• Sonuç bulunamadı

2.3. Bilgi Bahisleri

2.3.4. İlhamın Bilgi Değeri

Nesefî el-Umde’de “İlham bilgi kaynağı değildir. Çünkü ona (ilhâm) benzeriyle muâraza bulunulur. Taklid de böyledir.” diyerek ilham ve taklidin bilgi kaynağı olamayacağını ifade etmektedir.136 Nesefî, el-İ’timad‘da ise ilhamın genel-geçer ve kanıtlanabilir bir bilgi kaynağı olmadığını belirtmektedir. O, ilhamın bilgi kaynağı olamayacağını şöyle açıklamaktadır: Bir kişi kendi sözünün hak olduğunun kendisine ilham edildiğini iddia ederse, muhalifi de ona “Bana da senin sözünün bâtıl olduğu ilham edildi” diyerek muârazada bulunabilir. Eğer ilk iddia sahibi sen ilham ehlinden değilsin diyerek mukabelede bulunursa, muhalifi de aynı şeyi söyleyerek ona cevap verir.137 Dolayısıyla ilham aldığını iddia eden kişinin bu iddiasını başkasına karşı kanıtlaması mümkün

132 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 13b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 11b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 7a. 133 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 13b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 11b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 7a. 134 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 13b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 11b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 7a. 135 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 13b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 11b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 7a. 136 Nesefî, Umde, s. 4.

değildir.

Akşehrî, Nesefî’nin duyular, haber ve aklın bilgi kaynağı olduğunu ispat ettikten sonra bu bilgi kaynakları dışında dinlerin doğruluğunun ya da yanlışlığının bilinebileceği başka bir bilgi kaynağının olmadığını ifade ettiğini belirtmektedir.138 Akşehrî’nin bu ifadesi kelâmcıların üç bilgi kaynağını dinlerin ya da inançların doğruluğunun ya da yanlışlığının bilinmesi noktasında ele aldıklarını göstermektedir.

Akşehrî ilhamı; “Akıl ya da nastan bir istidlal olmaksızın feyiz yoluyla kalbe doğan ve amele çağıran bir bilgi” şeklinde tarif etmektedir. O, ilhamın cumhura göre delil (hüccet) olmadığını, bazı Sûfîlere göre ilhamın delil kabul edildiğini ifade eder.139 Burada belirtmek gerekir ki İslâm âlimlerinin çoğunluğu ilhamı dini konularda kesin delil ve genel geçerliliği olan bir bilgi türü olarak kabul etmese de onlar bilginin insanlara ilham yoluyla gelmesinin mümkün olduğunu kabul ederler.140

Akşehrî konuyla ilgili her iki tarafın aklî ve naklî delillerine yer vermekte ardından Sûfîerin ileri sürdüğü delillere cevap vermektedir.

Cumhurun delilleri şöyledir:

I. Aklî delilerden birincisi şöyledir: Eğer ilham delil olursa, herkes kendi görüşünün doğru, muhalifinin görüşünün yanlış olduğunun kendisine ilham edildiğini iddia eder. Bu ise birbiriyle çelişen dinlerin hak olmasına yol açar. Ayrıca bu, her dinin hem doğru hem de yanlış olduğuna götürür. Çünkü her din mensubunun kalbinde dininin doğru olduğu, o dine inanmayanın kalbinde ise o dinin yanlış olduğu fikri bulunur.141

II. Aklî delillerden ikincisi şöyledir: Kalpte vaki olan şeyin Allah’tan olması mümkün olduğu gibi şeytandan ya da kişinin kendi nefsinden olması da mümkündür. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de şeytanların dostlarına ilhamda bulunduğuna142 ve nefsin vesvese

138 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 14a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 12a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 7a. 139 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 14a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 12a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 7a.

140 İlhamla ilgili olarak bkz. Yusuf Şevki Yavuz, “İlham”, DİA, XXII, 100-101; Ahmet Ak, “Mâturîdî Âlimlere Göre İlhamın Bilgi Kaynağı Olması”, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014, c: V, sayı: 2, s. 120-146; Abdülgaffar Aslan, “Kelâm’da İlhamın Bilgi Değeri”, Süleyman Demirel Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2008, c: I, sayı: 20, s. 25-45; Ahmet İshak Demir, Mütekaddimin Dönemi Kelamcılarına Göre Bilgi Kaynağı Olarak Keşf ve İlham, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul:

Marmara Üniversitesi SBE, 1993.

