• Sonuç bulunamadı

2. GENEL BİLGİLER

2.1. Ölçü Materyalleri

2.1.1. Sabit Protetik Diş Tedavisinde Kullanılan Ölçü Materyalleri

2.1.1.5. Vinil siloksaneterler

Polieter ve polivinil siloksan materyallerinin özelliklerini birleştiren vinil siloksaneter veya vinil polieter siloksan, 2009 yılında tanıtılmıştır (Enkling ve ark.

2012). Polivinil siloksanın çıkarılma kolaylığı ile polieterin hidrofilik özelliğini birleştiren materyalin dar ve derin diş eti oluğu gibi nem kontrol sorunlarının yaşandığı zor bölgeler için umut verici olduğu bildirilmiştir (Schulein 2005, Walker ve ark.

2013). Ancak, bu yeni materyalin ölçü doğruluğunu inceleyen daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır (Stober ve ark. 2010).

2.2. ÖLÇÜ KAŞIĞININ SEÇİMİ

Özel ölçü kaşıkları, ölçü materyalinin her yerde eşit kalınlıkta olmasını sağlayarak distorsiyonu en aza indirmeye, materyal kullanımını azaltmaya ve hasta konforunu arttırmaya izin verir (Donovan ve Chee 2004). Özel ölçü kaşıklarının daha yüksek hassasiyetli ölçü almayı sağladığı bildirilmiştir (Thongthammachat ve ark. 2002).

Sabit protetik diş tedavisinde birden fazla dişin restore edildiği vakalarda veya ark formu/boyutunun standart ölçü kaşığı kullanımına izin vermediği durumlarda kullanılmaktadır.

Ölçü işlemi sırasında standart plastik ölçü kaşıklarının yan duvarları bükülebilir, ağızdan çıkarılırken ölçü distorsiyona uğrayabilir, bunun sonucunda doğru model elde edilemez ve zayıf restorasyon uyumuna neden olabilir. Rijit standart metal kaşıklarda ise durum bunun tam tersidir. Metal ölçü kaşıkları kullanılırken ağızdaki tüm andırkat alanlara fazla miktarda ölçü materyalinin akması engellenmelidir, aksi durumda ölçü kaşığının ağızdan çıkarılması oldukça zor olacaktır.

2.3. ÖLÇÜ TEKNİKLERİ

Sabit protetik restorasyonların yapımında kullanılmak üzere alınan ölçülerin daha doğru sonuçlar vermesi için pek çok ölçü tekniği geliştirilmiştir. Ölçü tekniğinin, ölçü netliğine çok büyük etkisi olduğu bilinmektedir (Koski 1977, Idris ve ark. 1995).

Konvansiyonel ölçü teknikleri tek fazlı ve çift fazlı olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Günümüzde halen gelişimi devam etmekte olan dijital ölçü teknikleri de bir başka grubu oluşturmaktadır. Bazı çalışmalar ölçü materyallerinin geliştirilmesi ile birlikte ölçü netliğinin ölçü materyalinden çok ölçü tekniğine bağlı olduğunu bildirmektedir (Nayyar ve ark. 1979, Chee ve Donovan 1989, Hung ve ark. 1992, Christensen 1997).

2.3.1. Tek Fazlı Ölçü Tekniği

Tek fazlı ölçü tekniği tek aşamalı bir tekniktir ve genellikle orta kıvamda bir ölçü materyali kullanılır. Bu teknik ile elde edilen ölçüler çift fazlı ölçülere göre daha az detay vermektedir. Bu durum kullanılan materyalin viskozitesinin yüksek, akıcılığının düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Bu teknikte materyalin boyutsal stabilitesini arttırmak amacıyla kullanılan kaşık ile doku arasında 2-4 mm aralık bulunması gerekmektedir (Johnson ve Craig 1985, Nissan ve ark. 2000, Donovan ve Chee 2004).

2.3.2. Çift Fazlı Ölçü Tekniği

Çift fazlı ölçü tekniği; tek aşamalı ve çift aşamalı olmak üzere iki şekilde uygulanabilir.

