• Sonuç bulunamadı

YAŞLI BİREYE BİRİNCİ BASAMAKTA YAKLAŞIM

Yaşlılık dönemi, tıpkı çocukluk dönemi gibi kendine has özellikleri olan dönemdir. Bu dönemdeki problemler genellikle beklenen tabloları ile ortaya çıkmazlar ve gerek metabolik gerekse hastalıkların birden fazlasının bir arada bulunması nedeniyle tedavi yaklaşımları da farklı olabilmektedir (12). DSÖ sağlığı; fiziksel, mental, sosyal iyilik durumu olarak tanımlamakta ve sadece fiziksel iyilik olmadığını vurgulamaktadır (72).

Bu bağlamda yaşlı hastanın uygun ve doğru değerlendirilmesi, kapsamlı değerlendirme ile mümkün olur. Kapsamlı geriatrik değerlendirmedeki amaçlar; başka türlü gizle kalabilecek hastalıkları ortaya çıkarmak, kesin tanıya yardımcı olmak, sağlığı korumak ve yeniden kazandırmak için uygun plan yapıp uygulamak, gerektiğinde optimum çevresel ve sosyal destek için danışmanlık vermek, sonuçları öngörerek hastalığın ilerleyişini monitorize etmek, fonksiyonel düzeyi korumak ve geliştirmektir.

Kapsamlı Geriatrik Hasta Değerlendirilmesi

Yaşlı hastadan öykü alınması özellik arz eder. Hastayla görüşürken iyi aydınlatılmış, rahatlatıcı ortam seçilmelidir. Randevu saatleri hastanın isteği doğrultusunda ayarlanmalıdır. Hikaye alırken yeterli zaman ayrılmalı, yavaş, sakin olarak yapılmalıdır. Hastanın sosyal yaşamı, kiminle yaşadığı, aile öyküsü, cinsel durum sorgulanmalıdır. Öykü öncelikle hastanın kendisinden, gerekli durumlarda yakınlarından alınıp kontrol edilmelidir (73,74).

Öyküde önemli bir kısım da, cinsel sağlığın değerlendirilmesidir. Birinci basamak hizmeti verenler, yaşlılardan rahat hissettikleri düzeyde bu konuda öykü almanın gerekliliğinin farkında olması gerekir. Açık uçlu sorular kullanılarak, yaşlının istediği kadar yada kendini rahat hissettiği kadar bilgi alması sağlanabilir. Yaşlı hastanın, yaşlanmayla birlikte cinsel işlevlerini etkileyebilecek ne gibi değişiklikler olabileceği hakkındaki düşünceleriyle ilgili olarak, hekimin anlayış geliştirmesi gereklidir (75).

Yaşlı insanların büyük çoğunluğu semptomlarını en aza indirgemektedirler ve nadiren tıbbi yardım arayışına girerler (yaşlılık inancından dolayı). Yaşlanma algısı yaşlılar ve onların aileleri arasında yaygın bir düşünce olup, yaşlanma süresinin doğal sonucunda, hastalık ve yeti kaybının olduğuna, onlar ve aileleri inanmaktadırlar. Yaşlılar ve ailelerin bir kısmı aynı

zamanda doktora görünmekten çok az yarar gördüklerine inanmakta ve tıbbi tetkiklerden korkmaktadırlar ve böylece önemli patolojiler ortaya çıkamamaktadır (1).

Yaşlı hasta doktora başvurduğu zaman, hem ümit hem de korku doludur. Bir yandan doktorun onların sıkıntılarına son vereceğini ümit ederken bir yandan da, durumun çaresiz olduğundan korkarlar. Bu yüzden ilk görüşme çok önemlidir. Eğer hasta ve doktor arasında iyi bir bağ kurulursa bu durum tedaviye uyuma güzel bir şekilde yansır. Hastanın görüşmeden dolayı sıkıldığı durumda hikaye alma, başka seansa alınmalıdır.

