• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.4. YAġLILIĞA SOSYOLOJIK VE PSĠKOLOJĠK BAKIġ

1.4.6. YaĢlanmanın Sosyolojisi

YaĢlanma ve yaĢlılığın özellikli kültürel anlamı modernleĢme süreci içinde ülkelerarası bir benzerlik kazanır. Ağırlık noktası ekonomide veya sosyolojide olmak üzere, tüm sosyo-ekonomik problemler arasında ayrım yapılabilir. YaĢlanma ve yaĢlılık fenomeninin boyutlarından biri de sosyo-ekonomiktir. Ekonomik ve sosyolojik olmak üzere farklı ağırlık noktalarına sahiptir. Burada her iki yönü, modernleĢme süreci kapsamında alınacak ve modernleĢmenin perspektifinden, yaĢlanmanın ve yaĢlılığın birey ve toplum için ne gibi problemler yarattığına ve Ģimdiye kadar hangi çözümlerin ortaya konulduğu söz konusu olmalıdır.

YaĢlıların son yüzyıl içinde artmıĢ olması, yaĢlılık sosyolojisinin yeni bir Ģey olduğu anlamına gelmemektedir. YaĢlılar her dönemde dünyanın birer parçası olmuĢtur; fakat hastalıkların ve engellerin belirlediği özel sorunlarından dolayı kısa bir süre önce sosyoekonomik bir problem olarak görülmeye baĢladılar. Problemin sosyal boyut kazanması, onun algılanıĢ biçiminde meydana gelen değiĢimle alakalıdır.

YaĢlılıkta gelir güvencesi hakkındaki sorulara hastalık ve yatalaklık durumunda bakıma sosyal yaĢamda pay sahibi olmaya ve topluma uyum gibi problemlere henüz ya hiç ya da sadece yetersiz kalan kurumsal cevaplar bulunabilmiĢtir. Birçok yaĢlının bu gibi sorunlarla mücadele ettikleri ama çoğu zaman problemlerinin belirleyici olduğunu farkına varamadıklarından sosyal güvenlik sisteminin sunduğu az imkânlardan bile bazen çekingenlikten ama çoğu kez sahip oldukları hakları bilmediklerinden dolayı

29

faydalanamadıkları görülmektedir. Bu yüzden problemlere çözüm üretirken bunlardan daha fazla yaĢlının faydalanabilmesini sağlamak da gerekmektedir.

Gelecek yıllarda sosyal değiĢimlerin yaĢlılar üzerinde ve değiĢen yaĢlı kuĢağın toplum üzerindeki etkileri Ģimdiye kadar olduğundan daha fazla belirginleĢecektir. Tıbbi geliĢmelerle ekonomik düzeyin yükselmesi dünyanın demografik tablosunun değiĢmesine yol açmıĢ ve ileri yaĢlılık artık bir istisna olmaktan kurtulmuĢtur. Endüstri ülkelerinde bugün %20 ile %25 arasında değiĢen 60 yaĢ ve üzerindekilerin oranı 2030 yılında %35lere varacaktır. .(Tufan 2003:63)

Türkiye‟de daha sağlıklı daha zinde daha bilinçli yeni bir yaĢlı kuĢak yetiĢmektedir. Bunlar yaĢlılar açısından pozitif geliĢmelerdir. Ama aynı zamanda daha fazla sosyal problem anlamına da gelmektedir. YaĢam koĢulları stiller süreçleri ve beklentileri farklı olan yaĢlı kuĢağın istekleri yerine getiremediği takdirde mücadeleci bir tarzla bunları talep edeceği beklenmektedir. Bu taleplerin neler olacağı geleceğin yaĢlısının nasıl bir profil çizeceği kuĢaklararası iliĢkilerin nasıl bir gidiĢat göstereceği ve bu geliĢmelerin yaratacağı sosyal sorunlara ne gibi çözümler iletileceği gibi soruları cevaplamak ancak yaĢlanma ve yaĢlılık fenomenleriyle bilimsel olarak ilgilenmekle mümkün olabilir.

