• Sonuç bulunamadı

Belirli bir pazar için en iyi seçeneği değerlendirmeden önce pazarın durumu ve gerçekleştirilmeye çalışılan hedefler belirlenmelidir.

Türkiye pazarı, artan YEK-E üretimi ve termik birimlerin azalan çalışma süreleri nedeniyle yüksek derecede kapasite fazlası ile karşı karşıyadır. Bir yandan, yenilenebilir kaynaklarla aralıklı üretim, esnek termik birimler (KÇGT, AÇGT) tarafından sağlanacak olan sistemin esneklik gereksinimlerini artırırken, diğer yandan, termik birimlerin karlılığı önemli ölçüde azalmış ve pazardaki varlığı sağlanamamıştır.

Dolayısıyla, Türkiye sadece üretim tabanını genişletmenin yollarını değil, aynı zamanda termik santrallere ek gelir kaynakları sağlayarak güvenilirliği sağlamanın ve bunun için en uygun teknolojileri ödüllendirerek esnekliği sağlamanın yollarını da aramaktadır (TTK, bataryalar, termik ve hidroelektrik santraller).

Ekonomik modeller, rekabetçi bir ortamda ve mükemmel koşullar altında enerji piyasalarının doğru miktarda yatırım gereksinimi sağlayacağını öngörmektedir. Sonuç olarak, bazı ülkelerde merkezileştirilmemiş piyasa bazlı yaklaşımlar uygulanmaktadır.

Ancak, sistem kapasitesi yeterliliğini özel yatırımcıların kontrolüne bırakmanın riskli olduğu geçmişte defalarca kanıtlanmıştır.

• İspanya’da düzgün bir planlamanın olmaması, 25 GW’lik KÇGT’lerin 30 GW’lik YEK-E kaynakları ile aynı anda kullanılmasına neden olmaktadır. KÇGT’lere bakıldığında, bunlar son kullanıcılar tarafından kurtarılmış olup sistem için yüksek maliyetlere yol açmıştır.

• 2000’de Kaliforniya’da, 2005-2015 arasında Arjantin’de veya doksanların sonunda Kolombiya’da piyasa tarafından yönlendirilen yatırımlar çok düşük düzeyde olduğundan büyük enerji açıklarına neden olmuş ve KÖM’nin uygulanmasına yol açmıştır.

• Victoria’da (Avustralya) büyük kömür üretim tesislerinin beklenenden erken kullanımdan kaldırılması nedeniyle sistem, şebekede olası kısıntı tehdidiyle karşı karşıyadır. Uygulamada olan bir KÖM yoktur.

Kapasite yükümlülüğü ve merkezi olmayan güvenilirlik opsiyonları gibi önerilen bazı durumlarda, doğru kapasite seviyesini sağlamayan üreticilere/tedarikçilere cezalar uygulanır.

Bu önlem, mali olarak sorunu çözer, ancak enerji sağlanmaz (son kullanıcılar bir noktada kesinti yaşar). Bu kabul edilemez bir sonuç olabilir (çünkü yetersiz yatırıma ve kronik kapasite sıkıntısına yol açabilir; bkz. Kaliforniya örneği).

Bunun aksine, merkezi olarak yönetilen sistemler, sistem yeterliliğini temin eder ve yatırımcılara piyasaya girmeye karar verebilecek kadar bir güvenlik seviyesi sağlar. Bu tür sistemlerle ilgili sorun, verimli tahsis sağlamak ve sistemde aşırı maliyetlerden kaçınmak için tasarımın yeterli olmasının gerekmesidir.

Merkezi olarak belirlenen kapasite ödemeleri, verimli tahsisi garanti etmediklerinden, genellikle sistem için büyük maliyetlere neden olduklarından ve AB tarafından optimum olmayan ve kaçınılması gereken bir çözüm olarak görüldüklerinden tercih edilen seçenek değildir.

Miktar bazlı mekanizmalar arasında, kapasite ödemeleri ihalesi en çok kullanılan araç haline gelmiştir, çünkü potansiyel yatırımcılara ve mevcut kapasitenin gerçek maliyetlerini ortaya çıkarmasına olanak tanırken teknoloji açısından tarafsızlık sağlamaktadır. Böyle bir özellik, AB'nin uygulanacak herhangi bir sistemin enterkonneksiyonları ve TTK’yi içermesini şart koştuğu bir bağlamda alakasız bir özellik değildir.

İhalelerin büyük idari maliyetleri vardır, ancak yılda bir kez ihale yapılarak verimli bir şekilde kapasite tahsisi gerçekleştirilebilir. Sunulan ürün bir opsiyon şeklindeyse, kaynakların yeterliliği garanti edilirken ani fiyat değişimleri etkili bir şekilde önlenir.

Merkezi olmayan opsiyonlar, oyuncular arasında yüksek derecede rekabetin olduğu ve güçlü ve likit vadeli ve türev piyasaların geliştirildiği ve oyunculara pozisyonlarını korumaları için yeterli imkanlar sağlanan olgun piyasalarda faydalı araçlardır. Böyle bir gelişim düzeyinin bulunmadığı piyasalar, İSİ tarafından yönetilen merkezi sistemlerden yararlanabilir.

İhalelere dayalı başka bir merkezi çözüm ise stratejik rezervdir. Bu çözüm, sistem yeterliliğini garanti altına almak için piyasanın dışından birimlerin (böylece spot piyasaya müdahale edemezler) kullanılmasına dayanmaktadır. Türkiye örneğinde, amacın yakın zamanda inşa edilen birçok termik birimin piyasadan çıkışını önlemek olduğunu anlıyoruz. Bu nedenle bu mekanizma uygun görünmemektedir (genel olarak yaşlanan santrallere yöneliktir).

Ayrıca, UE bunu bir geçiş anlaşması olarak görmektedir. Türkiye halihazırda KÖM'sinin birkaç farklı versiyonunu uygulamaya koymuştur. Başka bir sistem uygulamaya konacaksa, uzun vadeli bir çözüm geliştirmek verimli olacaktır.

Kapasite ihaleleri ile sağlanan verimli tahsis ve arz güvenliğine, sistem için daha düşük toplam maliyet ve ani fiyat değişimlerini sınırlama imkanını eklersek daha sağlam bir mekanizma uygulanabilir.

Bir güvenilirlik opsiyonu programı kapsamında, kapasite satıcısı, daha istikrarlı bir gelir ödemesi karşılığında kıtlık fiyatı gelirlerinden vazgeçer. Perakendeciler de ani fiyat değişimlerinden kaçınma karşılığında daha yüksek fiyatlar öderler.

Bu sonuç, vadeli fiyatlar yoluyla da elde edilebilir, ancak güvenilirlik opsiyonu fiziksel olarak kapasite sağlama gereksinimini içerir; böylece sistemin yeterliliği garanti altına alınır.

Bu tür bir sistem, Avrupa pazarlarında (İtalya, İrlanda) yakın zamanda kurulan KÖM için bir seçenek olmuştur ve ABD pazarındaki (ISO-NE) en başarılı gelişim olduğu görülmüştür.

Sonuç olarak, güvenilirlik ürününün teknoloji açısından tarafsız bir ihaleyle satıldığı merkezi güvenilirlik opsiyonları, Türkiye örneği için en uygun yaklaşım olarak görünmektedir.

4.5.1 TÜRKİYE İÇİN MERKEZİ GÜVENİLİRLİK OPSİYONU PROGRAMI

Ülke, mevcut KÖM’nin, güvenilirlik opsiyonlarının ihaleye çıkarılmasına dayanan ve sistem için sıkıntılı zamanlarda fiziksel teslimat yükümlülükleri (emre amadelik) ile tamamlanan merkezi bir güvenilirlik opsiyonları sistemiyle değiştirilmesinden fayda sağlar.

Bu ürün, elektrik piyasasının normal işleyişini, kıtlık fiyatlarının görünümünü etkilemeden tamamladığından, özellikle değerlidir. Piyasa sinyallerini bozmaz ve kıtlık fiyatlandırmasının uygulanmasından sonra, kapasite mekanizması vasıtasıyla sağlanacak enerji teslimini yapmama nedeniyle ek bir ceza uygulanmasını gerektirmez.

Mekanizmanın maliyeti (satın alma fiyatları eksi üreticilerden olası geri ödemeler) şebeke tarifelerinde bir ücret olarak nihai tüketicilere aktarılır.

Bu yaklaşımın önemli bir özelliği de tüketiciye sağladığı korumadır. Elektrik fiyatları, güvenilirlik opsiyonu kullanım fiyatının üzerine çıktığında üreticiler, Piyasa İşletmecisine geri ödeme yapacaklarından, bu üreticiler, kapasite ödemeleri ve elektrik kıtlık fiyatlarının birleşiminden beklenmedik gelirler elde edemezler. Bu, kapasite mekanizmasının, elektrik gelirlerini tahmin etmenin zor olduğu uzun taahhüt süreleri (birkaç yıldan fazla) sunduğu durumlarda özellikle değerli olabilir.

Bu koruma ayrıca pazar gücünün kötüye kullanılması olanaklarını sınırlandırmaya da yardımcı olabilir, çünkü eğer fiyatlar kullanım fiyatının üstüne çıkarsa, kapasite sağlayıcılarından geri ödeme talep edilir.

Güvenilirlik opsiyonları için ihalelerin etkili olabilmesi için tüm kapasite sağlayıcılarına (teknoloji tarafsızlığı) ve nihayetinde komşu ülkelerden gelen sağlayıcılara açılması gerekir.

Bu önlem, kapasite için ikincil bir pazarın yaratılması, vadeli ve türev piyasalarda likiditeyi artırmaya yönelik önlemler ve spot piyasadaki fiyatlara yönelik tüm sınırlamaların kaldırılmasıyla birlikte uygulanmalıdır.

5 G

ÖREV

1F’

DEN

TTK

İLE BAĞLANTI

Talep Tarafı Katılımı birimleri bazen KÖM'ye dahil edilir ve bazen de geri kalan teknolojilere açık olmayan belirli teklif verme mekanizmalarına tabidir (hedeflenen kapasite ihaleleri).

Bunların gelişimi başlangıçta yavaştı, ancak son yıllarda ivme kazandı ve uluslararası deneyimler, sistem yeterliliğini artırmak için bir araç olarak başarıyla kullanılabileceklerini göstermektedir.

Ayrıca AB, TTK’yi KÖM'lerin temel ilkeleri arasına dahil etmektedir.

TTK’nin nasıl ele alınması gerektiğini tanımlarken, aşağıdaki hususların dikkate alınması gerekir:

a) Kesinti Süresi ile Uyumlu Hedefler – Kesilebilirlik/TTK sözleşmeleri, arz güvenliğini sağlamaya veya sistemin esnekliğini artırmaya yönelik olabilir. İlki, birkaç saat önceden bildirilen uzun kesintilerin belirtildiği sözleşmelerle elde edilebilirken, ikincisi neredeyse anında bildirilen kısa kesintilerle elde edilebilir (İSİ'nin tüketici varlıkları üzerinde uygun uzaktan kontrole sahip olması koşuluyla beş ila sıfır dakika arasında). Dolayısıyla, mekanizma verimliliğini arttırmak için bu iki tip ürünün bir kombinasyonu arzu edilir.

b) Hizmet sunma teşvikleri - Tüketicilerin kritik saatlerde (tüketimin daha fazla ve sistem kapasitesi üzerindeki baskının daha yüksek olduğu) hizmeti sunması için teşvik sağlamak amacıyla, yoğun saatlerde yük atan kesintiye uğrayabilir tüketicileri ödüllendirmek için ödeme formüllerine unsurlar eklenir.

c) Ücret Üst Sınırları - Hizmetin toplam maliyeti teminat altına alınacaksa, ücret üst sınırları belirlenebilir (Yunanistan ve Portekiz'de olduğu gibi). Bu tür üst sınırlarda, bir sağlayıcının son bir yıl içinde elde ettiği tüm faydayı toplam tüketimine bölerek (kesintili hizmetlerden kaynaklanan toplam gelirler/MWh değerini elde etmenin bir yolu olarak) elde edilen değer dikkate alır.

d) Sabit ve Değişken Ödemeli Sistemler - Son bir husus olarak, hem hizmetin kullanılabilirliğini (rezerv kapasite) hem de fiili uygulamasını (yük atma) ödüllendiren iki aşamalı bir ödeme sisteminin uygulanması arzu edilir. İki aşamalı sistem uygulanırsa ve rezerv ödemesi yerine hizmet ödemesi tercih edilirse, hizmeti veren tüketiciler, gerçekte sarf edilen çabayı yansıtacak şekilde daha büyük ödemeler alırken, sabit ödemeler daha düşük olacak ve sistem baskı altında değilse sistem için toplam maliyetler düşecektir.