• Sonuç bulunamadı

İşin Ehline Verilmesi: Liyakat İlkesi

I. BÖLÜM

3.2. Siyasetnamelerde Görevlendirme Süreci ve Görevlendirme İlkeleri

3.2.2. İşin Ehline Verilmesi: Liyakat İlkesi

Görevlendirmelerde liyakat ilkesi en basit ifadeyle işin ehline verilmesine karşılık gelmektedir. Makama istekli olan değil görevin niteliğine en uygun kişi getirilmelidir. Devlet görevlilerine liyakate göre mevki verilmesi onların seçiminde adam kayırma, rüşvet ve benzerleri gibi kıstasların da önemini yitirmesine yol açacaktır. Görevlendirmelerde emanet ilkesine bağlı olarak makamın yetki sahibinin mülkü sayılmaması onun tasarrufunda da dilediğince hareket etmesine engel olacaktır. Liyakat ise kimsenin mülkü olmayan ama topluma mal edilen devlet görevlerinin ehil insanların yönetiminde olmasını sağlamaktadır.

İnsanlar yaratılışları, aldıkları eğitimleri ve yatkın oldukları niteliklerine göre birbirlerinden farklı özelliklere sahiptir. Hükümdar ise bireyleri ve toplulukları layık oldukları özelliklere göre düzenlemektedir (Farabi 2012: 89). Makamlar insanların kabiliyetleri dikkate alınarak belirlenmelidir. Hükümdar görevlilerin liyakatini ölçmeli, uygun olduğu işe tayin etmeli ve işi de kabiliyetine göre yaptırmalıdır (Nizamülmülk 2016; Sebüktegin 1975). Farabi herhangi bir görev için yaradılıştan yatkınlığı bulunanları, eşit yaradılıştakilerden ise iyi eğitim almış olanları makama layık bulmaktadır. Eğer eğitimde de eşitlik söz konusuysa buluş gücünde üstünlük olanı daha liyakatli saymaktadır (Farabi 2012: 82-83). Sealibi hükümdarın kaliteli maldan çok kaliteli adama muhtaç olduğundan makam ve mevkileri ehline vermesini savunmaktadır (Sealibi 1997: 214). Yöneticinin vazifesi herhangi bir işte yeterli bulduğunu görevlendirmesidir (Teymiye 1999; Tıktaka 2016). O her mevki için mahir, layık ve görevin inceliklerini bilen güvenilir kişileri seçip tayin etmelidir (Sühreverdi 2013; Daye 2017). Devlet görevlilerinin seçiminde liyakat, verilen işi yapmaya uygun adayın makama getirilmesinin yanında onun tecrübe sahibi olmasını da gerektirmektedir. Sadi Şirazi hükümdarın büyük işleri küçüklere yaptırmaması ve tecrübesiz kimselere güvenmemesi gerektiğini ifade etmiştir (Şirazi 2016: 83). Tecrübesiz genç kimselerin devlet görevlisi olmaması uyarısında bulunan Sühreverdi'ye benzer olarak Cengiz Han da askerlerin yönetimindeki kişinin tecrübeli olmasına dikkat çekmektedir (Cengiz Han 1947; Sühreverdi 2013).

Görevlendirmelerde liyakat kapsamında değerlendirilen tecrübe, yönetimi altındakilerin halini anlamaya da karşılık gelmektedir. Siyasetname yazarları görevde yükselmeyi doğrudan tecrübeye bağlamış, önceden yönetilenler arasında bulunan birinin zamanla yöneticiliğe erişebileceği ve yönetilenlerin halinden anlayacağını varsaymışlardır. Komutanlar askerlerinin açlık ve susuzluk çekmesine müsaade etmeyecek, öncesinde açsızlığı ve susuzluğu tatmış tecrübe sahibi biri olmalıdır. (Cengiz Han 1947: 176). Hizmet eden kulun bey olabileceğini dile getiren Yusuf Has Hacip de, kölelerin hizmetlerinin ölçüsünün liyakatleriyle orantılı olarak zamanla arttığını ifade eden Nizamülmülk de görevlendirmelerde yükselmenin tecrübe ve ehliyet sahibi olmaya göre mümkün olduğunu göstermektedirler (Nizamülmülk 2016; Yusuf Has Hacip 2010). Hizmete bağlı olarak görevde yükselmenin mümkün olması liyakatin

önemini artırmaktadır. Liyakatin dikkate alınması da görevlendirmelerde etkili olabilecek adam kayırma, rüşvet ve benzeri unsurların belirleyiciliğine de engel olacaktır.

