• Sonuç bulunamadı

Bugünümüzün Şanlıurfa’sının kaderinde, XI. yüzyıl sonunda başlayan haçlı seferlerinin ilki olan, I. Haçlı Seferi’nin sonuçlarından birisi, Urfa Haçlı Konluğu’nun 1098 yılında kurulmuş olması idi. I. Baudouin, sadece Urfa Haçlı Kontluğu’nun kurucusu ve aynı zamanda Kudüs Haçlı Devleti’nin de resmi olarak ilk kralıdır. I. Baudouin, 1118 yılına kadar yaşamış, Doğu Frank Devleti’nin resmi anlamda kurucusu kabul edilmektedir. I. Haçlı Seferinin başlangıcında, Baudouın De Boulogne’nin, diğer büyük Haçlı Reisleri arasında sayılabilecek bir vasıfta olmadığı bilinir. Baudouın De Boulogne’nin babası Boulogne Kontu II. Eustache, annesi ise Aşağı Lotheringia Dükü II. Gottfried’in kızı ve vârisesi Ida’dır. Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte olarak 1061-1070 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir.67

Baudouın De Boulogne, sahip oldukları kontluğun toprakları abileri arasında paylaşılmış, kendiside aile kararı ile ruhani mesleğe intisabı kararlaştırılmıştı. Amaç zaten ülke toprakları az bir mirasçı daha olmasın mantığıyla Baudouın De Boulogne, Reims Cambraive Liege’deki ruhban okullarında tahsile başlatılmıştı. Ancak, Baudouın De Boulogne yaradılışı gereği mi yoksa ailesinin konumu dolayısıyla mı tam bilemiyoruz ancak ruhani mesleğine adapte olamamış, tahsilini yarıda bırakarak ağabeyisi Godefroi de Bouillon’un hizmetine girmiştir.68

Baudouın De Boulogne, anlaşılacağı üzere, öz yurdunda ailevi durumu, bulunduğu ortam, geleceğe yönelik olarak büyük ümitler beslemesine müsait durumda değildi. Bu yüzden Papa II. Urbanus’un I. Haçlı Seferi çağrısını büyük bir memnuniyetle karşılamış ve kendini bu maceranın içinde bulmuştur. I. Haçlı Seferi esnasında, birçok baderelerle uğraşmıştır. Bahsi geçen seferin daha ilk ayağında yani Macaristan’da geçen bölümünde, Macar Kralı Kalman’ın yanında rehin olarak geçirmiş, ordu ancak Belgrad’a varınca rehinelik bitmiş ve ardından serbest bırkılmıştı. İstanbul’da vassallık yemininde ilk etepta kiriz çıkartmışsada, istemeye istemeyede olsa

67 Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi (1098-1118), c. I, TTK, Ankara 1990, s. 1-4. 68 Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, s. 1-4.

yeminlerini yaparak Anadolu’ya geçebilmişdi.69

Baudouın De Boulogne, kendine bir gelecek kurmak amacıyla İznik önüne geldiğinden beri, Bizans İmparatorluğu ve özellikle de bu devletin doğu sınırlarındaki durumu ile çok yakından ilgilenmeye ve bu hususlarda kendisini aydınlatacak kimselerle tanışmaya azami gayret göstermeye başlamıştı. Baudouın De Boulogne, tam bu esnada aradığı fırsat önüne geldi. Bizans İmparatorluğunun zindanlarından kaçarak İznik’te haçlı ordusuna katıldığı bildirilen ‘Bagrat’ adında bir Ermeni sergerdesi ile tanışıp onu maiyetine almıştır. Baudouın De Boulogne’de, Bagrat ile tanıştıktan sonra, Haçlı Seferinin yolu üzerinde bulunan Ermeniler ile bağlantı kurmak ve mümkün olduğu takdirde, Türkler tarafından büyük bir baskı altında tutulduğunu öğrendiği bu kavmin oturduğu topraklar üzerinde kendisine bir hâkimiyet sahası kurmak fikrinin oluştuğunu anlaşılmaktadır. Yöre olarak Ermeni nüfusunun olduğu yörelerde genelde Ermeniler ya Bizanslıların yâda Türklerin himayesinde yaşamaları Baudouın De Boulogne’de bu fikre kapılmasına yardımcı olduğu düşünülmektedir.70

