• Sonuç bulunamadı

Yûsuf Kıssasında Olumsuz Şahsiyetler

3.1. YUSUF VE MUSA KISSALARINDA GEÇEN ŞAHSİYETLER

3.2.2. Yûsuf Kıssasında Olumsuz Şahsiyetler

İçinde, bir ülkeyi, bir bölgeyi, bir medeniyeti belki de insanlığı sarsacak çok büyük olay ve gelişmeler yaşanmasına rağmen Kur’an, bu kıssada Yûsuf (a.s) ve kardeşlerini öne çıkarak şöyle der: “Andolsun, Yûsuf (a.s) ve kardeşlerinde (hakikati

arayıp) soranlar için ibretler vardır.”116 Aynı şekilde içinde Ya’kub, Kral ve Aziz gibi büyük ve önemli şahsiyetler geçmesine rağmen Kur’an, Yûsuf Kıssası’nı sadece kardeşler arasında geçmiş bir olay olarak özetlemiştir. Örneğin “Ya’kûb ve Çocukları”, “Yâkûb ve Yûsuf”, “Yûsuf (a.s) ve Aziz” veya “Yûsuf (a.s) ve Kral” gibi bir ifade kullanmayıp, kıssanın merkezine Yûsuf (a.s) ve kardeşlerini koymuştur. Kur’an, böyle demekle okuyucusunu yönlendirip Yûsuf (a.s) ile kardeşleri üzerinde yoğunlaşmalarını istemektedir. Ayrıca ilk dönem muhataplarına şöyle bir mesaj vermek istemiş olabilir. Asıl mücadele sizinle Muhammed arasındadır. Muhammed Yûsuf (a.s)’u, sizde onun kardeşlerini temsil ediyorsunuz. Yakında Yûsuf (a.s)’un kardeşleri gibi sizde ona karşı yaptıklarınızdan pişman olacaksınız.117

Bir aile, bir ordu da veya bir ülkede birbirine şiddetli bir şekilde bağlanan dini, etnik ve mezhepsel unsurların, kendilerini asıl, diğerlerini yabancı ve ortadan 110 Tarihi kaynaklar bu şahsın Hiksos kralı Velit bin Reyyan olduğunu söyler.( Bkz. Muhammed Ahmed Abdullah Sabit, Kıssatı Yûsuf, Mektebe Medbuli, Kahire, 2007, s. 259. 111 Bkz. Tekvin, 41/ 1- 57. 112 Bkz. Yûsuf, 12/ 51. 113 Bkz. Yûsuf, 12/ 43, 50, 54. 114 Bkz. Yûsuf, 12/ 50, 51. 115 Bkz. Yûsuf, 12/ 43-55. 116 Yûsuf, 12/ 7. 117 Bkz. Mevdûdî, a.g.e., 407, 408.

kaldırılması gereken kesimler olarak görmesi yıkımdan başka bir sonuç doğurmaz. Eğer Yakub peygamberin sabrı ve güzel aile reisliği, Yûsuf (a.s)’un affı ve cömertliği olmasaydı bu aile paramparça olurdu ve tarih sahnesine İsrailoğulları diye bir topluluk çıkmazdı.118 Kardeşlerin aile içinde kendilerini merkeze koyarak Yûsuf (a.s)’a ve küçük kardeşine karşı uyguladıkları bu ayrımcılık ve dışlama, daha sonraki dönemlerde bir devlet politikası olarak firavunlar tarafından İsrailoğulları’na karşı uygulanmıştır. Kardeşler kendilerini merkeze koyup diğer kardeşlerini dışladığı gibi Firavun’da kendi kavmini merkeze koyup Mısır halkının bir parçası olan İsrailoğulları’nı dışlamıştı.119 Kur’an bir ayetinde bu gerçeğe değinir ve şöyle der: “Firavun, (Mısır)

toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüştü. Onlardan bir zümreyi güçsüzleştirip oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı.”120 Bu yönü ile kıskançlık, kendini merkeze koyma, üstün olduğunu iddia etme, başkalarını dışlama çok kadim bir hastalık olup kökleri şeytana kadar uzamaktadır.

