• Sonuç bulunamadı

Yönetilenlerin Sınıflandırılması

I. BÖLÜM

3.5. Siyasetnamelerde Yöneten-Yönetilen İlişkisi

3.5.1. Yönetilenlerin Sınıflandırılması

Siyasetname yazarları yönetilenleri belirli gruplara, mesleklere, karakterlere göre sınıflandırmaktadırlar. Sınıflandırma işlemi öncelikli olarak toplumu devlet görevlileri ve halk şeklinde ikiye ayırmaktadır. Kendi içinde de meslek gruplarına ve taşıdıkları karakterlere göre çeşitli ayrımlara tabi tutulan bu topluluklar yönetilenlerin özeliklerinin

daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Yönetileni tanımak ise yöneten açısından idare etme ilkelerini daha sağlam bir temelde uygulamasını kolaylaştıracaktır. Hükümdar idaresi altındaki görevlilerin ve halkın durumlarından haberdar olursa nasıl yönetmesi gerektiğine de vakıf olacaktır.

Hükümdarın yönetimi altındakileri devlet başkanının hizmetinde bulunanlar ve halk tabakası olarak ikiye ayıran Sühreverdi hizmetlileri zorunlu ve kendi isteğiyle göreve getirilenler, halkı ise hayırlı, hayırsız ve ikisinin arasındakiler şeklinde alt gruplara ayırmıştır. Her zümre farklı özelliklere sahip olduğundan uygulanacak yönetim biçimleri de birbirinden ayrılmaktadır (Sühreverdi 2013: 40-41). Şerif er-Radi ise yönetilenleri askerler, kâtipler, kadılar, tacirler, zanaatkarlar, maddi açıdan daha düşük tabakadan olanlar şeklinde sıralamıştır (Radi 2016: 219). Şerif er-Radi'ye benzer olarak Emir Timur da saltanatın belirli gruplardan oluştuğunu dile getirmekte ve onların seyitler, akıllı bilgeler, dindarlar, askerler, raiye, vezirler, hekimler, tarihçiler, zanaat sahipleri, tacirler olduğunu ifade etmektedir (Timur 2010: 82-85). Yönetilenlerin sınıflarının birbirine denk olmasını savunan Nasirüddin Tusi ise yerkürenin galaksideki oluşumunu sağlayan dört unsurla (su, ateş, hava, toprak) yönetilenlerin grupları arasında benzerlikler oluşturmaktadır. "Anasır-ı erbaa" olarak isimlendirilen bu dört unsurun her birini toplumdaki bir sınıfla özdeşleştiren Tusi, su, ateş, hava ve toprak arasındaki dengenin toplumdaki sınıflar arasında da sağlanmasını savunmaktadır. Fakihler, kadılar, kâtipler, muhasebeciler, mühendisler, müneccimler, doktorlar ve şairleri "kalem ehli" olarak nitelendirmiş ve onları "su" ile özdeşleştirmiştir. Savaşçıları, gazileri, sınır muhafızlarını, koruyucuları, askerleri "kılıç ehli"nden sayıp "ateş" ile ilişkilendirmiştir. Tüccarlar, sanatçılar, zanaatkârlar, vergi toplayanlar "muamele ehli"ndendir ve "hava" yerindedirler. Rençperler, çiftçiler, ekinciler ise "ziraat ehli"dir ve "toprak" yerinde değerlendirmiştir. Dört unsurdan birinin diğerine üstün olmasının ekolojik nitelikte önemli sorunları doğurması gibi toplumdaki bu gruplar arasında da dengenin korunmasını savunmuştur (Tusi 2013: 295).

Şekil 3. 1: Nasirüddin Tusi'nin yönetilenleri sınıflandırması (Tusi, 2013)

Nasirüddin Tusi'nin "anasır-ı erbaa" ile kurduğu ilişkiye benzer olarak siyasetname yazarları da genelde devlet görevlilerini dört temel grup özelinde izaha çalışmışlardır. İbn Haldun da Mukaddime'sinin üçüncü bölümünde hükümdarlık görevlerini vezir, kâtip, mal ve gelirler görevlisi, hacip şeklinde sıralamaktadır. Vezirlerin görevlerini halkı korumak ve gerekli olan askeri ihtiyaçlarla ilgilenmek şeklinde tanımlayan İbn Haldun kâtiplerin mekan ve zaman olarak uzakta olanlarla iletişim kurmasını, mal ve gelirler görevlisinin vergileri toplanması ve harcanması ile ilgili tedbirleri gerçekleştirmesini, haciplerin ise insanların durumlarından hükümdarı haberdar etmesini ifade etmiştir (İbn Haldun 2004: 326). Gazali de hükümdara yanındaki dört memurun kıymetini bilmesini öğütlerken onları güvenilir yardımcı, bilgili kâtip, şefkatli muhafız ve öğüt veren bir nedim şeklinde sıralamaktadır. Yardımcının güvenilir olmasının ülkenin selametine, kâtibin bilgili olmasının hükümdarın aklına ve vakarına, muhafızın şefkatli olmasının hükümdara kızmamasına ve nedimin öğüt veren nitelikte olmasının işlerin düzende olmasına sebep olacağına inanmaktadır (Gazali 2016: 166). Maverdi de idare işlerini yürüten görevlilerin dört kısımdan oluştuğunu dile getirmektedir. Görev ve yetkilerine göre sınıflandırılan bu memur grupları genel yetkili ve genel nitelikli vezirler, genel yetkili ve özel nitelikli valiler, özel yetkili ve genel nitelikli başkadı, başkomutan, muhafızlar ve vergi toplayanlar, özel yetkili ve özel nitelikli bir bölgenin hâkimleri, sınır koruyucularıdır (Maverdi 2017: 62). Muhammed b. Turtuşi de mülkün temeli olarak gördüğü devlet görevlilerinin sayısını dört ile sınırlandırmış ve onlar arasındaki uyumu seririn (daha az

yükseltili taht) dört ayak üzerinde dengede durmasına benzetmiştir. Turtuşi'ye göre seririn ilk ayağı korkmadan hükümler veren kadı, ikincisi zayıfı güçlünün elinden kurtaran emniyet görevlisi, üçüncüsü tebaya zulmetmeden vergileri toplayan maliye memuru, dördüncüsü ise görevlilerden ve halktan haber veren özel ulaktır (Turtuşi 2011: 192). Eserlerde yönetilenlerin sınıflandırılması, hükümdarın idarenin ilkelerini belirlemesini ve daha etkili bir yolla uygulamasını kolaylaştıracaktır.

