• Sonuç bulunamadı

Milli Korunma Kanunu’nun uygulanması ile ortaya çıkan savaş zenginleri arasında Musevi, Rum ve Ermeni kökenli vatandaşlar önemli bir oran teşkil etmiştir. Bu durum Osmanlı İmparatorluğu’nun yapısı ve çözülme süreci ile ilgili doğal sonuç olmuştur. Ancak böyle bir olgu Türkiye’de kapitalizmin gelişmesi ile ilgili etkiler de yapmıştır. Bu azınlıklar Atatürk döneminde güvenlik içinde olmalarına karşın, hiçbir zaman da tam olarak topluma bağlanamamışlardır. Varlık Vergisi de bu güvensizlik duygusunu körüklemiştir.398

Savaşın sona ermesi ve DP’nin kurulmasıyla birlikte, Türkiye’nin çok partili döneme ve daha özgür bir ortama adım atmasına, CHP’nin azınlıklara karşı daha kucaklayıcı bir tutum takınmasına karşın azınlıklar tek parti dönemindeki izlediği siyasetten dolayı CHP’ye karşı içten içe öfke beslemişlerdir.

Bu bastırılmış öfkenin kendini belli etmesi için ilk genel seçimlerin

yapılmasını beklemek gerekmiştir. 21 Temmuz 1946 tarihindeki genel seçimler için CHP azınlık cemaatleri ileri gelenleriyle temas kurup cemaatin önde gelenleri arasından seçilecek kişileri milletvekili adayı olarak göstereceğini belirtmiş ve azınlıklardan oylarını CHP’ye vermelerini istemiştir.399 Bunun üzerine Ermeni asıllı Berç Türker, Yahudi asıllı Avram Galanti, Rum asıllı Kaludi Laskari ve Dr. Kukulis CHP’nin İstanbul listesinden aday gösterilmişlerdir. DP’nin de milletvekili adayı göstermek üzere Yahudi cemaati liderlerinden isim önermelerini istemesi üzerine cemaat liderleri avukat Salamon Adato’yu önermişlerdir. Cemaat ileri gelenlerinden Prof. Dr. Mişon Ventura ise bağımsız aday olarak seçime katılmıştır. 400

Seçim propagandası konuşmaları sırasında DP’nin CHP’ye yönelttiği belli başlı eleştiri konularından biri Varlık Vergisi olmuştur. Propaganda faaliyetleri sırasında DP’ye oy verin, ödediğiniz vergileri size geri vereceğiz şeklinde konuşmaların yapılması üzerine Vakit Gazetesi’nin Varlık Vergisi Kanunu’nun T.B.M.M.’de görüşmeleri sırasında DP kurucularından Adnan Menderes, Emin Sazak, Refik Koraltan, Fuad Köprülü ve Yusuf Tengirşenk’in kanunun kabulü için oy kullandıklarını hatırlatmasına rağmen DP seçim konuşmalarında Varlık Vergisi konusunu hep gündeme getirmiştir. 1946 seçimlerinde İstanbul’daki 27 milletvekilliğinden 18’ini Demokrat Parti adayları kazanmıştır. İstanbul’da önemli bir seçmen sayısına sahip Gayrimüslim azınlıklar Demokrat Parti adaylarını desteklemişlerdir.

Demokratlar azınlıklara tam bir kültür hürriyeti vaat etmişler ve o tarihte mutedel bir milliyetçiliğe taraftar olarak onları kazanmasını bilmişlerdir. Azınlık gruplarının desteği iledir ki, azınlıkların en kalabalık olduğu İstanbul Demokrat Parti’nin kalesi haline gelmiştir.401

Hükümetin Balıklı Rum Hastahanesi’ni Rum cemaatine iade etmesinin yarattığı çok olumlu etki nedeniyle Rum seçmenlerin CHP lehine oy kullanacakları ve cemaatten iki milletvekili seçtirecekleri ileri sürülmüş ancak bu haberlere karşın azınlıklar 1946 seçiminde kitlesel bir şekilde DP’ye oy vermişlerdir. Bunun sonucunda Salamon Adato ve Rum asıllı

