• Sonuç bulunamadı

Seramik restorasyonların marjinal uyumunu tespit etmek için in vivo ve in vitro pek çok çalışma yapılmaktadır. İn vivo yöntemle yapılan iç ve marjinal uyum çalışmalarında standardizasyonu sağlamak mümkün değildir. Teknik nedenlerden dolayı, silikon replika tekniği, in vivo olarak kullanılabilen tek marjinal uyum ölçüm tekniğidir ancak, X-ışını mikrotomografisi gibi in vitro olarak uygulanabilen diğer yöntemlerle elde edilen veriler kadar kesin veriler ortaya koymamaktadır (Boening ve ark. 2000). Ayrıca in vivo yöntemler diş preparasyonu görüş açısı ve erişilebilirlik gibi nedenlerden ötürü karmaşık hale gelebilmektedir (Boening ve ark. 2000). Ölçü kalitesi, kenar bitim sınırı, periodontal sağlık, ölçü sırasında sulkus kanaması, tükürük akış hızı ve hasta uyumu gibi çeşitli faktörlerden etkilenebilmektedir (Syrek ve ark.

2010). Çevresel faktörlerin etkisini en aza indirmek için, bir sistemin doğruluğu optimal klinik koşullarda test edilmelidir. Bu durum, iyi tasarlanmış in vitro çalışmalar ile sağlanabilmektedir (Gassino ve ark. 2004). İn vitro yöntemlerle elde edilen marjinal uyum değerleri, klinik uygulamalara rehber olabilecek bilgiler vermektedir (Gemalmaz ve ark. 2001). Bu nedenle bu çalışma in vitro koşullarda gerçekleştirilmiştir.

Protetik restorasyonlar, materyalin mekanik dayanıklılığını ve stabilitesini sağlayacak ve çevre dokuların sağlığını koruyacak şekilde yeterli uyum göstermelidir (Tuntiprawon ve Wilson 1995, Burns ve ark. 2003). Uyum başarısı, destek dişlerin morbiditesini azaltmak ve protetik sağ kalımı arttırmak konusunda anahtar unsur olarak kabul edilmektedir (Tan ve ark. 2004). Uyum eksikliği plak birikimi, siman sızıntısı, marjinal renkleşme, kötü estetik, diş hassasiyeti, çürük ve periodontal hastalıklara neden olabilmektedir (Burns ve ark. 2003). Sailer ve ark. restorasyonların simantasyonundan 3 yıl sonra destek dişlerde %11 oranında sekonder çürüğün görüldüğünü ve bu oranının 5 yıl sonunda %22’ ye yükseldiğini bildirmişlerdir (Sailer ve ark. 2006).

Geleneksel yöntemlerle karşılaştırıldığında, CAD/CAM sistemleri kullanılarak üretilen restorasyonların uyum bakımından daha başarılı olması beklenmektedir.

CAD/CAM sistemleri restorasyonların taranması, tasarımı ve üretimi sırasında çeşitli

seçenekler sunmaktadır. Bu sistemler restorasyon kalınlığının ve siman boşluğunun istenen değerlerde üretilmesine imkan tanır (Seker ve ark. 2016, Beuer ve ark. 2010, Miyazaki ve ark. 2009) ve gelişmiş marjinal uyum sağladıkları öne sürülmektedir (Gonzalo ve ark. 2009). Ancak tarama kalitesi düşük ve yetersiz tasarım yazılımına sahip bazı CAD/CAM sistemlerinin uygun olmayan marjinal aralığa sahip restorasyonlar ürettiği de bildirilmiştir (McLaren ve Terry 2002, Bindl ve Mörmann 2005).

