• Sonuç bulunamadı

3.5. İlâhî Sıfatlar

3.5.1. Selbî Sıfatlar

3.5.1.1. Yaratıcının Araz Olmadığı

Nesefî Allah Teâlâ’ın araz olmakla nitelenemeyeceğini şu sözleriyle temellendirmektedir:

“Âlemin yaratıcısı, araz değildir. Çünkü arazın bekâsı imkânsızdır. Çünkü araz, bâki olursa, a) ya bekâ arazla kâim olur ki bu imkânsızdır. Çünkü araz arazla kâim olmaz. Bekâ arazdır. Çünkü araz, zât üzerine zâit bir mânadan ibarettir. Bekâ da böyle olup, ‘Var oldu, ancak baki olmadı’ diyenin sözünün sahih olması buna (bekânın araz olduğuna) delildir. Bununla birlikte ‘Var oldu, ancak var olmadı’ sözü ise sahih olmadı. Siyahın renklilikle nitelenmesi ise bunun hilafınadır. Çünkü renklilik siyahın zâtına zâit değildir. b) Ya da bekâ araz dışında bir şeyle kâim olur. Ancak bu durumda bâki olan araz değil araz dışındaki şey olur. Bekâsı imkânsız olan bir şey

242 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 27b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 24a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 13b.

243 Nesefî’nin ilâhî sıfatlara dair görüşleri hakkında bkz. Recep Önal, “Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin İlahî İsim ve Sıfatlara Yaklaşımı”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017, sy. 42, s. 135-161.

244 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 27b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 24a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 13b. 245 Beyâzîzâde, İşârâtü’l-merâm, s. 107.

ise kadîm olamaz. Çünkü kadîm, zâtı sebebiyle varlığı zorunlu olandır. Dolayısıyla onun yokluğu imkânsızdır.”247

Akşehrî’ye göre Nesefî’nin yer verdiği bu delilinin takrîri şöyledir: Arazın bekâsı imkânsızdır. (Küçük önerme)

Her bekâsı imkânsız olan, yaratıcı olamaz. (Büyük önerme) Netice olarak araz yaratıcı olamaz.

Kıyasın birinci şeklinden bu sonucun çıktığını belirten Akşehrî, “Araz yaratıcı olamaz” şeklindeki önermenin müstevî aksi248 alındığında “Yaratıcı araz olamaz” önermesine ulaşılacağını kaydetmektedir. Bu da matluptur.249

Küçük önerme şöyle açıklanır: Eğer araz bâki (devamlı) olsaydı, bekâ a) ya arazla kâim olurdu b) ya da araz dışındaki bir şeyle kâim olurdu. Ancak bu iki ihtimal imkânsız olduğundan arazın bâki olması da imkânsız olur.

Buradaki gereklilik (mülâzemet) şöyle açıklanır: Çünkü bekâ arazdır. Araz, zât üzerine zâit mânadan ibarettir. Bekâ da zât üzerine zâittir. Bekânın zât üzerine zâit olduğuna delil, “Var oldu, baki olmadı.” sözünün sahih olması, yani bekânın zâttan ikinci bir zamanda olumsuzlanmasının mümkün olmasıdır. Eğer bekâ, zât üzerine zâit olmasaydı, zâttan olumsuzlanması mümkün olmazdı. Nitekim “Var oldu, ancak var olmadı” sözünde olduğu gibi varlığın var olan zâttan olumsuzlanması mümkün olmaz. Çünkü bu, iki zıttın bir araya gelmesi anlamına gelir. Bekâ araz olduğunda ise onun başkasıyla kaim olması gerekir. Bütün bu açıklamaların ardından eğer araz bâki olursa iki ihtimal söz konusu olur ancak bu ihtimaller bâtıl olduğundan arazın bâki olması da bâtıl olur. Birinci ihtimal; bekânın arazla kaim olmasıdır. Bu bâtıldır, çünkü kelâmcılara göre arazın arazla kâim olması imkânsızdır. İkinci ihtimal; bekânın araz dışında bir şeyle kâim olmasıdır. Bu da bâtıldır. Çünkü eğer bekâ araz dışında bir şeyle kâim olursa, bâki olan araz değil araz