141 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 14a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 12a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 7a-7b. 142 Bkz. En’am, 6/121.

verdiğine143 işaret edilmiştir. Bu ihtimaller sebebiyle ilham delil olmaz. Bunların birbirinden ayırt edilmesi, Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet gibi dinin asıllarıyla istidlalde bulunma yoluyla ya da akıl yürütmeyle olabilir. Ancak Akşehrî’ye göre bunlar istidlal yoluyla ayırt edildikten sonra ilham olmaktan çıkarlar ve ictihat olurlar. Bu ilhamın mutlak olarak bilgi kaynağı olmadığı anlamına gelmektedir.144

III. Naklî deliller ise şöledir: “Onlar: Yahudi ve Hıristiyan olmadıkça hiç kimse cennete giremez diye iddia ederler. Bu onların kuruntusudur. De ki: Eğer doğru söyleyenler iseniz delillerinizi getirin.”145 ayetinde Allah, Yahudileri, gösterilmesi (izhâr) mümkün olan burhandan (delil) aciz olmalarıyla ilzâm etmiştir. Eğer ilham delil olsaydı Allah, onları delil göstermekten aciz olmalarıyla ilzam etmezdi.

“Kim, hakkında hiçbir delil olmadığı halde Allah ile birlikte başka bir ilaha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır.”146 ayeti de ilhamın delil olmadığına işaret etmektedir. Burada Allah Teâlâ putlara ibadet eden putperestleri, bu konuda delil göstermekten aciz olmalarından dolayı kınamıştır. Eğer kalplerinin şehadeti onlar için delil (hüccet) olsaydı Allah bundan dolayı onları kınamazdı.

Bu konuda bir başka naklî delil de Hz. Peygamber’in “Kim Kur’ân’ı kendi görüşüyle (re’y) tefsir ederse cehennemdeki yerini hazırlasın.”147 sözüdür. Buradaki re’yden maksat, akıl yürütme ya da aklî çıkarım olmaksızın Kur’ân’ın tefsir edilmesidir. Çünkü akıl yürütme ve aklî çıkarımdan istifade edilerek Kur’ân’ın tefsir edilmesi görüş birliğiyle câiz kabul edilir. Eğer akıl yürütme ya da aklî çıkarıma dayanmayan re’y bilgi için uygun olsaydı peygamber bununla Kur’ân’ı tefsir etmeyi yasaklamazdı.148

Akşehrî devamında Sûfîlerin ilhamın dini hükümler konusunda delil olduğuna ve ilhamla amel etmenin câiz olduğuna dair delillerine yer verip bunlara cevap vermektedir.

I. Kur’ân-ı Kerîm’de nefse iyiliğin ve kötülüğün ilham edildiğinin söylenmiştir.149

143 Bkz. Kâf, 50/16.

144 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 14a-14b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 12a-12b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 7b. 145 Bakara, 2/111.

146 Mü’minûn, 23/117.

147 Benzer bir hadîs için bkz. Tirmizî, “Tefsîrü’l-Kur’ân”, 2951.

148 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 14b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 12b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 7b. 149 Bkz. Şems, 91/8.

Sûfîler, bunun iyilik ve kötülüklerin kalbe doğması yoluyla olacağını söylemişlerdir. Akşehrî’ye göre bu ayet, iyilik ve kötülüklerin nefse bilgi yoluyla yani ayetler ve aklî deliller yoluyla (hucec) öğretilmesini ifade etmektedir.

II. Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de arılara vahyettiğini150 bildirmiş, böylelikle onlar akıl yürütmeksizin maslahatlarını bilmişlerdir. Arıya vahyeden Allah’ın inanan kişiye vahyetmesi daha önceliklidir. Akşehrî, arılara vahyedilmesiyle burada tartışılan ilhamın kıyaslanmasını doğru bulmaz. Ona göre arılara vahyedilmesi Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a izafe edilir. Allah’a izafe edilen ilham ise hak olur. Ancak buradaki tartışma, kalbe doğan ve Allah’tan mı şeytandan mı yoksa nefisten mi olduğu belli olmayan bir şey hakkındadır.151