Siyasetnamelerde devlet görevlilerinin sınıflandırılmasını Nasirüddin Tusi yerkürenin oluşumundaki dört unsur, Muhammed b. Turtuşi ise taht metaforlarıyla dile getirmişlerdir. Devlet memurlarını dört kısımda değerlendiren bu metaforik anlatımların yanında Necmeddin Daye de her ne kadar görevlileri dörde ayırarak incelemese de memurların durumlarını çadır metaforu ile izaha çalışmıştır. Saltanatı bir otağ çadırıyla ilişkilendiren Necmeddin Daye çadırın direğini doğru ve ileri görüşlü vezire benzetmektedir. Beylerin çadırın ipleri olduğunu dile getiren Daye çadır iplerinin bazılarının uzun bazılarının kısa olmasıyla beylerin kiminin ulubeyler kiminin küçük beylikler olması arasında ilişki kurmaktadır. Valiler, kadılar, âlimler ve diğer devlet görevlileri çadırın aralarındaki diğer parçalardır. Devlet görevlilerinin niteliklerine göre çadırda bir parçaya karşılık gelmesinin yanında çadırın ayakta durmasının başlıca sebebi kazıklarıdır ve kazıklar yönetimde sağlanacak adalete karşılık gelmektedir (Daye 2017: 180). Çadırın direği, ipleri ne kadar sağlam olursa olsun kazıklarının yeterli olmaması nasıl ki çadırı ayakta tutamayacaksa, adaletin tesis edilememesi de yönetimin sarsılmasına neden olacaktır.

Şekil 3. 2: Devlet görevlilerinin niteliklerine göre çadır metaforu (Daye, 2017)

Siyasetname yazarları yönetilenlerin sınıflandırılmasını devlet görevlileri ile sınırlamamıştır. Halkı da belirli gruplara ayırmış ve niteliklerini ortaya koyarak hükümdara her birinin yönetiminin yollarını göstermişlerdir. İbn Teymiye halkı Sühreverdi gibi üç gruba ayırmakta ve onları bozgunculuk ve taşkınlık yapanlar, zulmetmekten sakınmada aşırıya gidenler ve ikisinin ortasında olanlar şeklinde sıralamıştır. Bozgunculuk ve taşkınlık yapanlar yönetimin yemek ve yedirmekle sınırlı olduğuna inananlardır. İşlerini rüşvet ve yolsuzluklarla yoluna koymaya çalışan bu grup sürekli saf değiştirerek çıkarlarını korumaya çalışırlar. Zulmetmekten sakınmada aşırıya gidenler ise korkaklık ve cimrilik duygularıyla hareket etmekte ve halkı sıkıntıya düşürmektedirler. İbn Teymiye tarafından ideal olarak görülen orta yolu tutanlar ise iyi ya da kötü her türlü aşırılıktan uzaktırlar ve ihtiyaçlara göre hareket ederler (Teymiye 1999: 69-70). İbn Teymiye'ye benzer olarak Muhammed b. Turtuşi de halkı üç tabakaya ayırmış ve yönetim davranışlarını her tabakanın niteliğine göre belirlemiştir. Büyükler, küçükler ve orta halli olanlar şeklinde yaptığı sıralamada hükümdara büyükleri baba, ortancaları kardeş, küçükleri de evlat yerine koymasını öğütlemiştir. Turtuşi'ye göre hükümdar toplumun büyüklerine iyi davranmalı, orta halli olanlara yardımcı olmalı, küçüklerine ise merhametle yaklaşmalıdır (Turtuşi 2011: 148). Nasirüddin Tusi de halkı gruplandırmış fakat üç değil beş sınıfta incelemiştir. İyiliksever olan ve başkalarına iyiliklerini yansıtanlar şeklinde tanımlanan ilk grup hükümdara en yakın topluluğu

Beyler Beyler Beyler Adalet Adalet Adalet Vezir Valiler, Kadılar, Âlimler, Diğer Devlet Adamları

oluşturmaktadır. İkincisi iyiliksever olup iyilikleri başkasına dokunmayanlardır. Hükümdar bu grubun ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Ne iyiliksever ne de kötülük sever olanlar ise liyakatleri ölçüsünde yetkinlik kazanmaları için güvende tutulmalı ve iyiliğe teşvik edilmelidir. Kötülük sever olan fakat başkasına kötülüğü dokunmayanlar şeklinde tanımlanan dördüncü grup ise korkutularak uyarılmalıdır. Beşinci grup kötülük sever ve başkalarına da kötülükleri dokunanlardır. Hükümdar bu kimseleri ise yasaklarla, eğitimlerle ıslah etmeye çalışmalıdır (Tusi 2013: 296-297). Siyasetnamelerde halkın niteliklerine göre sınıflandırılması hükümdarın halkı tanımasını kolaylaştıracak ve idare etme usullerinin belirlemesinde yardımcı olacaktır.