• Sonuç bulunamadı

3.5. İlâhî Sıfatlar

3.5.1. Selbî Sıfatlar

3.4.1.3. Yaratıcının Cisim Olmadığı

Nesefî, Allah’ın cisim olamayacağına dair açıklamaları şöyledir:

“Allah, cisim değildir. Çünkü cisim, mürekkep olanın ismidir. Kim Yahudiler, Râfizîler ve Hanbeliler gibi cisim lafzını Allah için kullanır ve bununla mürekkep olmayı kastederse hem isimde hem de mânada hata etmiş olur. Çünkü ondan (cisim) her bir cüz’ a) ya kemâl sıfatlarıyla nitelenir -ki bu durumda her cüz’ ilah olur. Bunu söylemek ise iki ilahın var olduğunu söylemek gibi yanlış olur-. b) Ya da her bir cüz’ kemâl sıfatlarıyla nitelenmez aksine bunların hâdislik özellikleri olan zıtlarıyla nitelenir -ki bu da imkânsızdır-. Kim Kerrâmiyye’de olduğu gibi cisim lafzını Allah için kullanır ve bununla mürekkep olmayı değil zâtıyla kâim olmayı kastederse, o da

270 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 30a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 26a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 14b. 271 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 30a-30b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 26a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 14b.

272 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 30b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 14b; Bu kısımdan itibaren Manisa nüshasında bir varak eksiktir.

hata etmiş olur. Çünkü biz, Allah Teâlâ’nın isimleri konusunda şeriatın bizi götürdüğü yere kadar gideriz.”273

Akşehrî öncelikle konuyla ilgili görüşlere değinmektedir. Buna göre, birçok grubun aksine Ehl-i sünnet’in tamamı ile muhakkik âlimlerin cumhuru, Allah’ın ne isim ne de mâna açısından cisim olmakla nitelenmeyeceği görüşündedir.274

Akşehrî Allah’ın cisim olduğunu söyleyenlerden bir grubun O’nun hem isim hem de mâna açısından olduğunu söylediklerini belirtir. Bunlar Allah’ın bileşik, bölümlü ve parçalı olduğunu iddia ederler. Ona göre Yahudi gruplarının çoğunluğu, Rafizîlerden birçoğu ve Hanbelîler bunlar arasındadır. Yahudi grupların çoğu Allah’ın beyaz saçlı yaşlı bir adam suretinde olduğunu söylerler. Hişâm b. Hakem (ö. 179/795)275, Hişâm b. Sâlim el-Cevâlîkî (ö. m. 7. yüzyılın sonları)276, Dâvûd el-Cevâribî (ö. h. 3. yüzyılın başları) gibi Rafizilerden bazıları Allah’ın siyah saçı olduğunu, bazıları O’nun dalgalı saçlı ve köse bir genç suretinde olduğunu söylemiştir. Hişâm b. Hakem’in Allah’ın kendi karışıyla yedi karış olduğunu söylediği rivayet edilir.277

Allah’ın cisim olduğunu söyleyen bir diğer grup ise Allah’ın mâna açısından değil isim açısından cisim olarak isimlendirileceğini söylemiştir. Bunlar ise Kerrâmiyyedir.278

Akşehrî, Allah’ın cisim olmadığının şu şekilde ifade edileceğini belirtir: Cisim, bileşik olandır (müterekkib). (Küçük önerme)

Allah Teâlâ, bileşik olan (müterekkib) değildir. (Büyük önerme) Öyleyse cisim, Allah değildir.

Sonuç hükmünün aksi alınarak “Allah Teâlâ cisim değildir” hükmüne ulaşılır.279

Küçük önerme şöyle açıklanır: Nesefî’nin de işaret ettiği gibi bu önerme cismin bileşik

273 Nesefî, Umde, s. 8.

274 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 30b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 14b-15a.

275 Hişam b. Hakem’in bu konudaki görüşleri için bkz. Mustafa Öz, “Hişâm b. Hakem”, DİA, XVIII, 154. 276 Cevâlîkî Allah’ı sonlu, sınırlı ve insan suretinde parlayan bir nur olarak kabul etmektedir. Bkz. Yusuf Şevki Yavuz, “Hişâm b. Sâlim el-Cevârîbî”, DİA, VII, 437-438.

