• Sonuç bulunamadı

Fertten Devlete Yönetim Düşüncesi

I. BÖLÜM

2.1. Siyasetnamelerin Sınıflandırılması

2.2.1. Fertten Devlete Yönetim Düşüncesi

"Hikmet" odaklı siyasetnameler insanı bedensel ve ruhsal yönleriyle birlikte ele almaktadır. İnsanın bedensel yönünü diğer canlılarla ortak olan behimi (hayvani) istekleri, ruhsal yönünü ise diğer canlılardan ayrılan insani istekleri oluşturmaktadır. İrade etme yeteneği olmayan varlığın akıl etmesi işlevsizdir ve asıl önemli olan akıldan önce özgür iradedir. İnsani eylem iradeyle yapılan eylemdir (İbn Bacce 2017: 34-40). İnsanda irade öncelikle nefsin duyumunu sağlayan güçle ve bu güce bağlı olan istek ve nefreti doğuran arzu gücüyle meydana gelir. Sonra nefsin hayal gücü ve ona bağlı olan istek gelişir. Nihayetinde de düşünme fiilinden gelen bir istek olan seçme kabiliyeti ortaya çıkar. Duyum gücü, arzu gücü ve hayal gücü hayvanlarda da bulunmakla birlikte,

seçim yapabilme kabiliyeti sadece insana mahsustur (Farabi 2012: 77-78). Bitkilerin bazı nitelikleri cansız varlıklarla, hayvanların da bazı nitelikleri behimi nefisler çerçevesinde insanlarla ortaktır. İnsani nefsi diğer nefis türlerinden ayıran özellik düşünme kuvvesine sahip olmasıdır. Bitkilerin iradesi sadece beslenme, büyüme ve üreme üzerinedir. Hayvanların iradesi bitkisel iradeye duyusal idrak ve iradeli hareketin katılmasıyla oluşur. İnsan iradesi ise bitkisel ve hayvansal iradeye düşünmenin eklenmesiyle ortaya çıkmaktadır (Arkan 2010: 44). Nefsin birkaç farklı anlamı olduğunu ifade eden Nasirüddin Tusi de iradeyi bitkisel, hayvani ve insani olarak sınıflandırmıştır. Bitkisel nefsin kuvvelerini besleyici kuvve, büyütücü kuvve, üreme kuvvesi; hayvani nefsin kuvvelerini organik algı kuvvesi ve iradi hareket ettirme kuvvesi; insani nefsin kuvvelerini de düşünme kuvvesi, şehevi kuvve, gazabi (öfke) kuvve oluşturmaktadır (Tusi 2013: 34-36).

"Hikmet" odaklı eserler insana özgü kuvveleri hem bitkisel ve hayvani iradelerin üzerinde tanımlamış hem de bu kuvvelerin dengede olması gerektiğini savunmuşlardır. Düşünme kuvvesinin, şehevi kuvvenin ve gazabi (öfke) kuvvenin gereğinden daha az ya da daha çok olduğu zamanlar mevcutsa da asıl önemli olan hepsinin dengede olmasıdır. Düşünme gücünün gereğinden az olması ahmahlık, çok olması kurnazlıktır. Dengede olması ise zekâyı, hızlı anlayışı, zihin berraklığını, öğrenme kolaylığını, güzel akletmeyi, bellekte tutmayı ve hatırlamayı ifade eden hikmet halidir. Şehvet gücünün gereğinden az olması isteksizlik, çok olması hazlara düşkünlüktür. Dengede olması ise hayâ, yumuşak başlılık, güzel gidişatlılık, dinginlik, kendisiyle barışık olma, sabır, kanaat, ağırbaşlılık, sakınma, düzenlilik, hürriyet ve cömertliliğe karşılık gelen iffet halidir. Öfke gücünün gereğinden az olması korkaklık, çok olması saldırganlıktır. Dengede olması ise sebat, soğukkanlılık, hilm, cesaret, nefis büyüklüğü, yüce gayelilik, dayanıklılık, tevazu, hamiyet, incelik, gözü peklik anlamlarına gelen şecaat halidir (Tusi 2013: 93-95).

Tablo 2. 4: İnsana ait kuvvelerin nitelikleri (Tusi, 2013) Tefrit (Gereğinden Az) İtidal (Gerektiği Gibi) İfrat (Gereğinden Çok)

Düşünme Gücü Ahmaklık Hikmet Kurnazlık

Şehvet Gücü İsteksizlik İffet Hazlara Düşkünlük

"Hikmet" odaklı siyasetnamelere göre insana ait bu kuvveler arasındaki denge yönetimdeki dengelerin de temelidir (İbn Rüşd 2013: 88). Yönetim biçimleriyle insani iradeler arasında benzerlikler inşa eden eserler, devlet düzenlerinin sayıca çok ve birbirlerine zıt olmalarının sebebinin karşıt iradeleri yansıtmaları olduğunu dile getirmişlerdir. Yönetimlerin de insana özgü güçlere (düşünme, şehvet, öfke) benzer özelliklere sahip olduğu iddiası insanın ruhunda dengeyi sağlaması öğüdünün toplumlar için de geçerli olabileceğini göstermektedir. Öfke gücünü kontrol edemeyen insan şeref düşkünü ve zorba olur. Benzer şekilde toplumda öfkenin kontrolsüzlüğü şeref düşkünü ya da kaba güç ile yönetilen toplumu doğuracaktır. Şehvet gücünün dengede olmaması da insanı haz ve mal düşkünlüğüne iterken, toplumları da zenginlik seven ve şehvet düşkünü olan bir kimliğe büründürür. Düşünme gücünün dengede olması ve yönetimin düşünme gücüne dayanması da erdemli toplumu inşa edecektir. İnsana özgü olan ve topluma yansıyan düşünme, şehvet ve öfke güçlerinin herhangi birinin diğerine üstünlüğü olmaması ve bütün güçlerin birbirlerine karşı dengede olması ise özgür toplumu oluşturacaktır (İbn Rüşd 2013: 165).

