• Sonuç bulunamadı

Vakfedilen Malda Bulunması Gereken Koşullar

2.2. Osmanlıda Vakıf Anlayışı

2.2.15. Vakfedilen Malda Bulunması Gereken Koşullar

Vakfedilen Şeyin “Ayn” Olması Zorunludur

Bu bakımdan bir malın “rakabesi” değil, aynı zamanda sadece yararlanma hakkı ve getireceği yararlar (menfeaatler) de vakfedilemez.”Ayn” somut olan şeylere denir. Taşınır ve taşınmaz malları kapsamına alır. Borçlunun zimmetinde bulunan alacak (deyn) ve buna bağlı olarak alacak hakkı (deyn) vakfedilemez. Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Şayet alacak hakkı vasiyet yoluyla vakfedilmişse, bu caizdir (geçerlidir). Vakfeden, ölünceye kadar vasiyetinden dönmezse, geçerli olan bu hukuki muamele, vakfedenin ölümünden sonra hukuki sonuç doğurur. Yani alacak hakkının (deyn) bir cihete vakıf olarak vasiyet edilmesi mümkündür. Ancak bugünkü hukukta tasarruf nisabının karşılığı olan “sülüs”ün aşılıp aşılmadığına bakılır. Tasarruf nisabı yani sülüs (üçte bir) miktarı aşılmamış ise, alacak tahsil edildikten sonra belirtilen cihete yapılan vakıf geçerli olur. Öte yandan ölüme bağlı tasarruf yapılmadan da bir alacak vakfedilmiş olabilir. Örneğin: “Maraz-ı Mevt”te yapılan, alacak vakfıdır. Ölümden sonra vasiyet hükmünde kabul edilmiştir.

Vakfedilen Şeyin “Mütekavvim” Mal Olması Gerekir Bir malın mütekavvim mal olmasının iki anlamı vardır.

Şer’i anlamı: Mütekavvim mal, faydalanılması haram olmayan, mübâh olan şey olmalıdır. Örnek: Koyun, ev, dükkân vs. gibi. Domuz, örfen mütekavvim mal kabul edilir ise de, şer’an (dinen) olamaz. O halde mütekavvim mal, şöyle tanımlanabilir; İnsanın zilyetliğinde bulunan, ancak şer’an faydalanması haram olmayan, mübah olan maldır. İnsanın; henüz zilyetliğini elde edemediği malların vakfı geçerli değildir. (Örnek: havadaki kuş, denizde, gölde, nehirde bulunan henüz avlanmayan balık gibi).

Örfî anlamı: Üzerinde mülkiyet hakkı ve zilyetlik sürdürülen şey, (mal-i muhrez) demektir. Örnek: Denizde iken balık, şer’i anlamı ile mütekavvim olsa bile, örfî anlamda mütekavvim değildir. Ancak balık avlanmakla bu anlamda mütekavvim mal olur.

Vakfedilen Şey Taşınmaz (Akar) Olmalıdır

Akar demek Ev, dükkân, ağaç ve arazi gibi, taşınması (nakli) mümkün olmayan mal olup, buna vakıf hukukunda akar (gayrı menkul) denilmektedir. Asıl akar olan arsa ve arazi olup, bina ve ağaca akar denilmesi yere yani taşınmaza bağlı olmasından kaynaklanmaktadır. Şu halde vakfedilen şeyin “akar” olması kuralının iki istisnası vardır.

Vakfedilecekleri Konusunda Yani Hadis (Peygamberin beyanı) Bulunan Menkuller

Bir taşınmaza (akar) vakfedilirken ona bağlı olarak bina, ağaç vb. gibi bazı taşınırlar (menkuller) da vakfedilebilirler. Örneğin; bir çiftlikle birlikte ziraat aletleri ve çiftlik hayvanlarının vakfedilmesi gibi. Vakfedilen şeyin (mevkufun) “akar” (gayrimenkul) olması genel kuralının, bu istisnası, Ebu Yusuf tarafından kabul edilmiştir. Ve hadislere dayanarak “cihad” için silah, at ve deve vakfını caiz görmüştür. Halid Bin Velid zırhlarını ve silahını Allah yolunda vakfetmiş ve Hz. Peygamber de bunu uygun görmüştür.

