• Sonuç bulunamadı

CHP’nin Azınlık Politikalarındaki Değişim

E. Varlık Vergisi Uygulamasından Sonra CHP ve DP’nin

1. CHP’nin Azınlık Politikalarındaki Değişim

1943 yılı sonuna doğru, basında ilginç bir haber dikkati çekmiştir. Varlık Vergisi Kanunu’nun tasfiyesine az bir zaman kala, CHP Meclis Grubu’nda Varlık Vergisi hakkında İzmir Mebusu Celal Bayar tarafından 28 Aralık 1943 tarihinde verilmiş bir önerge görüşülmüştür.367 Grupta Bayar vergi hakkında bir konuşma yapmış ve ardından bu konuşma Maliye Bakanı

364 Cem, a.g.e., s. 324. 365 Tezel, a.g.e., s. 225-226. 366 Zürcher, a.g.e., s. 301.

367 Süleyman İnan, “Varlık Vergisi ile İlgili Değerlendirmelere Türk Ekonomisi Açısından

Fuat Ağralı tarafından yanıtlanmıştır. Bu haber birkaç yönden önem taşımaktadır. Bir kere, haber CHP resmi grup tebliği açıklaması olduğu için bir söylentiye dayanmamaktadır. İkincisi, Varlık Vergisi, tasfiyesine az bir süre kala parti grubunda tartışılmıştır. Bu, verginin parti içinde de hoşnutsuzluk yarattığını göstermiştir. Ancak asıl önemli olan nokta önergenin kendisinden çok, önergenin Bayar tarafından verilmiş olmasıdır.368 Bayar zaten kanunun kabulü için yapılan oylamaya da katılmamıştır.

Varlık Vergisi Kanunu on altı aylık uygulamadan sonra, 15 Mart 1944 tarihinde tasfiye edilmiştir. Uygulamada yaşanan sıkıntılar, verginin tasfiyesinden sonra unutulmak istenmiş ancak vergi bir türlü unutulmamış, unutturulmamıştır.

Savaş sonunda gerek uluslararası ortamda gerekse içeride oluşan konjonktür gereği CHP azınlıklara yaklaşımında bazı değişikliklere gitmiştir. 1946 yılına kadar üniversite mezunu azınlık mensupları, yedek subay sınavlarında elenip sadece tıp eğitimi görenler yedek subay olabilirlerken 1947 yılında bu durum kökten değişmiştir. Bir diğer iyileştirme de resmi makamların Hahambaşılık müessesesini bir kurum olarak kabul etmesi olmuştur Bu tanımanın sonucunda İçişleri Bakanlığı valiliklere yolladığı genelgeyle Hahambaşılığın gayrimenkul sahibi olma ve her türlü tasarrufta bulunma hakkına sahip olduğunu bildirmiştir.369

CHP’nin azınlıklara karşı kucaklayıcı ve sıcak yeni yaklaşımını yansıtan en iyi örnekler, Başbakan Recep Peker’in bir konuşması ve CHP’nin 7. Kurultayı’nda kararlaştırılan program değişikliği olmuştur.

Çok partili demokrasi döneminde bir yandan S.S.C.B.’nin yayılmacı amaçlar güden komünist, diğer yandan A.B.D.’nin özel girişime dayanan kapitalist rejimleri arasında oluşmakta olan çift kutuplu dünyada Türkiye’nin demokratik Batılı ülkelerin safında yer alma isteği CHP’yi faşist rejimlerin ırkçı düşüncelerini eleştirmeye ve Türk kimliğinin bu tür düşünce yapılarından farklı olduğunu vurgulamaya yönelmiştir. Bu nedenle Başbakan Recep Peker İstanbul Üniversitesi’nin konferans salonunun açılışı dolayısıyla 28 Mart 1947 günü yaptığı konuşmada, devlet-azınlıklar ilişkilerine ve

368 Koçak, a.g.m., s. 132.

369 Rıfat N. Bali, Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri-Aliya: Bir Toplu Göçün

antisemitizme değinmiş ve toplumun her üyesinin hak, görev ve şeref bakımlarından tamamen eşit olduğunu dile getirmiştir. Hıristiyanlara reaya gözü ile bakan ümmetçi bir milliyet anlayışının artık eski anılar arasına gömüldüğünü, bütün yurttaşların yalnız kanun ile ve resmi işlemlerde Türk saymanın da yeterli olmadığını, özel yaşayışımızda da daha sıcak duygularla birbirimize karışıp kaynaşmamız gerektiğini belirterek şöyle devam etmiştir.

“Biz hükümet olarak, eski antlaşmaların ifadesiyle bugün azlıklar denen unsurların hak ve vazifelerinde milli hayata nispetle aksak görünen taraflar varsa bunların usullere ve şekillere ait olanlarını hükümet tedbirleriyle tamamlamak ve eğer lazım ise düzeltici ve tamamlayıcı teklifler1e Büyük Millet Meclisi’nin huzuruna çıkmak kararındayız..”370

17 Kasım 1947 tarihinde Ankara’da toplanan CHP’nin 7. Kurultayı’nda CHP programı yeniden yazılmış, programın beşinci

maddesinde CHP’nin ana özelliklerinden biri olan milliyetçiliğin yeni bir tanımı yapılmıştır. Bu yeni tanımla yurttaşlar arasında hiçbir ayrımın kabul edilemeyeceği vurgulanmıştır. Madde şöyledir.