Sık görülen hastalıklar, önceden hastanede yatma nedenleri ve tedavileri, özellikleri epikrizleri istenerek değerlendirilmeli ve önceki koruyucu hekimlik uygulamaları ile ilgili sorular öyküde mutlaka yer almalıdır.

Tüm hastalara uygulanan fizik muayene kuralları yaşlı bireyler için de, geçerli olmakla beraber, nörolojik, kardiovasküler ve zihinsel durum muayeneleri detaylı yapılmalıdır. Muhakkak her visitte tansiyon, vücut ısısı ve ağırlık ölçümü yapılmalıdır. Cilt solukluğu, karotis arter üzerinde üfürüm, solunum şekli, karın muayenesi buşon varlığı, ağız ve diş muayenesi, prostat büyümesi, kifoskolyoz gibi muayeneler yaşlı hasta muayenesinde önem kazanmaktadır (74,76).

Geriatrik hastanın değerlendirilmesinde ailenin önemi büyüktür. Ülkemizde kültürel yapı, gelenekler ve inanç sistemi gereği aileler yaşlısına bakmayı evlada ait bir sorumluluk olarak kabul etmekte ve yaşlısına aile içinde bakmayı tercih etmektedir. Fakat, hızlı kentleşme ve toplumsal değişme süreci sonucunda küçülen aile yapısı, kadınların çalışma yaşamında yer alması, konutların küçülerek apartman dairesine dönüşmesi, değerlerdeki hızlı değişim ataerkil aile yapısını dolayısıyla yaşlının ‘otoriter’ yapısını sarsmış ve bu bağlamda yaşlının evde bakımı zorlaşmıştır. Yaşanan çeşitli sorunların yaşlının GYA’yı yapamama, kognitif bozulma gibi durumlarda kurum bakımını gündeme getirmektedir.Yapılan çalışmalarda da huzurevinde kalanlarda fiziksel yetersizlik ve bilişsel bozukluk durumunun yüksek olduğu görülmektedir (77).

Türkiye’de aile yapısının araştırıldığı çalışmada, 60 yaş ve altı kişilerin yaşlandıklarında %55,0’nın çocuklarının yanında kalmak istediği, %17,8’nin evinde bakım almak istediği, %16,8’nin fikri olmadığı, %9,3’nün huzurevinde kalmak istediği, %1,2’sinin farklı yerlerde (diğerleri) olarak cevapları olmuştur. Huzurevinde kalmak isteme nedenlerinin başında ise, %55,1 olarak çocuklarına yük olmamak gelmekteydi (78).

Yapılan çalışmalarda yaşlıların huzurevinde kalmak istemedikleri, huzurevinde yalnızlık ve terk edilmişlik duygularına kapıldıkları ve ruhsal sorunlarının arttığı görülmektedir. Hem

yaşlı hem de aile bireyleri huzurevinde yaşamaya karşı çıkmakta, bunu kişisel güçsüzlük olarak görmektedirler.

Bununla birlikte, yaşlı ebeveyn ve çocuklar arasında iyi bir iletişim kurulamadığı durumda, karşılıklı duygu ve istekler dile getirilememekte ve sorunlar artmaktadır. Yaşlının bakımı gündeme geldiğinde, hem yaşlı hem de bakım verenler yaşanacak sorunları, çözüm önerileri ve olanakları değerlendirmek amacıyla görüşmelere davet edilmelidir. Özellikle birinci basamak çalışanları olarak bakım verenlerin, problem deneyimlerini paylaşabilecekleri benzer deneyim yaşayan bakım verenleri, bir araya getirerek destek gruplarının oluşturulması, gündüz bakımevleri, evde bakım hizmetleri gibi olanakların geliştirilmesi, gönüllü derneklerin katılımı sağlanmalıdır.