Yeterli uyum ve klinik olarak kabul edilebilir marjinal aralık değeri bakımından literatürde farklılıklar mevcuttur. Bu farklılığın, yapılan çalışmalarda değerlendirilen restoratif materyallerin, restorasyon üretim şekillerinin, kenar bitim şekillerinin ve uyum değerlendirme tekniklerinin farklılığından kaynaklandığı düşünülmektedir (Nawafleh ve ark. 2013). Farklı materyaller kullanılarak üretilmiş CAD/CAM restorasyonların uyumunun değerlendirildiği bir sistematik derlemede, kron restorasyonlarının çoğunluğunun 80 µm'den daha az olmak üzere 10-110 µm aralığında mutlak marjinal aralık (AMG) gösterdiği, aksiyel iç aralığın 25-134 µm ve oklüzal iç aralığın ise 45-219 µm aralığında olduğu bildirilmiştir (Boitelle ve ark.

2014). Çoğu yazar, 120 µm' nin altındaki marjinal aralık değerinin klinik olarak kabul edilebilir olduğu konusunda hemfikirdir (McLean ve von Fraunhofer 1971, Weaver ve ark. 1991, Belser ve ark. 1985, Fonseca ve ark. 2003, Molin ve ark. 1996, Karlsson 1993). Sabit protetik restorasyonların iç ve marjinal uyumuna üretim sırasında belirlenen siman aralığının etkisini değerlendiren çalışmalar mevcuttur (Nakamura ve ark. 2003, Nakamura ve ark. 2005, Iwai ve ark. 2008, Hmaidouch ve ark. 2011).

Belirlenen siman aralığı değerinin seramik restorasyonların marjinal uyumunu etkilediği bildirilmiştir (Contrepois ve ark. 2013). Küçük bir siman boşluğu restorasyon iç yüzeyi ile destek diş arasında erken temasa neden olarak oklüzal yüzeyden siman kaçışına engel olup marjinal aralığın genişlemesine neden olabilmektedir (Nakamura ve ark. 2003, Hmaidouch ve ark. 2011). Restorasyon ve destek diş arasında 25-50 µm aralığında siman boşluğunun bırakılması, protetik bileşenlerin doğru şekilde yerleşmesini ve siman materyalinin eşit kalınlıkta dağılabilmesini sağlamak için gereklidir (American Dental Association 1977).

Literatürde ideal siman aralığının 50 µm olduğu bildirilmiştir. Teorik olarak bildirilen siman kalınlığının 25-40 µm aralığında olması nedeniyle ortalama 30 µm’

lik siman aralığı için gerekli boşluk ve üretimden kaynaklı hataları kompanse etmesi amacıyla ilave olarak 20 µm’ lik boşluğun gerekli olduğu bildirilmiştir (Euan ve ark 2012, Euan ve ark. 2014, Baig ve ark. 2016, Grajower ve Lewinstein 1993). Bazı çalışmalarda dijital olarak veya ilave day spacer uygulaması yapılarak siman boşluğu artırıldığında marjinal aralığın azaldığı bildirilmiştir (Rinke ve ark. 1995, Baig ve ark.

2016, Beuer ve ark. 2009b, Aditya ve ark. 2012). Ancak bu durumun 120 µm’den daha fazla siman aralığı bulunması halinde görülmediği, hatta potansiyel iç uyum sorunları ve simanın polimerizasyon büzülmesi nedeniyle seramik materyalinin dayanıklılığında azalmaya neden olabileceği bildirilmiştir (Euan ve ark. 2012, Abdullah ve ark. 2016, Cho ve ark. 2015, Quintas ve ark. 2004, Vojdani ve ark. 2013, Nedelcu ve Persson 2014). Özçelik ve ark. farklı siman aralıklarına sahip restorasyonların marjinal uyumlarını değerlendirdikleri çalışmada en düşük marjinal aralık değerlerinin 20-60 µm siman aralığına sahip grupta görüldüğünü bildirmişlerdir (Özçelik ve ark. 2018). Başka çalışmalar da benzer şekilde görüş bildirmişlerdir (Euan ve ark. 2012, Abdullah ve ark. 2016, Vojdani ve ark. 2013 ve Jalali ve ark. 2015). 50 µm’ lik siman aralığı ile üretilen restorasyonlarda vertikal marjinal aralık için 59-68 µm ve 53-64 µm aralığında değerler elde edildiği bildirilmiştir (Prasad ve Al-Kheraif 2013, Euan ve ark. 2014). Bir başka çalışmada ayarlanan siman aralığının 40 µm’ den az olduğu durumlarda büyük marjinal aralıkların görüldüğü ve siman aralığı ile marjinal uyum arasında negatif ilişki oluştuğu bildirilmiştir (Wilson 1994). Bu bilgiler doğrultusunda çalışmamızda tek kron restorasyonların siman aralığı değeri 50 µm olarak uygulanmıştır.

