• Sonuç bulunamadı

Yalnızlığa Bürünmüş İnsan “Kurt Seyit”–Kurt Seyt & Shura

BÖLÜM 3: ROMANLARDA KIRIM TATAR TİPLERİ

3.3. Yalnızlığa Bürünmüş İnsan “Kurt Seyit”–Kurt Seyt & Shura

Kurt Seyit Eminov romanın başkahramanıdır. Kırım’ın Aluşta şehrinde doğmuştur. Kırım’ın en eski ailelerinden olan Eminoflar’ın sülalesindendir. “Kurt” lakabını çok ağladığı için almıştır, çünkü Kırım’da yüzyıllardan kalan bir inanışa göre; bebekler uzaktan uzağa kurt seslerini duydukları için korkudan ağlar, ancak Kurt ismi ile anıldıklarında, bu korkuyu yene-bilirlermiş. 12 yaşına geldiğinde babası onu St. Petersburg’daki Askeri Akademiye’ye okumaya götürür. Kurt Seyt Rus kültürünü yakından tanımaya başlar. Babasının ricasıyla ona ek dersler verilmek üzere özel öğretmenler ayarlanır. Hafta sonları klâsik Rus edebiyatı, Fransızca, Almanca gibi dilleri öğrenir. Spor derslerinde, özellikle at binişinde sınıfın birinciydi. Okulu bitirdikten sonra babası gibi “Çarın muhafız alayında, çiçeği burnunda üsteğmen”196 olarak göreve başlar.

Yazar Kurt Seyit’in fiziki özelliklerini şöyle anlatır:

195

Çokum, s. 79.

196

“Alnına doğru perçemlerle düşen saçları ve bıyığı kestane rengiydi. Boyu çok fazla çok fazla uzun olmamakla beraber, duruşunda, tavırlarında heybetlilik vardı. Adaleli, biçimli vücudunun iyi çalıştırıldığı belliydi. Çakmak çakmak bakan lacivert gözleri, kemersiz düz burnu, biraz mağrur, biraz müstehzi bir ifade taşıyan dudakları, ve yüz hatlarını noktalarmış gibi çenesinde duran derin çukurluk, ilk göze çarpan hususlardı”.197

Kurt Seyit’i diğer romandaki Kırım Tatar tiplerden ayıran en büyük özelliği Rus Çarına son derece sadık oluşudur. Romanın başından sonuna kadar hem Kurt Seyit’in hem babasının Rus Çarına karşı olan hassasiyeti vurgulanır. Çarın maiyet subaylığına kadar yükselen Seyit’in babası oğluna şöyle der: “Çar Nicholas çok iyi bir insan, çok

yumuşak. Ama etrafında gözünü hırs bürümüşler dolu. Halkı ondan soğutuyorlar… Bir şeyler olduğu günde de, senin yerin Çar’ın yanıdır”198. Babası Seyit’e sünnet hediyesi olarak Çar Nicholas’tan üzerine çeşitli manzara resimleri işlenmiş bir de üzerinde bronzdan bir horoz olan küçük bir sandık getirir. Seyit ona yıllarca sahip çıkar ve Rusya’dan kaçarken bu sandığı Bolşeviklerin yağmasından kurtarmak için toprağa gömer.

Seyit, Türk asıllı olmasına rağmen, asil bir Rus askeri olarak karşımıza çıkar. Seyit

İhtilal esnasında kaçarken kendisini öldürmek isteyen ve Çara karşı gelen arkadaşını şu

sözleri söyleyerek vurur: “Yoldaş Borinskiy, Rusya’ya ihanetten suçlu bulundunuz.”199

Aslında Kurt Seyit Rus ortamında büyümüş bir Kırım Tatar tipidir. Bu yetiştiği muhitin akisleri ömrünün sonuna kadar onun yaşama biçiminde, düşüncesinde izlerini bırakacaktır.

“Aradan seneler geçmişti. Artık, aynı toy, ürkek çocuk değildi. Petrograd’ı, Moskova’yı avucunun içi gibi öğrenmiş, bir çok dost edinmişti. Burada, Aluşta’da ise bütün ailesi mutlu ve sıhhattelerdi. Peki, bu huzursuzluk nereden geliyordu?

İçini hâlâ titreten duygunun sebebi neydi? Bir çok yerde, bir çok ev, her yerde ayrı

insanlar, ayrı adetler. O hangisine aitti?” 200

Kurt Seyit’i tek cümleyle tanımlayacak olursak “yalnızlığa bürünmüş insan” olarak tanımlayabiliriz. Küçük yaştan itibaren St. Petersburg’daki akademiya’da tedavisi imkânsız bir hastalık gibi kendini saran yalnızlık duygusundan kurtulmak için derslere yoğunlaşır. Canını kurtarmak için Türkiye’ye kaçsa bile ruhu Kırım’da kalır:

197 Bezmen, s. 14. 198 Bezmen, ss. 92-93 199 Bezmen, s. 292.

“…küpeştenin üzerinde, oturduğu yerden kıyıya hüzünle baktı. Gözlerinden akan yaşları önleyemedi. Mücadelesi biter bitmez, kıyıda bıraktığı kardeşi aklına gelmişti. Gözlerini uzaklarda kalmış olan Aluşta tepelerine, bağlarına çevirdi… Birden, o çok iyi bildiği nöbet hissi vücuduna baştan aşağı sardı… Bütün bu yaşadıkları manâsız geldi. O kadar çok şey kaybetmişti ki, bundan sonra kurtulması, yaşaması eski önemini yetirmişti. Ailesi, evi, toprakları, arkadaşları, sevgilisi, her şeyini yavaş yavaş hayâl perdesine dönüşen kıyıların memleketinde bırakmıştı. Denizin ortasında, tekneyle beraber sallanan adamsa, yapayalnız, hayâlleri, sevgileri çalınmış bir adamdı.”201