Bütün bunların bağlamında hastanın yakınması olduğunda ailenin görüşü alınmalı ve uygun ilişki kurulmalıdır. Ailede kronik hastalık olması tüm aileyi etkiler ve aile ile ilgili uygun bağın kurulamaması tedavi süresine olumsuz yansır. Tedavi planı ile ilgili ailenin görüşü alınmalıdır. Genellikle hastaların çoğunluğu sağlık kuruluşlarına baş vurmadan aile içinde tecrübeler ile tedavi edilmektedir. Aile bireylerine hastalıkla ilgili yapabilecekleri aktif görevler açık şekilde aktarılmalıdır.

Geriatrik hastaya yaklaşımda ana amaç, hastalık bazlı tedavi değil de, hastanın yaşamındaki her alanın hayat kalitesinin ve bağımsızlığını artıracak strateji belirlemek olmalıdır. Bunun içinde ailelere önemli görevler düşmektedir (73,79).

Kapsamlı geriatrik değerlendirmenin bileşenlerinden bahsederken, yaşlı insanların medikal problemleriyle birlikte, fonksiyonel durum ve yaşam kalitesini de değerlendirmek ve değerlendirmede bir takım kalitatif skalaları kullanmak, yaşlı değerlendirmesini diğer değerlendirmelerden farklı kılar.

GYA ve AGYA’nın değerlendirmesinde: Yaşam kalitesinde de bahsedildiği üzere en

sık kullanılan ölçekler Katz, Barthel, Lawton Broody ölçekleridir.

Görme durumunu değerlendirme: Yaşlanmayla birlikte gözde fizyolojik

değişikliklerin yanında patolojik değişikliklerde olur. Görmeyi gözün kendi yapısıyla beraber, göz kapakları, orbita, internal ve eksternal göz kasları ve visüel yolak da etkiler. Yaşın ilerlemesiyle hipertansiyon ve diyabet gibi görmeyi etkileyen sistematik hastalıkların sıklığı artar. Görmedeki bozukluklar, GYA, AGYA ve kişileri tanıma yeteneğini de etkiler. Düşme ve buna bağlı kırıklar artar, yaşam kalitesi düşer. Yaşlıdaki görme problemlerinin en sık nedenleri, katarakt, glokom, diyabetik retinopati, presbiopi, maküler dejenerasyondur. Görme

muayenesinde Snellen levhasıyla yapılan görme keskinliği testi kolay tarama testidir. Eğer hastalar bu testte tatminkar düzeyde okuyamıyorlarsa bir göz hekimine sevk edilir (65,73).

İşitme durumunu değerlendirme: İşitme kaybı yaşlılığın doğal sonucu olarak

düşünülüp, müdahale edilmemektedir. Bu durum yaşlının toplumla iletişiminin kopmasına ve yaşlının toplumdan uzaklaşmasına, yalnız kalmasına neden olmaktadır. Bu da sosyal izolasyona ve depresyona olan eğilimi artırır. Bu nedenle duyma problemleri özel olarak sorgulanmalıdır. Uzun süreli yüksek sese maruziyet, saçsı hücrelerin harabiyeti ve sensörinöral tip itme kaybına neden olur. İşitme azalmasının en sık nedeni progresif, yüksek ferkanslı, bilateral işitme kaybı olan presbiakuzidir. İşitme tarama testi olarak en sık fısıltı testi kullanılır. Diğer bir test ise, yaşlılarda işitme engeli tespit etme testi de 10 soruluk testtir. Welch Allyn Audisokop ise taramada altın standarttır (65,73).

Mobilite ve düşmelerin değerlendirilmesi: Düşmeler yaşlıların karşılaştığı en sık

problemlerden biridir ki, mobilitenin kısıtlanmasına, GYA ve AGYA’da bağımlılığa ve bakımevine yerleştirme ihtiyacında artışa neden olmaktadır.

Düşme için risk faktörleri; kas güçsüzlüğü, düşme öyküsü, yürüme ve denge problemleri, yardımcı cihaz kullanma, artrit, depresyon, ortostatik hipotansiyon, kognitif fonksiyon bozuklukları, görme problemleri, GYA’da bozulma ve 4 veya daha fazla ilaç kullanımıdır. Düşen ve düşme riski olan hastaları değerlendirirken:

Daha önceki düşmenin değerlendirilmesi; düştüğü ortamın kaygan olup olmaması, ışıklandırması, baş dönmesi olup olmaması sorgulanmalıdır.

