• Sonuç bulunamadı

2. Nietzsche’nin Ahlak Anlayışında Bazı Kavramlar

2.1. Vicdan

Vicdan Ahlak Felsefesinin önemli problemlerinden biridir. Vicdan iyi ile kö- tüyü birbirinden ayırt etme yetisi olarak tanımlanmaktadır. Bireyde veya ahlaki özne ya da failde var olan doğru ve yanlış duygusuna verilen addır. Çeşitli filozoflar tara- fından farklı şekillerde tanımlanan vicdan, dini çerçevede düşünülünce bazen Tan- rı’nın sesinin bir yansıması, hümanizm çağında insanlara nasıl sakınmaları gerektiği- ni bildiren insani meleke veya aklın sesi, bunun dışında ise özel bir ahlak duygusu olarak kabul edilmiştir.87 Peki, vicdanın yapısında hangi ruhsal öğeler rol oynar? Bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan ilkine göre; vicdanın oluşumun- da hâkim rol oynayan duygulardır. Bu durumu benimseyenlerin başında J.J. Rousseau (1712–1778) gelmektedir. İkincisinde ise vicdan akıldan başka bir şey ola- rak görülmez. Bu görüşü benimseyen de Kant (1724–1804)’tır. Üçüncü görüş vicda- nı ferdin ruhunda cemiyet vicdanının bir aksedişi olarak gören görüştür. Bu da sosyo- lojinin vicdan anlayışıdır.88

Bu bağlamda Nietzsche felsefesinde vicdana nasıl bir yer vermiştir? O vicdanı nasıl tanımlamıştır? Ona göre vicdanın kaynağı duygular mı, akıl mı, toplumun vic- danının yansıması mıdır?

Nietzsche vicdanı şöyle tarif etmektedir: “Her davranışta davranışın değerini sonuçlarında ölçmeyen, tersine amaca ve amacın “yasa” ile bağdaşımına atfen icad

87 A. CEVİZCİ, a.g.e., s. 983. 88 N. TOPÇU, Felsefe, s. 103–104.

eden bir iç sestir.”89 Yani Nietzsche’ye göre vicdan, ancak kabul edilmiş ahlak yasa- larında gösterilmiş amaca göre şekillenebilen bir iç ses olmaktadır.

Nietzsche “vicdan” kavramının ardında, uzun bir tarih ve biçimsel başkalaşım- ların bulunduğunu düşünmektedir. O, bu konuda şöyle demektedir: “Kendine kefil olabilmek, üstelik gururla, böylece de evet diyebilmek kendine, bu daha önce de söy- lenildiği gibi, olgun bir meyvedir, ama gecikmiş bir meyve. Ne kadar kalmalıydı da- lında kekremsi ve ekşi tadıyla! Ondan çok daha uzun bir sürede böyle bir meyve gö- rülmedi, kimse vaat etmezdi onu, ağaçtaki her şey onun için hazırlanıp büyürken bi- le! Kim insan denilen hayvan için bir bellek yaratır? Bu biraz körelmiş biraz da abuk sabuk, bir anlık anlama yetisinde, bu etli kemikli unutkanlıkta, orada kalması için nasıl iz bırakılır?”90 Buradan Nietzsche’nin vicdanı “insanın kendine kefil” olması olarak anla- dığını çıkarabiliriz.

Çocukluk yıllarında, nedensiz genel ölçüye uygun biçimde, kendimizce saygı gös- terdiğimiz, korku duyduğumuz kimselerden edinilenleri yapma durumu vicdanın içeriği- ni oluşturmaktadır. Nietzsche vicdan denince gereklilik duygusunu; yani “bunu yapmalı- sın”, “bunu yapmamalısın”, “şunu niçin yapmam gerekir” diye sormayan duyguyu an- lamaktadır. Ona göre “çünkü” ve “niçin” ile yapılan her iş ve durumda, insan vicdanına başvurmadan davranmaktadır. Nietzsche, vicdanın kaynağı olarak inancı kabul etmekte- dir. Bu inanç da insanın gönlünde bir Tanrı sesi olarak değil de, ancak insanda birkaç

89 F. W. NIETZSCHE, Güç İstenci, s. 92.

insanın sesi olarak belirebilir.91 Bu durumda Nietzsche vicdanı sosyolojik anlam çerçe- vesinde değerlendirmektedir diyebiliriz. Zira “insanın içerisinde birkaç insan sesi”ni başka türlü yorumlamak mümkün görülmemektedir.