Varlık âleminde ilk kez kendisini merkeze koyup başkasını dışlayan İblis olmuştur. Ya’kub’un çocukları; “Yûsufla kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha

sevgilidir. Hâlbuki biz kalabalık bir cemaatiz. Şüphesiz ki babamız apaçık bir yanlışlık içindedir.” diyerek babalarını suçlamışlardı. Aynı şekilde Âdem’e secde ile emrolunan

İblis, sanki Allah yanlış yapmış veya bilmiyormuş gibi bir tavır içine girerek emrine karşı gelip şöyle demiş: “Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu

çamurdan yarattın.”121

3.2.2.2. Kafile

Kur’an, kafiledeki kişilerin kim olduklarına, nereden geldiklerine dair bilgi vermez. Kitab-ı Mukaddes bu konuda kendi içinde bir biri ile çelişen tutarsız ve

118 Bkz. Yûsuf, 18, 92, 93.

119 Kur’an kardeşlerle ilgili şöyle der: “Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü ve iş bitiren bir topluluk

olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.”( Yûsuf, 12/ 8).

120 Kasas, 28/ 4.

121 Bkz. A’râf, 7; Taberî, Camiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l- Kur’an, thk. Ahmed Muhammed

gereksiz bilgiler verir.122 Vasıflar üzerinden insanları değerlendiren Kur’an, dolaylı yoldan kafiledekileri eleştirir. Öncelikle kuyudan su çekmek için gelen kişi, kovasına takılan çocuğu görünce: üzülmesi, acıması ve bir küçük çocuk hakkında vicdanın devreye girmesi gerekirken, bu adamın sevinç çığlıkları attığını söyler. “Müjde! İşte

bir oğlan!”123 Onu böyle davranmaya iten sebep Yûsuf (a.s)’a ticari eşya gözü ile bakmasındandır. Burada yapılması gereken davranış çocuğa ailesi ile ilgili sorular sorup onu anne ve babasına iade etme çabası içine girmeleriydi. Ancak onlar kimse görmesin veya arayanlar bulmasın diye pazarda satılacak bir malmış gibi onu gizlediler. Günümüzde uluslararası kanunlara göre “insan kaçakçılığı” statüsüne giren bu eylem büyük bir suç sayılmaktadır.

Kur’an Yûsuf (a.s)’un satılması ile ilgili farklı bir ifade kullanmaktadır. “Onu

ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar.”124 Burada (هوعاب) yerine (ُه ْو َرَش) ifadesinin kullanılması çok manidardır. Onlar Yûsuf (a.s)’u normal yoldan değil gizli ve saklı bir şekilde getirdikleri için kendilerini çocuk veya köle hırsızı gibi görüyorlardı. Bu yüzden bir an önce bu ağır yükten kurtulmak istiyorlardı. Kur’an onların bu hallerini yansıtması için (هوعاب) ifadesi yerine(ُه ْو َرَش) ifadesini kullanmayı tercih etmiştir.125 Bu durumda ayetin anlamı şöyle olur: “Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme satarak bu

stres ve yükten kurtuldular.”126 Muhtemelen bu panik havasından dolayı Yûsuf (a.s)’u gerçek değerinin çok çok altında satmışlardı.

Satıldığı fiyat, satanların Yûsuf (a.s)’un kardeşleri mi yoksa kervandakiler mi olduğuna dair İsrailiyattan gelen rivayetler tefsir kitaplarına epeyce sızmıştır.127

3.2.2.3. Ev Sahibesi

Kardeşlerinden sonra Yûsuf (a.s)’un kendisinden en çok çektiği karakter Aziz’in hanımı, diğer bir ifade ile ev sahibesi olacak kadındır. Yûsuf kıssasında Yakub, Aziz ve kralın Yûsuf (a.s)’a babalık yaptığı gözlerden kaçmamaktadır. Bu üçünden iyilikten başka bir şey görmemiştir. Baş saki ve kardeşi Bünyâmin’i istisna edersek 122 Bkz. Tekvin, 37/ 28, 29, 39, 31. 123 Yûsuf, 12/ 19. 124 Yûsuf, 12/ 20 125 Bkz. Sabit, Kıssatı Yûsuf, s. 186. 126 Yûsuf, 12/ 20 127 Bkz. Taberi, a.g.e., C. XV, s. 10-16. Bkz. Mevdûdî, a.g.e. C. II, s. 421

kıssada geçen diğer karakterlerin tümü Yûsuf (a.s)’a kötülük yapmışlardır. Ancak onlar farkına varmadan bu kötülükleri Yûsuf (a.s)’un lehine dönmüştür. Onların yapmış olduğu kötülük ve cinayetin büyüklüğüne göre ilahi kader Yûsuf (a.s)’a büyük kapılar açmıştır.