İlaç öyküsü değerlendirilmeli, kullandığı tüm ilaçlar sorgulanmalı, yüksek riskli ilaçlar (benzodiyazepinler, uyku ilaçları, nöroleptikler, antidepressanlar, antikonvülsanlar) gibi ilaçlara özellikle dikkat edilmelidir.

Görme değerlendirmesinde, tarama testi mutlaka yapılmalı ve katarakt olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Postural kan basıncı ölçülmelidir.

Denge ve yürümenin değerlendirilmesinde, pratik bir test olan kalk ve yürü testi kullanılabilir.

Nörolojik muayenede ise, hastalara kas gücü ve propriyoseptif duyu muayenesi yapılmalı, hastalar kognitif durum muayenesi ve depresyon açısından değerlendirilmelidir.

Kas iskelet sistemi değerlendirilmesi, hastalara eklem hareket genişliği açısından değerlendirme yapıp, ayak muayenesi yapılmalıdır.

Kardiyovasküler değerlendirme özellikle aritmi, senkop, koroner arter hastalığı öyküsü sorgulanmalıdır.

Ev içi tehlikelerin değerlendirilmesi, az aydınlatılmış ortam, kaygan zemin, banyoda güvenli olmayan eşyaların kullanımı gibi düşmeye sebep olan durumlar değerlendirilmelidir (73).

Yaşlı kişinin beslenme durumunu değerlendirme: Yaşlıda dengesiz beslenme protein

enerji malnütrisyonuna, vitamin eksikliklerine (B12, folat ve D vitamin eksiklikleri), kalsiyum alımı yetersizliğine neden olur. Yaşlı kişilerde malnütrisyon oranı %1-60 arasında değişir. Malnütrisyon, immünitede zayıflık, infeksiyonlara yatkınlık, yara iyileşmesinde gecikme, osteoporoz ve diğer komorbiditelere neden olur. Periyodik olarak vücut ağırlığı değerlendirilmeli, son 6 ay içinde %10 veya daha fazla kilo kaybı veya alımı varsa araştırılmalıdır. Beslenme durumu için tarama amaçlı mini nutrisyonel değerlendirme testi kullanılır (73).

Kontinans değerlendirmesi: Üriner inkontinans sosyal ve hijyenik problem

oluşturacak düzeyde istemsiz idrar yapmadır. Bu durum yaşlıda hijyen kaybına, cilt problemlerine, bası yaralarına, uyku bozukluklarına, psikolojik sıkıntılara, sosyal izolasyona, kendine güven yitimine, düşme riskine, yaşam kalitesinde düşmeye, bakımevine yerleştirme riskinde artışa ve bakıcıda tükenmişlik ve depresyona neden olur. Yapılan bir çok çalışmada, üriner inkontinansda, yaşla birlikte artış görülmektedir. 65 yaş ve üzerinde inkontinans %6 iken, 85 yaş ve üzerinde %15’e çıkmaktadır. Fransa ve İtalya’da kadınlarda fazla görülürken, Japonya’da erkeklerde fazla görülmektedir (80).

Her hastaya mutlaka inkontinans durumu, eşlik eden başka semptomlar (hematüri, disüri gibi), barsak alışkanlıkları ve seksüel fonksiyon bozukluğu olup olmadığı sorgulanmalıdır (65,73).

Nörokognitif değerlendirme: Yaşlılarda sık görülen hastalıklardan biri de demansdır.

Unutkanlıktaki ilerlemenin yanlış olarak yaşlılığın doğal sonucu olarak kabul edilmesi demansın erken evrelerde tanınmasına neden olur. Değerlendirmede en önemli bölüm öyküdür. Bireyin yakın ve uzak hafıza fonksiyonları, unutkanlık seyri, eşlik eden davranış bozuklukları ve GYA’da otonomi düzeyi değerlendirilmelidir. Mini mental durum değerlendirme tarama testi en sık kullanılan testtir (65,73).