Baudouın De Boulogne, ilk önce Kilikya Bölgesi’nde faaliyet göstermiş ancak daha sonradan Bagrat’ın kendisini ikna etmesi ve Fırat Bölgesi Ermenilerinden kendisini bölgeye davet eden mesajlar alması üzerine Kilikya’dan ayrılarak Maraş’a gelmiştir. Birleşik haçlı ordusu, 17 Ekim 1097 tarihinde, güneye, Antakya üzerine hareket ederken Baudouın De Boulogne, ordudan ayrılmış ve kendine ayrı bir yol tayin ederek Urfa’ya doğru harekete geçmiştir.71

Baudouin de Boulogne, Ermenilerle ‘Bagrat’ aracılığıyla anlaşarak Kilikya’dan ayrılıp Urfa’ya geldi. Şehrin hâkimi Ermeni Thoros’u kısa sürede bertaraf ederek ana Haçlı ordusu Antakya surları önünde şehri kuşattığı sırada Urfa’da ilk Haçlı devletini 10 Mart 1098 tarihinde kurdu.72

Böylece Urfa Kontluğu Doğu’daki ilk Haçlı devleti oldu. Ayrıca I.Haçlı seferinin ilk meyvesini burada almış oldular. I.Baudouin, kısa zamanda civardaki bazı kalelerle Samsat73 ve Serûc74 şehirlerini ele geçirip kontluğun topraklarını genişletti. Ancak I.Baudouin, Kudüs’ün zaptından sonra buranın yöneticiliğine seçilmiş olan

69 Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, s. 1 - 4; Işın Demirkent, “Haçlılar Maddesi,” TDV

İslâm Ansiklopedisi, c: 14, s, 531

70 Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, s.1-4. 71 Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, s.7.

72 Işın Demirkent, “Haçlılar Maddesi,” TDV İslâm Ansiklopedisi, c: 14, s, 529 73 Adıyaman ilinin bir ilçesinin adıdır.

ağabeyi Godefroi de Bouillon’un ölümü üzerine Urfa Kontluğu’nun idaresini kuzeni Baudouin du Bourg’a devrederek Kudüs’e gitti ve Kral unvanıyla idarenin başına geçti. Urfa’nin ikinci kontu Baudouin du Bourg (1100-1118), kontluğun topraklarını fazla genişletemediyse de Türk saldırılarına karşı koyabildi. Ayrıca 1102’de yanına gelen kuzeni Joscelin de Courtenay’i kendine yardımcı aldı. Fakat 1104 yılında Antakya Prinkepsi Bohemund ve Tankred ile birlikte Harran’ı ele geçirmek üzere çıktıkları seferde, Mardin hâkimi Artukoğlu Sökmen ve Musul Valisi Çökürmüş’ün kuvvetleriyle 7 Mayıs 1104 tarihinde yapılan savaşta kuzeni Joscelin ile birlikte esir düşen, ancak II. Baudouin dört yıl sonra Türk esaretinden kurtulup Urfa’ya dönebildi. Bu zaman zarfında Urfa’nın idaresini Bohemund adına önce Tankred, daha sonra Richard de Salerne yürüttü. Ancak Tankred ve Richard, II. Baudouin’e Urfa’nın hâkimiyetini geri vermek istemeyince, II. Baudouin onlarla yaptığı mücadelelerden sonra Urfa’ya sahip olabildi. Bu durum Urfa ile Antakya arasındaki ilişkileri de bozdu ve bu düşmanlık kontluğun yıkılışına kadar sürüverdi. Musul Valisi Mevdûd’un 1110’da başlayıp daha sonra devam eden üç seferi Urfa Kontluğu’nun geleceği bakımından dönüm noktası oldu. Kontluğun Fırat’ın doğusunda kalan kısmı bu seferler sonunda tahrip edildi ve bölge halkının büyük kısmı nehrin batıtarafına göç etti. Kral 1. Baudouin’in 1118’de ölümü üzerine Kudüs tahtına bu defa Urfa Kontu Baudouin du Bourg geçti. Yeni hükümdar da Urfa Kontluğu’nun idaresini kuzeni Joscelin de Courtenay’e bıraktı. Urfa Kontluğu’nu Dânişmendliler’e ve Artuklular’a karşı savunan Joscelin 1122’de Artuklu Beyi Belek b. Behrâm’a esir düştü ve Harput Kalesi’nde hapsedildi. Bu ikinci esaretinden bir yıl sonra kurtulup Urfa’ya dönen Joscelin’in 1131’de ölümünden sonra yerine oğlu II. Joscelin geçti. Onun zamanında Musul ve Halep’in hâkimi olan Atabeg İmâdüddin Zengî 24 Aralık 1144’te Urfa’yı fethetti; böylece Urfa Haçlı Kontluğu resmen son buldu.75