Sabit protetik restorasyonların iç ve marjinal uyumlarını değerlendiren çalışmalarda sıklıkla CAD/CAM sistemleri ile uyumlu freze edilebilen tam seramik blokların kullanıldığı görülmektedir. İtriyum ile stabilize edilmiş zirkonya gibi restoratif materyaller yarı sinterize ve tam sinterize ticari formlarda satışa sunulmuşlardır (Komine ve ark. 2010). Tam sinterize bloklarla kıyaslandığında yarı sinterize bloklar, kullanılan frezlerde daha az aşınmaya neden olarak daha kolay ve daha hızlı frezeleme sağlamaktadır (Denry ve Kelly 2008). Ancak bu işlemden sonra materyalin yüksek sıcaklıkta sinterlenmesi gerekmektedir (Miyazaki ve ark. 2013).

Sinterleme sonrasında materyal büzülme göstererek daha yoğun ve güçlü bir forma ulaşmaktadır. Bu nedenle materyaldeki büzülmenin; uyumsuzluk oluşturmaması için CAD/CAM sistemi tarafından telafi edilmesi gerekmektedir. Daha büyük altyapı

materyalleri daha fazla büzülmeye uğrayıp ve daha büyük protetik uyumsuzluğa yol açabilmektedir (Kunii ve ark. 2007). Kohorst ve ark. yarı sinterize bloklardan üretilen restorasyonların marjinal uyumsuzluk gösterdiğini bildirirken bir başka çalışmada sinterleme işleminin uyum üzerine etkisi olmadığını bildirmişlerdir (Kohorst ve ark.

2009, Bindl ve Mörmann 2007). Ancak araştırmacılar sinterleme işleminin restorasyon uyumu üzerindeki olası etkisini vurgulamaktadır (Kunii ve ark. 2007, Kohorst ve ark. 2009). Rezende ve ark. itriyum ile stabilize zirkonya restorasyonların sinterleme öncesi ve sonrasına ilişkin iç ve marjinal uyumunu mikro bilgisayarlı tomografi tekniği ile değerlendirdikleri çalışmada, zirkonya altyapıların sinterleme işlemi ile oluşan boyutsal değişiminin uniform olmadığını, bu değişimden sonra marjinal uyumun kabul edilebilir sınırlar içerisinde kaldığını ancak iç uyumun özellikle oklüzal bölgede görülen artış ile olumsuz yönde etkilendiğini bildirmişlerdir (Rezende ve ark. 2017). Bu çalışmanın sonuçları geometrik olmayan örneklerdeki sinterleme işlemi sonrasında distorsiyonlar bildiren diğer çalışmalar ile örtüşmektedir (Antolino ve ark. 2009 ,Oh ve ark. 2010). Bir başka çalışmada, freze işlemi sonrası ısıl işleme tabi tutulan zirkonya materyalinin vertikal marjinal uyum üzerine olumsuz etkisinin olduğu bildirilmiştir (An ve ark. 2014). Tam seramik materyallerin çoğunluğunun sinterleme işlemine ihtiyaç göstermeleri nedeniyle çalışmamızda restorasyon materyali olarak, üretimi sürecinde stabil bir materyal olan freze edilebilir rezin nanoseramik bloklar (LAVA Ultimate, 3M ESPE, St Paul, MN, ABD) kullanılmıştır.