Ona en büyük kötülüğü yaparak daha çocuk yaşta evinden, ailesinden ve memleketinden ayrılmasına neden olan kardeşleri, farkında olmadan Mısır’a yerleşsin diye ona birinci adımı attırmışlardı. Onu kuyudan çıkartıp bir eşya gibi satanlar farkında olmadan saraya girmesine neden olmuşlardı. Onu hapse atan ev sahibesi ve diğer kadınlar farkında olmadan Mısır’a aziz olması için Yûsuf (a.s)’un önündeki engelleri kaldırmışlardı. Bu yönü ile yapılan her eylemin iki yüzü vardır. Bu yüzlerden birisi insan iradesi ile ilişkili, diğeri ilahi kaderle ilişkilidir. İnsanoğlu yapacağı işte ve alacağı kararlarda sadece meselenin bir yönünü görür veya tahmin edebilir. Kesin olarak sonucun ne çıkacağını bilmez. Dış görünüş güzelse meseleyi güzel, kötüyse kötü görür. Ancak ilahi kader güzelliğin altında çirkinlik olup olmadığını veya kötü görünen şeyin altında güzellik ve menfaat olup olmadığını bilir. Bu yüzden sonu hayır olduğu için dış görünüş itibarı ile kötü, zor ve zahmetli olan bazı şeyleri kullara emreder. Bazen de sonu kötü fakat dış görünüş itibarı ile güzel ve nefsin hoşuna giden şeyleri yasaklar. Bazen insanlar iradeleri ile başkalarına zulmederler fakat ilahi kader devreye girip bunu zulme uğrayan kişi hakkında hayra çevirir. Bizim dıştan bakıp pis ve kötü dediğimiz birçok şey sonuç itibarı ile hayra dönüşebilir. Kur’an, dış görünüş itibarı ile kimsenin sevmediği savaş gerçeği üzerinden bahsini yaptığımız konu hakkında genel kural koyarak şöyle der: “Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Hoşunuza

gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlı, hoşunuza giden bir şey sizin için kötü olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”128

Surenin birkaç sahnesinde aralıklarla kendisini gösteren Aziz’in hanımı, duruşu, hareketleri, kötü yönde kullandığı zekâsı ile hem kendisi hakkında hem de o günkü Mısır toplumu hakkında epeyce malumat vermektedir. Kocası Yûsuf (a.s)’u satın alınca, hemen eve getirip hanımına şöyle demişti: “Ona değer ver ve güzel bak!

Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlât ediniriz.”129

128 Bakara, 2/ 216. 129 Yûsuf, 12/ 21.

Gerek Yusuf için ve gerekse diğer kadınlar için yapmış olduğu kusursuz hazırlık, kadının zevkine düşkün olduğunu ve bu işten anladığını göstermektedir. “Kapıları iyice kapattı” ifadesi birden fazla kapıyı kapatması anlamına gelebileceği gibi bir kapı üzerinde bulunan birden fazla kilidi kapattı anlamına da gelebilir. Ayrıca “iyice kapattı” ifadesi, işi şansa bırakmadığını göstermektedir.130 Kur’an saray ile ilgili iki kadın karakterinden bahseder. Birisi varlık sebebi ile kendinden geçmiş, şehvet ve arzularının peşinde koşan Yusuf dönemindeki Aziz’in hanımı. Diğeri mal, mülk ve makamın kendisini esir edemediği Mûsa dönemindeki Firavun’un hanımı. Bu kadın kendisini; Firavun’dan, onun kötü amelinden ve zulmüne ortak olan kavminden kurtarması ve kendisine cennette bir ev yapması için Allah’a yalvararak şöyle demiştir: “Allah, inananlara da Firavun’un karısını misal gösterdi.

O: Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar! demişti.”131