2.3.2.1. Çift fazlı tek aşamalı ölçü tekniği

Çift fazlı tek aşamalı ölçü tekniğinde akıcı ve yoğun kıvamlı iki tip ölçü materyali tek aşamada uygulanır. Hazırlanan iki materyal ölçü kaşığına yerleştirilir ve iki materyal beraber polimerize olur (Millar ve ark. 1998, Cullen ve Sandrik 1989). Bu yöntemin hasta başında uygulama süresi kısadır. Ancak araştırmacılar tarafından sıkça kullanımı önerilmemektedir (Luthardt ve ark. 2008).

2.3.2.2. Çift fazlı çift aşamalı ölçü tekniği

Çift fazlı çift aşamalı ölçü yönteminde yoğun kıvamlı ölçü materyali kaşığa yerleştirilir, ağıza uygulanır ve polimerizasyonu tamamlandıktan sonra çıkarılır. Daha sonra ölçünün içerisine akıcı kıvamlı ölçü materyali yerleştirilir ve ağızda polimerizasyonu tamamlanır. Bu teknikle elde edilen ölçülerin tek fazlı ölçü tekniğine kıyasla daha yüksek netlik gösterdiği bildirilmiştir (Idris ve ark. 1995, McLaren ve White 2000). Bu teknikte, yoğun kıvamdaki ölçüden sonra görülen polimerizasyon büzülmesi akıcı kıvamlı ölçü aşaması ile giderilmektedir. Çift fazlı çift aşamalı ölçü

tekniği, kondansasyon tip silikonların polimerizasyon büzülmesini azaltmak amacıyla geliştirilmiştir (Takahashi ve Finger 1994, Millar ve ark. 1998).

2.3.3. Dijital Ölçü Teknikleri

Konvansiyonel ölçüler protetik restorasyonların yapımında uzun yıllardır başarı ile kullanılmaktadır. Fakat teknolojik gelişmeler ile birlikte bu ölçü materyallerinin ve tekniklerinin dezavantajları dikkate alınarak dental laboratuvarlarda ve kliniklerde dijital ölçü ve üretim teknikleri daha çok uygulanmaya ve rutin haline gelmeye başlamıştır (Beuer ve ark. 2008a, Begum ve ark. 2012). Dr Francois Duret, 1971'de optik ölçülerin öncülüğünü yapmıştır. 1980'lerin başında İsviçre'den Profesör Mörmann ilk kez elde kullanılan ağız içi tarayıcıyı tasarlamış ve patentini almıştır. Bu tarayıcı Cerec sisteminin 1. nesli kabul edilmektedir. İlk zamanlarda marjinlerin görüntüsünün elde edilmesinin ve yüksek uyum ile dijitalize edilmesinin güç olması nedeniyle dijital ölçü sisteminin başarısı istenilenin altında kalmıştır (Miyazaki ve ark.

2009). Ancak teknoloji oldukça hızlı ilerlemiş ve sürekli yeni yazılımlar ve cihazlar piyasaya tanıtılmıştır.

Dijital sistemde prepare edilen diş ve çevre dokuların ilişkileri, üç boyutlu ağız içi tarayıcısıyla dijital olarak kaydedilmekte ve elde edilen bilgi, sanal model oluşturabilmek için bilgisayara aktarılmaktadır. Bu sistem sayesinde restorasyonlar sanal model referans alınarak üretilebilir. Sanal modeller; diş ve çevre dokularının ilişkileri indirekt olarak laboratuvar tarayıcılarıyla kaydedilerek de elde edilebilir (Ender ve Mehl 2015). Ağız içi tarayıcılar ve laboratuvar tarayıcılarının kullanımları kolaylaştıkça protetik diş tedavisi alanında kullanım oranları artmış ve tedavinin önemli bir bölümünü oluşturmaya başlamışlardır. Dijital teknik, hekime ekranda preparasyonu ve antagonist dişlerle olan ilişkisini kontrol edebilme, eğer gerekliyse ölçünün tümünü yenilemeye gerek bırakmadan düzeltmeler yapabilme imkanı tanımaktadır. Ayrıca herhangi bir fiziki modelin laboratuvara gönderilmesine gerek kalmadan teknisyen ve hekim eş zamanlı olarak preparasyonu görebilmekte ve beraber çalışabilmektedir. Bazı çalışmalar konvansiyonel ölçüler ile karşılaştırıldığında ağız içi tarayıcılardan elde edilen restorasyonların daha başarılı marjinal uyum sağladığını göstermektedir (Syrek ve ark. 2010, Ng ve ark. 2014, Tidehag ve ark. 2014). Dijital

