• Sonuç bulunamadı

4. HALKLA İLİŞKİLERİN KURUMSAL ROLLERİ / UYGULAYICILARIN ROLLERİ

4.2. Halkla İlişkiler Uygulayıcılarının Rollerine İlişkin Choi’nin Sınıflandırması

4.2.2. Karar Vermeye İlişkin Roller

Karar verme sürecine ilişkin roller; danışman rolünü, uzman reçeteci rolünü, karışıklık yönetici rolünü ve aktivist rolünü içermektedir.

4.2.2.1. Danışman Rolü

Halkla ilişkiler uygulayıcıları bir danışman olarak görev aldıklarında, bu kişiler, sorunlara halkla ilişkiler bakış açısından yaklaşmakta ve kurum ile ilgili çeşitli halkla ilişkiler problemlerinin nasıl çözümleneceğine ilişkin üst yönetime önerilerde bulunmaktadırlar. Danışman rolü, Broom ve Smith’in (1979) çalışmalarında problem çözümlemeyi kolaylaştırıcı olarak kavramsallaştırılmıştır.

Danışman rolünün önemli özelliklerinden biri, üst yönetimle ilgili halkla ilişkiler problemlerinin çözümüyle ilgili olmasıdır. Halkla ilişkiler uygulayıcıları danışman rolünü üstlendiklerinde üst yönetimin örgütsel iletişim ve ilişki sorunlarına sistemli bir çabayla çözüm geliştirme sürecine yardım ederler. Danışman rolü, bir sonraki başlıkta ele alınacak olan uzman reçeteci rolü ile taban tabana zıtlıklar içermektedir. Danışman rolünü üstlenen kişiler, sorunların aşama aşama çözümü için yönetimle dikkatli bir çalışma yürütürken uzman reçeteci rolü, yönetimi edilgenliğe sürüklemektedir. Danışman rolünü yürüten uygulayıcılar, kurum yönetimini de çözüm bulma sürecine katarlar, bu süreç zahmetli ve zaman alıcı olmasına karşılık

ortaya konan çözüm önerileri için daha çok kişinin fikir beyan etmesinden dolayı sonuçları daha başarılı olmakta ve daha çok kabul görmektedir. Buna karşılık uzman reçeteci rolü doğrultusunda ortaya konan çözüm önerilerinde, bir anlamda yönetim pasif konuma itildiğinden ortaya konan çözüm önerilerini yönetimin, kabul etmeme, kendi içinde bölünme veya çözüm önerilerine bağlılık geliştirememe risklerini taşımaktadır (Baker ve Schaffer, 1969: 68).

Öte yandan kurumun çevresine vereceği kararlar programlanmış kararlar olmaktan çıkıp yenilikçi kararlar olma hüviyetini kazandığı zaman halkla ilişkiler uygulayıcıları, iletişim üretme etkinlikleri ile stratejik karar verme görevini, ya da yönetimin stratejik karar almasına yardım etme görevlerini üstlenirler. Bu uygulayıcılar karar verme sürecine doğrudan veya dolaylı olarak katılıyor olmalarından dolayı gerçekleştirilen programın başarı veya başarısızlığından da sorumlu tutulurlar (Dozier, 2005: 365).

Danışman rolünü üstlenen uygulayıcıların yukarıda anlatılan çözüm bulma sürecine katılması bu kişilerin, kurumdaki baskın koalisyon içerisinde yer almasını gerektirmektedir. Zaten idealde olması gereken de halkla ilişkiler birimi veya halkla ilişkiler danışmanının, en üst yöneticiye bağlı olması ve o kişilere çeşitli konularda fikir alışverişinde bulunmasıdır. Kurumlardaki karar verme süreci düşünüldüğünde, baskın koalisyon içerisinde genellikle üst yönetim içerisinde yer alan kişilerin yer aldığı ve bu kişilerin, kurum amaç ve politikalarını belirledikleri bilinmektedir. Baskın koalisyonun üyelerinden birisi olarak halkla ilişkiler uygulayıcılarının, kurumdan ve çevreden elde etmiş oldukları bilgilerle, kurumun alacağı kararlar noktasında değerli fikirler öne sürmeleri ve bu sayede vazgeçilmez olmaları bu kişilerin karar vericiler içerisindeki yerlerini sağlamlaştıracaktır.

4.2.2.2. Uzman Reçeteci Rolü

Uygulayıcılar bir kurumdaki en bilgili kişiler arasındadırlar. Bu kişiler halkla ilişkiler problemlerinin teşhisi ve bu problemlerin çözülmesi kadar, bir halkla ilişkiler programının tasarlanmasında da sorumluluk üstlenirler. (Broom ve Smith, 1979’dan aktaran: Ekachai, 1991: 31).