Farklı kenar bitim şekline sahip sabit protetik restorasyonların marjinal uyum üzerine etkisi geniş bir şekilde araştırılmıştır. (Pera ve ark. 1994, Suarez ve ark. 2003, Quintas ve ark. 2004, Wöstmann ve ark. 2005, Shillingburg ve ark. 1973, Gavelis ve ark. 1981, Belser ve ark. 1985) Ancak, bu çalışmaların sonuçları çelişkili görünmektedir. Gavelis ve ark. göre kenar bitim şeklinin marjinal uyuma olası etkisi simantasyon sırasında meydana gelmektedir. Destek dişin aksiyel duvarı, kron iç yüzeyinin aksiyel duvarı ile temas ettiğinde, siman için kaçış yolu azalmakta, restorasyon içindeki hidrostatik basınç artmakta ve hastanın ısırma basıncı hidrostatik basınca eşit olana kadar restorasyonun daha fazla oturması önlenmektedir (Gavelis ve ark. 1981). Eğer siman tam olarak sertleşmediyse, aksiyel duvarlardaki parçacıklar restorasyonun daha fazla oturmasını önleyene kadar siman kaçışı devam etmektedir (Gavelis ve ark. 1981). Shoulder basamak gibi daha net kenar bitim şekillerinin

simantasyon sırasında siman kaçışına daha erken izin vererek daha iyi restorasyon uyumu sağladığı düşünülmektedir (Gavelis ve ark. 1981).

Kenar bitim şekli, restoratif materyalin marjinal alandaki hacmini belirleyerek restorasyonun marjinal uyumuna etki etmektedir (Shillingburg ve ark 1997). Shoulder kenar bitim şekli okluzal kuvvetlere direnci arttırmakta ve restorasyonda kırıklara neden olabilecek gerilimleri en aza indirgemektedir. Sağlıklı restorasyon sınırları ve estetik başarı için alan oluşturmaktadır (Shillingburg ve ark 1997). Aynı şekilde chamfer kenar bitim şekli ile de yeterli kenar kalınlığında ve sağlamlıkta restorasyonlar elde edilebilmektedir (Zaimoğlu ve Can 2004). Chamfer kenar bitim şeklinin uygun frezler ile oluşturulması oldukça kolaydır ve kenar bitim şekli prepare edilmiş diş, ölçü ve day üzerinde kolaylıkla izlenebilmektedir (Goodacre ve ark 2001).

Komine ve ark. chamfer, shoulder ve iç açısı yuvarlatılmış shoulder kenar bitim şeklinin restorasyon marjinal uyumuna etkisini değerlendirdikleri çalışmada gruplar arasında anlamlı farklılık görülmediğini bildirmişlerdir (Komine ve ark. 2007). Ancak shoulder ve yuvarlatılmış shoulder kenar bitim şekillerinin chamfer kenar bitim şekline göre daha az marjinal aralık oluşturduğunu gösteren çalışmalar da bulunmaktadır (Memari ve ark. 2019). Bu bilgilerin yanı sıra çalışmamızda kullandığımız rezin nanoseramik materyalinin kullanımında, preparasyonda bizotajsız iç açısı yuvarlatılmış shoulder kenar bitim şeklinin tercih edilmesi önerilmektedir (3M ESPE 2012). Bu nedenle çalışmamızda destek diş preparasyonunda iç açısı yuvarlatılmış shoulder kenar bitim şekli kullanılmıştır.

İç ve marjinal uyum değerlendirmelerinde destek diş örneklerinin hazırlanmasında doğal dişlerde standart preparasyonun sağlanmasında görülen zorluklar nedeniyle pek çok çalışmada paslanmaz çelik, rezin, plastik ve seramik gibi farklı materyallerden yapılmış daylar kullanılmıştır (Weaver ve ark. 1991, Syu ve ark.