sistemlerle veri toplama; teknisyenin aktif olduğu indirekt teknik ve hekimin aktif olduğu direkt teknik olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilebilir (Almeida e Silva ve ark. 2013).

2.3.3.1. İndirekt teknik

İndirekt teknikte ağız içi tarayıcı kullanılmadan konvansiyonel yöntemlerle ölçü alınır. Alınan ölçüden dökülen model optik veya mekanik sistemler ile taranır. Bazı sistemler; alçı model elde edilmeden alınan ölçü yüzeyinin taranması ile sanal model elde edilmesine imkan tanımaktadır (Güth ve ark. 2013a).

2.3.3.2. Direkt teknik

Direkt teknikte konvansiyonel ölçü yöntemleri tamamen ortadan kalkmıştır.

Ölçüsü alınmak istenen bölge ağız içi tarayıcılar yardımı ile taranır ve bilgisayara aktarılır (Güth ve ark. 2013a). İndirekt teknik, konvansiyonel ölçü materyallerini ve ölçü tekniklerini içerdiği için hassasiyet yönünden direkt tekniğe kıyasla farklılık göstermektedir. Ölçü materyalinin boyutsal stabilitesi, saklama koşulları, dezenfeksiyon sırasındaki distorsiyonlar, ölçü kaşığından ayrılması ve uyumsuzluğu, dental laboratuvara transferi sırasındaki şartlar dikkate alınmalıdır (Christensen 2008b, Güth ve ark. 2013a). Konvansiyonel ölçü tekniğinin hastaya verdiği rahatsızlık da indirekt tekniğin dezavantajlarındandır.

Direkt tekniğin avantajları;

o Ölçü kaşığı ve ölçü materyali seçiminin, dezenfeksiyon ve ölçünün laboratuvara ulaştırılması aşamalarının ve bu aşamaların maliyetinin ortadan kaldırılması,

o Hasta verilerinin kayıt altına alınması,

o Ölçü alımında meydana gelebilecek yırtılma, distorsiyon, ölçü kaşığından ayrılma gibi komplikasyonların ortadan kaldırılması,

o Ölçü alma ve model elde etme arasında geçen süreye bağlı olarak ölçü-model netliğinin kaybolması riskinin olmayışı,

o Konvansiyonel ölçü alma yönteminde oluşabilecek bulantı refleksinin olmaması, hasta konforu

o Eş zamanlı görüntüleme sağlaması sayesinde net olmayan bölgelerin ölçüsünün tekrarlanabilmesi,

o Hasta başında analiz ve planlama yapma imkanı sağlaması,

o Komşu anatomik bölgeleri aşamalı olarak kaydedebilme imkanı sağlaması, o Renk seçiminde rehber oluşturması, rengin kaydedilebilmesidir (Ender ve

Mehl 2011, Ender ve Mehl 2013, Alghazzawi 2016).

Bunların yanında dijital ölçü sistemleri bazı kısıtlamalara sahiptir;

o Preparasyon sınırlarının kan, tükürük ve yumuşak doku tarafından örtülerek optik kameranın görüş alanını kısıtlaması ve ölçü netliğini etkilemesi,

o Her sistemin kullanıcı açısından geçirilmesi gereken bir öğrenme süresinin bulunması,

o İmplant destekli restorasyonların ölçüsü alınırken her implant sistemine özel parçaların kullanılması ve bu sistemlerin cihaz yazılımına kayıtlı olması gerekliliği,

o Geniş dişsiz alanların taranmasının çok kolay olmamasıdır.