Örfen Vakfı Caiz Görülen Şeyler (Menkuller) olması

Örfen vakfedilmesi caiz görülen şeyler hakkında nass (hadis) bulunmadığı halde, Vakfedilmesi teamül (gelenek) haline gelen menkuller (taşınırlar) teşkil etmektedir. Bu görüş İmam Muhammed’e aittir. Osmanlı uygulamasında da bu görüş kabul edilmiştir. Örneğin: nakit para, hisse senedi, kitap, hububat, fakir çiftçiler için tohumluk buğday, at, zenginlerle

fakirler arasındaki zinet farkını azaltmak amacıyla gelinlik, süs eşyaları, sütünden yararlanmak için süt hayvanları ve benzeri menkul malların vakfı caiz görülmüştür.

Bu istisna dışında; akar’a bağlı taşınırları (bina, ağaç gibi arazi ile birlikte ziraat aletlerinin ve çiftlik hayvanlarının vakfedilmesini) doktrinde ayrı bir başlık altında inceleyenler olduğu gibi. “ Hakkı kararlı taşınırları (Ağaç ve Bina Vakfını) ayrı bir başlık altında inceleyenler de vardır. Yani istisnaları dört başlık altında incelemektedirler.

Hakkı-ı Kararlı Taşınırlar: Mîrî arazi üzerindeki taşınırların onun ayrılmaz parçası olacak biçimde, taşınmaza bağlanması halinde, arazinin tasarruf hakkı taşınır mâlikinden başkasına devredilemez. Ağaç ve binanın araziye olan bağlılığı gibi. Bu nedenle miri arazi üzerindeki bina ve ağaçların vakfedilmesi caiz görülmüştür. Nitekim 1331 (1911) tarihli Emval-i Gayrimenkullerin Tasarrufu Hakkındaki Kanun-u Muvakkat; araziyi miras ve tasarruf konularında bina ve ağaçlara bağlı tutmuş ve böylece bunlara tam bir hakk-ı karar tanımıştır.

Vakfedilen Şeyin Açıkça Belirtilmiş “Muayyen” ve “Mâlum” Olması

Vakfedilen malın ne olduğu tüm vasıfları, nitelik ve özellikleri ile birlikte açıklanmış olmalıdır. Örneğin; taşınmazın bir kısmı söz konusu ise; yüz ölçümü ve sınırlarının belirtilmiş olması gerekir. Aksi halde vakıf geçerli (sahih) olmaz. Vakfedilen şeyin nitelikleri ve özellikleri konusunda hiçbir açıklamada bulunmadan, vakfedenin sadece “iki dükkânımdan birini”, “zeytin ağaçlarından on adedini” vakfettim gibi bir irade beyanında bulunması, vakfı sağlıklı kılmaz, yani vakıf meydana gelmiş olmaz ve hukuki sonuç doğurmaz.

Vakfedilen Malın Vakfın (Vakfedenin) Mülkü Olması

Vakfedilen malın vakfedenin mülkü olması gerekir. Çünkü bir kişi başkasının mülkünü vakfetmek suretiyle tasarrufta bulunamaz. En azından vakıf kurulduğu anda, malın, vakfedenin mülkiyetinde olması gerekir. Aksi halde vakıf muamelesi bağlayıcılık kazanmaz. Nitekim, ağırlıklı olarak Hanefî mezhebine ait hukukçular ile diğer İslam hukukçuları; vakıf muamelesinin geçerli olabilmesi için mevkufun (malın), vakıf kurulduğu anda vâkıfın yani vakfedenin mülkü olması zorunludur. Osmanlı hukukçuları da bu görüşü paylaşmaktadırlar ve bunun için “hin-i vakıfta” deyimini kullanmaktadırlar. O halde vakıf kurulduğu anda “mal” vakfedenin mülkü değilse, yapılan vakıf muamelesi geçersiz (batıl) olur.

Vakfedilen Malın İbraz Edilmiş Olması

Vakfın konusu için açıklanan bu koşullar dışında, esasen “şâyi hissenin” vakfedilmesi konusunda bir engel bulunmamaktadır. Ancak mezarlık ve mescit vakıflarında, vakfedilen malın “müfrez” (ifraz edilmiş-ayrılmış) olması gerekir. Bir kimse evinde bir mescit yapar, ancak yolunu ayırmazsa, mescit hükmü cereyan etmez. Yine başkasının mülkiyetinde bulunan arsayı gasp edip üzerinde ağaç diken veya bina yapan kimse, bu ağaçları veya binayı vakfederse, bu vakıf sahih (geçerli-sağlıklı) vakıf olmaz. Ancak 1858 (1274) tarihli Arazi Kanunnamesinin 25. maddesinde, izinsiz dikilen ağaçların kaldırılması için öngörülen üç yıllık süre geçmişse veya mütevelliden izin alınarak dikilmiş veya yapılmış ise; o takdirde yapılacak vakıf geçerli olur (Uluç,2008:35).