399 Vatan, 15 Temmuz 1946. 400 Tasvir, 19 Temmuz 1946. 401 Karpat, a.g.e., s. 222.

Vasil Konos DP’den İstanbul milletvekili seçilmiş, CHP’den adaylıklarını koyan diğer azınlık milletvekili adayları ise seçilememişlerdir.402

Bu sonuçlar, Varlık Vergisi’nin azınlıkların zihinlerinde yarattığı travmanın aradan geçen üç yıla karşın canlılığını koruduğunu ve azınlıkların Varlık Vergisi’ne yapılan her göndermeye karşı son derece duyarlı olduklarını göstermesi açısından anlamlıdır. Çok partili demokrasi döneminin başlaması, CHP’nin azınlıklara karşı daha sıcak ve olumlu bir yaklaşım göstermesi, yaklaşmakta olan genel seçimlerde azınlık oylarına talip olan DP’nin Varlık Vergisi’yle haksız bir biçimde fazla tahsil edilen vergileri iade edeceğine dair beyanlarda bulunması, Amerikan Yahudi çevrelerinde Varlık Vergisi’nin iade edilebileceği konusunda bir umudun yeşermesine neden olmuştur.

Türkiye’nin ABD’den mali yardım talep etmesi üzerine de Amerikan Yahudi toplumu liderleri talep edilen mali yardımın Varlık Vergisi Kanunu’yla tahsil edilen vergilerin iadelerinin gerçekleşmesi koşuluna bağlı olarak kabul edilmesi için çaba harcamışlardır. Bu çabaların başını 1945 yılına kadar Laik Konsey Başkanlığı ve üyeliği görevlerinde bulunan daha sonra da A.B.D.ye yerleşip Amerikan Yahudi Komitesi’nin üst düzey yönetiminde bulunan Marsel Franko çekmiştir. Franko’nun Türkiye’de gelişmekte olan siyasi konjonktürü değerlendirmiş, Varlık Vergisi’nin iadesi yolunda bir karar çıkarılması konusunda Amerikan ve Türk kamuoylarını etkilemek için 20 Temmuz 1945 tarihinde, bir hareket planı teklif etmiştir. Planda; Türkiye’de hakim olan diktatörlük rejimi tarihinde, ilk kere Varlık Vergisi ile ilgili bir muhalefet açıkça dile getirilmiş, Celal Bayar, CHP’nin kamuoyuna kapalı bir toplantısında saldırının başını çekmiş ve Varlık Vergisi sırasında tahakkuk edilen vergilerden en yüksek olanların tekrar gözden geçirilmeleri için bir oylama yapılması kararının alınmasını sağlamış, ancak Varlık Vergisi’nin hükümet tarafından desteklenmesini bir parti disiplini sorunu haline getiren İnönü’nün kişisel müdahalesi ile bu kararı hükümsüz kılınmıştır. Basına uygulanan baskıya rağmen iki gazete Varlık Vergisi uygulamasına karşı ısrarla protestolarda bulunmuş, bunun üzerine her iki gazete uzun süre kapatılmış, CHP’nin bir kesimi ile aydınların en önemli

bir bölümü, nesnel davranma ve adaletin sağlanması için hareket etmemiş, salt hükümete karşı sağlam bir muhalefet platformu oluşturduğundan Varlık Vergisi’ne karşı olmuştur. Bu kesimde potansiyel bir müttefik mevcuttur. (Varlık Vergisi’nden) Sorumlu olan hizbin itibarı düşmüştür. Yakın bir gelecekte oluşacak uluslararası gelişmelerin baskısı altında pek muhtemelen görevinden alınacaktır. Azınlık karşıtı siyasetin esas müsebbihi olan aynı cumhurbaşkanı bile olsa, bundan sonra iktidarda bulunacak olan herhangi bir kişi, şu anda başbakan olan kişiden daha kötü olamaz denilerek aşağıdaki eylem planı önerilmiştir.

