• Sonuç bulunamadı

Robert Fritz, The Path of Least Resistance adlı kitabında iki değişik yaşama biçimi sunar: Bu yaklaşımlardan birini yaratıcı, diğerini de tepkisel olarak belirler.

Birçok insan tepkisel yaklaşım ile yaşar. Bu yaklaşımda, yaşamın size sunduklarına tepki vererek yaşarsınız. İçinde bulduğunuz durumlara sürekli karşılık verirsiniz. Sonuç olarak, yaşamınızı ya da olayları kontrol etmekte kendinizi güçsüz hissedersiniz. “Bazıları ne kadar da şanslı” diye düşünürsünüz. Görünüşte onların hayatları akıp gider, sizinki ise şanssızlıklarla doludur. Eğer sizin de yaşama yaklaşımınız bu ise öğrenmelerinizin çoğu kazara ya da geriye dönük olur.

Buna karşı, yaratıcı yaklaşımda yaşamınızdan ne istediğinize karar verme konusunda güç sizdedir. Fritz’in kitabında belirlediği araçları kullanıp, yaşamınızda öğrenmek istediklerinizi ileriye dönük olarak belirleyip şansa bırakmayarak istediğiniz sonuçları yaratma sürecine girebilirsiniz. Yaşam boyu öğrenenler yaratıcı yaklaşımla yaşayanlardır (Braham, 1998:85).

Yaratıcı Çekişme İle Başa Çıkmak: Yaratıcı yaklaşımın temelinde şu andaki gerçekliğiniz ile varmak istediğiniz yerin vizyonu arasındaki yaratıcı çekişme yer alır. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi, yaşamınızda yaratmak istediğiniz şeyin bir vizyonu vardır kafanızda. Şimdi, öğrenmek istediğiniz bir şeyi düşünün. Bunu olabildiğince açık ve canlı bir biçimde tanımlayın ki, ona ulaştığınızda sonuca vardığınızın farkında olun. Ve sonra kendinize şu andaki gerçekliği dürüst biçimde tanımlayın. Şu andaki durumunuz ne? Şu andaki gerçekliği tanımlarken amacınıza yakınlığınız konusundaki duygularınızı da ekleyin. Vizyonunuz ve şu anki gerçekliğiniz arasındaki fark, yaratıcı çekişme olarak tanımlanabilir. Şekil 13: Yaratıcı Gerilim

Yaratıcı çekişmeyi çözmenin iki yolu vardır. Bir tanesi bu vizyondan vazgeçmektir. Bu yolla çekişme de ortadan kalkar. Elbette, eğer sizin çekişmeleri çözümleme yolunuz bu ise, kendinize olan saygınız ve güveniniz de sarsılabilir. İkinci yol, şu anki gerçekliği bu vizyon ile uyumlu hale getirmektedir. Bu teknik, yaratıcı yaklaşımı olanların tercih ettiği yoldur. Yaşam boyu öğrenenlerin tercihi de bu yoldur.

Kurumunuzu öğrenen bir organizasyon olma yönünde değiştirmeye çalışırken, bulunduğunuz yer ile olmak istediğiniz yer arasındaki farkın sizi vizyonunuza ulaştıracak enerji olduğunu unutmayın.

Kurumunuzu öğrenen bir organizasyon yapmaya çalışırken, şu anda bulunduğunuz konum ile ulaşmak istediğiniz konum arasındaki farklılık sizi vizyonunuza ulaştıracak yakıttır. Yaratıcı yönelim, insanı sorunlardan çok, aşılabilecek zorluklar üzerine yoğunlaştırır(Braham, 1998:86-88). VİZYON VİZYON VİZYON VİZYON ŞU ANDAKİ GERÇEKLİK Yaratıcı Gerilim

Doğal Öğrenme İsteğini Harekete Geçirmek : İnsanların yaptıkları şeyleri başkaları için değil de kendileri istedikleri için yaptıkları iyi bilinen bir motivasyon ilkesidir. Bu ilke öğrenme için de geçerlidir. Birisinin öğrenme isteğinin arkasındaki nedenleri anlarsanız, onların öğrenmesini daha iyi destekleyebilirsiniz. Bu süreç içinde, genel olarak kurumda gerçekleşen öğrenmeyi de geliştirebilirsiniz. Şimdi, öğrenme isteği arkasındaki bazı motivasyonları inceleyelim:

• Merak. Bunun insanlarda öğrenmek için doğuştan varolan bir doğal güdü olduğundan daha önce söz ettik. Bu doğal merak her birimizde değişik düzeylerde özendirilmiştir. Kurumunuzdaki bazılarının her şeyi öğrenme isteklerinin arkasındaki neden çok basit ve saftır: merak.

• Kendini koruma. Çok hızlı değişen dünyamızda, birçok insan işlerini ellerinde tutabilmek için sürekli yeni beceriler edinme gereğinin bilincindedirler. Sonuç olarak, bazıları kursa giderler, bazıları kendilerine örnek olacak kişiler ararlar ya da başka öğrenme olanaklarını değerlendirirler. Bunun nedeni öğrenmenin kendi başına değerli olduğunu düşündüklerinden değil, kendilerini değişime karşı korumak istemelerindendir. Bu tür öğrenmenin arkasındaki motivasyon korkudur.

