• Sonuç bulunamadı

3.5. Vakıf Kurmaktan Cayma

3.5.1. Vakfa İtiraz

Vakıf, bir gerçek veya tüzel kişinin malvarlığından ayırdığı malların, hakların, paranın ve ekonomik değerlerin belirli bir amaç özgülenmesi suretiyle doğar. Hiç şüphesiz vakıf kuran kişinin malvarlığı, kendisinden alacaklı olan kişiler için en büyük güvencedir. Bu itibarla, gerçek veya tüzel kişinin vakıf kurmasından o kişinin alacaklılarının zarar görmesi imkân dâhilindedir. Diğer taraftan, bir kimsenin ölümünden sonra terekenin belirli bir oranda kanundan ötürü kendilerine geçmesi gereken saklı paylı mirasçıları da vakıf kurma işleminden zarar görebilir. Zira mirasbırakan, terekenin tasarruf edilebilir kısmını aşmış olabilir (Akipek ve Akıntürk, 2007:678-679). Saklı paylı mirasçılar, mirasbırakanın altsoyu, ana ve babası, kardeşleri ile sağ kalan eşidir. Altsoy için yasal miras payının yarısı, Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri, Kardeşlerden her biri için yasal miras payının sekizde biri,

Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü saklı pay oranı olarak belirlenmiştir (MK, 2001: madde: 506).

Bu çerçevede, Medeni Kanun’un 108 inci maddesinde yer alan “Vakfedenin mirasçıları ile alacaklılarının, bağışlamaya ve ölüme bağlı tasarruflara ilişkin hükümler uyarınca dava hakları saklıdır.” hükmü ile saklı pay sahibi mirasçılar ile alacaklıların vakfa itiraz edebilecekleri hüküm altına alınmıştır.

3.5.1.1. Vakıf Kuranın Alacaklılarının İtirazı

Sağlararası işlem yoluyla kurulan vakıflarda, vakıf kuranın, vakıf kurma işlemi ile tahsis ettiği malvarlığı değerlerinin vakfa intikalinden sonra geriye kalan malvarlığı borçlarını ödeyemeyecek hale gelirse, bir diğer ifadeyle vakıf kuranın, üçüncü kişilere olan borçlarını ödemeden mallarından bir kısmını vakıf kurma amacıyla malvarlığından çıkarması sebebiyle alacaklıları alacaklarını tahsil edemezse vakıf kuranın alacaklıları İcra ve İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde açacakları iptal davası ile vakfa itiraz edebilirler. Vakıf da bağışlama gibi ivazsız bir işlem olduğundan, alacaklılar İcra ve İflas Kanununun “bağışlamanın iptali” hakkındaki 278 inci ve devam eden maddelerine dayanarak iptal davası açmak suretiyle vakıf kurma işlemine karşı itirazda bulunabilirler. Bu davanın olumlu sonuçlanması halinde alacaklılar vakfa tahsis edilmiş olan mallardan alacaklarını elde ederler (Ayan ve Ayan,2007:175; Zevkliler vd., 2000: 650). Buna göre, özgülenen mallar vakfın mülkiyetinde kalmakla birlikte vakıf, alacaklıların bu mallar üzerinde cebri icra işlemlerine katlanmak zorunda kalır. Alacaklar karşılandıktan sonra geriye kalan malvarlığı değeri vakfa ait olmakla birlikte, bu durum vakfın malvarlığının azalması sonucu vakfın acze düşmesine sebep olursa vakıf kendiliğinden sona erer (Doğan, 2000:142; İşeri, 1968:132-133).

Ölüme bağlı tasarruf yoluyla kurulan vakıflar açısından ise, Medeni Kanunun 105 inci maddesinin son fıkrasıyla terekenin tamamı veya bir bölümünün özgülenerek vakıf kurulması halinde vakfın mirasbırakanın borçlarından sorumluluğu özgülenen mal ve haklarla sınırlandığından, vakfın miras bırakanın alacaklılarının alacaklarını karşılamasının yaratacağı malvarlığı azalması acze düşmesine yol açarsa vakıf yine kendiliğinden sona erer.

Mahkemenin verdiği karar, tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde, başvuran veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilebilir. Vakıflar Genel Müdürlüğü veya ilgililer, vakfın kurulmasını engelleyen sebeplerin varlığı hâlinde iptal davası açabilirler.

3.5.1.2. Vakıf Kuranın Saklı Paylı Mirasçılarının İtirazı

Vakfa tahsis edilen mallar sebebiyle saklı paylarını tamamen veya kısmen alamayan mirasçılar, saklı pay hisselerini ele geçirmek için “tenkis davası” açabilirler. Bu açıdan vakfın bir ölüme bağlı tasarruf veya sağlararası hukuki işlemle kurulması arasında fark olmayıp; vakıf kuranın gerek sağlığında kurduğu vakıflara karşı gerekse ölümünden sonra hüküm ifade etmek üzere vasiyet yoluyla kurduğu vakıflara karşı tenkis davası açılabilir (Ayan ve Ayan, 2007:175).

Tenkis davasının amacı, saklı paylar elde edilinceye kadar vakfa özgülenmiş malları kısıntıya uğratılması yoluyla saklı pay sahibi mirasçıların saklı paylarının tamamını elde etmelerinin sağlanmasıdır. Tenkis davasının kazanılması halinde, saklı pay dışında kalan ve vakıf kuranın serbest tasarrufunda bulunan miktar vakfın malı olarak kalır ve bu kalan mallar vakfın amacını gerçekleştirmeye yeterli ise vakıf devam eder (Zevkliler vd., 2000: 649); kalan malvarlığı ile amacının gerçekleşmesi imkansız hale gelirse de vakıf kendiliğinden sona erer.

Sağlararası işlem yoluyla kurulan vakıflarda, vakıf kurma işlemine karşı açılacak tenkis davası, vakıf kurma işleminin ivazsız kazandırma niteliği itibariyle, Medeni Kanunun 565 inci maddesinin 3 numaralı bendinde yer alan “Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamaların ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tabi olduğu” hükmüne dayanır (Doğan, 2000:147). Bu itibarla, mezkur madde gereği tenkise tabi bağışlamalar açısından bağışlamanın, vakıf kuranın ölümünden önceki 1 yıl içinde gerçekleşmiş olması gerektiğinden; saklı pay sahibi mirasçıların vakıf kurma işlemine karşı tenkis davası açabilmeleri için vakfın, vakıf kuranın ölümünden önceki bir yıl içinde tescil edilmiş olması gerekir.

Diğer taraftan, sağlararası işlem yoluyla kurulan vakıflarda, vakfın tescili vakıf kuranın ölümünden önceki 1 yıl içinde gerçekleşmiş değilse, saklı pay sahibi mirasçıların vakıf kurma işlemine karşı tenkis davası açabilmeleri için vakıf kurma işleminin “mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı bir kazandırma” niteliği taşıması gerekir (MK, 2001: Md.565/4). Bu durumda vakıf kurma işlemi süre sınırlamasına tabi olmaksızın tenkis davasına konu olabilecektir. Ölüme bağlı tasarruf yoluyla kurulan vakıflarda, mirasbırakanın saklı pay sahibi mirasçıları tarafından açılacak tenkis davası ise Medeni Kanunun 563 üncü maddesi ile devam eden madde hükümlerine tabidir.

3.5.2. Vakıf Kurmaktan Cayma

Vakıf kuranın vakıf kurma düşüncesinden vazgeçerek vakıf kurmaktan cayması da mümkündür. Ancak, buna ilişkin beyanın ne zamana kadar yapılabileceği hususu tartışmalıdır. Ancak vakıf kuranın, kurucu nitelik taşıyan tescil işleminin yapılmasına bir diğer ifadeyle vakfın tüzel kişilik kazandığı ana kadar vakıf kurmaktan caymasının mümkün olduğu çoğunlukla kabul edilmektedir. Eğer vakıf, vakıf kuranın sağlığında hüküm ifade etmek üzere kuruluyorsa, vakıftan caymanın da noterden düzenlenecek bir resmi senetle yapılması gerekir. Vakıf, vakıf kuranın ölümünden sonra hüküm ifade etmek üzere kuruluyorsa, vakıf kuran vasiyetnameyi hükümsüz hale getirerek vakıf kurmaktan cayabilir (Akipek ve Akıntürk, 2007:681).