Duygu durum değerlendirme: Yaşlılarda kronik hastalıkların çoğu, fonksiyonel ve bilişsel yetilerin azalması depresyon riskini artırır. Bu yaş grubunda yakınını kaybetme öyküsü, sosyoekonomik faktörlerde depresyon sıklığının artışına neden olur. Her yaşlı hasta,

hangi şikayetle başvurursa vursun, mutlaka kognitif fonksiyonlar ve depresyon açısından değerlendirilmelidir. Tarama testi olarak geriatrik depresyon skalası en sık kullanılan ölçektir. Hamilton depresyon ölçeği ise daha ileri depresyon semptomlarını ve depresyon tanısı için kullanılır (65,73).

Polifarmasi durumunu değerlendirme: Polifarmasinin neden olabileceği en önemli

sorun, ilaç yan etkileri ve ilaç etkileşimleridir. Bu sorunlar ilaç uyumsuzluğu, artmış hospitalizasyon riski, medikasyon hataları ve ilaç yan etkilerinin tedavisinin artmış maliyeti ile sonuçlanmaktadır (73).

İlaçların sayısı arttıkça, hastanın tedaviye gösterdiği uyum azalır, çok yüksek yada çok düşük dozlarda alınabilir, yanlış zamanlarda kullanılabilir, tamamen unutulabilir.

İlaç uyumunu artıran nedenler: Hastalığın ciddi olduğuna hastanın inandırılması gerekir. İlacın kullanımı hakkında doktor tarafından iyi bir iletişim kurulması gerekir. Hastanın ilaç kullanma nedenini anlamasını sağlamak ve kolay uygulanır bir tedavi programı vermek gerekir. Kognitif fonksiyonları bozuk olan kişilerde bir akraba veya başka bakıcıyı bilgilendirmek uygun olur. Her muayenede ilaçların yan etkileri teker teker sorulmalıdır. Hastalara önceden sözlü ve yazılı olarak ilaç dozu, kullanacağı saatler, süresi ve yan etkileri bildirilirse, hasta hekime ağırlaşmadan başvuracaktır. Kullanılan ilaçların isimlerini ve alınma zamanını gösteren kartlar yapılması, gerekirse etiketlenmesi uygun olur. İlaçların blister şeklinde paketlenmesi, yani kolay alınıp kullanılması sağlanmalıdır. Uyumun devamı için devamlı iletişimin sağlanmalıdır. Hasta yakının ilacın kullanımını denetlemesi sağlanmalıdır (81,82).

Koruyucu Hekimlik Uygulamaları

Yaşlılarda koruyucu hekimlik uygulamaları; yaşam tarzı ve davranış değişiklikleri ile organ fonksiyonlarının korunması ve kronik hastalıklara bağlı oluşan kaybın en aza indirilmesidir. Diğer bir deyişle koruyucu hekimlik uygulamaları önde gelen ölüm ve sakatlık nedenlerini hedef almaktadır (83).

Koruyucu hekimlik uygulamaları; yaşam tarzı değişiklikleri, kazalardan korunma, vasküler hastalıkların önlenmesi, ağız ve diş sağlığı, zihinsel sağlık ile ilgili değişikliklerin takibi ve önlenmesi, tarama testleri ve aşı programlarını içerir (73).

Yaşam tarzı değişiklikleri: Düzenli egzersiz tüm yaşlı bireylere önerilir. Fiziksel

inaktif yaşlılarda fonksiyonel bağımlı olma riski, aktif olanlara göre daha fazladır. Fiziksel aktitite aynı zamanda, hastalığa bağlı ölüm ve sakatlığı azaltmaktadır. Fiziksel aktivite ile kan

basıncı düşer, kardiovasküler hastalık ve riskleri, konjestif kalp yetmezliğini azaltır, glikoza bağlı insülin cevabını düşürür, kalça kırıklarını önler, kan yağlarını düzenler, obeziteyi önler. Bu nedenle yaşlılara uygun egzersiz programları önerilmelidir. Sağlık hizmeti veren kişiler, egzersizin yararlı olabilmesi için, zor ağır veya uzun olmaması gerektiğinin bilincinde olmalıdırlar. Hastaları sandalyelerinden kalkmaya ve hareket etmeye cesaretlendirmek bile, yalnızca yaşam kalitesini değil, aynı zamanda özürlü olunmayan yıl sayısını da arttırır (75).