“1. Dostane ancak kararlı bir üslupla yazılmış ve ezici bir çoğunluğu Yahudi olmayan senatör, kongre temsilcileri, gazeteci veya yayınevi sahipleri gibi adları Amerikan kamuoyunda tanınmış kişilerin imzalayacakları bir çağrı metninin kaleme alınması,

2. Bu çağrı metninin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye telgrafla yollanması. Metnin bir kopyasının, uygun yorumlar eklenerek, Washington’daki Türk Büyükelçisi’ne verimesi,

3. On beş gün içinde cevap alınmadığı veya herhangi gelişme olmadığı takdirde Amerikan kamuoyunun konuya dikkatinin çekilmesi için The New York Times’a mektuplar yollanması. Mektupların BBC ve OWI tarafından Türkiye’de yayımlanmalarının sağlanması,

4. Bu girişimlerle eşzamanlı olarak kurucuları Yhaudi olmayan ve insan haklarını savunan bir sivi toplum teşkilatının, Türkiye’yi yöneten ve sayılarının bin veya ikibin cıvarında olduğu tahmin edilen kişilere mektup göndermesi. Bu kişilere gönderilecek mektuplarda geçmişte azınlıklara ve yabancılara karşı uygulanan yanlış siyaset yüzünden meydana çıkmış olan talihsiz duruma işaret edilmesi,

5. Yeni gelişmeler için “bekle ve gör” siyasetinin uygulanması.”403

Raporun komiteye sunulmasından bir süre sonra Franko komite yöneticileri ile tekrar görüşmelerde bulunmuş ve bu konuda ısrarcı davranmalarını tavsiye etmiştir. Komite yönetimi Varlık Vergisi’nin iadesi konusunda Türkiye’ye baskı yapmalarını sağlamak için kongre üyelerini de

etkilemeye çalışmış ve Florida eyaleti senatörü Claude Pepper’in dışişlerinden sorumlu danışmanı ile temasa geçmiştir.

Franko raporundan bir yıl sonra daha ısrarcı bir şekilde çabalarını sürdürmüştür. Franko komiteye ilk teklif ettiği yumuşak yaklaşımın o tarihte geçerli siyasi ortam çerçevesinde hazırlandığını, ortamın değişmesi üzerine sınırlı olmak kaydıyla, daha kararlı bir üslupla hazırlanacak bir beyanat verilmesinin artık mümkün olabileceğini dile getirmiştir. Bu gelişmeler üzerine bir komite yöneticisi Türkiye’yi ziyaret edrek yerinde tespitlerde bulunmuştur. Ancak tespitlerine göre Varlık Vergisi’nin tazmin edilmesi konusunda bir çözüm olmadığı kanaatine varmıştır.

A.B.D. Dışişlerini etkilemeye yönelik bütün lobi faaliyetleri sonuçsuz kalmıştır. A.B.D., Sovyetlerin yayılmacı ihtiraslarıyla karşı karşıya olan Türkiye’nin A.B.D.’nin Varlık Vergisi konusunda yapacağı girişimleri Türkiye’nin, bir iç meselesine müdahale olarak kabul edip buna bir tepki göstererek Batı’dan uzaklaşması ve S.S.C.B.’nin etki alanına girmesinden endişe ettiği için konuya doğrudan müdahale etmemiştir. 404