Bununla beraber Haçlılar, II. Joscelin’in idaresinde Tel Bâşir merkez olmak üzere Fırat’ın batısında 1150-1151’e kadar varlıklarını sürdürdüler. 1150’de II. Joscelin Nûreddin Mahmud Zengî’ye esir düştü ve Halep zindanında öldü. Karısı Beatrice kontluktan geri kalan toprakları Bizans’a satıp bölgeden ayrıldı. Ancak bu topraklar da bir süre sonra Türkler’in eline geçti, böylece Urfa Haçlı Kontluğu ortadan kalkmış oldu.76

75 Işın Demirkent, “Haçlılar Maddesi,” TDV İslâm Ansiklopedisi, c: 14, s 531 76 Işın Demirkent, “Haçlılar Maddesi,” TDV İslâm Ansiklopedisi, c: 14, s, 531

İmameddin Zengi de Urfa’yı almak için harekete geçmiş bulunuyordu. Zengi, birkaç defa Dımaşk şehrini almaya teşebbüs etmiş; ancak Kudüs Krallığı ile Haçlı Ordularının, Dımaşk Atabeyine yardım etmeleri sebebi ile bu siyasetini gerçekleştirmeye bir türlü muvaffak olamamıştır. Bütün çabalarına rağmen Dımaşk’ı ele geçiremeyen İmameddin Zengi, adının hutbede okunması ile yetinerek dikkatini Haçlılar üzerine çevirmiştir. Bu esnada, Urfa Kontluğu’na bağlı süvari birlikleri; Rakka,77 Nusaybin78 ve Amid’e79 kadar sokulmuşlar, Mardin civarı ile Harran’ı da tehdit altına almışlardır. Bunun üzerine Irak Selçuklu Sultanı Mesud, kendisine bağlı Musul Atabeyine Urfa’nın fethini emretmiştir.80

Topraklarını kuzeyden emniyete alan İmadeddin Zengî’nin asıl hedefi atabegliğin Halep ve Musul toprakları arasına sokulmuş olan Urfa Kontluğunu almak istiyordu. Bunun için uygun fırsatı kolluyor, Artuklu arazisinde yoğun faaliyet göstererek Haçlılar’la ilgilenmediği izlenimi vermek istiyordu. Bu arada İmadeddin Zengî, hayati meselelerle uğraşırken, Irak Selçuklu Sultanı Mesud bazı emîrleri kendisine karşı kışkırttığı gerekçesiyle İmadeddin Zengî’nin üzerine ordu sevk etmeye karar verdi. Bunu haber alan ve Irak Selçuklu Sultanı Mesud savaşmak istemediğini bildirmek üzere İmadeddin Zengî, büyük oğlu Seyfeddin Gazi’yi sultana rehin olarak gönderdi. Ayrıca 100.000 dinar vermeyi teklif etti. Onun teklifini kabul eden Mesud, bir miktarını ödediği paranın geri kalanından vazgeçti. Irak Selçuklu Sultanı Mesud paranın bir kısmını bağışlamasının amacı İmadeddin Zengî, yi kendi saflarına çekerek ona Urfa’nın fethi görevini verdi. Çünkü Urfa Kontu II. Joscelin, Nusaybin’den Mardin ve Âmid’e, Harran’dan Rakka’ya kadar olan geniş bir alanı ciddi biçimde tehdit etmekteydi. İmâdüddin Zengî kendine tevdi edilen bu görevi büyük bir onurla kabul ederek hemen büyük bir ordu toplamak için hazırlıklara girişti.

