• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

1. Nietzsche’nin Çeşitli Ahlak görüşlerine Yaklaşımı

1.2. Dini Ahlak

Dini ahlakta, ahlakın kaynağı olarak evreni kendi iradesi ile yoktan varlığa ge- tirmiş, doğaüstü bir varlık olan Tanrı’dır. Tanrı insanı yaratmış ve ona ahlaki davra- nış kurallarını bildirmiştir. Bu yüzden dini ahlakta doğru ve iyi davranış Tanrı’nın bildirdiği kurallara itaat ve onlara uygun yaşamaktır. Ani dini ahlakta amaç Tanrı’nın iradesini yerine getirmektir. Yahudilik, İslamiyet ve Hristiyanlıkta bu tür bir ahlak benimsenmiştir.156

Nietzsche’nin özelde dine ve dini ahlaka karşı görüşleri nasıldır? Ona göre insanın kendini ve hayatını dine şekillendirmesini nasıl değerlendirmektedir?

Nietzsche düşüncesinde özellikle kendi yaşadığı toplumun dini Hristiyanlık olduğu için, bu din üzerinde durmaktadır. O, öncelikle Hristiyanca ahlak varsayımla- rını incelemekte ve onlar hakkında şunları söylemektedir:

156 A. ARSLAN, a.g.e., s. 141, M. S. AYDIN, Din Felsefesi, İ.İ.F.V. Yay., İzmir 2002, s. 307, H. ER-

DEM, Bazı Felsefe Meseleleri, Hü–Er Yay., Konya 2005, s. 222, N. TOPÇU, Ahlak, Dergah Yay., İstanbul 2005, s. 154.

1. Ona göre Hristiyan ahlakı insana, oluşun ve yok oluşun akışı içinde küçük- lüğünün ve rastlantısallığının aksine mutlak bir değer olarak ahlaki değerlerini ve Tanrı sunmaktadır.

2. İkinci olarak; Hristiyan ahlak varsayımları, acılar ve kötülüklerle birlikte dünyaya yetkinlik vermekte ve iyilikleri anlamak için kötülüklerin olmasının anlamlı olduğunu göstermektedir.

3. Yine Hrıstiyan ahlakı insanda mutlak değerlerin bilineceğini düşünerek, oluşturduğu ahlaki değerlerle bu konuda insana yeterli ve uygun bilgiyi kazandır- maktadır.

4. Son olarak Nietzsche’ye göre Hristiyan ahlakının dünyayı kötülüklerin kay- nağı olarak görüp onun karşısında duruşunu ve dünyayı tanımadan reddetmesini eleş- tirmektedir.157

Hrıstiyanlık inancındaki mucize inancı üzerinde de duran Nietzsche, Hristiyan ahlakında sadece mucizenin kabul edildiğini belirtmektedir. Yani daha önce benim- semediği bir değeri, bir hristiyanın aniden kabul edip değiştirilmesinin, bu değere binaen tüm alışkanlıklarını birden bırakılmasının Hristiyanlıkta Tanrı’nın etkisi ola- rak değerlendirildiğini ve bunu yeniden doğuş olarak kabul edildiğini belirtmektedir. Nietzsche bunun dışında kalan ve ahlak olarak nitelendirilen, mucizeyle ilgisi olma- yan her şeyin hristiyan için önemsiz olduğunu belirtmektedir. O, bu durumun ahlaklı olma konusunda çaba gösteren insanlar için zor bir durum olacağını söylemektedir. Çünkü Nietzsche’ye göre böyle bir kural karşısında insanlar kendilerini amaçlarının hep daha uzağında hissetmekte, erdemden ümidini kesmekte ve sonunda kendilerini

bağışlayıcının kollarına atmaktan başka çözüm bulamamaktadır.158 Yani bir mucize olamadan kendi çabaları ile asla ahlaklı olmayacağını düşünen insan kendisine Tan- rı’nın bir mucizesinin uzanmasını beklemektedir.

Avrupa’nın kilise ile yaşadığı sıkıntının bütün izlerini Nietzsche’de görmek mümkündür. Rahiplere karşı çok sert bir dil kullanan Nietzsche, ahlakı bir hayvanat bahçesine benzetirken, rahipleri de korkunç araçlarla hayvanları terbiye eden “hay- van terbiyecilerine” benzetmektedir. Ona göre, rahipler insanları “iyileştirmek” ister- lerken, bütün hayvan terbiyecileri gibi ona zarar vererek bunu yaparlar. Bu yüzden Nietzsche’ye göre ahlaklı insan daha iyi bir insan değil, tersine sadece daha zayıfla- tılmış olan bir insandır.159 Yani daha zayıflatılmış, asıl içgüdüleri bastırılmış insan- dır.

