdi. Mesela Belâzurî Hz. Peygamber’in, Yahudi olan “Makna/ ﺎﻨﻘﻣ ” halkı ile yapmış olduğu yazılı bir anlaşmanın varlığından bahsetmiş ve içeriğini de nakletmiştir. Bu belge kırmızı bir deri üzerine yazılmış olup, yazısı da silinmişti. Belâzurî Mısırlı bir kişinin bu belgeden kendisine bahsettiğini ve bu kişinin kendisi için istinsah ettiği nüshayı gördüğünü söylemiştir. Belâzurî de kendisi için bir nüsha istinsah ettirmiştir.212 Fakat Belâzurî bu mektubun sıhhatine dair herhangi bir şey söylememiştir. Hâlbuki bir tarihçiden beklenen şey vesikanın orijinaline ulaşmaya çalışmak ve vesikanın gerçekliğine dair birtakım araştırmalar yapmaktır.

İlk dönem İslam Tarihçilerinin yazılı belgelerin sıhhatine yönelik ciddi araştırmalar yapmamaları ile ilgili birçok şey söylenebilir. Fakat biz söz konusu dönemde böylesine eleştirel ve hassas bir tarihçilik anlayışının yerleşik olmadığından dolayı Siyer ve Meğâzî müelliflerinin yazılı belgelerin sıhhati ile ilgili yeterince titiz bir araştırma içerisinde olmadığını düşünüyoruz. Günümüz İslam Tarihçilerinin ilk dönem İslam Tarihine ait belgelerin sıhhatini tespit etmek için tarihçilerin kullandığı “carbon 14” ve “microprobe analysis” metodlarını kullanmaları gerektiği kanaatindeyiz. Ayrıca bazı hadis rivayetlerinin ve tarihi bilgilerin de sıhhatlerini

212

Belâzurî, Fütûhu’l-Buldân, s. 80. Diğer örnekler için bkz: Belâzurî, Fütûhu’l-Buldân, s. 46, 75, 86. Vâkıdî, el-Meğazî, I, 148, 203-204; II, 422; İbn Sa'd, Tabakât, I, 245; VIII, 223.

tespit edebilmek için tarih ilminin yardımcı alt bilim dallarından biri olan Arkeolojiden de yararlanmak gerekir. 213