“Partimiz Türk Milletini dil, kültür, ülkü ve tarih birliği ile saadet ve felaket ortaklığına inanmak, ortak yurt sevgisi taşımak gibi tabii ve ruhi bağlarla birbirine bağlı yurttaşların kurduğu sosyal ve siyasal bir bütün olarak kabul eder.

Bu birlik üzerinde kurulduğu kutlu vatan toprakları hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir bütündür.

Partimiz milliyetçiliği, milletin büyüklüğü ve bunun dayandığı milli ruh ve milli şuuru yaşatmak ve korumak manasına alır.

Milletimizi hür ve bağımsız dünya milletleri ailesinin eşit ve şerefli bir üyesi sayarız. Bizim milliyetçiliğimizin hiçbir millet için zarar verici bir mahiyeti yoktur.”371

CHP’nin azınlıklara karşı bu yeni yaklaşımının bir diğer örneğini de milletvekili ara seçimleri oluşturmuştur. 17 Ekim 1948 tarihinde gerçekleşen ara seçimlerde İstanbul’dan adaylığını koyan ve daha sonra milletvekili

370 Ulus, 29 Mart 1947.

seçilen TC. Merkez Bankası İstanbul Şubesi Müdürü ve CHP İstanbul İl örgütü Başkanı Sadi Bekter seçim öncesi propaganda çalışmaları sırasında azınlık cemaatleri gazetecilerini ayrı ayrı davet edip görüşlerini bildirmiş ve bir demecinde CHP’nin 7. Kurultayı’nda programa konulan yeni milliyetçilik tanımını hatırlatıp, CHP için bu vatanın topraklarında yaşayan ve onun nimetlerinden yararlanan sadece bir yurttaşlar kitlesinin mevcut olduğunu, CHP’ye yurttaşlar arasında ayrımcılık yapan bir görüş atfedile- meyeğini ve milliyetçiliklerinin hiçbir din ve ırk ayrımına dayanmayan bir milliyetçilik olduğunu, tek kelimeyle haklar ve ödevler cemaati olduğunu dile getirmiştir.”372

Gazetecilerin kendisine CHP’nin azınlıklar konusunda geçmişte sergilediği tutumunun değişip değişmediğini sorması üzerine Said Bekter CHP’nin artık geçmişi değil, bugünü ve geleceği düşünmek istediği cevabını vermiştir. Resmi makamların azınlıklara karşı gösterdiği bu yeni olumlu yaklaşım eğitim alanına da yansımıştır. İlkokul çağındaki çocuklar için İstanbul’da açılan akşam kurslarına azınlıkların da çocuklarını gönderme istekleri kabul edilmiştir. 1948 yılında Yahudi okullarında Yahudi dini ve tarihiyle ilgili derslerin müfredata dahil edilmesine izin verilmiştir.373 Ayrıca 1937 yılından beri Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir yetkilisinin denetimi altında olan azınlık okulları 17 Temmuz 1949 tarihinden itibaren yönetim açısından tamamen bağımsızlaşmıştır.

Azınlıklar ile resmi makamlar arasında gelişmeye başlayan bu olumlu ilişkiler her alana yayılmaya başlamış, Cumhuriyet tarihinde ilk kez iki vali Yahudi cemaati yöneticilerini ziyaret etmiştir. 1948 yılının Mayıs ayında İzmir Valisi Osman Şükrü Adal İzmir cemaatini ziyaret ederek yöneticilere Türkiye Yahudilerinin herkesle aynı haklara sahip eşit vatandaşlar olduklarını söylemiş ve herhangi bir şikayet veya arzuları olması halinde kendisine başvurmalarını istemiştir. Benzer biçimde Ankara Valisi Avni Doğan da Hamursuz Bayramı dolayısıyla Ankara sinagogunu ziyaret etmiş ve cemaat yöneticileriyle yaptığı görüşmede Türkiye Yahudileri için beslediği iyi duyguları dile getirmiştir. Fahrettin Kerim Gökay’ın İstanbul

372 Bali, Cumhuriyet Yıllarında, s. 50. 373 Tanin, 20 Aralık 1945.

Valisi ve Belediye Başkanı seçilmesinden kısa bir süre sonra Hahambaşılığı ziyaret eden iki görevli cemaat liderlerine Gökay’ın Yahudilere karşı beslediği iyi duyguları iletmiştir. Gökay Galata Yahudi cemaatine ait Halk Dispanseri’nin açılış töreninde de hazır bulunmuş, konuşmasında Türkiye’de yaşayan bütün vatandaşların Anayasa’da yazılı olduğu üzere eşit hak ve özgürlüklere sahip olduklarını belirtmiştir.374

CHP azınlık bireyleriyle ilişkilerini düzeltmeye çalışırken, azınlıkların oylarına göz diken Demokrat Parti de azınlıklara tam bir kültür hürriyeti vaat etmiş ve o tarihte ılımlı bir milliyetçiliğe taraftar olarak onları kazanmasını bilmiştir. Azınlık gruplarının desteğiyle, azınlıkların en kalabalık olduğu İstanbul, DP’nin bir kalesi haline gelmiştir. 21 Temmuz 1946 seçimlerinde İstanbul’daki 27 milletvekilliğinden 18’ini DP adayları kazanmış, azınlıklar DP’ye oy vermişlerdir.375