Tablo 2. 5: Ruhun bölümlerinin insana özgü toplumlara etkisi (İbn Rüşd, 2013) Özgür Toplum

(Demokrasi)

Düşünme Gücü Öfke Gücü Şehvet Gücü

Erdemli Toplum

Şeref Düşkünü Toplum (Timokrasi)

Kaba Güce Dayalı Toplum (Tiranlık)

Zengin Azınlığın Yönettiği Toplum

(Oligarşi)

"Hikmet" siyasetnamelerinde insana ait kuvvelerle yönetimler arasında kurulan benzerlik fertten devlete uzanan bir yönetim anlayışının sınırlarını belirlemektedir. Doğru ve tutarlı yönetimin bireysel yönetimin sağlanması ile gerçekleşeceğini savunan yazarlar yönetim tek kişinin ya da bir grubun elinde de olsa ferdin yönetiminin devlet

yönetimine yansıdığını kabul etmektedirler (İbn Bacce 2017: 30). Burada eserlerde ifadesini bulan fakat farklı anlamlar yüklenen "nevabit" kelimesi dikkat çekicidir. Nevabit anlam olarak ayrıksı demektir ve eserlerde de mevcut yönetim içindeki "ayrık otları"nı tarif etmek için kullanılmıştır. Farabi ve Tusi erdemli toplumdaki erdemsizler için, İbn Bacce ise erdemsiz toplumdaki erdemliler için bu kavramı kullanmaktadır. Farabi nevabiti erdemli toplumdaki fırsatçılar, yanlış yorumlayanlar ve dinden çıkanlar için dile getirmektedir. Ona göre bu ayrıksı otlar herhangi bir topluluk oluşturmaz ve şehir halkının içinde eriyip giderler. Ama yine de yönetici nevabitleri izlemeli, meşgul etmeli ve onları tedavi edecek özel yöntemler geliştirmelidir (Farabi 2012: 113-118). Tusi ise nevabiti erdemli yönetimdeki ikiyüzlüler, tahrifçiler, asiler, doğru yoldan çıkanlar ve yanıltıcılar şeklinde tanımlamaktadır (Tusi 2013: 288-289). Farabi'nin ve Tusi'nin erdemli devlet içindeki erdemsizleri tanımlamak için kullandığı "nevabit" kavramı herhangi bir topluma karşılık gelmese de erdemsiz devletlerin temelini oluşturmaktadır.

İbn Bacce ise Farabi ve Tusi'den farklı olarak erdemsiz devletteki erdemli kişileri "nevabit" şeklinde tanımlamıştır. Ona göre erdemsiz şehirde yaşayamayan veya orada olsa bile inandıklarıyla çelişen kişi "nevabit"tir. Nevabitin varlığı erdemli yönetimin ortaya çıkma sebebidir (İbn Bacce 2017: 30). Toplumu yeniden inşa edecek olan ve "mütevahid" olarak da isimlendirilen bu "ayrıksı ot" düşünme gücü ile insani nefsini ilahi boyuta yönlendirendir (İbn Bacce 2017: 38-40). İnsani eylemler, mütevahide izafe edilen ve mütevahidin yapması mümkün olanlardır. Mütevahidin amacı cismanilikle karışık ruhanilik olmamalıdır (İbn Bacce 2017: 182). İbn Bacce’nin “mütevahid” olarak isimlendirdiği birey dışlanan değil bilinçli olarak içe kapanandır. Toplumdan kaçmayan, halk içinde onları dönüştürmenin nasıl olacağına kafa yoran “mütevahid” amaçlarını gerçekleştirmeye de bireysel önlemler alarak başlamaktadır (Uyanık 2017: 167). Mütevahid –erdemsiz toplumdaki erdemli kişi- iradeli bir eylem ortaya koyabilir ve ancak bu durumda eylemde tedbirden söz edilebilir.

"Hikmet" odaklı siyasetnamelerde insana ait güçlerle yönetimler arasında benzerlikler kurulması ve farklı tanımlarda da olsa yönetimleri şekillendirme potansiyeline sahip olan insana (nevabit) vurgu yapılması fertten devlete uzanan bir

yönetim anlayışını yansıtmaktadır. İnsanın sahip olduğu düşünme, öfke ve şehvet kuvvelerinin, kurulan benzerlikten dolayı, toplumlarda ve devletlerde de bulunduğu iddiası yönetsel yapıların karakterlerini de tartışmaya yol açacaktır. İnsanın değişimlerine bağlı olarak büyük ölçekli yönetimlerin de pek çok dönüşüm yaşadığını dile getiren eserler devletin geçirdiği aşamaları da izah etmeye çalışmışlardır.