1993, Pera ve ark. 1994, Cho ve ark. 2004, Quintas ve ark. 2004, Komine ve ark.

2007). Paslanmaz çelik, rezin, porselen ve plastik daylar üzerinde standart preparasyon işlemleri gerçekleştirilebilmektedir (Komine ve ark. 2007). Ancak paslanmaz çelik materyali yoğun ışıma sonucu oluşturabileceği artefaktlar nedeniyle mikro bilgisayarlı tomografi analizine uygun değildir. Seramik materyallerin üretimleri sırasında sinterleme işlemine tabi tutulmaları nedeniyle boyutsal değişime uğramaları preparasyonun istenen özellikleri taşımasına engel teşkil edebilir. Bu nedenlerden

ötürü çalışmamızda plastik day kullanılmış ve tüm ölçü ve değerlendirme aşamaları verilerin standardizasyonu açısından tek bir day üzerinde yapılmıştır.

Destek dişlerin geometrisi ve prepare edilen diş dokusu miktarı sabit protetik restorasyonların mekanik, biyolojik ve estetik başarısına etki etmektedir. Diş preparasyonunda restorasyonun retansiyon ve dayanıklılığına katkıda bulunacak ve klinik başarısını arttıracak geometride özellikler tercih edilmelidir. Bu bakımdan, prepare edilen dişin koniklik açısı restorasyon retansiyonu (g/mm2) üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu hiperbolik ilişkide paralel aksiyel duvarlar en yüksek retansiyon değerlerini sağlarken fazla konverjan duvarlar en düşük değerleri göstermektedir (Jorgensen 1955). Ancak klinikte paralel diş duvarları oluşturmak veya optimal koniklik açısı değerlerini (<10º) sağlamak oldukça güçtür ve preparasyonda andırkatların oluşturulmasına neden olabilmektedir (Tiu ve ark. 2015, Marghalani 2016, Güth ve ark. 2013b). Diş preparasyonu sırasında bildirilen andırkat oluşturma sıklığı %30.7 (deneyimli diş hekimleri, in vivo) ile %59.1 (son sınıf diş hekimliği öğrencileri, in vitro) arasında değişmektedir (Marghalani 2016, Güth ve ark. 2013b).

CAD/CAM sistemlerindeki gelişmelere rağmen yalnızca birkaç çalışma koniklik açısı ile kron restorasyonları arasındaki ilişkiyi değerlendirmiştir (Nakamura ve ark.

2005, Nakamura ve ark. 2003, Iwai ve ark. 2008, Castillo Oyague ve ark. 2010, Beuer ve ark. 2009b). Bazı çalışmalar kron angulasyonunun marjinal uyumu etkilemediğini bildirirken (Nakamura ve ark. 2005, Nakamura ve ark. 2003, Iwai ve ark. 2008, Castillo Oyague ve ark. 2010), diğerleri koniklik açısının 6º’den az olması durumunda marjinal uyumsuzluklar görüldüğünü bildirmişlerdir (Iwai ve ark. 2008, Beuer ve ark.

2009b). Bu durumun düşük koniklik açısının yüksek hidrostatik basınç oluşturarak siman kaçışını azaltmasından kaynaklanıyor olabileceği bildirilmiştir (Beuer ve ark.

2008b). Ayrıca bu durum destek dişlerin koniklik açılarının 6º’den düşük olması durumunda üç boyutlu modellerinin distorsiyona uğraması ile açıklanabilir.

Laboratuvar tarayıcılarının düşük koniklik açılarını kaydedemediği bildirilmiştir (Carbajal Meija ve ark. 2017, Chan ve ark. 2011). Bunun aksine ağız içi tarayıcılar düşük koniklik açılarını kaydedebilmektedir ancak kron uyumu ile koniklik açısı arasında ilişki görülmediği bildirilmiştir (Nakamura ve ark. 2005).