Bu doğrultuda uzman reçeteci rolü, yönetim ve kurum çalışanlarının halkla ilişkiler problemlerine yönelik çözümler sağlama faaliyeti olarak tanımlanmaktadır. Bu rol doğrultusunda yapılan iş, sık sık doktor ile hasta arasındaki ilişki göz önünde bulundurularak betimlenmektedir (Broom ve Smith, 1978: 3). Şöyle ki, hasta belirli şikâyetlerle alanında uzman olan doktora başvurmakta ve doktor da gerekli tetkikleri yapıp değerlendirdikten sonra şikâyetleri ortadan kaldıracak tavsiyelerini hastaya aktarmaktadır. Bu ilişkide doktor aktif durumdayken hasta pasif konumdadır.

Uzman reçeteci rolü bağlamında ise halkla ilişkiler uygulayıcıları, kurum yönetiminin ve kurum çalışanlarının karşılaştığı sorunlara çözümler ve öneriler üretmekte ve bunu kurumda karar alma mercileri ile paylaşmaktadırlar. Uygulayıcılar bu görevlerinin yanı sıra aynı zamanda kurumda, halkla ilişkiler birimi dışında olan kişilerin halkla ilişkilerle ilgili yetenekleri kazanmaları hususunda onların eğitilmesi görevini de yerine getirmektedirler (Leichty ve Springston, 1996: 469).

Halkla ilişkiler uygulayıcısının konusunda uzman olması, halkla ilişkilerin aktivitelerini tam olarak gerçekleştirmesi için önemli bir faktördür. Diğer bir değişle halkla ilişkiler uygulayıcılarının, gerekli teorik ve uygulamalı eğitimi almış, belirli yetenekleri (iletişime girme, dinleme, gözlemleme vb) bünyesinde barındıran ve olayları analiz edebilme yetisine sahip kişiler olması gerekmektedir.

Uzman reçeteci ve danışman rolü arasındaki temel fark, yönetimin halkla ilişkiler problemlerine ve çözümlerine katılma düzeyinde yatmaktadır. Uzman reçeteci rolünde uygulayıcılar kurumun halkla ilişkilerini üstlenmekte yönetim ise, oldukça pasif bir şekilde uygulayıcıların tavsiyelerini takip etmektedirler. Burada dikkati çeken nokta yönetimin pasif bir konumda olmasından dolayı uzman reçeteci rolünü üstlenen uygulayıcılar ile yönetim arasında tek yönlü iletişimin işlemesidir. Diğer taraftan danışman rolünde ise üst yönetim, halkla ilişkiler problemlerini tespit etme hususunda ve problemlerin çözümünde aktif rol almaya teşvik edilmektedir. Uzman reçeteci rolünü üstlenen uygulayıcılar, kurum yönetiminde söz sahibi değillerdir ve sorumlu oldukları kurum herhangi bir halkla ilişkiler problemiyle karşılaştığı zaman bu probleme çözüm üretme yolunu tercih ederler. Diğer bir değişle halkla ilişkiler faaliyetlerinde reaktif bir yaklaşımı benimsemiş olurlar. Oysa

danışman rolünü üstlenen halkla ilişkiler uygulayıcıları, bir kurumun halkla ilişkilerinde etkin rol oynamalarından dolayı; daha problemler ortaya çıkmadan onları engelleme ve gerekli tedbirleri alma yolunu tercih edebilirler. Danışman rolünü üstlenen kişiler, halkla ilişkiler uygulamalarında reaktif bir yaklaşımdan ziyade proaktif bir yaklaşımı benimserler.

4.2.2.3. Karışıklık Yönetici Rolü

Karışıklık yönetici rolü, halkla ilişkiler uygulayıcılarının bir kurum veya kuruluşa potansiyel tehdit oluşturabilecek olan kriz ve sorun yönetiminde öncü bir rol üstlenmeleriyle ilgilidir. Bu rol danışmanlık rolünden farklıdır. Şöyle ki; danışman rolü öncelikle danışmanlıkla ilgilidir ve genel yönetim stratejileri ya da politikalarına halkla ilişkiler perspektifinden yaklaşır, diğer taraftan karışıklık yönetici rolü ise alışılagelmişin dışında gerçekleşen kurumsal sorunlara odaklanır (Choi, 2007: 34-35).