Bütün beklenti ve ümitlerin tersine Varlık Vergisi’nin iadesini mümkün kılacak bir siyasi ortam mevcut olmadığı gibi, kamuoyu da bu tasarıyı pek desteklememiştir. DP muhalefetle iken partinin İstanbul milletvekili Salamon Adato, CHP’yi eleştiren siyasi konuşmalarında Varlık Vergisi’ni gündeme getirmiş ancak sözleri hem CHP’den hem de basından tepki görmüştür.405 Bir gazetenin, Amerikan şirketleri ve uluslararası Yahudi bankerlerden % 2 faizli borçlanma tahvilleri karşılığında alınacak beş yüz milyon dolar krediyle, haksız bir biçimde fazla tahsil edilen Varlık Vergisi’nin ilgili mükelleflere iade edileceğine dair bir haber yayımlanması üzerine Maliye Bakanlığı bir tebliğ ile bunu yalanlamıştır.406 DP ve Celal Bayar ise konuya fırsatçı bir açıdan yaklaşmışlardır. Bayar, gayrimüslimlerin DP’ye oy vermelerini sağlamak için Varlık Vergisi’nin iade edileceğini söyleyip onları oyalama siyasetini benimsemiştir. Bayar, 14 Mayıs 1950 seçimlerinden iki üç ay önce, gayrimüslim arkadaşlarıyla yaptığı özel sohbetlerde DP’nin T.B.M.M.’de yeteri kadar sandalyeye sahip olması

404 Bali, a.g.e., s. 68-72.

405 Bali, Çok Partili Demokrasi, s. 48. 406 Cumhuriyet, 15 Aralık 1946.

halinde azınlıkların Varlık Vergisi’nden uğradıkları zararları tazmine yönelik yasa teklifinde bulunacağına söz vermiştir. Metin Toker anılarında İstanbul’daki gayrimüslim demokratların bazen kendisinden Varlık Vergisi diye alınan paraların geri verilip verilmeyeceğini sorduklarında, Bayar’ın bunları yuvarlak laflarla geçiştirdiğini, fakat onlarda bu ümidi besili tutmaya ve DP’nin yanında kalmalarını sağlamaya çalıştığını, o kadar ki en sonunda, Maliye Bakanlığı’nın bir tebliğ yayımlayarak bu yoldaki söylentileri yalanlamak zorunda kaldığını anlatarak Bayar’ın bu konudaki tavrını açıklamaktadır.

Varlık Vergisi büyük bir kısım vatandaşı, özellikle hemen bütün gayrimüslim azınlıkları CHP’ye ve onun yöneticilerine düşman etmiştir.407

1950 seçimlerinde CHP ülkenin daha kalkınmış olan batı bölgesinde tek bir ilde seçim kazanamamıştır. Kazandığı bütün iller Ankara’nın doğusundadır ve bu büyük ölçüde az gelişmiş bölgelerde, CHP’ye sadık olan eşraf, aşiret reisleri ve büyük toprak sahiplerinin kullanılan oyları denetlemiş olmaları sayesinde olmuştur.408

3 Eylül 1950 yerel seçimlerinden önce Şalom gazetesinde Demokrat Parti’yi destekler yönde yazılar çıkmaya başlamıştır. Avram Leyon’un kaleme aldığı yazıda;

“CHP hükümetleri gayrimüslim vatandaşlara daima üvey evlat gözüyle bakmıştır. En büyük misali meşhur Varlık Vergisi’dir, sanki bu vergi gayrimüslim vatandaşları ezmek için çıkarılmıştır, bu vergi yüzünden yüzlerce vatandaş perişan olmuştur. Bilmem bu vergiyi çıkaranlar şimdi vicdan azabı duyuyorlar mı? Bütün bu haksızlıkların düzeltilmesi Demokrat Parti hükümetinin omuzlarına yüklenmiştir. Tam demokrat bir başkan olan sayın Adnan Menderes yukarıdaki anayasanın maddelerini tatbik mevkiine koyacağına ümit ederiz, bunu DP’den bekliyoruz.”409 denmiştir.