Seneler geçmesine rağmen, Seyit Türkiye’de aile kursa da, arkadaşlar edinse de, kendini hep yalnız hisseder:

“Zaman geçse bile yine kendini yabancı hissetmekteydi “tepenin altındaki liman, ve ufak çizgisinde yok olana kadar uçsuz bucaksız Karadeniz… Bir an, kendini Aluşta tepelerinden bakıyor zannetti. O kadar sahici bir histi ki, acaba ruhum Aluşta’da mı kaldı, diye düşündü. Evet, bunda bir şüphe yoktu. Evi artık Sinop’taydı ama ruhu hâlâ denizin öbür ucundaki kıyılardaydı.” 202

Romanın diğer Kırım Tatar kahramanları Kurt Seyit’in etrafında şekillenirler. Bunlar arasında:

Mırza Mehmet Eminov Kurt Seyit’in babasıdır. Kırım’ın en eski ailelerinden olan Eminoflar’ın oğlu Mehmet Eminof, küçük yaşta Moskova’da askeri eğitime alınır. Polk denilen ve Müslüman askerlerden oluşan birliklerde görev yapar ve Çarın maiyet subaylığına kadar yükselir. İzinli olduğu dönemlerde Kırım’ın Aluşta şehrine gelerek topraklarında vakit geçirir. Mehmet Eminov da Çar’a son derece sadıktır, bununla birlikte vatanperver ve milliyetçidir. Oğluna nasihat ederken şöyle der: “ Bir şeyle

olduğu günde senin yerin Çar’ın yanıdır. Yok eğer Türk asıllılarla Ruslar, veya Kırım’la, Rusya arasında seçim yapman gerekirse, olman gerektiği tarafı her halde söylememe hacet yok” 203. Küçük Seyit’i St. Petersburg şehrinin en güzel yerlerinde gezdirirken onun asıl vatanının Kırım olduğunu unutmamasını vurgular “Ancak, senin

esas yuvan her zaman Aluşta’dır. Ne kadar uzakta, ne şartlarda olursan ol, bunu unutmamalısın”.204

Cemil Kamilov, Seyit’in en yakın arkadaşıdır. Çekik gözlü, yakışıklıdır. Rus Ordusunda teğmen olarak görev alır. Seyit’le Beraber I. Dünya Savaşı’ndaki Karpat cephesinde savaşır. Yazar onların dostluklarını şöyle açıklar “Çocukları beraber geçmişti, beraber 201 Bezmen, ss. 310-311. 202 Bezmen, s. 317. 203 Bezmen, s. 93. 204 Bezmen, s. 94.

at binmiler, beraber üzülüp, gülmüşlerdi. Zamparalıklarını beraber yapmışlar, cephede omuz omuza at sürmüşlerdi. Onların hayatı, bir bütünün iki yarısı gibiydi.” 205

Osman Rus ordusunda Seyit’in maiyetinde teğmen rütbesi ile görev yapan bir Kırım Tatarıdır. Alupka’nın iyi bir ailesinin oğludur. Osman da Cemil gibi Seyit’le beraber Karpat cephesinde cesurca savaşır. Romanda Osman da Seyit’in sadık dostu olarak karşımıza çıkar. Romanda şöyle bir cümle geçer : “Osman, Seyit için canını

verebilirdi” 206

Mahmut ve Osman, Seyit’in kardeşleridir. Hep Aluşta’da vakitlerini geçirirler. Abisine son derece düşkünler:

“Mahmut ve Osman ise, adeta hayranlıkla bağlıydılar ağabeylerine. Evin dışına çıkıldığı vakit, hemen iki yanına geçer, ellerinden tutarlardı Seyit’in. Onlara emniyet hissi verirdi bu. Aralarında hiç kardeş kavgası olmamıştı. Evin dışında da, evdeki oyunlarında da, idare hep Seyit’in elindeydi ve bunu zorlama ile yapmıyordu. Hem ablası, hem kardeşi, onun üstünlüğünü, büyük bir istekle, kendileri yaratmışlardı adeta..”207

Kâhya Cemil, Seyit’e babası kadar emeği geçmiş yaşlı bir adamdır. Eminovlar’ın evinde yıllarca kâhya olarak çalışır. Son derece aileye sadıktır. Seyit’e ata binmeyi, at sırtında mendil toplamayı öğretir. Seyit’in ona güveni tamdır. Seyit ve babası Shura yüzenden biri birine küs düştükleri zaman Cemil aralarını düzeltmeye çalışır. Bununla birlikte Seyit’in denizin öbür tarafına kaçmasına yardımcı olur.

Hanife, Seyit’in ablasıdır. Aralarında bir yaş fark olmasına rağmen onu kendinden üstün görürdü.

Havva, Seyit’in kız kardeşidir. Aralarında on yaş fark vardır. Bembeyaz tenli, kocaman mavi gözlüdür.

Ali, şair Hasan, Yusuf, Mehmet, Yahya, Mustafa, Osman, Meliha, Gül hanım, İbrahim bey gibi romandaki fon karakterlerle Seyit Türkiye’de karşılaşır. Hepsinin ortak noktası ihtilal zamanında Kırım’dan komünist zulmünden kaçmalarıdır. Hepsi son derece vatanını özlemektedirler. 205 Bezmen, s. 222. 206 Bezmen, s. 193.