Tüm yaşlı bireylere dengeli beslenme önerilir. Protein enerji malnütrisyonu, vitamin eksikliği, eser vitamin eksiklikleri, obesite için uygun değerlendirme ve öneriler yapılmalıdır. Birçok yaşlı vitamin B6, C, E, kalsiyum, fosfor, çinko içeren anahtar besinleri, yetersiz alımına bağlı, beslenme bozukluğu için riski altındadır. Ekonomik olarak düşük seviyede olan toplumlardaki yaşlılar, beslenme için özellikle önemi olan, lifli gıda, meyve, sebze, ekmek ve diğer hububat türlerinin tüketimi az olmaktadır. Meyve ve sebze alımı iyi olan bireyin kemik dansitesi daha yüksektir. Bu besinlerin alınması için yaşlı ve bakıcılarına önerilerde bulunulur (73,75).

Bununla beraber, alkol alımının kötüye kullanılması ve zararları hakkında önerilerde bulunulur. Sigaranın bırakılması ve zararları hakkında önerilerde bulunulur. Destekleyici ve tatminkar kişisel ilişkiler ve sosyal desteğin önemi ve düzeltilmesi için önerilerde bulunulur. Yeterli süre uyku uyunması yaşam tarzındaki yapılması gereken değişikliklerdendir.

Yapılan birçok çalışmalarda diyet, fiziksel aktivite ve sigara alışkanlık durumlarının, bireylerin yaşam kalitesi ve sağlık durumunda etkili olduğu saptanmıştır (72).

Kazalardan koruma: Dört veya daha fazla ilaç kullanan, psikoaktif ilaç kullanan,

kognitif bozukluğu olan, görme, işitme, yürüme, denge problemi olan, 75 yaş ve üzeri yaşlılarda en fazla görülen kaza riski düşmedir. Risk faktörü olan her yaşlı ve yakını, düşme konusunda bilgilendirilmeli ve gerekli önlemler anlatılmalıdır.

Tıbbi durumları hakkında, kendilerinin ve yakınlarının yapması gerekenler için önerilerde bulunulmalıdır. Tıbbi olarak, görme ve işitme durumu değerlendirilmeli, B12 ve servikal spondilozis yönünden değerlendirilmeli, alınan ilaç sayısında azaltılmaya gidilmeli, gerektiğinde en az santral etkili, en az postural hipotansiyon etkisi olan ve en kısa sürede etkileyen ilaçlar seçilmelidir.

Çevresel olarak, ev içi emniyet değerlendirmesi yapılmalıdır. En önemlisi, yaşadığı çevreyi görüp, ortama uygun yapılabilecek düzenlemeler hakkında önerilerde bulunulur; örneğin, sarkmış elektrik kabloları, elektrik düğmesine ulaşılabilirlik, evin iç veya dış kapısının açılış kolaylığı, koridor, merdiven, banyo ışıklandırması, ufak, çok tüylü halılar,

kaygan veya bakımsız zemin, tuvalet yüksekliği ve kullanım kolaylığı ve tutunma yerleri, duşa giriş yerinin görünebilmesi, mutfakta aletlere uzanabilirlik mesafesi, merdivenlerin ışıklanması ve tırabzanların olup olmaması, yatak ve iskemle yükseklikleri değerlendirilip, uygun hale getirilmesi için bilgilendirilmelidir. İşitme için yardımcı cihaz sağlanmalı, denge egzersizleri, uygun yürüme yardımcıları, sert tabanlı uygun ölçüde ayakkabı sağlanmalı ve önerilerde bulunulmalıdır. Acil ulaşabilecekleri ve her yerden arayabilecekleri bir telefon sistemi kurulmalıdır (2,84,85).