Nietzsche Hristiyanlıkta ahlakın şu aşamalardan geçerek oluştuğunu söyle- mektedir:

1. Öncelikle insanı cezalandıran ve mükâfatlandıran Tanrı icad edilmektedir. Rahipler ise onun yasa kitabını kesin olarak kabul eden sözcüleri olarak dünyaya gönderilmektedir.

2. Daha sonra bu kuralları uygulatabilmek için ceza ve mükâfatların verilece- ği hayatın bir öte dünyası (ahiret) oluşturulmakta ve bu amaç için de ruhun ölümsüz- lüğü kabul edilmektedir.

—————————————

157 F. W. NIETZSCHE, Güç İstenci, s. 23. 158 F. W. NIETZSCHE, Tan Kızıllığı, s. 70. 159 F. W. NIETZSCHE, Güç İstenci, s. 207.

3. Bir başka aşamada ise insanın içinde vicdanının varlığı kabul edilip, iyi ve kötünün onda sabit olduğu düşünülerek Tanrı’nın kendisinin orada konuştuğu söy- lenmektedir. Bu vicdan ancak rahipçe hükümle bağdaşırsa kabul edilmektedir.

4. Bu aşamada ahlak bütün doğal yaşam yadsınmış olarak, hayat sadece ahla- kın etkisine indirgenmekte (yani ceza ve ödül idesi), bütün değişimlerin yaratıcısı biricik güç olarak ahlak dünyaya nüfuz etmektedir.

5. Bu son aşamada mucize konusu yer almaktadır. Buna göre hakikat verilmiş olarak kabul edilmekte ve vahiy şeklinde yürekte tecelli etmiş olarak gösterilmekte- dir.160

Nietzsche Yahudi ahlakına da değinmektedir. O, Avrupa’nın Yahudilere ah- laktaki büyük üslubuna borçlu olduğunu belirtmektedir.161 Nietzsche’ye göre Yahu- diler aristokratik değer eşitliğine (iyi=soylu=güçlü=güzel=mutlu=) karşı çıkmış ve onları tersine çevirmeye çalışmıştır. Yahudiler bu tersine çevirmeyi, korkunç bir tu- tarlılık içinde dipsiz nefretleri ile yapmışlardır. Ona göre, bu nefretlerinin kaynağı güçsüzlükleridir. Yahudiler Nietzsche’ye göre, ahlaklarında “yalnızca sefiller iyidir ve yoksullar, güçsüzler, yoksunlar, hastalar, acı çekenler dindardır demekte, yalnızca onları Tanrı’nın övgüsüne layık görmektedir. Bunun dışında kalanlar ise, soylular ve güçlüler gibi, ona göre Yahudilerce, ebediyen zalim, iç karartıcı, hırslı, doyumsuz, Tanrı2sız, ebediyyen uğursuz olarak görülmektedir.162

160 F. W. NIETZSCHE, Güç İstenci, s. 92.

161 F. W. NIETZSCHE, İyinin ve Kötünün Ötesinde, s. 175. 162 F. W. NIETZSCHE, Ahlakın Soykütüğü Üstüne, s. 34.

Nietzsche, Yahudilerin ahlakta köle başkaldırışını başlattığını düşünmektedir. O, Hristiyanlıktaki sevginin Yahudi nefretinin zıttı olarak ve hınç tutkusunun yad- sınması olarak oluşmadığını düşünmektedir. Nietzsche’ye göre bu sevgi, ondan, yani Yahudi nefretinden ve hıncından, onun bir tacı gibi gelişti ve derin ve şeytani olan her şeyin içinde, derinden derine büyüdü. O “Nasıralı İsa” dediği Hz. İsa’nın, en kor- kunç ve en karşı çıkılamaz biçimiyle bir ayartma olduğunu, insanlığı Yahudi değerle- rine ve yenilik ideallerine götüren sapa bir yol olduğunu kabul etmektedir.163

Yahudilerin ve Roma’nın daima birbirine karşı olduğunu söyleyen Nietzsche Roma’nın Yahudilerde doğaya karşı olan bir şey hissettiğini bu yüzden de Yahudile- rin tüm insan ırkına karşı duydukları nefret yüzünden suçlu sayıldıklarını belirtmek- tedir.164