Ayrıca tüm ark protetik tedavi yapıldığında dijital ölçünün konvansiyonel ölçülere kıyasla tüm ayrıntıları gösteremediği bildirilmiştir (Ender ve Mehl 2013, Nedelcu ve Persson 2014, Patzelt ve ark. 2014, Ender ve Mehl 2015, Alghazzawi 2016).

2.4. DENTAL CAD/CAM SİSTEMLERİ

Diş hekimliğinde bilgisayar destekli üretim ve tasarım (Computer Aided Design/Computer Aided Manufacturing; CAD/CAM) prosedürlerinin gelişimi hızla devam etmektedir. CAD/CAM sistemleri üç ana bölümden oluşur: (1) prepare edilmiş diş ve çevre dokulardan edindiği verileri sanal bir modele çevirmeyi sağlayan bir veri toplama ünitesi; (2) sanal modeller üzerinde sanal restorasyonlar tasarlamayı ve

frezeleme parametrelerini ayarlamayı sağlayacak yazılım; ve (3) restorasyonu tercih edilen materyal bloklarından freze yoluyla üretmeyi sağlayacak bilgisayar destekli freze cihazı (Henkel 2007, HcMaster ve ark. 2008, Galhano ve ark. 2012). Sistemin ilk iki bölümü CAD, üçüncü bölümü ise CAM aşamasından sorumludur. Verilerin toplanması her sistemde farklılıklar göstermektedir.

2.4.1. Tarama/Veri Elde Etme

Ağız ortamında görüntü kaydedebilen ağız içi tarayıcılar, bütün dijital sistemlerin ortak komponentidir. Veri elde etmek için kullanılan tarayıcılar; temas uçlu, lazer uzaklık ölçer, yük bağlaşımlı aygıt (CCD) kameralı çizgisel lazer ışını gibi farklı yapılarda olabilirler. Temas uçlu ince prob kullanıldığında tüm alanın taranması çok zaman alıcıdır. Lazer uzaklık ölçer daha hızlı ve ekonomiktir ancak gönderilen lazer ışınından yansıyan ışığın konum duyarlı dedektör (PSD) sensör tarafından tekrar algılanmasının yarattığı diffüzyon etkisi sonucu hassasiyet azalmaktadır. Bu nedenle keskin kenar ve köşelerin taranması zorlaşmaktadır. Çizgisel lazer kullanıldığında tarama süresi kısalır ancak CCD kameranın çözünürlüğü hassasiyeti etkiler (Mehl ve Hickel 1999, Karaalioğlu ve Duymuş 2008, Dirxen ve ark. 2013) Ağız içi dijital ölçüler ile ilgili hala giderilmesi gereken eksikler ve kısıtlamalar bulunmaktadır. Bazı sistemler ölçüsü elde edilmek istenen alana bir tabaka toz sprey uygulamasına ihtiyaç duyar ancak uygulanan homojen olmayan toz tabakası diş preparasyon sınırlarını etkileyebilir. Bir başka sorun ise tarama sırasında tarayıcının hareketi nedeniyle ölçü netliğinin etkilenmesidir.

2.4.2. Restorasyon Tasarımı

CAD/CAM sistemleri, açık ve kapalı dijital veri paylaşım kapasitesi temel alınarak iki tipe ayrılabilir. Kapalı sistemler, veri toplama, sanal tasarım ve restorasyon imalatı da dahil olmak üzere tüm CAD/CAM prosedürlerini sunar. Tüm aşamalar aynı sistem içerisindedir. Farklı sistemler arasında veri paylaşımı yoktur. Bu durum, dental laboratuvarların tüm firmaların tasarım ve üretim yazılımlarını bulundurma gerekliliği nedeniyle problem oluşturabilir. Açık sistemler orijinal dijital verilerin diğer CAD

yazılımı ve CAM cihazları tarafından kabul edilmesine imkan tanır (Correia ve ark.

2006). Tasarım aşamasında, sistemin otomatik tasarladığı restorasyonun, manuel olarak düzenlenmesi mümkün olmaktadır.