YaĢlılığın nicel değiĢimlerinin yanı sıra nitel değiĢimlerin yaĢlı kuĢaklar üzerinde yarattığı etkiler önemle üzerinde durulan konulardır. Çağımızın en önemli geliĢmelerinden biri olan kadın-erkek eĢitliği, sadece doğum oranlarının azalmasına değil aynı zamanda yeni bir tip yaĢlı kadının ortaya çıkmasına yol açmıĢtır. Özellikle meslek sahibi ve eğitim düzeyi yüksek olan orta yaĢlı kadınlarımızda da gözlemlenen bir dizi geliĢmeler, yakın geleceğin yaĢlı kadınının genel görüntüsünü tamamen değiĢik olacağına iĢaret etmektedir. Ekonomik özgürlüğe sahip çalıĢan ve aktif bir “ genç yaĢlı” kadın kuĢağının ortaya çıkmasıyla birlikte bakıma muhtaç durumdaki yaĢlılara bakacak olan insan sayısı azalacaktır. Çünkü yaĢlısına bakan ailelerde bakım görevini genellikle hala kadınlar üstlenmektedir; ama kadın çalıĢma yaĢamına ne kadar entegre olursa yaĢlısına bakacak olan kadın sayısında azalma meydana gelebilir. Böylece yaĢlılıkta bakım ve yardım, sosyal güvenlik sisteminin vazgeçilmez hizmetlerinden biri olmak zorundadır.

ModernleĢme süreci sınıf, grup ve kesimlerin kolektif davranıĢlarının da ortadan kalmasına ve bunların yerine yeni yaĢam stillerinin geçmesine yol açmaktadır. Bu durumun yaĢlı kuĢaklar arasında da varlığını tespit etmiĢtir. Özellikle yeni yaĢlılarda kendini yaratmak, kreatiflik, kiĢilik geliĢimleri, yeniliklere açık olmak gibi nitelikler gösteren bu yaĢlıların baĢlıca hedefleri arasında “ yaĢan zevki ( tüketim de buna dâhil), mobilite ( seyahate çıkmayı

30

seviyorlar), çeĢitli Ģekillerde iletiĢim, sosyal iliĢki, kültürel etkinlikler” (Infratst Soziaforschung 1990) bulunmaktadır. .(Tufan 2003:64)

Bu yaĢam stillerinin ardında bir kere daha sosyal durumların bulunduğu, ama aynı zamanda yaĢlılıkta belirleyici olan yaĢam koĢullarının da varlığı görülmektedir. Yeni yaĢlılar öncelikle akademiker kesim içinden çıkmaktadır. Bu yaĢlıların büyük kentlerde yaĢadıkları ve gelirlerinin normalin zerinde olduğu görülmektedir. Görev sorumluluğuna sahip evde oturanlar, genellikle küçük kasabalarda yaĢayan orta halli ailelerin dullarıdır. Güvenlik ve beraberlik arayıĢı içinde olanlar, çoğunlukla geleneksel iĢçi ya da orta direk olarak adlandırılan kesimin içinden çıkmaktadır. Bezginlerin çoğu, dezavantaj birikimin yarattığı yaĢlı kadınlardır. Eğitim düzeyi düĢük, dar gelirli, dul, sağlık problemleri ve yalnızlık bu kadınların en önemli nitelikleridir. Gelecek yıllarda Türkiye‟de sadece yeni yaĢlılar çoğalmayacaktır. Kısa vade içinde özellikle son üç grubun artması beklenmektedir. Ama bu dört farklı grubun kendilerine özgü beklentilerine, toplumdan ve siyasetten pozitif tepkilerin gelmesi ve sorunlarına çareler bulunması toplumsal huzur açısından büyük bir önem taĢımaktadır.

Yukarıda dile getirilen geliĢmeler, modernleĢme sürecinin içinde ortaya çıkmaktadır. ModernleĢme kavramı ülkemizde genellikle teknolojik ve ekonomik boyutlarıyla düĢünülmektedir. Sosyal ve psikolojik boyutları gözden kaçırılacak olursa, modernleĢme sürecinin yarattığı olumlu etkilerden daha fazla olumsuz etkileri olacaktır. Bu yüzden Türkiye‟de modernleĢme sürecinin tanımı ve anlamı bir kere daha gözden geçirilmeli ve “insan” faktörünün yer almadığı bir tanımdan vazgeçilmelidir. (Tufan 2003:65)