Peki, Nietzsche İslam Dini hakkında ne düşünmektedir? O, İslam’ın Hristiyanlığı hor gördüğünü düşünmekte ve bu konuda İslam’a hak vermektedir. Ni- etzsche şöyle söylemektedir: “ Müslümanlık, Hristiyanlığı hor görüyorsa, bin kez haklıdır: Müslümanlık erkekleri varsayar.”165 O, Hristiyanlığın erkeksi bir din olma- dığını, kadın duygusallığında olduğunu düşünmektedir. Ona göre, sırf bu yüzden İs- panya’daki Müslüman kültürün mirasından faydalanılamamıştır. Çünkü erkeksi olan o miras Hristiyanlarca kabul görmemiştir166 Nietzsche, İslam’ın erkekler için bir din olduğunu ve İslamın Hristiyanlığı bir kadın dini olarak gördüğü konusunda ısrar et-

163 F. W. NIETZSCHE, Ahlakın Soykütüğü Üstüne, s. 35. 164 F. W. NIETZSCHE, a.g.e., s. 51.

165 F. W. NIETZSCHE, Deccal, s. 94. 166 F. W. NIETZSCHE, Deccal, s. 94.

mektedir.167 Fakat bütün bunların dışında Nietzsche’nin İslam ahlakı hakkında görüş- leri bulunmamaktadır.

Nietzsche’nin dini ahlak konusundaki görüşlerini önce Hristiyanlık, Yahudi- lik ve İslamiyet bağlamında ele aldıktan sonra şimdi genel anlamda dini ahlak hak- kında ne düşünüyor onu değerlendirelim. Nietzsche dini ahlakta insanın hizmetinde yaşamak zorunda olduğu en üst değerlerin, Tanrı’nın kumanda sesiymiş gibi göste- rildiğini belirtmektedir. O, bu durumu daha etkileyici kılmak için ise “gerçek dün- ya”, “umut” ve “gelecekteki” dünyanın inşa edildiğini düşünmektedir.168

Nietzsche ahlakların ve dinlerin bir kimse için istediği gibi insanın şekillendi- rebileceği ana araçlar olduğunu belirtmektedir. O, bu araçların kabul edilebilmesi için insandan daha üstün bir güç göstererek yapılabileceğini söylemektedir.169 Ni- etzsche aslında dinin ahlakla bir alış verişinin olmadığını kabul etmektedir. Ona göre, insan kendini Tanrı bilimden ne kadar çok uzak tutarsa ahlak o derece emredici ol- makta, yani Tanrı’yı yok sayan bir kimse ahlakın inancına daha sımsıkı sarılmakta- dır.170

Özetle Nietzsche ahlak ve din arasında bir bağın bulunmaması gerektiğini dü- şünmekte ve ahlak ne kadar dinle bağlantı içinde olursa o kadar ahlaki olmaktan uzaklaşmaktadır. Bu mevzuda daha çok Hristiyan ahlakını eleştiren Nietzsche, ceza– mükâfat ve öbür dünya hayatı ile insanın bu dünyadan uzaklaştırıldığını ve erdemli olmaya kişinin Tanrı olmadan asla gücünün yetemeyeceği düşüncesi verilerek umut-

167 F. W. NIETZSCHE, Güç İstenci, s. 94. 168 F. W. NIETZSCHE, a.g.e., s. 24. 169 F. W. NIETZSCHE, a.g.e., s. 94. 170 F. W. NIETZSCHE, a.g.e., s. 30.

suzluğa sevk edildiğini belirtmektedir. Kişi ahlaklı olmak için ancak Tanrı’nın yar- dımını bekleyen bir zavallı durumunda bırakılmaktadır. İnsanın asıl varlığında “güç istenci”nin olduğunu kabul eden Nietzsche bu durumu kabul etmemektedir.

Ahlakın tanımı, konusu, metodu ve ahlaki değer gibi Nietzsche’nin ahlak problemine yaklaşımını ve çeşitli ahlak görüşleri hakkındaki düşüncelerin değerlen- dirdikten sonra acaba Nietzsche pratik ahlakla ilgili problemlere nasıl bakmaktadır? Ona göre kadın ve erkeğin ahlak açısından durumu nedir? Devlet Nietzsche’ye neyi ifade etmektedir?

2. Nietzsche’nin Bazı Pratik Ahlak Problemlerine Yaklaşımı

Benzer Belgeler