Vasküler hastalıkların önlenmesi: Hipertansiyon, diyabetes mellitus, dislipidemi,

koroner arter hastalığı risk faktörleri belirlenip önlemler alınmalıdır.

Ağız ve diş sağlığının korunması: Malnütrisyonun önlenmesi ve yaşam kalitesinin

artırılması için önemlidir. Florlanmış su, düzenli diş kontrolü, kişisel diş bakımı içerir.

Mental sağlık ile ilgili değişikliklerin takibi ve önlenmesi: Geriatrik yaş grubunda sık

görülmesine rağmen, yetersiz tanı ve tedavi alan, demans, depresyon, anksiyete bozukluğu, uyku problemi gibi sorunlar her yaşlıda değerlendirilmelidir.

Tarama testleri: Yaşlı hastada sık görülen bazı hastalıkların erken tanı ve tedavisi

koruyucu hekimlikte önemlidir. Tiroid fonksiyon testi, vitamin B12 düzeyi, osteoporoz ve anemi açısından taramalar yapılmalıdır.

Yaşlı hastalarda kanser taraması, kişilerin yaşam beklentisi ve fonksiyonel kapasitesine göre değerlendirilir (86) .

Meme kanseri; 5 yıldan fazla yaşam beklentisi olan bireylerde 2 yıl ara ile mamografi çekilmesi ve daha sık aralarla meme muayenesi önerilmektedir.

Kolorektal kanserler; 5 yıldan fazla yaşam beklentisi olan bireylerde 1-2 yılda bir dışkıda gizli kan testi ve 10 yılda bir kolonoskopik inceleme yapılması önerilmektedir.

Prostat kanseri; radikal prostatektomi 65-75 yaş arası kişilerde kansere bağlı ölümleri azaltmaktadır. 75 yaş üzeri kişilerde mortaliteye etkisi şüphelidir. Prostata spesifik antijen ile 75 yaşına kadar taramak makul görünmektedir.

Serviks kanseri; 60 yaş ve üzeri kadınlarda 10 yıldır pelvik muayene olmamış kadınlara pap smear uygulaması önerilmektedir (48,73).

“American Cancer Society”, (ACS-Amerikan Kanser Derneği) daha önce anormal pap “smear testi” olmayan 70 yaş ve üzeri kadınlarda, 10 yılda bir “smear testi” önermekteyken, “United State Preventive Services Task Force” (USPST-Birleşik Devletler Koruyucu Hekimlik Çalışma Grubu) ise, 65 yaş ve üzeri, daha önce normal “smear testi” olan kadınlarda, taramayı önermemektedir (87).

Aşılar: Yaşlı popülasyonda bağışıklama durumu araştırılmalıdır; 65 yaş üzeri kişilerde,

10 yılda bir tetanos toksoidi (rapel), her yıl eylül ve ekim aylarında influenza aşısı, 5 yılda bir pnömokok aşısı önerilir (73).

Yalnızlıktan koruma: En önemli korumadır. Yapılacak iş ve uğraş bulma, zihinsel

bozulma ve depresyonu önler. Sık ziyaret yalnızlıktan doğacak sorunları önler (76,83).

Genişleyen koruyucu hekimlik yelpazesi ve bazı uygulamaların yüksek maliyeti dikkate alındığında, koruyucu hekimliğin ekonomik boyutu önem kazanmaktadır. Ülkemizde bu tip çalışmalar kısıtlı olup, değinilen önerilerin çoğu, yurt dışı veriler ışında yabancı kuruluşların önerileridir. Koruyucu hekimlik uygulamalarında kanıta dayalı, bağımsız ve tarafsız önerilerde bulunan kuruluşların başında USPSTF ve “Canadian Task Force on Preventive Health Care” (CTFPHC-Kanada Koruyucu Hekimlik Çalışma Grubu) sayılabilir (83).