2.4.3. Restorasyon Üretimi

Restorasyon tasarımı tamamlandığında, CAD yazılımında oluşturulan veriler, freze işlemi için CAM işlemcisine yüklenir ve freze cihazına ulaşır.

Üretim cihazları, frezeleme eksen sayılarına göre sınıflandırılır (Beuer ve ark. 2008a):

o Üç eksenli cihazlar: 3 düzlemde (x,y,z) belli miktarda hareket edebilirler. Bu nedenle restorasyon üzerinde bu düzlemler üzerinde olmayan kompleks geometrili bölgelerin aşındırılması mümkün değildir. Kısa işlem süresi, düşük maliyet ve kullanım kolaylığı gibi nedenlerden ötürü tercih edilmektedirler.

Dental alanda kullanılan bu sistemlerin motor kolları restorasyon iç ve dış yüzeylerini aşındırabilmek için 180° rotasyon yapabilmektedir (Christensen 2008a, Borba ve ark. 2013). Örnek olarak; Cerec inLab (Sirona, Bensheim, Almanya), Lava (3M ESPE, ABD) gösterilebilir (Berner 2009, Begum ve ark.

2012).

o Dört eksenli cihazlar: 3 düzleme ek olarak, materyalin yerleştirildiği kol da eş zamanlı olarak hareket edebilmektedir. Böylece işlem daha hızlı yapılabilmektedir. Örnek olarak; Cerec MC XL (Sirona, Bensheim, Almanya) gösterilebilir (Hamza ve ark. 2013).

o Beş eksenli cihazlar: 3 düzleme ek olarak, materyalin yerleştirildiği kol ve freze kollarının bulunduğu bölge de hareket edebilmektedir. Bu özellik

kompleks geometrili restorasyonların üretilmesine imkan tanır. Örnek olarak;

Everest Engine (Kaltenbach&Voigt GmbH, Almanya), Lava CNC 500 (3M ESPE, ABD) gösterilebilir (Chee ve ark. 1991, Vojdani ve ark. 2013).

Hazır bloklardan frezler, elmaslar veya elmas diskler ile kesme işlemi yapılarak istenilen şeklin elde edilmesine “eksiltmeli imalat” adı verilmektedir. Bu yöntemin dezavantajı materyalin büyük bölümünün ziyan edilmesidir, bir restorasyon üretebilmek için bloğun yaklaşık %90’ı eksiltilmektedir. Alternatif olarak “ilaveli”

CAM yaklaşımı olan hızlı prototiplendirmede kullanılana benzer bir teknoloji dental CAD/CAM sistemlerinde kullanılmaktadır. Selektif lazer sinterleme ile metal ve seramik restorasyonlar üretilebilmektedir (Ersu ve ark. 2008). Sistem materyali seramik ya da metal tozlarının bulunduğu küvetten sinterler ve yapı tamamlanana kadar bunu sürdürür.

2.4.4. Güncel Ağız İçi Tarayıcı Sistemleri

2.4.4.1. Lava C.O.S. sistemi

Lava C.O.S. (Lava Chairside Oral Scanner, 3M ESPE, Seefeld, Almanya), 2006 yılında icat edilen ve 2008'de piyasaya sunulan ağız içi tarayıcı cihazıdır. Aktif dalga boyu örnekleme (AWS) prensibi ile çalışmaktadır (Rohaly 2006) (Şekil 2.1). Bu prensip, tek lens görüntüleme sisteminden üç boyutlu veri elde etmeyi ifade eder. Üç sensör, farklı açılardan eşzamanlı olarak görüntüler yakalayabilir ve patentli görüntü işleme algoritmaları ile odak içi ve odak dışı verilerle yüzey yamaları oluşturabilir (Lava Chairside Oral Scanner C.O.S, 3M ESPE 2009). Saniyede 20 adet üç boyutlu veri kümesi yakalanabilir ve her taramada 10.000'in üzerinde veri noktası bulunmaktadır. Bu özellikler, sistemin 2400’den fazla veri kümesi (veya 24.000.000 veri noktası) ile hassas bir tarama yapmasını sağlar (Syrek ve ark. 2010). Tarayıcı kamerasının 10 x 13,5 mm görüntü alanı bulunur. 5-15 mm derinlik seviyesinde ölçüm ve 20 Hz ile video çekimi yapabilir. Bu optik düzeneğin 22 ayrı lens sistemi ve 192 adet mavi ışık yayan diyot (LED) hücresi vardır (Logozzo ve ark., 2011).

