• Sonuç bulunamadı

1.1. KENTSEL PEYZAJ YAŞAM KALİTESİ İLİŞKİSİ

1.1.4. Yaşam Kalitesi İle İlgili Yapılan Çalışmalar

Yaşam kalitesi ile ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde, fiziksel çevre, sosyal çevre ve ekonomik çevre ile ilgili üç temel bileşenin ayrı ayrı ya da bir arada çalışıldığı bir çok çalışmanın olduğu görülmüştür. Bu çalışmalar arasında yaşam kalitesin farklı coğrafi ölçeklerde (mahalle, kent,..) çalışıldığı, ayrıca farklı yöntem ve göstergelerin tercih edildiği belirlenmiştir. Yaşam kalitesinin ölçümü üzerine yapılan çalışmaların bir kısmı, sadece nesnel ya da öznel olduğu gibi, her ikisinin bir arada karşılaştırılmalı kullanıldığı yayınlar da görülmektedir.

BURNELL ve GALSTER (1992) kentteki nüfus yoğunluğu ile paralel olarak en uygun bir kentsel büyüklüğün olup olmadığını, ayrıca nüfus büyüklüğü ile kent sakinleri tarafından paylaşılan görüşlere göre oluşturulan yaşam kalitesi indeksleri arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmışlardır.

STOVER ve LEVEN (1992) yaptıkları çalışmada yerel olanakların değerinin belirlenmesinde işgücü ve gayrimenkul pazarı arasındaki etkileşimi yansıtan bir model oluşturmuşlardır. Çalışmalarında kentsel alanlarda yaşam kalitesinin ölçülmesinde işlevsel formun önemini araştırmışlardır.

EKBLAD (1993), birçok çalışmada kentsel stresin, insanların fiziksel sağlığını bozduğuna değinildiğini, fakat stresin insanların psiko-sosyal sağlığını da bozduğuna çok az çalışmada yer verildiğini belirtmiştir. Yaptığı çalışmada, Kaga ve Levi tarafından oluşturulan bir ekolojik model çerçevesini kullanarak, üçüncü dünya kentlerinde stresli bir çevrenin yaşam kalitesine olan etkilerini araştırmıştır.

BONAIUTO ve ark. (1999) ise çalışmalarında, konut çevresi memnuniyeti çerçevesinde, konut çevresi kalitesinin çok boyutlu algılanmasında (Konut Çevresi

Kalite Algısı-KÇKA) son standart olarak düşünülen mahalle bağlılığı tahminlerinde bir

modeli test etmişlerdir. Sosyo-demografi (yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik düzey) ve konut (hem mahallede, hem de Roma’da kalış süreleri, birlikte yaşadıkları kişi sayısı) değişkenleri hem KÇKA ve hem de mahalle bağlılığının tahmin edilmesi olarak

kuramsal modelde kullanılmıştır. KÇKA ölçümü için çok boyutlu bir anket ve mahalle bağlılığının ölçülmesi için tek boyutlu bir ölçek, Roma’da 20 farklı mahalleden 497 kişiye uygulanmıştır. Çok boyutlu KÇKA anketi, 4 temel alanı kapsayan 20 farklı ölçekten oluşmuştur: Mimari ve kent planlama özellikleri (6 ölçek); sosyal özellikler (3 ölçek); iletişim servisleri (6 ölçek); kaynak özellikleri (5 ölçek). Model öncelikle, her alanda yapısal denklem analizi (structural equation analysis) kullanılarak test edilmiştir. Daha sonra, her alandan çıkan en iyi tahminler, tüm sosyo-demografik ve konut çevresi değişkenleri ile birlikte son bir model oluşturulmuştur. Bu model tahmin edilen bağlılıkta dört alandaki tahminleri ve tahmine dayalı alanlar arasında bir hiyerarşiyi göstermiştir. Sosyo-demografik değişkenler ve konut çevresine en çok bağlı olan değişkenler, sosyo-ekonomik düzey ve mahallede kalış süresi olarak bulunmuştur.