Farklı koniklik açısı değerlerinin restorasyon iç ve marjinal uyumuna etkisinin değerlendirildiği bir çalışmada 0-22º aralığında değişen koniklik açısı değerlerinin restorasyon marjinal ve aksiyel uyumu üzerinde etkisinin olmadığı ancak insizal uyum bakımından 0º ve 8º koniklik açısı değerlerine sahip örneklerin daha başarılı sonuçlar ortaya koyduğu bildirilmiştir (Mejia ve ark. 2019). Başka bir çalışmada destek dişin koniklik açısı arttıkça retantif kuvvetlerin azaldığı görülmüş; ancak 0° ve 5° koniklik açısı veya 8° ve 10° koniklik açısı ile hazırlanan dişlerin retansiyonları arasında anlamlı fark görülmemiştir (Akın 2011). Tüm restorasyon sistemleri için Shillingburg ve ark. 10º ve 22º’lik koniklik açısı uygulanmasını tavsiye ederken Goodacre ve ark.

bu aralığı biraz daha daraltarak 10º ve 20º aralığında koniklik açısı değerlerinin uygulanmasını tavsiye etmişlerdir (Shillingburg ve ark. 1997, Goodacre ve ark. 2001).

Başka araştırmacılar tarafından retansiyonun sağlanması için destek dişin koniklik açısının 6º-12º arasında olması gerektiği bildirilmiştir (Zidan ve Ferguson 2003, Ayad ve ark 2009b). Bu bilgiler doğrultusunda çalışmamızda destek diş preparasyonunda 6º’lik koniklik açısı uygulanmıştır.

Simantasyon işleminin, restorasyon marjinal uyumu ölçüm sonuçlarını etkileyebildiği bilinmektedir (Stappert ve ark. 2004, Wolfart ve ark. 2003, Okutan ve ark. 2006, Suarez ve ark. 2005, Hung ve ark. 1990). Marjinal uyumsuzluk genellikle simantasyondan sonra artmaktadır (Quintas ve ark. 2004, Byrne 1992). Simantasyon şartları nedeniyle restorasyon tam olarak yerine oturamayıp marjinal uyumsuzluğa neden olabilmektedir (Gavelis ve ark. 1981, Gu ve Kern 2003). Pek çok araştırmacı simantasyon işleminden sonra öncesine kıyasla marjinal aralıkta artış görüldüğünü bildirmektedir (Stappert ve ark. 2004, Wolfart ve ark. 2003, Okutan ve ark. 2006, Suarez ve ark. 2005, Hamaguchi ve ark. 1982).

Jorgensen ve Petersen simantasyon işleminin marjinal uyumda sorun yaratabileceğini ancak ince taneli simanların nispeten daha iyi sonuçlar gösterebileceğini bildirmişlerdir (Jorgensen ve Petersen 1963). Bazı çalışmalar simantasyondan sonra marjinal aralıkta artış görüldüğünü bildirmişlerdir (Pera ve ark.

1994, Beschnidt ve Strub 1999, Quintas ve ark. 2004, Okutan ve ark. 2006, Ural ve ark. 2010). Ayrıca, kontrolsüz parmak basıncı veya restorasyonun siman ile fazla doldurulması gibi simantasyon işlemleri, aksiyel duvarların birinde kalın siman tabakası, karşıtında ise ince siman tabakası oluşmasına neden olabilmektedir (Pilo ve

Cardash 1998). Ek olarak, kullanılan siman tipinin restorasyon uyumunu etkilediği bildirilmiştir (Olivera ve Saito 2006, White ve Kipnis 1993, Clark 1995).