Lava C.O.S. sistemi CEREC AC Bluecam'a benzer şekilde, taramadan önce diş yüzeyinde bir toz sprey uygulaması gerektirir. Homojen bir tabaka oluşturmak için ağız çalkalandıktan ve hava ile kurutulduktan sonra toz sprey diş yüzeyine püskürtülür.

Taramalar tamamlandıktan sonra bir stereolitografik (.stl) model oluşturulur ve

laboratuvara aktarılır. Bu tür modeller kullanılarak sadece Lava kron ve köprüler değil farklı markalara ait freze bloklarından restorasyonlar da üretilebilir (Birnbaum ve ark.

2009). Farklı yazılımlar ile uyumluluk göstermesi Lava C.O.S. sistemini yarı açık bir sistem yapmaktadır (Galhano ve ark. 2012).

Şekil 2.1. Aktif dalga boyu örnekleme prensibi

2.4.4.2. iTero sistemi

Cadent Inc (Carstadt, NJ) tarafından 2007 yılında piyasaya sürülmüştür. iTero sistemi paralel konfokal görüntüleme prensibine dayanan lazer ve optik tarama ile ağız içi yüzeyleri ve konturları yakalar (Garg 2008) (Şekil 2.2). Bir tarama sırasında diş yapısı 300 odak derinliğinde toplam 100.000 nokta lazer ışığı ile taranabilir. Bu odak derinlik görüntüleri, kameranın diş yüzeylerinin hassas verilerini elde etmesine olanak tanıyarak yaklaşık 50 μm seviyesinde ayrılır (Kachalia ve ark. 2010). iTero sistemi ile ağızdaki tüm yapıları ve materyali toz sprey ile kaplamadan taramak mümkündür (Galhano ve ark. 2012). Bu sistem kırmızı lazeri bir ışık kaynağı olarak kullanır ve ana bilgisayar, fare, klavye, ekran ve tarayıcıdan oluşur (Birnbaum ve Aaronson 2008).

Kırmızı lazer ışık demeti bir seri odaklama merceğinin içerisinden geçerek probun yüzeyinden taraması yapılacak nesneye ulaşır. Gelen ışık demetinin dar bir aralıktan geçirilerek kontrollü yol izlemesi sağlanmaktadır. Odaklayıcı mercekler proba doğru belli bir açı ve pozisyonda duran fokal yüzeylerden oluşmaktadır. Tarayıcı kol içerisindeki dâhili motor bu yüzeylerin pozisyon ve açılarını değiştirebilmektedir.

(Henkel, 2007; Logozzo ve ark., 2011). Sistemin titanyum dioksit ve benzeri toz

uygulamasına ihtiyaç göstermemesi büyük bir avantaj gibi görünse de bu durum tarayıcı kolun içerisine fazladan bir renk düzeneğinin eklenmesini zorunlu kılmıştır.

Bu yapıların bir arada bulunması sistemin tarayıcı kamera ebatlarının diğer sistemlere kıyasla daha büyük olmasına sebep olmaktadır.

iTero kron, köprü, laminate veneer, ortodontik aligner, ortodontik retainer ve implant destekli protez yapımında kullanılan açık sisteme sahip bir tarayıcıdır. Dijital dosyaları .stl formatı ile bir başka CAD/CAM sistemi ile donatılmış diğer laboratuvarlara gönderebilmek üzere dışa aktarır. Açık bir sistem olan iTero, DWOS gibi .stl görüntülerini kabul eden yazılımlarla uyumludur (Garg 2008, Galhano ve ark.

2012).

Şekil 2.2. Paralel konfokal görüntüleme

2.4.4.3. TRIOS sistemi

2011 yılında, 3Shape (Kopenhag, Danimarka) tarafından yeni bir ağız içi dijital tarayıcı olan TRIOS sistemi piyasaya sürülmüştür. Sistemin ilk modeli siyah-beyazdır.