ROGERSON (1999), çalışmasında yaşam kalitesinin ‘yarışmacı kent’ profilinin bir parçası olarak nasıl görüldüğüne odaklanmış, kentsel büyüme ve gelişmede etkili olabilecek yaşam kalitesi faktörlerini sorgulamış, kentsel rantın ve bir yerin değerinin yükseltilmesi olarak yaşam kalitesi kavramının kullanımını tartışmıştır.

UZZELL ve ark. (2002) yaptıkları çalışmada sosyal bağ, konut çevresi memnuniyeti ve yer kimliğinin sosyal sürdürülebilirliğe etkisini belirlemeye çalışmışlardır. Çalışma alanı olarak (Surrey-England) Guildford’da iki mahalle, sosyal geçmişleri, yerleşim tipi ve sosyo-ekonomik bileşenleri dikkate alınarak seçilmiştir. Her mahallede 90 kişi örnek olarak belirlenmiştir. Araştırma yöntemi olarak bilişsel haritalama ve anket kullanılmıştır. Farklı faktörler arasındaki kovaryansları analiz etmek için yapısal denklem modeli kullanılmıştır. Konut çevresi memnuniyeti açısından iki mahalle arasında farklı sonuçlar elde edilmiştir. Sonuç olarak, kimlik ve sürdürülebilir davranışla ilgili daha sonraki araştırmalara ışık tutabilecek öneriler geliştirilmiştir.

BONAIUTO ve ark. (2003) ise, yaptıkları çalışmada kalite algısında sosyal çevrenin indekslerini belirlerken, güvenlik, hoşgörü, sağduyu, medeniyet, sosyallik ve samimiyet faktörleri üzerinden çalışmışlar; ayrıca okul ve sosyal bakım hizmetlerini, spor ve sosyo-kültürel aktiviteleri, kolay erişilebilir ve çeşitliliği olan ticari alanların varlığını da irdelemişlerdir.

PACIONE (2003) yaptığı çalışmada, yaşam kalitesi ve kentsel çevresel kaliteyi araştırmak için sosyo-coğrafi yaklaşımı anlatmıştır. Yaşam kalitesini araştırmak için beş

boyutlu bir model oluşturmuş ve çeşitli temel kavramsal ve metodolojik konuları incelemiştir. Beş boyutlu sosyo-coğrafi perspektifin gerçek düzeyde uygulanabilirliğini göstermek için iki örnek alan çalışması yapmıştır. Sonuç olarak, yaşam kalitesi araştırmasının potansiyel kullanılabilirliğini değerlendirmiş ve sonraki araştırmalara ışık tutacak çeşitli sonuçlar ortaya çıkartmıştır.

LI ve WENG (2007), yaptıkları çalışmada (ABD) Indianapolis’te yaşam kalitesini değerlendirmek için Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kapsamında nüfus sayımı ve uzaktan algılama verilerini kullanarak bir yöntem geliştirmişlerdir. Fiziksel çevre verileri olarak, yeşil alanlar, geçirgen olmayan yüzeyler ve sıcaklık alınmıştır. Nüfus yoğunluğu, gelir, iş oranları, eğitim düzeyi ve konut özellikleri gibi bilgileri kapsayan sosyo-ekonomik veriler ise ABD’nin 2000 yılındaki nüfus sayımından elde edilmiştir. Yapı adası bazında fiziksel ve sosyo-ekonomik veriler bütünleştirilmiş, veriler arasındaki ilişkiyi analiz etmek için Pearson’ın korelasyon yöntemi kullanılmıştır. Ayrıca faktör analizleri de kullanılarak üç faktör tanımlanmıştır. Bunlar refah, çevresel şartlar ve insan yoğunluğudur. Her faktör yaşam kalitesinin özel bir açısı olarak görülmüştür. Yaşam kalitesinin yapay bir indeksi oluşturulmuş ve üç faktörün, faktör puanlarının ağırlığına göre haritalanmıştır. Sonuç olarak, seçilen çevresel ve sosyo- ekonomik değişkenlere dayalı olarak Indianapolis’te yaşam kalitesini belirlemek üzere regresyon modelleri oluşturulmuştur.