247 Nesefî, Umde, s. 7-8.

248 Aks-i müstevî, kazıyyenin olumluluğuna ve olumsuzluğuna, doğruluğuna ve yanlışlığına dokunulmaksızın, sadece birinci kazıyyenin mevzusunun ikinci kazıyyede mahmul yapılması suretiyle, bi kazıyyeyi tersine çevirmeye denilmektedir. Bkz. Talha Alp, Mantık: İsagoci Tercümesi ve Mantık Terimleri

Sözlüğü, İstanbul: Yasin Yayınevi, 2012, s. 44.

dışındaki şey olur. Sonuç olarak arazın bâki olması imkânsızdır.250

Büyük önermenin (Her bekâsı imkânsız olan, yaratıcı olamaz) açıklaması şöyledir: Akşehri’ye göre bu önerme açıktır. Çünkü bekâsı imkânsız olan, kadîm olamaz dolayısıyla yaratıcı (sâni‘) olamaz.251

Akşehrî, Nesefî ve bazı şârihlerin sözünden anlaşılanın bu olduğunu, ancak Allah’ın araz olmakla nitelenmesinin imkânsızlığına bu yöntem ile istidlalde bulunmak bazı yönlerden problemli olduğunu (fîhi nazar) kaydetmektedir.252 Akşehrî bu hususları şöyle açıklar: I. Bekâ sübûtî (varlıksal) bir durum değildir. Bundan dolayı kendisini taşıyacak bir mahalle ihtiyaç duymaz. Çünkü Allah Teâlâ’nın bekâsı onun yokluğunun (adem) imkânsızlığını, hâdis varlıkların bekâsı ise onların varlıklarının iki ya da daha fazla zamana bitişik (mukârin) olmasını ifade eder. Dolayısıyla Allah ve hâdis varlıkların bekâları, hariçte varlığı olmayan aklî itibarlardır.253

II. Eğer Nesefî “Var oldu ancak bâki olmadı” sözünün sahih olmasıyla, ikinci zamanda zâtın var olması halindeki sıhhati kastederse, bu ifadenin sahih olduğu kabul edilmez. Çünkü bu durumda iki zıttın bir araya gelmesi gerekli olur. Eğer Nesefî “Var oldu ancak bâki olmadı” sözünün sahih olmasıyla, ikinci zamanda zâtın yok olmasından sonraki sıhhati kastederse, -ki onun sözünün zâhirinden bu anlaşılır- bu durumda bu söz konusu sahih olduğu kabul edilir. Ancak bu durumda “Var oldu, var olmadı” sözünün sahih olmadığı kabul edilmez. Bu durumda bekâ ve varlık (vücûd) arasındaki fark sabit olmaz. Dolayısıyla da bekâ zâit olmaz.254

III. Bekânın mutlak olarak araz olduğu kabul edilmez. O zorunlu varlıkta değil hâdis varlıklarda arazdır. Dolayısıyla eğer yaratıcı, bâki bir araz olsa arazın araz ile kâim olması gerekmez. Ancak buna şöyle cevap verilebilir: Yaratıcının araz olduğu takdir edildiğinde araz olmayanın arazla kaim olması gerekli olur ki bu, arazın arazla kaim olmasından daha

250 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 28a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 24a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 13b. 251 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 28a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 24a-24b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 13b. 252 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 28a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 24b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 13b. 253 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 28a-28b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 24b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 13b. 254 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 28b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 24b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 13b-14a.

çirkindir.255

IV. Arazın arazla kâim olmasının imkânsız olduğu kabul edilmez. Ancak buna şöyle itiraz edilebilir:

“Bir şeyin bir şeyle kâim olmasının anlamı; mahallinin mekanda (hayyiz) hasıl olmasına tâbi olarak bir şeyin mekanda hasıl olmasıdır. Siyahlığın cisimle kaim olması gibi. Eğer araz arazla kâim olursa, başka bir arazın mekanda yer kaplamasına bağlı olarak bir arazın mekanda yer kaplaması gerekli olur. Halbuki tâbi olunan (metbû’) mekan tutucu ancak cevher olabilir. Çünkü cevher zâtı sebebiyle mekan tutar.”