Görevlendirmelerde adam kayırma yönetimde hükümdarın etkisini azaltmakta, Ebu Mansur es-Sealibi'ye göre de siyasetin en büyük afeti olan hükümdarlığın sonunu getirmektedir. Rütbe, memurluk ve valiliklerin parayla alınıp satılır hale gelmesini de çöküşün başlangıcı olarak kabul etmektedir (Sealibi 1997: 227). İbn Teymiye ise hükümdarın aralarındaki yakınlık, köle, efendi, evlilik, hemşerilik, mezhep, tarikat, cins, ırk, mal, menfaat, düşmanlık ve rüşvet sebebiyle liyakatli hak sahibini görevlendirmemesini hainlik olarak değerlendirmektedir (Teymiye 1999: 35). Sühreverdi'ye göre de hükümdar tayin ve azillerde hissi sebeplerle değil bir tedbir ve devlet görüşü niteliğinde karar vermelidir (Sühreverdi 2013: 150).

Devlet görevlilerinin seçiminde liyakatin esas olması yetki için en uygun kişinin makama getirilmesidir. Eğer adaylar liyakat sahibi ise seçimde görevin niteliğine göre maksada en yakın olanına bakılır. Hizmetli zeki ve tutarlıysa arz görevlisi, attığını vuruyorsa ok yaycı, tavrı doğruysa mühürdar, temiz yüzlü güzelse saki, sayılarla arası iyiyse hazinedar, akıllı anlayışlı ise kâtip olmalıdır (Yusuf Has Hacip 2010: 305). Valilerin görevlendirilmesinde iki adaydan birinin kuvveti diğerinin emanet bilinci fazla olursa vilayet için en faydalı olandan yana tercih yapılmaktadır. Yargılamaya dair görevlendirmelerde günahkâr bilgili ve dindar bilgisiz arasından yapılacak seçimde görev hükümle ilgili incelik istiyorsa bilgili, sadece kendisine ihtiyaç duyuluyorsa dindar olana mevki verilmektedir (Teymiye 1999: 39-40). Eğer devlet görevlisi ordu kumandanı olacaksa cömert ve uyanık olan, vezir olacaksa kanunları uygulayabilen, hacip olacaksa rüşvet almayan, yazıcı ya da sır kâtibi olacaksa sır tutabilen, subaşı ya da ilbaşı olacaksa iyi işiten ve gören seçilmelidir (Yusuf Has Hacip 2010: 213). Hükümdarlığa ehil olanlardan birisi daha bilgili diğeri daha cesur ise içinde bulunulan zamana en uygun olan idarenin başına geçmelidir (İbn Cemaa 2010: 36).

Devlet görevlilerinin yanında hükümdar da liyakat sahibi olmalıdır. Şerif er-Radi ehil olmayan yöneticilerin bir sorunla karşılaştıklarında gereksiz açıklamalar

yaptıklarını, sadece kendi görüşleriyle hükmettiklerini, faydasız hazineler edindiklerini savunmakta ve onların idaresini acı suyla susuzluğu gidermeye benzetmektedir (Radi 2016: 49). Farabi'ye göre ise yönetici yaratılışı itibariyle idare etmeye istidatlı ve yöneticilikle ilgili tutumları kazanmış olmalıdır (Farabi 2017: 103). Yönetimde dengeyi hükümdarın idare etmede kabiliyetli olmasına bağlayan Nasirüddin Tusi devlet görevlilerinin niteliksiz olmasını da eleştirmiştir (Tusi 2013: 243).

Siyasetname yazarları görevlendirmede liyakatin önemini, işin ehil olmayanların eliyle yapılmasının doğuracağı sonuçları tartışarak da vurgulamışlardır. Keykavus ehil olmayan birine güvenip mevki verilmesinin devlet malının israfıyla sonuçlanacağını dile getirmiştir (Keykavus 1970: 112). Gazali hak etmeyene devlet makamı verilmesini tıp ilminden yoksun birine vücut teslim etmekle eş değer görmektedir (Gazali 2016: 127). Şerif er-Radi ise devlet görevlilerinin halkın üstünleri, devlet işlerinden sıkılmayanlar, hasımlarla tartışmayanlar, hatada diretmeyenler, hüküm verirken araştıranlar, övgünün kibir yapmadıkları arasından seçilmesini ifade etmektedir (Radi 2016: 321).

Görevlendirmelerde liyakatin esas olması göreve ehil olanın getirilmesi anlamını taşımaktadır. Bahse konu ehliyet yönetsel düzende kendine yer bulacak en uygun kişinin seçilmesine karşılık gelmektedir. Devlet görevlilerinin tayin ve azillerinde kamu yararının toplumsal kabulün gözetilmesi makama getirilecek kişinin niteliklerini belirlemektedir.