“İnsan, çok yalancı, yapay ve kapalı kutu hayvan, diğer hayvanlara karşı pek kuvvetiyle değil de, hile ve kurnazlığıyla korkutucu olan, temiz bir vicdan icat etmiş- tir” 92 diyen Nietzsche, vicdanın bir davranışın ardından dile geldiğini bu durumda onun “değer” yaratmadığını belirtmektedir. Yani ona göre davranışları reddetmeyi belirleyen vicdan değil, davranışını sonuçları bakımından değerlendiren sağgörüdür. O, vicdanı insanın gücünü sınırlandıran, gücünün önüne koyulmuş değer yaratma- yan, davranışları sadece sonuçlarına göre değerlendiren sonradan icat edilmiş bir du- rum olarak görmektedir. “Temiz vicdan” vurgusunu yapması ise tamamen bir alay içermektedir. Zira Nietzsche’ye göre vicdan, yalancı insanın hile ve kurnazlıkla icat ettiği bir şeydir. Dolayısıyla onun temiz olması imkânsızdır. Bunun yanında ona göre vicdanın onayı, “kendisiyle barışık” olmanın doğurduğu hoşnutluk hissi, sanatçının eserinden aldığı zevkle aynı değerdedir. Bu yüzden vicdanın onayı bir şey ifade et- mez ve hiçbir şeyi ispatlamaz. Yani kişinin kendisinden memnuniyeti yapılan davra- nışa ilişkin bir değer ölçütü olmayacağı gibi bir şeyin değerine karşı da karşı delil oluşturmamaktadır. Çünkü Nietzsche’ye göre, davranışlarımızın değerini ölçebilme- miz için yeterli derecede bilgiye sahip değiliz. Yine ona göre, biz bir davranışı red-

91 F. W. NIETZSCHE, Gezgin ile Gölgesi , Haz. İ.Zeki Eyüboğlu, Milliyet Yay., İstanbul 1973, s.

285.

dederken yargıç değil, tersine taraf olduğumuz için davranışlara eşlik eden hissi duy- gular onların değeri için hiçbir şeyi ispatlamamaktadırlar.93

Nietzsche, vicdan kavramının benimsenmesiyle inceleme ve deneyden geçir- me yerine düzmece bir bilmenin sağlandığını belirtmektedir. O davranışlarda neyin yapılması ve neyin yapılmaması gerektiğinin daha önceden tespit edilemeyeceğini ve bu yüzden de arayan ve ileriye doğru çaba harcayan ruhun bu şekilde törpülendiğini belirtmektedir.94

Doğal olmayan eğilimler yerine uhrevi olana eğilimleri benimsendiğini ve bunların anlamsız, düşünceye aykırı ve doğaya aykırı eğilimler olduğunu belirtmek- tedir. Nietzsche, şimdiye kadar bütün ideallerin bu doğrultuda gerçekleşirken vicdan azabıyla birleştiğini ve böylelikle dünyadan uzaklaşıp başka bir dünyanın (ahiret ha- yatı) benimsendiğini savunmaktadır.95

Sonuç olarak Nietzsche, vicdan kavramının insanı asıl yaşaması gereken dün- yadan uzaklaştırıp başka bir dünyanın varlığına inanmaya ittiğini ve bunun kabul edi- lemez olduğunu belirtmektedir. Ona göre, vicdan kavramı ispatlanamaz olduğu için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Zaten vicdanın oluşmasında çocuklukta yerleşmiş duyguların rolü çok büyüktür. Bu yüzden insan bu duygudan sıyrılmalı ve kendisine başka bir dünya aramak yerine kendisini var olan bu dünyada gerçekleştirmelidir.

93 F. W. NIETZSCHE, Güç İstenci, s. 163. 94 F. W. NIETZSCHE, a.g.e., s. 92. 95 F. W. NIETZSCHE, a.g.e., s. 163.

Vicdanın oluşmasında çocuklukta yerleşmiş duyguların rolünün olduğunu söy- leyen Nietzsche, acaba iyi–kötü kavramlarının kökenine de çocuklukta yerleşmiş duyguları mı koymaktadır? Ona göre iyi–kötü nasıl oluşmaktadır?

Benzer Belgeler