Akşehrî bu itiraza şöyle cevap verir:

“Kıyâmın anlamının zikredilen şey olduğu kabul edilmez. Onun anlamı niteliğin nitelenene ait olmasıdır (ihtisâsu’n-nâit). Harekete nispetle süratte olduğu gibi. Çünkü sürat harekete ait olur ve hareketle nitelenir. Nitekim “hareket süratlidir” denilir. Kıyâmın anlamının sizin zikrettiğiniz değil bizim zikrettiğimiz şey olmasına delil, sizin Allah Teâlâ’nın mekan tutmasının imkânsızlığı ile birlikte Allah’ın sıfatlarının zâtıyla kâim olduğu konusunda ittifak etmenizdir.”256

Akşehrî’ye göre Nesefî’nin sadece “Çünkü arazın bekâsı imkânsızdır.” sözü ile Allah Teâlâ’nın araz olmadığı şeklinde iddia sabit olur. Bu şöyle ifade edilir:

Arazın bekâsı imkânsızdır.

Yaratıcı kadîm olup bekâsı imkânsız değildir, bilakis onun bekâsı zorunludur. Sonuç olarak araz, yaratıcı değildir.

Bunun üzerine sonuç hükmünün aksi alınarak “Yaratıcı, araz değildir” hükmüne varılır. Akşehrî buradaki küçük ve büyük önermenin açıklamasının, arazın iki zamanda devamlı olmayacağı şeklindeki tarifte ve yaratıcının kadîm olduğunun açıklanmasında daha önce geçtiğini belirtmektedir. Ona göre Nesefî’nin Allah’ın araz olmadığını ispata yönelik zikrettiği diğer mukaddimeler gereksizdir (müstedrek).257

Ayrıca Akşehrî’ye göre Nesefî’nin “Var oldu ancak var olmadı sözü sahih olmadı’

255 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 28b; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 24b; Akşehrî, İntikâd, BnF, 14a.

256 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 28b-29a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 24b-25a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 14a. 257 Akşehrî, İntikâd, İnebey, 29a; Akşehrî, İntikâd, Manisa, 25a; Akşehrî, İntikâd, BnF, 14a.

şeklindeki sözü, Eş‘ârî mezhebinin benimsemiş olduğu varlığın zâtın aynı olduğu düşüncesini çağrıştırır. Nitekim bu düşünce, varlığın (vücûd) hem mümkün varlıkta ve hem de zorunlu varlıkta zâta zâit olduğunu söyleyen Ehl-i tahkîkin görüşüne aykırıdır. Yine bu düşünce, varlığın zorunlu varlıkta zâtın aynı, mümkün varlıkta ise zâta zâit olduğunu söyleyen filozofların görüşüne de aykırı olur. Akşehrî varlığın zâta zâit olup olmadığına dair tartışmanın uzun olduğunu, dolayısıyla muhtasar olan eserine bu tartışmaları almanın uygun olmayacağını belirtmektedir.258

Akşehrî, Nesefî’nin “Renkliliğin siyahla nitelenmesi bunun hilafınadır, çünkü renklilik onun zâtına zâit değildir” şeklindeki sözüyle mukadder bir itirazın (suâl) cevabına işaret ettiğini belirtir. Akşehrî’ye göre bu itirazın takrîri şöyledir: “Siz arazın arazla kâim olmasını inkar ettiniz, ancak sizin sözünüz siyahın ve renklilikle çelişmektedir. Çünkü renklilik siyahla kâim olan bir arazdır.” Cevabın takrîri ise şu şekildedir: Renkliliğin siyahın zâtına zâit olduğu kabul edilmez. Böylece arazın arazla kâim olması gerekmez. Aksine renklilik siyahın mahiyetinin bir parçasıdır. Çünkü siyahın mahiyeti, renklilik ile birlikte göz tutuculuğundan (kâbiziyyetü’l-basar) ibarettir. Renkliliğin hariçteki varlığı siyah, beyaz ve diğer renklilik türleri olmaksızın tasavvur edilemez.259