• Sonuç bulunamadı

Mehmet Çoşar, Mehmet Pişkin Kırım Kurbanları

BÖLÜM 1: TÜRKİYE’DE YAZILMIŞ KIRIM TATARLARI KONULU

1.4. Romanların Muhtevası ve Olay Örgüsü

1.4.8. Mehmet Çoşar, Mehmet Pişkin Kırım Kurbanları

Romanın muhtevası şu şekilde özetlenebilir: 1917 Komünizm İhtilâli’nden sonra Kırım Tatarları Kırım’da kurultay teşkil ederler. Noman Çelebicihan’ın başkanlığında Kırım Muhtar Cumhuriyeti kurulur. Cafer Kırımer’in çabalarıyla Çar taraftarı binlerce subayı bir araya toplanılır ve ordu kurulur. Bolşevik kuvvetleri ile Kırım Türk Muhtar Cumhuriyeti kuvvetleri arasında savaş başlar. Bolşevik kuvvetleri kazanır Çelebicihan katledilir. Cafer Seyidahmet kaçmaya muvaffak olur. Bir süre sonra Kırım, Alman kuvvetleri tarafından işgal olunur. Daha sonra, üstün kuvvetlerle saldıran Bolşevikler, kısa zamanda galibiyet kazanırlar. Kırım’da katliam başlar. Başkahraman olan Ahmet Hamdi bu yıllarda ortaokula gider ve Kırım’ın hürriyeti için çalışan gruplar ile işbirliği yapar. Rejim gençleri komünist etmeye çalışır. Kırım’da açlık devam eder. Ahmet Hamdi Akmescit’teki komünistlerin lisesine öğrenci olur ve ilerde NKVD memuru

olmak için çabalar. Veli İbrahim Bey’in başkanlığında Kırım Türk Milli Mukavemet Teşkilatı kurulur. Kırım'da Veli İbrahim, Doktor Halil, Doktor Ahmet Bey’lerin öncülüğünde bir grup Türk Milli Mukavemet Teşkilatı'nı kurarlar. Aynı zamanda dikkat çekmemek için hepsi de tek tek Komünist Partisi’ne üye olurlar. Görüntüde komünist ama gerçekte birer milliyetçidirler. Amaçlarına ulaşabilmek uğruna, toplum içinde bol bol Sovyet sistemi lehinde nutuklar atip, gizlenmeye çalışırlar. Ahmet de onların arasındadır. O kadar inandırıcıdırlar ki bazı Türk tanıdıkları bile bu duruma şaşırıp, hatta kızmakta ve kendileriyle konuşmamaktadırlar. Ahmet Kırım'daki Rus lisesini bitirir ve bir Rus kadar Rusça'ya hâkim olur. O da artık kendi zamanının geldiğini düşünüp, Komünist Partisi’ne müracaat edip gizli polis teşkilatına girmeyi dener ve başarıp NKVD'ye dâhil olur. Kısa bir süre Kırım'da çalıştıktan sonra da, görev icabı başka bir şehre tayin edilir. Orada yasal görevi, Komünizm karşıtlarını tespit etmek için bir bomba fabrikasına işçi olarak girmek ve rejim muhaliflerini yakalamaktır.

Ahmet fabrikada olan bitenlerden şefe rapor vermek için gider orada Rus ajanı iki kızla tanışır. Aralarında Marusa isimli kıza yakınlık hisseder. Onun Türkistanlı ve Müslüman olduğunu öğrenir. Marusa öz kimliğini gizleyerek, NKVD hesabına çalışıyor görünse bile, aslında farklı amaçların peşindedir. Ahmet onun da komünizmi nefret ettiğini öğrenir. Marusa’nın Asıl isimi Hüsna’dır. Ahmet ve Hüsna birbirine âşık olurlar.

Hep birlikte görev yerinde, yine kendisi gibi gerçek kimliğini saklayan Türk arkadaşlarıyla çalıştıkları fabrikayı uçurmaya çalışırlar. Bu konuda kendilerine yardım edecek bir de Alman ajan vardır.

Şefinin güvenini kazanan Ahmet Hamdi, özellikle Kırımlı olan Abbas arkadaşını da işe

aldırdıktan sonra amaçlarını daha kolay gerçekleştirip, fabrikayı havaya uçurmayı başarırlar. Ancak Topal Hasanov isimli bir zat Ahmet’in NKVD aleyhide çalıştığını merkeze bildirir. Ahmet Hamdi arkadaşlarıyla Abbas’ın evinde bu başarıyı kutlarken evi kızıl askerler basarlar. Aralarında çatışma başlar. Abbas, eşi Ayşe ve Seyit Ali Aga

şehit düşerler. Ahmet de yakalanmaktan kurtulamaz. Tam da nişanlısı Marusya (Hüsna)

ile Türkiye'ye kaçmayı planlarken yakalanmıştır ve ondan sonra da ölüm gibi bir sürgün hayatı başlar. Ceza olarak diğer Kırım’lı arkadaşlarıyla Salovga adasına on yıllığına gönderilir. Beş sene Salovga adasında açlıkla, soğukla, zülüm ve işkence ile geçirir. Uzun süren bir sürgün hayatından, ilk bulduğu fırsatta iyi kalpli ve sistem karşıtı

Rusların da yardımıyla kaçarak Moskova'ya gelen Ahmet, orada sevgilisi ile karşılaşır. Almanların Moskova'ya saldıracakları anı beklemeye başlarlar. Amaçları o sırada çıkması muhtemel kargaşada, kaçıp karşı tarafa geçmektir. Alman birlikleri Moskova’ya yaklaşınca karşı tarafa geçmeye karar verirler. Beraberinde Hüsna’nın Elmas isimli yeğenini de almaya mecbur kalırlar. Kaçış sırasında Hüsna şehit düşer. Ahmet Hamdi Elmas’la karşı tarafa geçerler.

1.4.9. Murat Soysal 1944 Arabat Türkleri

Romanın muhtevası şu şekilde özetlenebilir: Moskova’da özel birlikler oluşturularak Kırım, Ahıska ve Çeçenya bölgelerindeki Türkler hiç bir ayrım yapılmaksızın evlerinden alınarak trenlerle Özbekistan’a, Sibirya’ya, Kazakistan’a sürgün edilme kararı alınır. Karar alınırken Jiyan isimli Türk asıllı General Sovyet Devlet Güvenliği Halk Komiseri Seriva’ya karşı çıkar. Toplantıyı terk eder. N.K.V.D. de peşine düşer. General ailesini Fransa’ya gönderir. Kırım’ın Arabat Köyü’ndeki bir Kırım Tatar ailesinin Ramazan isimli oğlu, ailesinin geçim sıkıntısı çekmesinden dolayı köyden ayrılır ve para kazanmak için yola düşer. Arabat Köyü’ne tuz satın almak için gelen Alex isimli bir gemicinin yardımıyla Kiyev’e ulaşır. Kiyev’de İrina isimli kızla tanışır. Rusça öğrenmeye başlar. 18 Mayıs 1944 Kırım’da Kırım Tatarlarının vahşi şekilde sürgünü gerçekleşir. Ahıska’da da Türkler sürgün edilir. Jiyan, öğrencisi olan Albay Sabbar’ın vasıtasıyla Anna isimli gazeteciyle tanışır. Anna’nın yardımıyla Jiyan’ın sürgün hakkında yazdığı makale ülkeye dağıtılır. Bu arada Seriva’ya sürgünün gerçekleşmesinde mesuliyetli olan Kagonovç’ten mektup gelir. Mektupta Arabat Köyü’nün halkını sürgün edilmesi unutulduğu yazılıdır. Seriva “Hatanızı en kısa

zamanda kimsenin duymayacağı şekilde telafi ediniz. Bu saatten sonra ilk giden sürgünlere ulaştırılamayacağına göre, ne yapmanız gerekeni umarım biliyorsunuzdur”53 şeklinde bir not düşer. Köy halkını eski gemiye bindirirler. Alex kaptana votka içirerek o büyük ve eski gemiyi onun takasına bağlayarak sahilden denize çekmek suretiyle denizin ortasına getirirler ve batırırlar. Böylece Ramazan’ın ailesiyle beraber bütün köy halkı gemiye bindirilip Azov denizinde batırılmış olur. Seriva’dan Kubalova “emrettiğiniz gibi gereği yapıldı efendim. Arz ederim”54 haberi gelir.

53

Ramazan Kiyev’de bir lokantada bulaşıkçı olarak çalışmaya başlar. Lokantada her işi çok iyi yapar. Sahibinin güvenini kazanır. Bir müddet sonra İrina aynı restorantta işe alınır. Patronu Ramazan’a ve İrina’ya iyice alışır. Çoğu zaman restorana dahi uğramaz olur. Bir müddet sonra Ramazan ve İrina kendi işyerlerini açarlar. Ramazan Rusya’daki bir inşaat malzemesi firmasında çalışmaya başlar ve Kiyev’de o firmanın başı olur. Ramazan her geçen gün parasal olarak büyür. Bir gün İrina’ya Kırım’daki ailesini Kiyev’e getirmek niyetinde olduğunu söyler. Beraber Kırım’a gitmeye karar verirler. Kırım’a gelirler ancak ailesinin evinde Rus bir ailenin yaşadığını görür. Diğer akraba evlerinde de hep Rusların yerleşmiş olduğunu görür. Ramazan mezarlığa gider, mezarlıkta da tek taş kalmamış olduğunu görür. Alex kaptandan olan bitenleri öğrenirler. Ramazan uzun zaman kendine gelemez. Kiyev’e döner ve İrinayla evlenir. Ramazan bu işi araştırmaya başlar, ancak ofisine polisler gelip bu araştırmayı bırakması için tehdit ederler.

Bu arada NKVD’e mensupları Jiyan’ın peşine düşerler ve onu öldürmeye teşebbüs ederler ancak Jiyan yaralı olarak kurtulur. Gazeteci olan Anna’nın evinde saklanırve birlikte yamaya başlarlar. Jiyan Çelik’in en yakın üç generalini öldürür. Böylece Çelik’in diktatörlüğüne karşı kendi başına savaş açar. Ona suikast hazırlar ama öldüremez. Jiyan polis ve halkın sempatisini kazanır. Ancak teslim olmaya mecbur kalır. Hapse atılır, fakat düzenlenen bir operasyonla hapisten kaçar ve hazırladığı bir suikastta Seriva’yı öldürerek Moskova’yı terk eder. Önce Azerbaycan’dan kendisine verilen araç ve korumalarla Ermenistan topraklarına, oradan da dağları aşarak Türkiye’ye geçer. Bakanlarla görüşür ve Fransa’ya gitmeye istediğini bildirir. Fransız Büyükelçiliği’ne götürülür oradan da Fransa’ya gider. Fransa’da ailesiyle kavuşur. Zamanla Fransa’ya alışır. Aradan yirmi beş sene geçer. Rusya’da iktidara Hruşev gelir. Halk üzerindeki korku ve baskılar yavaş yavaş kalkmaya başlar. Çocuklarını evlendirir ve torun sahibi olur. Yaşadıklarını kitap haline getirmeye çalışır. Çok ileri bir yaşta vefat eder.

Ramazan 40 yaşına gelir. Parasına para katmış bir insandır. İki çocuk babası olur. Gemiyi bulma düşüncesi her daim zihnindedir. Gemiyi detaylı ve yasal yoldan aramak için bir Deniz Araştırma Enstitüsü kurar, ardından da araştırma gemisi yaptırarak aramalara başlarlar. Enstitüsüne eğitim görevlisi olarak ülke dışında isim yapmış iki önemli bilim adamını görevlendirir. Ramazan Türkiye’deki birçok bilim adamı ve

bürokratlarla yakın ilişkiler kurar. Bu arada yapılan araştırmaların sonucunda gemi bulunur. İlk geminin ambarına giren Ramazan olur. Geminin ambarı iskeletlerle doludur. Dalgıçlar gördükleri manzara karşısında dehşete düşerler. Ramazan iki gün kendine gelemez, sürekli ağlar. Bir kaç gün sonra profesörlerle toplantı düzenler. Toplantıda özel sandıklar yaptırarak, geminin ambarında tek kemik kalmayacak şekilde kemiklerin sandıklara doldurulma kararı alınır. Toplanan insan kemikleri on altı sandığa konur. Son derece gizlilikle yürütülen bu çalışmadan kimseye açıklama yapılmaz. Ramazan Kiyev’e döner durumu eşine anlatır. Kiyev’den Türkiye’ye geçerek dostlarıyla, dönemin başkanıyla görüşerek gizli bir operasyonla kemiklerin Türkiye’ye getirilmesi kararlaştırılır. Sandıklar Ankara’ya getirilir. Ankara’da, Ankara Üniversitesi Kemik Patolojisi Bölüm Başkanlığı’na getirilen kemikler, “Devlet Gizli Arşividir” belgesiyle teslim edilir. Devlet yetkileri, gazeteciler, tarihçilerin de katıldığı bir toplantı düzenlenir ve Ramazan orada Arabat Köyü’nün faciasını anlatır. Herkes çok etkilenir. Toplantıda kemikler, devlet güvenliğinde muhafaza edilecek, üniversitelerin yetkili birimleri tarafından incelenecek, daha sonra da insanlık ayıbı olarak Ankara Etnografya Müzesi’nde sergilenmesi kararı alınır. Ramazan ve kızından DNA örneği alınır ve kemiklerin arasında Ramazan’ın ailesi tespit edilir. Tüm kemikler Ankara Etnografya Müzesi’ne götürülür ve cam fanusun üzerine Kırım’ın Arabat Köyü’ndeki faciası yazılır.

Ramazan yaşlanır. Sevdiği eşi vefat eder. Ramazanın sonraki yılları Kırım’a hizmet etmekle geçer. Verdiği mücadeleler sonucunda Kırım Tatarlarının uğradığı vahşetin sembolü olarak şehir meydanına anıt diktirmeyi başarır. Arabat Köyü adını, kurduğu Kimsesiz Çocuklar Eğitim Vakfı’na verir. Birçok panele konuşmacı olarak katılır. Fransa’ya gidip Jiyan’ın ailesiyle tanışır. Jiyan’ın mezarını ziyaret eder. Çocukları evlendirdikten sonra Ankara’ya gider ve orada 2007 yılında vefat eder.