• Sonuç bulunamadı

Enerji sektörünün serbestleştirilmesinden önce, sistem planlaması merkezi ve nispeten basit bir meseleydi ve enerji şirketleri tarafından yürütülüyordu. Ancak, mevcut durumda, farklı oyuncuların ve çıkarların mevcut olduğu serbestleştirilmiş bir piyasada, nihai sonuç birçok bireysel yatırım kararına bağlıdır ve yalnızca enerji piyasalarının uzun vadeli yeterlilik (hem arz güvenliği hem de şebeke esnekliği açısından) sağlama kabiliyeti şüphelidir.

“Puant yük fiyatlandırma teorisi”, mükemmel işleyen bir enerji piyasasında, özel yatırımcıların piyasaya girmek veya piyasadan çıkmak için doğru saiklere (fiyat sinyalleri) sahip olacağını ve kapasitenin yeterlilik için optimum seviyeye ulaşacağını belirtir. Bu teori, fiyatların sınırlandırılmadığı veya piyasa dışı faktörlerden (siyasi baskı gibi) etkilenmediği fikrine dayanmaktadır.

Bu konuyla ilgili şu üç önemli kavramın hepsi arz güvenliği ile ilgilidir:

• Üretim kapasitesinin yeterliliği

• Dengeleme ve esneklik yeterliliği ve

• Şebeke yeterliliği

Belirli bir güç sisteminin üretim yeterliliği, talebi her zaman (en yoğun saatlerde) karşılama kapasitesi olarak tanımlanabilir. Dengeleme ve esneklik yeterliliği ise sistemin şebekede öngörülemeyen aksaklıklara yanıt verme kabiliyeti ile ilgilidir (daha çok esneklik ve üretim dalgalanmaları ile başa çıkma kabiliyeti ile ilgilidir). Üçüncü unsur olan şebeke yeterliliği, iletim şebekesinin üretilen enerjiyi zamanında teslim etme kabiliyetini ifade eder. Doğası gereği diğer iki unsurla ilişkilidir ve büyük miktarlarda yatırım gerektirir, ancak iletim serbestleştirilmiş bir segment olmadığından, diğer iki unsur (pazar odaklı) üzerinde duracağız.

Güç sisteminin yeterliliği kısa vadede esnek değildir, çünkü güç ünitelerinin kurulumu çok uzun sürebilir (bir kombine çevrim santrali için 3 yıl, diğer teknolojiler için daha uzun ve güneş enerjisi gibi yönetilebilir olmayan teknolojiler için çok daha kısa). Yeterlilikle ilgili sorun, talebin çok yüksek olduğu bir dönemde fiyatların çok hızlı artması ve devre dışı tesislerin enerji sağlamak için şebekeye bağlanması veya negatif kapasite dengelerinin oluşmasıdır (yük atılır). Yük atmanın önemli bir sosyal maliyeti olduğundan, yalnızca enerji piyasası yatırımcılara bu durumlardan kaçınmak için gereken teşvikleri sağlayamıyorsa, yoğun dönemlerde yeterliliği garanti altına almak için ek mekanizmalara ihtiyaç vardır.

Yeterliliğin yanı sıra, sistemin esnekliği son yirmi yılda önemli bir mesele haline gelmiştir.

Başta Avrupa’dakiler olmak üzere tün dünyadaki elektrik piyasalarında son on yılda yeni bir durum ortaya çıkmıştır: Talebin azalması (ekonomik kriz ve verimlilik artışları nedeniyle), birçok kesintili üretim tesisinin (rüzgar ve güneş) kurulmasıyla aynı zamanda gerçekleşmiştir.

Bu tür üretim varlıkları yönetilebilir değildir ve enerjileri sabit olmadığı için puant yüke (MW) kıyasla miktarlara (MWh) daha fazla katkı sağlayabilir.

Ayrıca, bu YEK-E kapasitesinin çoğu, havuz enerji fiyatlarından büyük ölçüde bağımsız olmalarını sağlayan destek sistemleri ile desteklenmiştir. Bu nedenle, piyasalar (birçoğu), artan operasyonel esneklik ihtiyaçları ile birlikte önemli miktarda yönetilebilir olmayan üretim ile kapasite fazlası durumuyla karşı karşıyadır.

Baz yük birimleri olarak çalışması beklenen birçok termik santralin çalışma saatleri, YEK-E’nin sevk önceliği nedeniyle önemli ölçüde azalmıştır. Kesintili kaynaklarda üretim durduğunda termik santral ünitelerinin destek sağlayabilmek için devrede kalması gerekir, ancak daha az yoğun saatlerde üretim yaparlar ve kaydedilen fiyatlara bağlı olarak çalışırlar.

Aynı zamanda, kesintili, düşük değişken maliyetli üretim, yoğun saatlerin bir kısmını karşılayarak, fiyatların puant yük üretimi yapan birimleri karlı hale getirecek değerlere ulaşmasını etkin bir şekilde engellediğinden, yoğun saatlerin sayısı da azalmıştır.

Azalan yoğun saatler ve düşen yoğun saat fiyatları birlikte düşünüldüğünde, bunun termik santraller için etkisi karlılıklarında önemli bir azalma şeklinde gerçekleşmektedir. Aslında, YEK-E üretimi olmadığında bile, puant yük üretim birimlerinin karlı hale gelmesi için kıtlık dönemlerinde yoğun saat fiyatlarının çok yüksek olması gerekir. Ancak, hızla yükselen elektrik fiyatları halkın gözünde kolaylıkla kabul edilebilir olmadığından, çoğu enerji piyasasında üst sınırlar zaten mevcuttu ve puant yük üretimi yapan birimlerin gerçek yatırım maliyetlerini karşılamasını etkili bir şekilde engelleyen şey de budur.

YEK-E penetrasyonundaki bu artış, gün içinde değişen üretim örüntüleriyle birlikte, hızlı başlangıç ve hızlı artırma kabiliyeti, düzenleme sağlamada duyarlılık ve yük takibi gibi daha duyarlı ve esnek kaynaklara yönelik artan ihtiyaç da dahil olmak üzere ek işletme ve sistem gereksinimleri yaratmıştır.

Kapasite Ödemeleri Mekanizması, sabit kapasite sahiplerinin, spot piyasadan ayrı bir şekilde istikrarlı bir gelir elde etme yolu olarak ek bir gelir akışından faydalanmalarına olanak tanır.

Sonuç olarak, yatırım kararları, emre amadelik için yapılan ödemeye göre verilir ve üreticilerin çok değişken (ve çoğu zaman olası olmayan) ani fiyat değişimlerine güvenmemesi gerekir. Bankacılık kurumlarının, karlılığı nadiren ortaya çıkan dönemlere dayanmayan istikrarlı bir işletmeye finansman sağlama olasılığı daha yüksektir. Buna göre, termal sanrtallerin sermaye maliyetleri azalır.

Termik santraller için bu fiyat riskine karşı koruma sağlamanın bir başka yolu da uzun vadeli finansal sözleşmeler yapmaktır, ancak bu tür sözleşmeler yaygın değildir ve genellikle daha kısa süreleri kapsar. Bu da termik santraller için uzun vadeli istikrarı garanti etmek açısından yeterli değildir. 1Bu kuralın bir istisnası, sistemin uzun vadeli yeterliliğini sağlamak için piyasanın büyük ölçüde finansal türevlere ve uzun vadeli sözleşmelere dayandığı Avustralya

örneğidir (bu belgede bölüm 4.4.7’ye bakın).

Özetle, dünya genelinde kapasite piyasalarının uygulamaya konmasını tetikleyen dört ana endişeden bahsedebiliriz.

1Varsa, Casl+5 ürünleri için likidite çok sınırlıdır. Türkiye pazarında ise bu bir seçenek değildir.

• Artan esneklik gereksinimleri

KÇGT'ler ve AÇGT’ler gibi termik birimler, üretimlerini hızla artırmalarına veya azaltmalarına ve dolayısıyla değişen sistem gereksinimlerine uyum sağlamalarına olanak tanıyan yüksek derecede esnekliğe sahiptir.

Bu enerji santralleri, özellikle çok daha yeni yenilenebilir enerji üretiminin kesintililiğini azaltmak için elektrik arz güvenliğini sağlamak açısından kritik öneme sahiptir. Kesintili üretim arttıkça, bu santraller sistem için çok önemli hale gelirler, ancak çalışma saatleri azalmaktadır.

• Sıfır fiyatlar veya daha düşük marjlar

Çoğu YEK-E’nin marjinal maliyetleri düşük veya sıfırdır ve çoğu başlangıçta ek destek programları ile desteklenmektedir. Sonuç olarak, üretim karışımındaki artan payları, havuz fiyatlarının düşmesine neden olur (değer sırası etkisi).

Ayrıca, termik birimlerin çalıştığı saat sayısında genel bir azalma olmuştur. Bu, KÇGT'lerin daha düşük bir marj için daha kısa sürelerle çalıştırılmasına yol açarak termik santral işletmecilerini çok zor bir durumda bırakmakta, bu durumda santralin sürekli olarak çalıştırılmadan atıl durumda bırakılması veya piyasadan çıkış bir seçenek haline gelmektedir.

Buna ek olarak, fiyatlar daha oynak hale gelmiştir ve bu durum, piyasaya yeni girenlerin iş finansmanındaki zorlukları artırmaktadır.

• Tavan fiyatlar ve “kayıp para” sorunu

YEK-E üretiminin (ve termik santrallerin karlılığı için arz ettiği sorunların) yokluğunda bile, bir termik santralin yatırım maliyetleri, yalnızca enerji piyasasındaki ani fiyat değişimleriyle tamamen karşılanmayabilir.

Kısa bir süre boyunca yüksek (veya aşırı yüksek) seyreden fiyatlar, arzın kısıtlı olduğu bir durumda yatırım yeterliliğini garanti etmek için meşru olarak gerekli olsa da, sosyal ve politik açıdan kabul edilemez olabilir. Sonuç olarak, birçok pazarda (JPM, ISO-NE, İspanya, Almanya, Fransa, Arjantin vb.) toptan satış fiyatları için tavan fiyatlar oluşturulmuştur.2 Bu tavan fiyat uygulamaları, puant yük birimlerinin yatırım maliyetlerini geri kazanmalarını etkili bir şekilde engelleyerek “kayıp para” sorununu yaratır.

Esnek kapasiteyi desteklemek için gerekli fiyat sinyallerinin ortadan kaldırılmasına katkıda bulunan yenilenebilir enerjinin başarısı ile durum daha da kötüleşmektedir.

• Atıl durumda bırakma/işletmeden çıkarmanın riskleri

Önceki üç maddede açıklanan sorunlara ek olarak, enerji sistemleri mevcut termik santrallerin atıl bırakılması ve işletmeden çıkarılması tehdidiyle karşı karşıya kalırken, termik kapasite için yeni yatırımlar durmuştur. Sistemin arz yeterliliği ve güvenliği için hem mevcut hem de yeni santraller çok önemlidir, ancak fiyatlar yatırımcıları ikna etmek için yeterli değildir. Bu özellik, termik portföyün bir kısmını (çoğu Avrupa pazarında nükleer ve kömür)

2 Daha nadir görülse de perakende fiyatlar için de tavan fiyat uygulanabilir.

kullanımdan kaldırmak için mevcut tesislerle birlikte düşünülmelidir; bu da gelecekteki esnek kapasite ihtiyacını artırır.

Sonuç olarak, Avrupa'da, üretim santrallerinin emre amadeliğini garanti altına almak ve yeni yatırımları çekmek için ek mekanizmalara ihtiyaç duyulduğu konusunda yaygın bir fikir birliği vardır.