Simantasyon sırasında destek diş marjininin zarar görebileceği ve gerçekte olan marjinal aralıktan daha büyük marjinal aralığa neden olabileceği bildirilmiştir (Pak ve ark. 2010, Borba ve ark. 2011). Simantasyondan sonra yapılan ölçümler, marjinal uyuma kullanılan ölçü tekniğinin etkisinin belirlenmesine imkan tanımamaktadır (Groten ve ark. 1997). Restorasyonları simante etmeden değerlendirme yapmak daha uygun görülmektedir ve çoğu araştırmacı bu şekilde çalışmaktadır (Contrepois ve ark.

2013). Bu bilgiler doğrultusunda, çalışmamızda tek master day kullanılması ve tekrarlayan simantasyonlar ile yüzey özelliklerinin değişebileceği ve simanın radyoopak yapısı gereği Mikro-BT analizi sırasında radyasyon artefaktı oluşturma ihtimali nedeniyle simantasyon işlemi yapılmadan restorasyon uyum değerlendirilmesi yapılmıştır.

Protetik açıdan restorasyonun başarı prognozunda etken faktör bileşenleri iç ve marjinal uyumdur. Destek dişin aksiyel duvarı ve restorasyon iç yüzeyi arasındaki dik mesafe olarak tanımlanan iç aralık, çeşitli teknikler kullanılarak değerlendirilmiştir (Conrad ve ark. 2007). İç uyum; Mikro-BT yöntemi kullanılan çalışmalar da dahil olmak üzere genellikle iki boyutlu ölçümler ile değerlendirilmiştir (Borba ve ark 2013, Schaefer ve ark 2012 ve Keshvad ve ark 2011) İki boyutlu analizler ile yalnızca restorasyon altındaki belirli bir bölgede bulunan siman kalınlığı ölçülebilmektedir (Schaefer ve ark. 2013).

İç ve marjinal uyum rutin olarak kullanılan stereomikroskop, ışık mikroskobu ve silikon replika yöntemleri ile iki boyutlu şekilde ve çok sayıda noktadan ölçüm yapılarak değerlendirilmektedir. Ancak dişlerin geometrik formları gereği ölçüm noktaları sonsuz sayıda artırılabileceğinden bu alanların pratik olarak hesaplanabilmesi ancak üç boyutlu ölçümler ile mümkün olmaktadır. İki boyutlu ölçümler yerine iç ve marjinal uyumun hacmini hesaplamanın tek yolu Mikro-BT tarama yöntemidir (Meleo ve ark 2012). Literatür incelendiğinde iç uyumu üç boyutlu olarak değerlendiren çalışmaların azlığı görülmektedir (Meleo ve ark. 2012). Bu nedenle, siman aralığının hacminin ve dağılımının restorasyon başarısındaki rolüne dair güçlü kanıtlar ancak literatürde genişçe yer alan siman aralığı kalınlığını bildiren

çalışmalardan elde edilebilmektedir. Restorasyon uyumlarına ilişkin daha doğru veriler elde etme amacıyla çalışmamızda restorasyon iç uyumu, üç boyutlu olarak değerlendirilmiştir.

Restorasyonların iç ve marjinal uyumlarını değerlendirmek amacıyla simante edilmiş örneklerin kesitsel mikroskobik ölçümü (Suarez ve ark. 2003, Nakamura ve ark. 2000), marjinal bölgenin direkt mikroskopisi (Al-Makramani ve ark. 2011, Cho ve ark. 2012, Euan ve ark. 2012), silikon replika tekniği (Kokubo ve ark. 2011, Syrek ve ark. 2010, Reich ve ark. 2011) ve mikro bilgisayarlı tomografi (Pelekanos ve ark.

2009, Kim ve ark. 2016, Dauti ve ark. 2019) gibi farklı ölçüm yöntemleri kullanılmıştır. Contrepois ve ark. marjinal uyum değerlendirmelerinde, restorasyon ve day arasındaki boşluğun iki ve üç boyutlu görüntülemesini yapabilmesi, yenilikçi ve non-destrüktif bir yaklaşıma sahip olması nedeniyle mikro bilgisayarlı tomografi tekniğinin kullanımını önermişlerdir (Contrepois ve ark. 2013).