Şalom gazetesi başka bir yazısında da; özellikle küçük memurların büyük haksızlığa uğradıkları zira verginin % 25’i ödendikten sonra af çıktığını, bu arada bir çok küçük esnaf ve memurun varını yoğunu satarak

407 Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Türkiye’de Üç Devir, Cilt 2, İstanbul, 1973, s. 54. 408 Zürcher, a.g.e., s. 316.

vergiyi ödediklerini, verginin iadesinin bir çok Yahudi evine neşe katacağını belirtmiştir.410 Varlık Vergisi mükellefleri Mallarını mahkeme kararı ile geri alabilmek için ikiyüzbin lira sermayeli bir avukatlık bürosu kurmuşlardır.

Savaş zenginlerinin dışa dönük ilişkileri olan İstanbullu ve gayrimüslim kanadı, Varlık Vergisi nedeniyle CHP’den uzaklaştırmıştır. Bu grup daha sonraki dönemlerde Demokrat Parti’yi ve devamı olan diğer partileri desteklemiştir.411

1954 genel seçimlerinde CHP’den Munis Tekinalp’in milletvekili adayı olması üzerine, seçim öncesi kendisiyle yapılan bir röportajda Varlık Vergisi hakkındaki düşünceleri ve seçilirse bu konu hakkında uğraşıp uğraşmayacağı sorulması üzerine Tekinalp verginin elim bir olay olduğunu ve seçildiği takdirde elinden geleni yapacağını belirtmiştir. Tekinalp’ın CHP’den koyduğu adaylığı konusunda yazı yazan Yahudi gazeteci İlyazer Menda, Tekinalp’ın Yahudi olduğunu söylemekten üzüntü duyan bir kişi olduğunu ve Yahudi ırkı ile hiçbir bağlantısı olmaması için Moiz Kohen olan adını da Tekinalp’a değiştirdiğini yazmıştır. Tekinalp’ın kendisini Türkiye Yahudilerinin temsilcisi olarak milletvekili adayı olmadığını beyan ettiğine göre Tekinalp’ın Türkiye Yahudi cemaatinin çıkarlarını nasıl temsil edeceğini ve koruyacağını sormuştur. Türkiye Yahudilerinin anısı hala taze olan Varlık Vergisi nedeniyle CHP’ye karşı hiçbir sempati duymadıklarını belirtmiş ve Yahudileri 2 Mayıs 1954 genel seçimlerinde DP’ye oy vermeye davet etmiştir. Seçim kampanyası sırasında CHP İstanbul adaylarından Ekrem Özden yaptığı konuşmada tüm vatandaşları eşit haklara bağlı insanlar olarak gördüklerini ve mezhep ve din farkı kabul etmediklerini söylemiş, Bedii Faik de radyoda yaptığı konuşmada Varlık Vergisi’nin bir hata ve anti demokratik uygulama olduğunu belirtmiştir. Bedii Faik’in bu konuşması üzerine Yahudi gazeteci Robert Bally yazdığı yazıda Tekinalp’ın Şalom Gazetesinde yayımlanan mülakatına göndermede bulunarak CHP’nin şimdiye kadar Varlık Vergisi haksızlığını düzeltmek için ne beklediğini sormuştur. 1954 seçimleri DP’nin zaferi ile sonuçlanmış ve Hami Soryana 327.741 oy alıp DP’den İstanbul milletvekili seçilmiştir.

410 Leyon, “Varlık Vergisi İade Edilebilir mi?”, Şalom, 6 Temmuz 1950. 411 Karatepe, a.g.e., s. 81.

Almanya’nın Bonn kentinde bir mahkemenin, Hitler döneminde Yahudilerin Almanlara sattıkları mal ve mülklerin satışlarının baskı altında yapılmış satışlar olduğundan yasal olmadıklarına karar vermesi üzerine, Yahudi gazeteci Robert Bally’nin DP hükümetinin bunu örnek alıp Yahudilerin Varlık Vergisi döneminde sattıkları gayrimenkulların satış fiyatlarının o dönemdeki aynı gayrimenkulların normal satış fiyatlarıyla karşılaştırılıp meydana gelen haksızlıkların giderilmesini istemiştir. Bally Varlık Vergisi’nde muzdarip olan herkesin tazmin edilemeyeceğini anladığını, ancak vergisi’ni ödeyebilmek için gayrimenkullarını satmak zorunda kalan vatandaşların uğradıkları zararın, o gayrimenkulların şu andaki sahiplerine zarar vermeden tazmin edilmesini istemiş ve satırlarını “Tanrı aşkına! DP ve Adnan Menderes hükümeti bu konuya acil müdahale etsin” yakarışıyla bitirmiştir.412