2013 yılında aynı sistemin renkli modeli üretilmeye başlanmıştır. Bu sistem çok hızlı optik kesit alma ve konfokal mikroskopi prensibi altında çalışmaktadır (Şekil 2.2.).

Sistem, tarayıcı ile taranan nesne arasında sabit bir uzaysal ilişkiyi sürdürürken bir dizi

Odak filtresi

Odak dışı ışık (kötü veri)

Odaklanmış veri Lens

Diş Nokta ve dikiş

rekonstrüksiyonu ile bağlı tomografik dilimler

odak düzlemi konumu boyunca desenin odağı düzlemindeki değişimleri tanır. Ayrıca saniyede 3000 görüntü kadar hızlı bir tarama hızı tarayıcı prob ve dişler arasındaki göreceli hareketin etkisini azaltır. Elde edilen çok sayıda görüntüyü analiz ederek, sistem dişlerin ve dişeti renginin gerçek konfigürasyonunu yansıtacak şekilde anında bir nihai dijital üç boyutlu model oluşturabilir. Toz sprey uygulaması gerektirmeden çalışır (Logozzo ve ark. 2011). Yapısındaki telesentrik lens sayesinde kayan odak düzlemi ile görüntü oluşturulurken düşük seviyede bozulma görülmektedir (Logozzo ve ark. 2011). Cihazın kamerası içerisinde otomatik buğu önleyici mekanizma mevcuttur (Hansen ve Clausen 2013). Enfeksiyon kontrolünün sağlanabilmesi için tarayıcı uç otoklavda steril edilebilmektedir.

TRIOS sistemlerinde görüntü ile tarama eş zamanlı olmaktadır. Hekim tarama yaptığı bölgeyi eş zamanlı olarak ekranda takip edebilmektedir. Tarama görüntüleri büyütülebilir, döndürülebilir veya fazlalıkları kesilebilir (Kostiukova ve ark. 2014).

Sistem neredeyse tüm restorasyon materyallerini desteklemektedir. Diş rengi veya çekilen vaka fotoğrafları gibi kayıtlar laboratuvar ile paylaşılabilmektedir (3Shape A/S, 2014b).

Piyasadaki en yeni sürüm olan TRIOS 3 sistemi ile kron, köprü, laminate veneer, inley, onley, hareketli bölümlü protez, geçici restorasyon, diagnostik mumlama, post-core, implant dayanağı ve ortodontik alignerlar gibi geniş yelpazede tedaviler gerçekleştirilebilir. TRIOS 3 sistemi önceki versiyonlarında olduğu gibi verileri özel .dcm uzantılı dosyalar halinde saklar. Özel şifrelenmiş dosyalar nedeniyle tasarım yalnızca 3Shape’in spesifik CAD yazılımı ve 3Shape Dental System tarafından yapılabilir. Ancak veriler CAD yazılımları aracılığıyla .stl uzantılı verilere dönüştürülebilir (Imburgia ve ark. 2017). TRIOS sisteminde sadece tarayıcı ünite ve CAD yazılımı bulunmaktadır (Logozzo ve ark. 2011).

2.4.4.4. Omnicam ve Bluecam sistemleri

CEREC ,“Chairside Economical Restoration of Esthetic Ceramics” ifadesinin kısaltması olarak tanımlanmaktadır. 1987 yılında CEREC 1 sistemi (Sirona, Bensheim, Almanya) Duret sistemi ile beraber ilk ağız içi dijital ölçü ve CAD/CAM