277 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 30b-31a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15a. 278 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 30b-31a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15a. 279 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 31a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15a.

olanın ismi olmasına dayanmaktadır. Akşehrî, cismin tarifinde bunun daha önce açıklandığını belirtmektedir.280

Büyük önerme ise şöyle açıklanır: Eğer Allah bileşik olsaydı, parçasına (cüz’) ihtiyaç duyardı. O’nun parçası ise O’ndan başkadır. Bu durumda O, başkasına ihtiyaç duymuş olur. Başkasına ihtiyaç duyan her şey ise mümkündür. Bu durumda Allah da mümkün olur ki bu imkânsızdır.281

Akşehrî Nesefî’nin “Çünkü her bir cüz’” ve devamındaki sözünün onların mâna konusundaki hatalarının açıklaması olduğunu belirtmektedir. Akşehrî’ye göre bunun takrîri şöyledir: Eğer Allah Teâlâ bileşik, bölümlü ve parçalı olsaydı, O’nun her parçası kendisiyle kâim olurdu. Çünkü zâtıyla kâim olmayan şeylerin birleşimi (i’tilâf) imkânsızdır. Bu durumda O’nun her bir parçası ya hayat, ilim, kudret gibi kemâl sıfatlarıyla nitelenir ya bu sıfatlarla nitelenmez ya da bu parçalardan bir kısmı bu kemal sıfatlarla nitelenir. Ancak bu ihtimallerin tamamı bâtıl olduğundan Allah’ın bileşik olması da bâtıl olur.282

Birinci ihtimalin imkânsızlığı şöyle açıklanır: Çünkü eğer her parça kemâl sıfatlarıyla nitelenmiş olursa, her parça hayat sahibi, kâdir, âlim olur. Bu durumda her bir parça rububiyyet sıfatıyla nitelenmiş olur ki bu da ilahların çokluğu anlamına gelir.283

İkinci ihtimalin imkânsızlığı şöyle açıklanır: Her bir parça kemâl sıfatlarıyla nitelenmezse, iki zıttın ortadan kalkmasının imkânsızlığından dolayı onlar bu niteliklerin zıddı olan ölüm, cehalet, acizlik gibi eksiklik sıfatlarıyla nitelenir. Bu ise hâdislik emâresi olduğundan imkânsızdır.284

Üçüncü ihtimalin imkânsızlığı ise şöyle açıklanır: Eğer cüz’lerden bir kısmı kemâl sıfatlarıyla nitelenmezse, onlar bu niteliklerin zıtlarıyla nitelenir. Dolayısıyla da bu parça eksik olur ve Allah da bu parçaya muhtaç olur. Eksik olan bir şeye ihtiyaç duyan ise eksikliğe daha layık olacağından bu durumda Allah’ın eksik olması gerekir ki Allah bundan münezzehtir. Akşehrî, Nesefî’nin metninin takrîrinin bu şekilde olacağını

280 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 31a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15a. 281 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 31a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15a. 282 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 31a-31b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15a. 283 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 31b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15a. 284 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 31b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15a-15b.

belirtmektedir.285 Ancak Akşehrî’ye göre bu delile karşı birisi şöyle deme hakkına sahiptir:

“Her parçanın kemâl sıfatlarıyla nitelenmiş olduğu takdir edildiğinde ilahların çokluğunun gerekeceği kabul edilmez. Bu, ancak her bir parçanın hariçte bağımsız olarak (alâ hidetin) var olması durumda gerekli olur. Onların hariçte bağımsız olarak var olduğu ise kabul edilmez (memnû’). Her parçanın hâriçte bütünsel bir yapıda (el-hey’etü’l-ictimâiyye) bulunması neden mümkün olmasın? Bütünsel yapı ise kendisi olması açısından hâriçte tektir. Dolayısıyla söylenilen şeyler gerekli olmaz.”286

Akşehrî’nin Nesefî’nin zikrettiği delile karşı bu itirazı zikretmemesi ve bu itiraza cevap vermemesi onun bu delili güçlü bulmadığı şeklinde yorumlanabilir.

Akşehrî, Allah’a cisim lafzını kullanıp bununla O’nun bileşik olmasını değil zâtıyla kâim olmasını kasteden grubun görüşlerinin yanlışlığını şöyle açıklamaktadır: Allah’a cisim denilip onunla cisim anlamı kastedilmediği takdirde onun dilde konulmuş anlamından sapılmış olur. Akşehrî’ye göre bu mümkün olduğu takdirde, zâtıyla kâim olma anlamında olduğu söylenerek Allah için adam, insan demek de doğru olur. Ancak bunlar Allah için kullanılamayacağına göre cisim ismi de Allah için kullanılamaz.287

Akşehrî’ye göre Nesefî’nin “Çünkü biz Allah Teâlâ’nın isimleri konusunda şeriatın bizi götürdüğü yere kadar gideriz”şeklindeki sözünün anlamı şöyledir: Çünkü Allah için bir ismin kullanılması şeriatın iznine bağlıdır. Şeriatin izin verdiği her ismin Allah için kullanılması câiz, şeriatin izin vermediği her ismin ise O’nun için kullanılması câiz değildir. Şeriat, Allah Teâlâ için cisim isminin kullanılmasına izin vermemiştir. Akşehrî, bu delilin İslâm şeriatını kabul edenler için geçerli olacağını, ancak Yahudiler gibi İslâm şeriatini kabul etmeyenler için geçerli olmayacağını belirtmektedir.288

Akşehrî, ardından muhaliflerin, görüşlerini temellendirmek için ileri sürdükleri delillere yer vererek bunları cevaplandırır. Onların bu konuda iki delil ileri sürerler:

I. Allah Teâlâ hayat sahibi, işiten, gören ve fâildir. Şâhit âlemde böyle olan her şey, cisimdir ve şâhit âlemde cisim olmayanın bu tür niteliklere sahip olması imkânsızdır.