1957 yılı genel seçimlerinde azınlıklar yine aday olmuşlar ve CMP’den Dr. İzak Taramo, HP’den Dr. S. Becerano, DP’den İzak Altabef ve Yusuf Salman, CHP’den Erol Dilek aday gösterilmiştir. Seçim konuşmaları sırasında DP adayı Yusuf Salman,

“CHP devrinde ekalliyet olarak korku içinde yaşıyorduk. Sonumuzun ne olacağını bilmiyorduk. Varlık Vergisi çıkardılar. Malımızı mülkümüzü alarak bizleri Aşkale’ye sürdüler. Üniversite mezunu çocuklarımız asker oluyordu. Biz bu vatanda doğmamış gibi herkese silah bize kürek veriyorlardı. 20 kur’a ekalliyeti silah altına aldılar. Bütün Anadolu’yu gezdirerek “işte gavur taburları” diye bizi takdim ettiler. Ekalliyet bunların hepsini unutmadı. Çok şükür DP sayesinde bütün vatandaşlık ve insan haklarına sahip olduk. Ölsek CHP’ye rey vermeyeceğiz.” demiştir.

CHP’den aday olan Hahambaşılık hukuk danışmanı avukat Erol Dilek ise İstanbul Kuledibi’nde yaptığı toplantıda

“DP’liler modası geçen Varlık Vergisi propagandasını tazelemeye çalışıyorlar. Halbuki işin aslı bambaşkadır. Bu verginin kanun teklifini yapanlar bugün birer DP’lidir, İstanbul’da onların iddia ettiği adaletsiz tarhı yapanlar da bugün DP’lidir. Aşkale’ye sevk muamelesi yapanların başında ise bugün DP erkanından biri bulunmaktadır.” demiştir.

412 Bali, Çok Partili Demokrasi, s. 54.

Seçim propagandası sırasında özellikle gayrimüslim vatandaşların oturdukları bölgelerde yapılan seçim konuşmalarında Varlık Vergisi konusunun tekrar gündeme gelmesi üzerine Devlet Bakanı Emin Kalafat verginin sorumlularının DP saflarında oldukları iddiasına cevaben o tarihte Milli Şef ve çevresindeki birkaç kişinin arzu ve iradeleri dışında herhangi bir yasanın çıkarılamayacağını hatırlatıp CHP adaylarının bu konuya hiç değinmemelerinin en akılcı davranış olacağını belirtmiştir. DP’nin Kuledibi’nde yaptığı toplantıda da İstanbul adaylarından Mithat Perin azınlıklar meselesine değinerek “gerek din, gerekse vicdan hürriyeti bakımlarından DP devrinde tam bir imkan sağlanmış din, ırk ve milliyet farkı hiçbir zaman düşünülmemiştir. Bu mevzuda bütün vatandaşlarımıza karşı hesap vermeye vicdanlarımız açık ve hazırdır” demiş, daha sonra İstanbul milletvekili Rum asıllı Hacopulo ise;

“Varlık Vergisi’nde zarar görenlere CHP iktidarı kırk para vermemiştir. Ayrıca 1941 senesinde 25-45 yaşları arasındaki gayri müslimleri süren CHP’ni asla unutmadık. Bunları hatırlayarak CHP’ne rey vermeyiniz.” demiştir.

Seçimler sonucunda DP yine tek başına iktidar olmuş ve Yusuf Salman ve İzak Altabad DP’nin İstanbul milletvekili seçilmişlerdir.