cihazı olarak piyasaya çıkmıştır (Rekov 2006). Bluecam sistemi 2009 yılında tanıtılmıştır. Kendisine ait freze ünitesi ile birlikte tek seansta inley, onley, kron, köprü, laminate veneer yapımına izin vermektedir. Cihaz; kamera, buğu önleyici, işlemci, entegre klavye ve “TrackBall” mouse, ayak kontrol pedalı ve monitörden oluşmaktadır. CEREC sistemleri konfokal mikroskop veya aktif triangulasyon tekniğinin prensipleri ile çalışmaktadırlar (Schwotzer 2007, Thiel ve ark. 2011) (Şekil 2.2 ve 2.3). Bu sistem üç doğrusal ışık ışınının kesişiminin üç boyutlu uzayda belirli bir noktaya odaklandığı üçgensel ışık kavramıyla tasarlanmıştır (Mörmann 2006). Işık demetinin dalga boyu 470 nm civarındadır. Düzensiz ışık dağılımına sahip yüzeyler taramaların doğruluğunu etkilemektedir. Üniform ışık dağılımı üretmek ve tarama hassasiyetini artırmak için, opak titanyum dioksit toz ile yüzeylerin kaplanması gereklidir (CEREC 3 2004). CEREC Bluecam cihazı görünür mavi LED diyod ışığı kullanarak görüntüyü kaydeder. CEREC Bluecam, 1 dakika içinde bir yarım çeneyi ve birkaç saniye içinde de antagonist yarım çeneyi görüntüler (Birnbaum ve ark. 2009).

Cihaz içerisindeki titreşim algılayıcı mekanizma sayesinde alınan net olmayan görüntüler kabul edilmemektedir. Güncel versiyonlarında görüntü sabitleme sistemi bu mekanizmanın yerini almıştır (Logozzo ve ark. 2011).

Yeni CEREC sistemi olan CEREC Omnicam, 2012 yılında piyasaya sürülmüştür.

Omnicam sistemi, ardışık veri toplanarak üç boyutlu modelin oluşturulduğu kesintisiz bir görüntüleme tekniğine sahipken, Bluecam sisteminde tek seferde görüntü elde edilmektedir. Omnicam tek bir diş, bir yarım çene veya tüm çene için kullanılabilirken, Bluecam yalnızca tek bir diş veya bir yarım çene için kullanılabilir. Cihazın tasarımı Bluecam sistemine benzemektedir. Bluecam’ de mavi ışık kullanılırken Omnicam sisteminde polarize edilmemiş görünür dalga boyunda beyaz LED kullanılmaktadır (Kostiukova ve ark., 2014; Sirona Dental Systems GmbH, 2014). Omnicam sisteminin en belirgin özelliği tozsuz tarama ve doğal renkli, hassas üç boyutlu görüntülerdir.

CEREC sistemi, dijital ölçü verilerini Sirona' nın CEREC MC ve CEREC In-Lab gibi CAM cihazlarını destekleyen özel bir dosya formatı olarak dışa aktaran kapalı bir sistemdir (CEREC 3 2004, Birnbaum ve ark. 2009).

Şekil 2.3. Triangulasyon tekniği

2.4.4.5. True Definition sistemi

True Definition, daha hızlı ve pürüzsüz taramayı sağlamak için değiştirilen veri işleme algoritmalarıyla LAVA C.O.S.' ın evrimini temsil eden 3M ESPE tarafından üretilen ikinci ağız içi tarayıcıdır ve 2012 yılından beri piyasada mevcuttur. Titreşen görünür mavi ışık kullanan yapılandırılmış ışık tarayıcısıdır ve üç boyutlu video teknolojisi olan aktif dalga boyu örnekleme prensibi altında çalışır (Şekil 2.1.). Tarama sırasında ince bir tabaka titanyum dioksit sprey uygulamasına ihtiyaç duyar. Ağız içi

True Definition, daha hızlı ve pürüzsüz taramayı sağlamak için değiştirilen veri işleme algoritmalarıyla LAVA C.O.S.' ın evrimini temsil eden 3M ESPE tarafından üretilen ikinci ağız içi tarayıcıdır ve 2012 yılından beri piyasada mevcuttur. Titreşen görünür mavi ışık kullanan yapılandırılmış ışık tarayıcısıdır ve üç boyutlu video teknolojisi olan aktif dalga boyu örnekleme prensibi altında çalışır (Şekil 2.1.). Tarama sırasında ince bir tabaka titanyum dioksit sprey uygulamasına ihtiyaç duyar. Ağız içi