• Sonuç bulunamadı

KUR’AN KISSALARININ TARİHSEL GERÇEKLİĞİ

Kur’an’dan ayrı bir parça olmadığı için kıssaları savunmak Kur’an’ı savunmak, kıssa hakkında şüphe oluşturmak Kur’an hakkında şüphe oluşturmak anlamına gelmektedir. Bu yönü ile Kur’an’ı görmezden gelerek sadece “Kur’an Kıssaları” hakkında konuşmak, onları savunmak veya tartışmak mümkün olmamaktadır. Çünkü bütüne ait bir parça hakkında konuşuluyorsa, bütünü göz ardı ederek sadece parça hakkında bir şeyler söylemek isabetli olmaz. Bu noktadan hareketle ve meselenin köklerine inmek adına nazil olduğu günden bu yana Kur’an’a yapılan itirazlara değinmek gerektiği kanaatindeyiz. Bu itirazları açıkladıktan sonra yakın tarihte başlayan, görüntü itibarı ile kıssaları hedef alan ama gerçekte Kur’an’ın bütünü hakkında olumsuz hava oluşturma girişimlerine değinmek gerekmektedir.52

Bir bütün olarak Kur’an’a itirazlar ilk nazil olduğu günden beri yapılmaktadır.53 Vahyin nazil olduğu dönemde yapılan itirazlar bazen Kur’an’ın kendisine yönelik olurken bazen de peygamberin şahsına yönelik olmuştur. Bu itirazlar bazen açıktan dillendirildiği gibi bazen de özel meclislerde gizli konuşmalar şeklinde tertipleniyordu. Öncelikle Kur’an’ın Allah kelamı değil beşer sözü olduğu söyleniyordu.54 Sonra bir ekip yardımı ile Muhammed’in (s.a.v.) bunu uydurduğu iddia ediliyordu.55 Sonra, Kur’an’ın öncekilere ait masallardan kopya çekilip ve birilerine yazdırılmak sureti oluşturuldu iddia edildi.56 Yapılan itirazlardan birisi de Allah’ın yüce olduğu, dolayısı ile insan gibi düşük seviyeli birisini muhatap almayacağı iddiasıydı.57 Sonra, madem doğru

51 Bkz. İdris Şengül, a,g,e, s. 56. 52 Bkz. Okuyan, a.g.e., s. 15.

53 Kur’an’ın bütünlüğünden kastımız itiraz ve inkar anındaki bütünlüktür. Çünkü ilk dönem itirazlar yirmi üç yılda nazil olan ve şu an son şekli ile elimizdeki kitabın tamamına yapılmıyordu. O günkü itirazlar genel olarak Kur’an’ın haber verdiği bazı hakikatleri inkar şeklinde kendini gösteriyordu. Tevhit, Peygamberlik, yeniden dirilme, hesap, cennet ve cehennem gibi hakikatleri inkar şeklinde tezahür ediyordu.

54 Bkz. Müddessir, 74/24, 25 55 Bkz. Furkan, 25/4 56 Bkz. Furkan, 25/5

söylüyorsunuz neden Allah haklı olduğunuzu söyleyecek bir meleği sizinle birlikte göndermedi dediler.58 Sonra neden bir başkası değil de Allah seni seçti dediler.59 Sonra, Kur’an’a imanda hayır ve güzellik olsaydı ona inamda kimse bizi geçemez demeye başladılar. 60 Bu itirazların aynısı ve daha fazlası günümüz itibarı ile devam etmektedir. Özellikle son iki üç asırdır dünyada edebiyat alanında büyük gelişmeler yaşandı. Yine Tevrat ve İncil üzerine araştırmalar yapıldı. Bu gelişmelerden bazı Müslümanlar da etkilenerek Kur’an hakkında geçmiş dönemde hiçbir Müslümanın söylemediği şeyleri söylemeye başladılar. Aslında onların dillendirdikleri şeyler daha önceki dönemlerde Müslüman olmayanların (müsteşriklerin) Kur’an hakkında söyledikleri bazı iddia ve şüphelerle tıpatıp aynıydı. Klasik dönemde rastlamadığımız bu tür meselelerden birisi de Kur’an kıssalarının tarihsel gerçekliğinin olup olmamasıydı. İslam âleminde Bu konuyu ilk defa Muhammed Ahmed Halefullah, “el-Fennu’l-Kasasi fi’l-Kur’an” (Kahire 1947) isimli doktora tezinde gündeme getirmiştir. Kur’an Kıssalarına sadece edebi açıdan bakan yazar, bu kıssaların gerçekte vaki olup olmamasının göz önünde bulundurulmadığını iddia etmiştir.61 Halefullah’a göre müşrikler Kur’anla ilgili çeşitli iddia ve itirazlarda bulunuyorlardı. Bunlardan birisi Kur’an’ın evvelkilerin masalı- esatiru’l-evvelin- olduğu iddiasıydı. Bir diğer iddiaları ise Kur’an’ın başkaları tarafından Muhammed’e yazdırıldığı meselesiydi. Ona göre Kur’an, başkalarının yazdırması iddiasını reddederken, evvelkilerin hikâyesi iddiasına ses çıkarmıyordu. Tam bu noktadan hareket eden Halefullah, şunu söyler: “İşte yukarıdan belirttiğimiz

gerekçelerden ötürü; Kur’an’da mitoloji bulunmasını sakıncalı görmüyoruz. Çünkü biz burada Kur’an naslarından herhangi birine zıt bir şey söylemiyoruz.”62

Aslında Kur’an, Halefullah’ın iddiasının tam tersine, müşriklerin, “evvelkilerin masalları” olarak dile getirdikleri iddialarını kabul etmemektedir. Bu yönü ile Halefullah’ın kendisine delil kabul ettiği ayet, gerçekte kendi iddialarını çürüten delil

58 Bkz. Furkan, 25/4

59 Bkz. Sad, 38/8; Zuhruf, 43/ 31 60 Bkz. 46/ 11

61 Bkz. İdris Şengül, D.İ.A., “Kıssa”, c. XXV, S. 501, Ayrıca bkz. M. Sait Şimşek, “Kur’an Kıssalarına Giriş”, Kitap Dünyası, Konya, 2013, s. 46

62 Bkz. Muhammed Ahmed Halefullah, Kur’an’da Analtım Sanatı, el- Fennu’l-Kasasî (Çev. Şaban Karataş), Ankara Okulu yayınları, Ankara, 2012, s., 235; M. Sait Şimşek, a.g.e., s. 46; Fadl Hasan

olmaktadır.63 Ayet, önce müşriklerin iddiasını nakleder ve sonra onlara cevap verir: “İnkâr edenler: Bu (Kur’an), olsa olsa onun (Muhammed’in) uydurduğu bir yalandır.

Başka bir zümre de bu hususta kendisine yardım etmiştir, dediler. Böylece onlar hiç şüphesiz haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır. Yine onlar dediler ki: (Bu âyetler), onun, başkasına yazdırıp da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır. (Resûlüm!) De ki: Onu göklerde ve yerdeki gizlilikleri bilen Allah indirdi. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”64 Bir başka yerde müşriklerin

aynı tür iddialarını yalanlayarak şöyle der: “Onlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiği

zaman, “Öncekilerin masallarını” derler. Kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak taşımaları ve bilgisizce saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından da bir kısmını yüklenmeleri için (öyle derler). Bak ki yüklenecekleri şey ne kötüdür!” 65