Karışıklık yönetici rolü, uzman reçeteci rolüyle de farklılıklar arz eder. Karışıklık yönetici rolünü üstlenen uygulayıcılar kurumdaki diğer yöneticilerle sürekli işbirliği içerisindedirler. Bu kişiler programların planlanmasında, problemlerin çözümlenmesinde üst yönetim ile birlikte hareket ederler ve stratejik karar alma ekibinin içerisinde yer alırlar. Uzman reçeteci rolünde ise üst yönetim, problemlerin teşhisinde ve çözümünde daha pasif bir konumdadır ve halkla ilişkiler uygulayıcısının tavsiyeleri doğrultusunda hareket etmeyi tercih etmektedir (Dozier ve Broom, 1995: 8). Yine bu rol ile iletişim kolaylaştırıcı rolü arasında da farklılık söz konusudur. Şöyle ki; iletişim kolaylaştırıcı rolünü üstlenen kişiler kurum politikalarını belirlemekten ziyade iletişim sorunlarını tespit ve gidermeyle ilgilenirken karışıklık yönetici rolü kurumda rasyonel problemlerin oluşmasını en başından engellemek için kurum politikalarının belirlenmesi ve işletilmesinde üst yönetim ile birlikte hareket etmeyi tercih ederler.

Konu/sorun yönetimi ve kriz yönetimi sürecinde halkla ilişkilerin ve uygulayıcılarının rolleri, halkla ilişkiler literatüründe önemli bir ilgi görmüştür (Coombs ve Holladay, 2001; Fitzpatrick ve Rubin, 1995; Lauzen, 1994; Lauzen ve Dozier, 1994). Coombs ve Holladay (2001: 335-336) yapmış oldukları çalışmada bir

kurumun sahip olduğu performans geçmişinin, kriz geçmişinin ve en önemlisi de ilişki geçmişinin o kurumun yaşayacağı bir krizin ve kriz içerisindeki kurumun algılanışını etkileyeceğini dile getirmektedirler. Fitzpatrick ve Rubin (1995: 21) ise yapmış oldukları çalışmada bir kurumun kriz yönetim sürecinde halkla ilişkiler uygulayıcılarının aktif bir şekilde karışıklık giderici rolünü üstlenmeleri neticesinde, alınacak sonuçlarda farklılıkların olabileceğini ifade etmektedirler.

4.2.2.4. Aktivist Rolü

Aktivizm (eylemcilik) sosyal ya da politik değişiklik getirmek için kasıtlı bir biçimde yapılan eylem ya da eylemsizlik olarak tanımlanabilir. Bu eylem, tartışmalarda bir kişi ya da kurumu desteklemek ya da muhalefet etmek manasındadır. Bu yelpaze bir gazeteye ya da politikacıya mektup yazmaktan başlar; politik kampanyaya, ekonomik aktivizme (boykot ya da bilerek bir şirketi kollamak), toplanmalara ve sokak yürüyüşlerine, sokak saldırılarına ve hatta gerilla taktiklerine kadar açılır (www.babylon.com).

Herhangi bir kurumda aktivist rolünü üstlenmiş olan halkla ilişkiler uygulayıcıları, kurumun yerel ya da merkezi yönetimlere karşı savunulması ya da onların yapacakları düzenlemeleri kurum lehine çevirme görevini yerine getirirler. Uygulayıcılar bu rolü üstlendiklerinde bir anlamda kurumun lobi faaliyetlerini yürütmüş olurlar. Oluşturdukları kamuoyuyla kurum çıkarlarını desteklemeye, çıkarılacak yasa ve kanunlara etki etmeye çalışırlar. Toplumda yer alan çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla ve çıkar gruplarıyla birlikte hareket ederek hem toplumun hem de kurumun kazanmasını sağlamaya yönelik faaliyetlerin içerisinde yer alırlar.

Daha önceki çalışmalarda yer almayan aktivist rolüne ilk kez Holtzhausen (2000: 105) tarafından dikkat çekilmiştir. Bu kişinin yapmış olduğu çalışmada aktivist rolünü üstlenen halkla ilişkiler uygulayıcılarının kurumda bilinç ve değişim ajanları olarak hizmet ettikleri belirtilmiştir.

Yukarıda bir kurumda aktivist rolünü üstlenen halkla ilişkiler uygulayıcılarının kurumu yerel ya da merkezi yönetimlere karşı korumakla görevli oldukları dile getirilmişti. Yapılan bir diğer çalışmada ise halkla ilişkiler uygulayıcıları eğer aktivist rolünü üstleniyorlarsa kurumu söz konusu yönetimlere karşı savunmanın

yanı sıra kurumun haksız uygulamalarına ve baskın dünya görüşüne karşı da mücadele etmek durumunda oldukları belirtilmiştir (Holtzhausen ve Voto, 2002: 64).

Aktivist rolünü üstlenen uygulayıcıların kurumda üstlendiği bir diğer görev ise, etik standartların oluşmasına katkıda bulunmaktır. Kurumun başarısına etki eden unsurlardan birisi olarak kabul edilen ahlak normlarını çalışanlara benimseterek bu kişilerin sorumluluk bilinci içerisinde hareket etmelerini sağlamak, kurumun hedef kitleler tarafından kabul görmesini kolaylaştırmaktadır.