Urfa Kontu II. Joscelin bu sırada onun Artuklu topraklarında yürüttüğü harekâta aldanıp şehirden ayrılmıştı. Casusları vasıtasıyla şehri yakından takip eden Zengî, Yağıbasan kumandasında bir öncü birlik yolladıktan sonra kendisi de süratle Urfa önlerine geldi. Şehir üç piskopos idaresindeki zayıf bir garnizon tarafından savunulmaktaydı. Zengî’nin teslim olma teklifi reddedilince Urfa, Türkmen birlikleriyle takviye edilen ordu tarafından şiddetli bir şekilde kuşatıldı. Surlar büyük mancınıklarla

77 Suriye’nin kuzeyinde Fırat nehri üzerinde yer alan bir şehrin adıdır. 78 Gaziantep ilimizin bir ilçesinin adıdır.

79 Diyarbakır ilimizin eski adıdır.

dövülürken (26 Cemaziyülâhır 539) 24 Aralık 1144’da lağımcıların surlarda açtığı gediklerden içeri giren Türk askerleri 26 Aralık’ta iç kaleyi de ele geçirdiler. Urfa’nın fethiyle ilgili farklı tarihler de verilmektedir.81 Şehirdeki yerli Hristiyanlara adaletle muamele eden Zengî, Haçlılar’ın tasfiyesi hususunda çok şiddetli davrandı. Ali Küçük’ü Urfa valiliğine tayin edip emrine yedi kumandanla birlikte kuvvetli bir garnizon verdi.82

İmameddin Zengi, Haçlılar’ın kendi aralarında bulunan anlaşmazlıkları dikkatle izlemiş 1144 yılına gelindiğinde Urfa’ya taarruz için uygun fırsatı yakalamıştır.83 Bu dönemde Urfa kontluğunun Bizans İmparatorluğu ile arasının açık olması aynı zamanda Urfa halkı ile haçlı yöneticileri de birbirlerini sevmemekte birbirleriyle anlaşamamaktadırlar.84 Urfa Kontluğuna, Kudüs Krallığı ise etkili bir yardım gönderebilecek durumda değildi. Ancak İmameddin Zengi’nin bunca bu avantajlara rağmen dezavantaj olarak da, Urfa’nın çok güçlü surları vardı. İmameddin Zengi, Artuklu Hükümdarı Kara Arslan’ın yardım çağrısını kabul eden II. Joscelin’in şehirden uzaklaştırıldığı kendisine bildirilince derhal harekete geçti.85

İmameddin Zengi, Urfa önüne gelince İslâmî kaide ve geleneklere uygun olarak kan dökülmesini ve şehrin harap olmasını önlemek için şehre haber göndererek teslim olmalarını talep etti. Şehir de yüksek rütbeli bir asker bulunmadığından, müdafaa işleri şehrin Lâtin Başpiskoposu II. Hugue’nin elinde bulunmaktaydı. II. Hugue, İmameddin Zengi’nin teslim olmaları yönündeki teklifini reddetti. Çünkü Urfa’dakiler, başta Antakya’ya ve Kudüs’e gönderdikleri haber üzerine kendilerine yardıma koşulacağını sanıyorlardı.86

Şehrin teslimi reddetmesi üzerine İmameddin Zengi, Urfa’nın bütün etrafını kuşattı. Ordusunu Urfa etrafında yerleştirdikten ve şehir halkının dış dünya ile bağlantısını tamamen kestikten sonra İmameddin Zengi, şehrin ve surların dövülmesi emrini verdi. Yanında her türlü kuşatma aleti ve mancınıklar getirmişti. Bir taraftan surlar dövülür ve şehir halkı devamlı ok atışları ile canından bezdirilirken, bir taraftan da, