• Sonuç bulunamadı

DSÖ’nün tanımına göre yaşlılık; “çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneği” nin giderek azalmasıdır. Yaşlılıkta çeşitli hastalıkların yaygın sonucu olan fonksiyonel bozulma, kişinin kendi gereksinimlerini karşılama yeteneğinde azalmaya neden olmaktadır(Yardım vd., 2007;48). Yaşlılık, belirli fizyolojik sebepler nedeniyle öncelikle sağlıkla ilgili bir sorun alanıymış gibi görünmektedir. Bu noktada yaşlanma kavramı ortaya çıkmıştır. Yaşlanma ise; kronolojik, fizyolojik, biyolojik, psikolojik, sosyo-kültürel, ekonomik ve toplumsal boyutları olan ve bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesi gereken bir süreçtir (Uluocak vd, 2013; 14;Akçakaya ve Özmete, 2017;9). “Yaşlanma”, “yaşlılık” ve “ihtiyarlık” yaşlılık bilimi olan gerontoloji ve geriatri alanlarında birbirinin yerine sıkça kullanılan kavramlardır. Ancak bu kavramlar irdelendiğinde birbirleri arasındaki farkın net olmadığı ve çoğu zaman birbirinin yerine kullanıldığı görülmektedir.(Şentürk, 2016; 202) Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1963 yılında yaşlıların sağlık sorunları konusunda düzenlediği toplantıda 60 yaş ve üzerini yaşlılık için başlangıç olarak alarak; 60-74 yaş arası yaşlılık, 75-89 yaş arası ileri yaşlılık, 90 ve üstü ise ihtiyarlık kategorisine alınmıştır. DSÖ son olarak yaşlılığı “65 yaşından büyük olup bireyin çevreye uyum sağlayabilme yeteneğini kaybetmesi” olarak tanımlayarak sınıflandırmayı da revize etmiştir. Revize sonucunda 65-74 yaş arası genç yaşlılık, 75-84 yaş arası orta yaşlılık, 85 ve üstü ise ileri yaşlılık olarak ele alınmıştır (Karakuş, 2018; 21).DSÖ tarafından yapılan revizelerden de anlaşılacağı üzere yaşlılığın tanımını ve yaşlılık döneminin sınırlarını belirlemek güçtür(Amman, 2007;165).

Son yıllarda teknoloji ve tıp alanında yaşanılan gelişmeler, sağlık teknolojilerinin yaygınlaşması, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve sağlık hizmetlerine erişimin sağlanması, bireylerin yaşam koşullarının iyileşmesini sağlamıştır. Bu

Mustafa METE – Fatma BENK

69

gelişmelerin sonucu olarak doğumda beklenen ortalama yaşam süresi artış göstermektedir (Akçakaya ve Özmete, 2017;

9;Umutlu ve Tekin Epik, 2019; 41).Bu bağlamda ülke nüfusumuz da gittikçe yaşlanmakta ve genel nüfus içindeki oranı artmaktadır (Koç, 2017; 56).

Şekil 2: Yaş Grubuna Göre Yaşlı Nüfus Oranı, 2019

Kaynak: TÜİK. (2019). Yaş Grubuna Göre Yaşlı Nüfus Oranı, [Online] Available at:

<https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Yaslilar-2019-33712>, [Erişim Tarihi 23.10.2020]

Ülkemiz yaşlı nüfusu yaş grupları dikkate alınarak incelendiğinde, 65-74 yaş grubu 2014 yılında yaşlı nüfusun %60,9'unu, 2019 yılında %62,8'ini oluşturmaktadır. 2014 yılında 75-84 yaş grubunu nüfusun %31,4'ünü oluştururken 2019 yılında

%28,2'sini oluşturduğu görülmektedir. 2014 yılında nüfusun %7,7'sinin 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görülürken, 2019 yılında %9,1'inin yer aldığı görülmektedir. 2014-2019 yıllarını kapsayan son beş yılda yaşlı nüfus %21,9 artmıştır. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2023 yılında %10,2, 2030 yılında %12,9, 2040 yılında %16,3, 2060 yılında %22,6 ve 2080 yılında %25,6 olacağı öngörülmektedir(TÜİK, 2019).

Tablo 1: Yaş grubuna göre nüfus oranı, 1935-2080

Kaynak: TÜİK. (2019). Yaş Grubuna Göre Yaşlı Nüfus Oranı, [Online] Available at:

<https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Yaslilar-2019-33712>, [Erişim Tarihi 23.10.2020]

Aktif Yaşlanma

Türkiye’de 65 ve daha büyük yaş grubunda ortalama her dört kişiden birinin uzun süreli bakıma ihtiyaç duyacağı düşünüldüğünde; buna göre 2023 yılında uzun süreli bakım alacak olanların yaklaşık 2,1 milyon, 2050 yılında 4,8 milyon ve 2075 yılında 6,1 milyon kişi olacağı tahmin edilmektedir. Uzun süreli bakıma ihtiyaç duyacak bireylerin dışında kalan ve dörtte üçlük orana dâhil olan 65 ve daha büyük yaştaki bireylerin ise yemek yapma, ev temizliği, alışveriş gibi günlük araç yaşam aktivitelerini gerçekleştirmek için evde destek hizmetlerine ihtiyaç duyacağı öngörülmektedir(Özmete ve Hussein, 2017; 105).

Sosyal hizmet açısından yaşlıların sosyal rahatsızlık yaratan sorunları, sıkıntıları, çaresizlikleri gibi durumlarını Tomanbay (2007; 4); ekonomik sorunlar, sosyal sorunlar, psikolojik sorunlar, kültürel sorunlar, yaşlının rutin toplumsal hizmetlerden yararlanmakta güçlük yaşanması, kuşak sorunları, yalnızlık sorunu, iletişimsizlik sorunu, sevgisizlik sorunu, sağlık sorunları, umutsuzluk sorunu, cinsel sorunlar, ev işlerini kendi başına yapamama ve boş zamanı kullanım sorunu ve can sıkıntısı altta yatan sebepler olarak sıralamaktadır

2002 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından Madrid’de düzenlenen II. Dünya Yaşlılık Asamblesi’nde hazırlanan “Yaşlanma Uluslararası Eylem Planı” çerçevesinde, “Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı” çalışmaları yapılmıştır. Planın öncelikleri arasında; yaşlılar ve kalkınma, yaşlılıkta sağlık ve refahın artırılması ve yaşlılıkta olanaklar sunan, destekleyici ortamların sağlanması yer almaktadır. Avrupa’da Herkese Sağlık Hedef 21’in Türkiye boyutunun ele alındığı “21 Hedefte Türkiye: Sağlıkta Gelecek” adlı isimli kitapta yer alan Hedef 5’in teması “Sağlıklı Yaşlanma” dır. Hedef 5’in alt temaları ise; “65 yaşında, yaşam beklentisinde ve sakatlık olmadan yaşam beklentisinde en az %20 artış sağlanmalıdır” ve “80 yaşında ev ortamında yaşayan, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen, özgüveni ve sosyal yeri olan kişi oranını en az %50 arttırılmalıdır” şeklindedir (Yardım vd, 2007; 48-175; Devlet Planlama Teşkilatı Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü, 2007; 2).“Sağlıklı Yaşlanma” hedeflerine ulaşmak için Sağlık Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve yerel yönetimler alanlarına özgü çalışmalar yürütmektedir.

Aktif yaşlanma DSÖ’nün belirlediği sağlık, güvenlik ve katılım ilkeleri temelinde yaşlıların yaşam kalitelerini artırma amacı taşıyan bir süreçtir. Aktif yaşlanmada öne çıkan hususlar koruyucu sağlık uygulamaları, yaşam boyu eğitim, yaşlıların iş yaşamında tutulması, sosyal güvencelerinin sağlanması, toplum içerisinde yaşlanma, sosyal destek ağlarının varlığı, kuşaklararası dayanışma, yaşlı bireylere yönelik önyargı ve ayrımcılığın önlenmesi gibi hususlardır (Genç vd., 2018; 299-300).

Aktif yaşlanmanın belirleyicileri cinsiyet, kültür, ekonomik, sosyal, bireysel, davranışsal belirleyiciler, fiziksel çevre, sağlık ve sosyal hizmetlerdir. Toplumun yaşlılığa bakışı ve yaşlının yaşlılığa bakışında kültür önemli bir belirleyicidir(Şimşek Keskin, 2013;6).

Şekil 3: Aktif Yaşlanmanın Belirleyicileri

Kaynak: WHO. (2002). Active Ageing: A Policy Framework. World Health Organization.

Yaşlıların iş hayatında tutulması devletlere ekonomik; yaşlı bireylere ise hem ekonomik hem de sosyal ve psikolojik faydalarıyla aktif yaşlanma politikasının temel uygulama alanlarından birisidir(Genç vd., 2018; 306). Bu uygulama bireylerin ihtiyaçlarına, tercihlerine ve kapasitelerine göre yaşlandıkça ekonomik kalkınma faaliyetlerine, resmi ve gayri resmi işlere ve gönüllü faaliyetlere aktif katılımını tanır ve etkinleştirir. Günümüzde de dünyanın her yerinde, yaşlıların resmi işlerde, gayrı resmi işlerde, evde ve gönüllü mesleklerde yapabildikleri ve yapabilecekleri aktif ve üretken katkıyı destekleme ihtiyacı giderek daha fazla kabul görmektedir(WHO, 2002; 31-51).

Türkiye’de yaşlı nüfusun işgücüne katılma oranı 2018 TÜİK verilerine göre %12,5’dir. İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkek nüfusta 2018 yılında %20,9 iken yaşlı kadın nüfusta %5,9 oldu. İstihdam edilen yaşlı nüfusun sektörel dağılımı incelendiğinde, 2018 yılında yaşlı nüfusun %65,5'inin tarım, %27,3'ünün hizmetler, %4,7'sinin sanayi,

%2,5'inin ise inşaat sektöründe yer aldığı görüldü(TÜİK, 2019). Ayrıca aktif siyasi faaliyetlerini sürdüren siyasi liderlerin yaşlarına baktığımızda, Recep Tayyip Erdoğan 66, Kemal Kılıçdaroğlu 71, Devlet Bahçeli 72, Meral Akşener 64 ve Temel Karamollaoğlu’nun 79 yaşında oldukları görülmektedir (https://t24.com.tr/foto-haber/hangi-siyasiler-65-yasin-uzerinde,9490/6). ABD Başkanı 74, Rusya Devlet Başkanı 68, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı 67 ve Almanya Şansölyesi 66 yaşında oldukları görülmektedir(https://www.haberturk.com/dunya-liderleri-kac-yasinda-2817094/12).

Yaşlı Nüfusun Gereksinimleri, Hizmet Sunucular ve Sosyal Güvenlik Sistemi

Artan yaşlı nüfus için gerekli olan sosyal, ekonomik, kültürel ve sağlık altyapısı zamanında ve yeterli düzeyde hazırlanamaz ise, birçok toplum için önemli sorunlar ortaya çıkacağı öngörülmektedir (Uluocak vd., 2013; 14). Hem ortaya çıkabilecek sorunları önlemek hem de toplumsal bir görev olan yaşlıların toplumda iyi yerlere taşınmaları, ömürlerinin son bölümünde refah seviyesi yüksek bir hayat sürmeleri, kendi sosyal ortamlarında mutlu olabilecekleri pozisyonların üretilmesi için çalışmalar yürütülmelidir. Bu kapsamda; Dokuzuncu Kalkınma Planının 255. ve 257. maddelerinde kadınlar, çocuklar,

Mustafa METE – Fatma BENK

71

yaşlılar, özürlüler ve kente göç edenler başta olmak üzere, yoksullara yönelik eğitim, kültür ve sağlık hizmetlerinin arttırılmasına, yaşlı nüfusta gözlenen artış ve aile yapısının değişime uğraması gibi nedenler, yaşlı kesime götürülecek hizmetlerin çeşitlenmesine ve bakım hizmetlerinin genişletilmesinin önemine işaret edilmiştir(Genç ve Barış, 2015;

41).Ayrıca Anayasanın(1982)61. maddesinin, “Yaşlılar devletçe korunur, yaşlılara devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir ve bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur” ibaresiyle ülkemizde yaşlılar anayasal güvence altına alınmıştır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 16 Aralık 1991 tarihinde kabul edilen “Birleşmiş Milletler Yaşlı İlkeleri”

çerçevesinde bağımsızlık, katılım, bakım, kendini gerçekleştirme ve saygınlık ana başlıklarında evde bakım sistemi ihtiyacı, önemi ve gerekliliği ortaya konulmuştur. Türkiye’de evde bakım hizmetleri kapsamında Sağlık Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve yerel yönetimler imkanları dahilinde sağlık, beslenme, gündelik faaliyetler, alışveriş, ev içi tasarım, ev onarımı, ev temizliği, sosyal yaşama katılım, temel ihtiyaçların karşılanması ve öz-bakım desteği sağlamaya çalışmaktadır(Çav, 2019; 3151).Ancak yaşlı sağlığına yönelik yürütülen sağlık, sosyal ve ekonomik hizmetler eşgüdümlü olarak sunulmalıdır. Çünkü yaşlının evde bakım ihtiyacının yalnızca tıbbi yönünün ele alınması, sosyal bakım yönünün gözden uzak tutulması, bakımdan beklenen olumlu sonuçların ortaya çıkmasını engelleyen bir tablo ortaya çıkaracaktır. Evde bakım hizmetlerinin hedef kitlesinin neredeyse %70’inin yaşlılar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, kuşkusuz ki sunulacak bakım hizmetlerinin tıbbi hizmetlerden daha çok sosyal bakım ağırlıklı olacağı yönündedir (Oğlak, 2016;36).

Yaşlı bireylere sunulan hizmetlerin hizmet sunuculara getirdiği yüklerin yanı sıra yaşlı nüfusun Sosyal Güvenlik Sistemi üzerinde de etkisi bulunmaktadır. Şöyle ki; Sosyal Güvenlik Sistemi emeklilik sistemi ve sağlık harcamaları konularına odaklandıkları görülmektedir. Ancak yaşlanmanın kamu harcamaları üzerindeki etkisi emeklilik, sağlık, eğitim harcamaları ile aile yardımı gibi bütçe kalemleri hesaplandığında daha anlamlı hale gelmektedir.

Şekil 4: Yaşlanmanın Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Etkisi

Covid-19 ve Yaşlılık

Yaşlı insanlar yaşlanma ve altta yatan potansiyel sağlık koşullarına bağlı olarak ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler nedeniyle daha sık enfekte olurlar. Yaş ne kadar yüksek olursa hastalıkların olumsuz etkisi ile risk de o kadar yüksek olur.

Enfeksiyonlar 65 yaş ve üstü bireylerin 1/3’inde birincil ölüm nedenidir ve birçok yaşlıda ölüme katkıda bulunur (Altın, 2020; 51).Aralık 2019’da ortaya çıkan ve tüm dünyaya hızla yayılarak salgına sebep olan COVID-19 enfeksiyonu, bağışıklık sisteminin daha zayıf olması ve eşlik eden kalp hastalıkları, şeker hastalığı gibi bulaşıcı olmayan hastalıklara sahip yaşlı nüfusu olumsuz etkilemektedir(Aslan, 2020). COVID-19 ile ilgili yürütülen çalışmalar sonucunda ortaya konulan fikir birliği de, yaşlıların en savunmasız nüfus grubu olduğudur(Daoust, 2020; 1).

COVID-19 ile ilgili yürüttüğü çalışmada Leung (2020; 3), ileri yaşın ölüm oranıyla ilişkili olduğunu ve bu durumun literatürle uyumlu olduğunu belirtmiştir. Çin’de 11 Şubat 2020'ye kadar bildirilen COVID-19 vakaları üzerinden yürütülen çalışma sonucunda COVID-19’a bağlı ölüm hızlarının;

 80 yaş üzeri; %14,8

 70-79 yaş; %8,0

 60-69 yaş; %3,6

 50-59 yaş; %1,3

 40-49 yaş; %0,4 olduğu tespit edilmiştir (The Novel Coronavirus Pneumonia Emergency Response Epidemiology Team, 2020; 3).

Avrupa İstatistik Ofisinin (Eurostat) verilerine göre;

 Nüfusunun yüzde 17,2'si 65 yaş ve üzeri olan Norveç'te, virüs kaynaklı ölümlerin yüzde 64'ü,

 Yaşlı nüfus oranı yüzde 14,1 olan İrlanda'daki ölümlerin yüzde 55'i,

 Kanada'daki ölümlerin yüzde 57'si,

 Yaşlı nüfus oranı yüzde 18,9 olan Belçika'da ölen 6 bin kişiden yüzde 49'u,

 Yaşlı nüfus oranı yüzde 20,1 olan Fransa'da ölen 20 bin civarındaki kişiden yüzde 49'u bakımevleriyle bağlantılıdır (Dönümcü, 2020).

Huzurevi ve rehabilitasyon merkezi gibi uzun süreli bakım merkezlerinde yaşayan yaşlılar, COVID-19 enfeksiyonu kapma ve diğer olumsuz sonuçlarına karşı özellikle hassastır (Public Health Emergency ve Concern nternational, 2020; 1). COVID-19 salgınından en çok etkilenen dünya ülkelerine bakıldığında COVID-COVID-19 kaynaklı tüm ölümlerin %50 ve daha fazlasını huzurevlerinde kalan yaşlıların oluşturduğu görülmektedir. Aşağıdaki grafikte bazı ülkelere ait COVID-19’dan ölen huzurevi sakinlerinin tüm COVID-19 ölümlerine oranı yer almaktadır (Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2020; 3).

Tablo 2: COVID-19’dan Ölen Huzurevi Sakinlerinin Tüm COVID-19 Ölümlerine Oranı

Kaynak: Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü. (2020). Pandem Özel Bülten. [Online] Available at:

<https://www.ailevecalisma.gov.tr/media/53106/eyhgm-pandemi-ozel-sayi.pdf>, [Erişim Tarihi 12.10.2020]

Tablo 3: OECD Ülkelerinin Yaşlı Nüfus ile COVID-19 Vaka ve Ölüm Yüzdeleri

OECD Ülkeleri Yaşlı Nüfus (Nüfus Yüzdesi/2018)

Toplam Vaka (Nüfus Yüzdesi/2020)

Toplam Ölüm (Vaka Yüzdesi/2020)

Vaka Sayısına Göre Ülke Sıralaması

Japonya 28.1 0.1 1.6 53

İtalya 22.7 2.0 3.7 6

Yunanistan 21.9 0.7 1.5 64

Portekiz 21.7 2.2 1.5 39

Finlandiya 21.6 0.3 1.9 91

Almanya 21.5 1.0 1.6 18

Bulgaristan 21.2 1.5 2.3 45

Hırvatistan 20.4 2.1 1.3 69

Letonya 20.2 0.6 1.2 117

İsveç 19.9 1.9 3.2 32

Fransa 19.84 3.1 2.3 7

İspanya 19.29 3.3 2.7 9

Birleşik Krallık 18.31 2.1 3.7 5

ABD 16.03 3.5 2.2 1

Brezilya 9.22 2.8 2.8 2

Mustafa METE – Fatma BENK

73

Meksika 7.25 0.8 9.8 4

Hindistan 6.18 0.6 1.5 3

OECD ülkeleri arasında en yüksek yaşlı nüfus oranına sahip 10 ülke ile COVID-19 kaynaklı en fazla ölümlerin yaşandığı 8 ülkeyi kapsayan yukarıdaki tablo yaşlı nüfus yüzdeleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Japonya (28.1), İtalya (22.7), Yunanistan (21.9), Portekiz (21.7), Finlandiya (21.6), Almanya (21.5), Bulgaristan (21.2), Hırvatistan (20.4), Letonya (20.2) ve İsveç (19.9) OECD ülkeleri arasında en çok yaşlı nüfusa sahip ülkeler arasında yer almaktadır (OECD, 2020).

Worldometer’dan 16 Kasım 2020 tarihinde elde edilen vaka sayıları baz alınarak hesaplanan ülkelerin vaka yüzdelerine baktığımızda sırasıyla; ABD (3.5), İspanya (3.3), Fransa (3.1), Brezilya (2.8), Portekiz (2.2), Birleşik Krallık (2.1), Hırvatistan (2.1), İtalya (2.0), İsveç (1.9), Bulgaristan (1.5), Almanya (1.0), Meksika (0.8), Yunanistan (0.7), Letonya (0.6), Hindistan (0.6), Finlandiya (0.3) ve Japonya (0.1) yer almaktadır. En fazla ölümlerin yaşandığı ülkeler arasında dünyada en fazla nüfusa sahip ABD (2,21), Brezilya (2.82), Hindistan (1.53) ve Meksika (9.84)’nın yanı sıra Birleşik Krallık (3,75), İtalya (3,76), Fransa (2,37) ve İspanya (2,79)’da yer almaktadır. Yaşlı nüfusu fazla olup en fazla ölüm görülen ülkeler sırasıyla;

İtalya, Almanya, İsveç, Portekiz, Bulgaristan, Japonya, Yunanistan, Hırvatistan, Finlandiya ve Letonya’dır.

COVID-19 salgını, hükümetleri hastalığın etkisini en aza indirmek için sert halk sağlığı önlemleri almaya zorlamıştır. Bunlar arasında sosyal mesafenin yanı sıra yaşlılar için açık karantina önerileri de bulunmaktadır(Daoust, 2020; 1). Yüksek nüfus yoğunluğuna ve yüksek riskli bireylerin büyük yüzdesine rağmen, SARS-CoV-2 virüsünün neden olduğu düşük sayıda doğrulanmış enfekte COVID-19 hastalığı vakasına sahip ülke Japonya’dır. Bu başarının birey düzeyindeki sebepleri olarak, Japon kültürünün doğası gereği sosyal mesafeye uygun olması ve yüz maskesi kullanımı viral yayılmayı önlemesidir. Kurum düzeyinde Sağlık Bakanlığı'nın Japon Küme Müdahale Ekibi ’nin; enfeksiyon kümelerinin erken tespiti ve erken müdahalesi, erken hasta teşhisi ve yoğun bakımın iyileştirilmesi ve ağır hastalar için tıbbi hizmet sisteminin güvence altına alınması, vatandaşların davranış değişikliği (büyük ölçekli etkinlikler, geçici okul kapanışları düzenlemekten kaçınmanın tavsiye edilmesi dahil)Covid-19 pandemisinin başarı sebepleri olarak gösterilmektedir (Iwasaki ve Grubaugh, 2020; 1-3). Ülkemizde de pandemi önlemleri kapsamında, 21 Mart’ta İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı “65 Yaş ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara Sokağa Çıkma Yasağı Genelgesi” ile 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olan vatandaşlara yönelik sokağa çıkma kısıtlaması getirilmiştir. Bu tarz önlemler ülkelerin salgın durumuna bağlı olarak haftalarca, muhtemelen aylarca uygulanmaya devam edecektir. Yaşlı yetişkinler de dahil olmak üzere kırılgan gruplar arasında, bu tür ciddi kısıtlamaların daha fazla yalnızlığa, izolasyona ve zihinsel ve fiziksel işlev kaybına yol açması muhtemeldir (Jordan vd., 2020; 1).

Başta izole edilen yaşlılar olmak üzere, bilişsel gerilemeden mustarip olan ve bakıma son derece bağımlı olan yaşlıların, gayrı resmi ağlar (aileler), sağlık çalışanları, bakım verenler ve gönüllüler aracılığıyla pratik ve duygusal desteğin sürekliliğine ihtiyaçları vardır. Yalnız yaşayan yaşlılar karantina koşulları altında doğru bilgi, gıda, ilaç ve diğer gerekli malzemelerin temininde engellerle karşılaşabilir ve bunun için de topluma erişimi gereklidir (UNFPA, 2020; 3-4). Örneğin;

pandemi ile izolasyon sürecinde yiyecek mevcudiyetine göre yenen yiyecek türlerindeki değişiklikler, örneğin kalp yetmezliğinin şiddetlenmesine neden olabilmektedir. Evde izole edilmeye bağlı olarak egzersiz eksikliği, daha sonra güçsüzlük ve düşmelerle birlikte koşulların bozulmasına neden olabilmektedir. Sosyalleşme ve daha geniş dünyayla ilişki kurmanın getirdiği bilişsel uyarımda azalma, demansın bilişsel ve davranışsal semptomlarını kötüleştirebilmektedir (Steinman vd., 2020; 819).

COVID-19 Sürecinde Yaşlılara Yönelik Alınan Tedbirler ve Sunulan Hizmetler

Ülkelerin krizi fırsata çevrilebilmesi için hükümetlerin şu 4 temel adımı atması gerekmektedir:

 Covid-19 ile mücadele sürecinde yaşlıların korunmasına öncelik vermeli,

 Yaşlıların sesini duymalı,

 Toplumsal söylem ve uygulamalarda yaş ayrımcılığından kaçınmalı,

 Hukuki ve siyasal sistemler ile bütçeleri yaş perspektifinden tekrar ele almalıdır (Armitage, 2020).

ÜlkemizdeCovid-19 salgınında en önemli risk grubunu oluşturan yaşlı bireylerin yaşamakta olduğu huzurevleri ve bakım kuruluşları için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 7 Ocak 2020 tarihinde COVID-19 vakası görülmeden önce tüm İl Müdürlüklerine gönderdiği resmi yazı ile önleyici tedbirlerin alınmasını sağlamıştır. İlk vakanın resmi olarak açıklanmasıyla birlikte tüm İl Müdürlüklerinde, süreçle hızlı ve etkin bir şekilde mücadele edebilmek adına ‘Takip ve İzleme Birimi’ oluşturulmuş, periyodik toplantılarla süreç çok yakından izlenmiştir. Huzurevleri ve bakım kuruluşlarına yeni kabulleri ve kuruluş dışına çıkışları yasaklayarak bulaş durumu önlenmiş, olası risklere karşı kuruluşlarda ‘izolasyon odaları ve katları’ ve huzurevlerinden bağımsız alanlarda ‘izolasyon kuruluşları’ oluşturulmuştur. Hastalanan kişiler yeniden huzurevlerine alınmayarak İzolasyon Kuruluşlarında hizmet verilmiştir (AÇSHB, 2020b)

Pandemi sürecinde yaşlılara yönelik alınan bir diğer önlem ise, İçişleri Bakanlığı 21 Mart 2020 tarihinde 81 il valiliğine gönderdiği genelgeyle 65 yaş ve üstü vatandaşlar ile kronik rahatsızlığı bulunan kişilerin ikametlerinden dışarı çıkmalarının;

park ve bahçe gibi açık alanlarda dolaşmalarının sınırlandırılmasıdır(Gencer, 2020; 38). İzolasyonun getirdiği sorunlara yönelik alınan aksiyonlar ve yürütülen çalışmalar şu şekildedir:

1. 21 Mart 2020 tarihinde yayınlanan genelge ile ihtiyaç olması halinde özellikle tek başına yaşayan ve ihtiyaçlarını karşılayacak yakını bulunmayan 65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı olan vatandaşların mağdur olmaması; temel ihtiyaçlarının karşılanması için vali/kaymakamların başkanlığında 65 yaş üstü Vefa Sosyal Destek Grubu oluşturulacağı belirtilmiştir. İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre; Vefa Sosyal Destek Gruplarına 22 Mart-13 Mayıs tarihlerinde 112 üzerinden 2.561.283 arama, 155 üzerinden 858.686 arama, 156 üzerinden 373.310 arama, diğer numaralardan 3.339.174 arama olmak üzere toplam 7.132.453 arama gerçekleştirilmiştir. Bu aramalarda 6.649.461 büyüğümüzün ihtiyacı sosyal destek grupları tarafından karşılanmıştır(T.C. İçişleri Bakanlığı, 2020b;T.C. İçişleri Bakanlığı, 2020a).

2. Evde izolasyona tabi tutulan 65 yaş üstü kişilerin hastaneye gitmesini gerektirmeyen başvurularını karşılamak içinde Mobil Doktor uygulaması başlatılmıştır, ancak henüz regülasyonu bulunmamaktadır(TÜSAP Sağlık Platformu, 2020;33)

3. COVİD-19 kapsamında “Rapor, İlaç ve Tedavi Ödemeler”, 09.04.2020 tarih ve 31094 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Sağlık Uygulama Tebliğ’inde (SUT) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” kapsamında, Sağlık Bakanlığı tarafından pandemi süresince hastanelerce temin edileceği bildirilen ve COVID-19 tedavisinde kullanılan ilaçlar Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’nun ödeme listesine alınmıştır.

4. Tüm emekliler, talep etmeler halinde maaşların evde ödenmesi hizmetinden yararlanabilecekleri, taleplerini e-Devlet sistem üzerinden “Adres ve Banka / PTT Değişikliği” menüsünden, evlerinden ayrılmadan yapabilme imkânı sağlanmıştır (AÇSHB, 2020a; 15- 22).

5. Resmi, özel ve belediyelere at tüm engelli ve yaşlı bakım kuruluşlarında kalan engelli ve yaşlıların gerekli hijyen tedbirleri alınmak kaydıyla kuruluş bahçelerinden ve katlarda bulunan oturma alanlarından azami yararlanmalarının sağlanması, sabit vardiya sürecinde engelli ve yaşlıların marketten temin edilmesini talep ettikleri ürünlerin marketlerden hijyen şartlarına uygun olarak alınması ve dağıtımının yapılması konusunda gerekli tedbirlerin alınması konusunda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü organizasyon çalışmalarını yapmış ve gerekli hizmet verilmiştir.

6. Covid-19 salgın sürecinde diğer ülkelerle karşılaştırıldığında ülkemizdeki yaşlı hastalara tahsis edilen yatak ve ventilatör (suni solunum cihazı) sayısı dünya ortalamanın üzerindedir. Bu bağlamda bütünleşmiş sağlık ve bakım hizmeti uygulamalarının, yaşlıların süreçten en az zararla çıkmasını sağladığı düşünülmektedir (AÇSHB, 2020b).

7. Yaşlılara ve engellilere yönelik hizmet veren kuruluşlarda moral motivasyon etkinlikleri (canlı müzik vb) yapılmıştır.

8. Huzurevi başvurularıyla ilgili yaşlıların hiçbir şekilde mağdur edilmediği pandemi süreci bitimine kalan misafirhanelerde hizmet verildiği belirtilmiştir.

9. Bu süreçte Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı İl Müdürlüklerince Covid-19 Pandemisi sürecinde

9. Bu süreçte Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı İl Müdürlüklerince Covid-19 Pandemisi sürecinde