• Bir amacı yerine getirmek. Bazı insanlar işyerine orada yapacak bir şeyler olduğu için gelirler, ama çoğu insan işe bir şeyler yapmak istedikleri için gider. İnsanlara faydalı olup, bir fark yaratmış olmak isterler. Onlar için, iş bir tutku ya da bir çağrıdır. İçten gelen bu çağrıyı dinleyerek kendilerini amaçlarına yaklaştıracak her şeyi öğrenmeye motive olmuşlardır. (Braham, 1998:88-91).

Eğer yeterince derine inerseniz birçok büyük şirketin arkasında bir moral zorunluluk, bir yükümlülük ya da görev duygusu bulunduğunu ve bunların şirketi belirli bir çerçevede çalışmaya zorladığını görürsünüz (Freiberg, 1998:18).

• Ödül ya da kazanç. Sadece maddi kazancın motive ettiği insanlar da vardır elbette. Bazı alanlarda, ne kadar çok öğrenirseniz o kadar çok kazanırsınız. Sosyal hizmet, psikoloji ya da muhasebe gibi alanlarda belirli sertifikaları alanlar daha fazla maaş alacaklardır. Bazı şirketler maaşları çalışanların aldıkları ve tamamladıkları ders sayısına göre belirleyebilir ya da iş verirken ya da terfi ettirirken bazı derslerin alınmış olmasını ya da bazı eğitim önkoşullarının sağlanmış olmasını şart koşabilir. Böylece, bazı insanların öğrenme isteğinin ardındaki motivasyon maddi kazançtır.

• Olumsuz deneyim. Birkaç yıldır iş dünyasında olan herkes mutlaka bir zaman zor ya da etkin olmayan bir patron ile çalışmak zorunda kalmıştır. Görünürde olumsuz olan bu deneyimler çok önemli öğrenme olanakları olabilir. Geçinilmesi zor bir insanın davranışlarını gözlemleyerek, nasıl davranılmaması gerektiğini öğrenirsiniz. Yönetilme biçiminizin sizin yönetilmeyi istediğiniz biçimden farklı olduğunu keşfedersiniz. Bu keşfedici tavrı benimsemenin en önemli yararlarından biridir; yargılayıcı olmamak olumsuz bir deneyimi gelişim ve öğrenmeye dönüştürebilir.

• Eğlence. Öğrenme gerçekten de eğlenceli olabilir. Herkesin hayatında biraz oyuna ihtiyacı vardır ve bunun bir yolu da öğrenme olabilir. Oyunlar gittikçe artan bir biçimde öğrenme programlarının parçası haline gelmektedir ve sınıflardan ve hatta yönetim kurulu toplantı odalarından kahkahaların yükseldiğini duymak mümkündür. Dryden ve Vos’un yazdığı Öğrenme Devrimi (The Learning Revolution) adlı kitaba göre dünyadaki en etkili yabancı dil eğitimi programı Buckinghamshire’deki Hızlandırılmış Öğrenme Sistemleri’nin bir ürünüdür. Bu program müzik, hikaye ve rol yapmayı birleştirerek etkili ve eğlenceli bir program yaratmıştır. Çocuklar eğlenerek öğrenirken, neden bunu yetişkinler de yapmasın? • Beklentiler karşılanmadığında. Bir toplantı yönettiğinizi ve gündemdeki maddeleri zamanında bitiremediğinizi düşünün. Beklentileriniz karşılanmadığından kendinizi rahatsız hissedebilirsiniz. Bu da öğrenme için güçlü bir motive edici etkendir. Beklentiler karşılanmadığında, yaratıcı yaklaşımı harekete geçirmek için bir fırsat doğar. Eğer bir sonraki toplantınızın daha akıcı olmasını istiyorsanız, gündemin nasıl planlanması gerektiğini öğrenmeniz gerekecektir. Bir amacınız var, o andaki gerçeklik amacınıza uymuyor ve siz de bu ikisini buluşturmak için çaba sarf edeceksiniz.

• Gelecek için. Hızla gelişen bir alanda ya da sektörde çalışıp bu alanda en azından 5 yıl daha kalmak isteyenler, eğer geleceğin bir parçası olmak istiyorlarsa şimdiden öğrenmeye yatırım yapmalıdırlar. Örneğin, eğitim seminerlerinde multimedia sunumlar, gelecekte standart görsel araçlar olacaktır. Bu nedenle, grafikler, LCD panelleri ve diğer projeksiyon aletleri hakkında bilgi edinmenin ardındaki motivasyon, gelecekte bu alan içinde kalabilme arzusudur.

• Zorunluluk. Eğitimi zorunlu tutmak korku yoluyla öğrenmenin bir başka türüdür. Bir eğitim zorunlu tutulduğunda, insanlar eğer öğrenmezlerse sonunda ne olacağına bakarlar. Sonucun ağırlığına göre, bu zorunluluk bir motivasyon sağlayabilir ya da sağlayamaz. Bu strateji geçmişin hiyerarşik kurumları tarafından uygulanan kontrolü yansıtır ve bunlar yeni, öğrenen kurumlarda gittikçe azalacaktır. Ancak, bazı yeni programlar yasa gereği zorunlu tutulduğundan bu motivasyon hiçbir zaman tamamen ortadan kalkmayabilir.

• Keyif. Bazı insanlar öğrenmekten keyif alırlar. Öğrenme kendi başına bir zevktir. İnsanın özgüvenini artırır. İnsanlara enerji verir ve harekete geçirir (Braham, 1998:88-91).

Benzer Belgeler