Büyük şehirlerde, azınlıklara mensup kompradorlar ve savaş yıllarında zenginleşen Türk tüccarlar, DP’ye yakınlıklarını belli etmişlerdir. CHP yoluyla geniş olanaklar elde etmiş büyük tüccar ve armatörler, çoğunlukla partiye bağlı kalmakla birlikte, İstanbul ve İzmir büyük tüccarları, bürokratik CHP’den DP’yi kendilerine daha yakın bulmuş ve onu desteklemiştir.

1957 genel seçimlerinde de 6-7 Eylül olaylarına rağmen İstanbullu Rumlar yine Demokrat Parti’ye oy vermişlerdir. Bu tercihlerinin ardında Varlık Vergisi nedeniyle CHP’ye duyulan öfke olduğu kadar, DP’nin propaganda çalışmalarında azınlıkları kendisine inandırabilmiş ve onlara sürekli vaatlerde bulunmuş olması yatmaktadır.

Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu’na göçlerinin 500. yılı kutlamaları dolayısıyla 1992 yılında İstanbul’da yapılan etkinlik ve konferanslarda Varlık Vergisi de konuşulmuştur. 500. Yıl Vakfı üyesi Yılmaz Benerdate, Varlık

Vergisi’nin yapılması gereken bir hareket olduğunu ve bir Türk Yahudisi olarak küçük bir zümrenin yapmış olduğu hata üzerinde durmaktansa altı milyon Yahudi, Avrupa’da yakılırken, Türkiye Yahudilerinden fazla vergi alınmış, ama buna karşılık canlarını kurtarmışlarsa, bunun çok iyi vurgulanması gerektiğini belirtmiştir.413

Sonuç olarak; savaşın bitimiyle, Türkiye’de çok partili rejime geçilmesi ve Demokrat Parti’nin kurulmasından sonra gayrimüslim azınlıklar açısından yeni bir dönemin başlamıştır. CHP’nin Milli Şef İsmet İnönü dönemin sona erdiğini düşünen Rum, Ermeni ve Musevi kökenli seçmenler 1946 ve 1950 seçimlerinde esas olarak DP’ye oy vermişlerdir. DP’nin seçim kampanyasında Varlık Vergisi uygulamasından doğan zararların tazmin edileceğini ilan etmesi umutları arttırmıştır. Ayrıca DP’nin milletvekili listelerine gayrimüslim adayları koymuş olması seçmenin DP’ye kaymasını hızlandırmıştır. 1950 seçimlerinde dört İstanbullu gayrimüslim aday, Dr. Vasil Konos, Ahilya Moshos (Rum cemaatinden), Salamon Adato (Musevi cemaatinden) ve Andre Vahram (Ermeni cemaatinden), milletvekili seçilmişlerdir. 6-7 Olayları’ndan bir önceki, 1954 seçiminde de durum değişmemiştir.414

Varlık Vergisi’ni ödeyen Müslüman ve gayrimüslim aileler, o günden itibaren CHP yönetimine karşı bilinçli ve örgütlü mücadeleye girişmişlerdir. Önce bir muhalefet partisi olarak Demokrat Parti’nin doğuşunda, sonra bu partinin 1946, 1950 ve 1954 genel seçimlerinde başarılı olması için çalışmışlardır.415 Uygulama sona ermiş ve üzerinden yıllar geçmiş olmasına karşın davanın politik safhası sürüp gitmiş ve CHP aleyhine daima bir silah olarak kullanılmıştır.416

413 Bali, Çok Partili Dönemde, s. 185.

414 Ayhan Aktar, “Varlık Vergisi ile Başladı, 6-7 Eylül ile Tamamlandı”, Sabah, 9 Eylül 2005 415 Tokgöz, a.g.e., s. 114.

SONUÇ

Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na taraf olmamış bu nedenle, savaşın fiziki yıkımından kaçınabilmiştir. Ancak ekonomisini savaşın yıkıcı etkilerinden arındıramamıştır. Savaş boyunca iktidarda olan iki hükümet de