285 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 31b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15b.

286 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 31b-32a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 26b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15b. 287 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 32a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 26b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15b. 288 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 32a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 26b-27a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15b.

Şâhit âlemde imkânsız olan bir şey, gâib âlemde de imkânsız olur. Dolayısıyla Allah Teâlâ’nın cisim olduğu sonucu çıkar.289

II. Allah Teâlâ cevher ve araz değildir. Eğer O, cisim olmazsa, yokluk kategorisinde yer alır. Çünkü varlıklar bu üç kısımla sınırlıdır. Ancak O’nun yokluğa atfedilmesi (lâzım) bâtıl olduğundan, O’nun cisim olmaması (melzûm) da bâtıl olur.290

Akşehrî, muhaliflerin birinci şüphesine şöyle cevap verir: Ona göre muhaliflerin “Cisim olmayanın bu tür sıfatlara sahip olması imkânsızdır” şeklindeki sözleri salt bir iddiadan ibarettir. Onların bu konuda şâhit âlemden yola çıkarak bunu temellendirmeleri de yanlıştır. Çünkü şâhit âlemde cisim olmadığı halde bu niteliklere sahip olan şeylerin de var olduğu görülür. Şöyle ki; cisim, bölünemeyen parçalardan (cüz’) oluşur. Bağımsız olarak kendisiyle hayatın kâim olduğu her bir cüz’ cisim olmasa da hayat sahibidir.291 Akşehrî, ikinci delile ise şöyle cevap verir: Varlıkların bu üç kısımla sınırla olduğu kabul edilmez. Bu sınırlama şâhit âlem düzleminde geçerli olsa da mutlak olarak böyle değildir. Bundan dolayı da muhaliflerin zikrettiği husus gerekli olmaz.292

Akşehrî bu bağlamda şöyle bir itirazın dile getirilebileceğini belirtir: “Siz ‘Allah şeydir, ancak şeyler gibi değildir’ dediniz; o halde ‘O cisimdir, ancak cisimler gibi değildir’ de deyin.” Akşehrî bu itiraza, bu iki ifade arasında iki açıdan fark olduğunu söyleyerek cevap vermektedir.293

Birinci fark şöyledir: “Şey” var olanın (mevcûd) ismidir ve onun mânası Allah için uygundur. Çünkü Allah mevcuttur. Yine bu isim şeriatte kullanılmıştır. Nitekim Allah Teâlâ “De ki: Hangi şey şahitlik bakımından daha büyüktür? De ki: Allah benimle sizin aranızda şahittir.”294 buyurmuştur. Eğer Allah “şey” olmasaydı, O’nun “hangi şey” sorusu üzerine cevap olarak zikredilmesi doğru olmazdı. Nitekim “Hangi yırtıcı hayvan daha hızlı yürür?” şeklinde sorulduğunda cevap olarak yırtıcı hayvanlar dışındaki bir şeyin söylenmesi doğru olmaz. Ancak cisim lafzı, şeriatte Allah için kullanılmamıştır ve onun

289 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 32a-32b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 27a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15b. 290 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 32b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 27a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15b. 291 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 32b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 27a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15b. 292 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 32b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 27a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 15b-16a. 293 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 32b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 27a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 16a. 294 En‘âm, 6/19.

mânası Allah için uygun değildir. Dolayısıyla da onun Allah için kullanılması mümkün olmaz.295

İkincisi fark ise şudur: “Şeyler gibi değildir” sözü, çelişki içeren ve fayda içermeyen bir söz değildir. Çünkü “Şeyler gibi değildir” sözüyle mutlak olarak varlık olumsuzlanmayıp bununla ancak mutlak varlığın ötesindeki cisimlik, cevherlik, arazlık gibi hâdislik emârelerini olumsuzlar. Ancak muhalifler “Cisimler gibi değildir” sözüyle bileşik olmayı (terekküb) olumsuzlarsa, bu söz çelişki içermiş olur. Eğer onunla başka bir mânayı olumsuzlarlarsa, bu fayda içermeyen bir söz olur. Çünkü bu durumda en büyük hâdislik emârelerinden olan bileşiklik mânası kalmış olur. Dolayısıyla Akşehrî’ye göre bu iki sözün birbirine kıyas edilmesi açık bir cehalettir.296

Akşehrî kendileriyle bu ikinci grup arasındaki tartışmanın lafzî olduğunu da ifade etmektedir.297