Güncel bir literatür derlemesi, deneysel protokoller ve test yaklaşımlarındaki farklılıklar nedeniyle farklı restorasyon uyum değerlendirme tekniklerinin güvenilirliği konusunda bir fikir birliğinin olmadığını; direkt görüntüleme tekniğinin en yaygın değerlendirme yöntemi olmasına rağmen, örnek başına en az 50 ölçüm yapılması gerektiği ve mikro-BT analizi ile birlikte kullanımının daha güvenilir sonuçlar göstereceği bildirilmiştir (Nawafleh ve ark. 2013). Benzer şekilde, başka bir sistematik derlemede, literatürün mevcut durumunun, farklı restorasyon sistemlerinin marjinal uyum açısından detaylı bir karşılaştırmasına izin vermediği ve mikro-BT kullanımının önerildiği bildirilmiştir (Contrepois ve ark. 2013). Restorasyonun marjinal ve iç uyumunu değerlendirmek için uzun zamandır kesitsel ışık mikroskopisi veya SEM değerlendirmesi yapılmasına rağmen (Alghazzawi ve ark. 2012, Beuer ve ark. 2009a, Borba ve ark. 2011, Beuer ve ark. 2009c, Kokubo ve ark. 2005), bu tekniklerin zaman alıcı, verilerin kaybına yol açabilecek, örneklerin tekrar kullanımına izin vermeyen ve sınırlı sayıda örnek üzerinde uygulanabilecek destrüktif yöntemler olduğu bildirilmektedir (Raskin ve ark. 2003).

Son yıllarda, marjinal sızıntının ve dental restorasyonların uyumunun değerlendirilmesi amacıyla mikro-BT analizi önerilmektedir. Bu tekniğin avantajları, diş-restorasyon ara yüzünün, tahribatsız bir şekilde, daha fazla kalitatif ve kantitatif

yapı analizi ve üç boyutlu rekonstrüksiyon olasılığı ile kesintisiz bir şekilde görselleştirilmesini sağlamaktır (Swain ve Xue 2009, Chen ve ark. 2012). Ayrıca mikro-BT tekniğinin geleneksel kesitsel yöntemlere kıyasla daha güvenilir ve etkili bir alternatif olduğu bildirilmiştir (Rengo ve ark. 2015). Bu yenilikçi yöntemde, siman boşluğunun hem kalitatif hem de kantitatif olarak değerlendirilmesi amacıyla örnekler radyasyon ışınları içinde döndürülerek düzenli aralıklarla radyografileri çekilmekte, daha sonra yazılım aracılığıyla radyografiler rotasyon eksenine göre dilimlenmiş tomogramlara indirgenerek 3 boyutlu veri blokları haline getirilmekte ve restorasyon uyumunun kesin ve güvenilir şekilde değerlendirilmesine imkan tanımaktadır.

yapı analizi ve üç boyutlu rekonstrüksiyon olasılığı ile kesintisiz bir şekilde görselleştirilmesini sağlamaktır (Swain ve Xue 2009, Chen ve ark. 2012). Ayrıca mikro-BT tekniğinin geleneksel kesitsel yöntemlere kıyasla daha güvenilir ve etkili bir alternatif olduğu bildirilmiştir (Rengo ve ark. 2015). Bu yenilikçi yöntemde, siman boşluğunun hem kalitatif hem de kantitatif olarak değerlendirilmesi amacıyla örnekler radyasyon ışınları içinde döndürülerek düzenli aralıklarla radyografileri çekilmekte, daha sonra yazılım aracılığıyla radyografiler rotasyon eksenine göre dilimlenmiş tomogramlara indirgenerek 3 boyutlu veri blokları haline getirilmekte ve restorasyon uyumunun kesin ve güvenilir şekilde değerlendirilmesine imkan tanımaktadır.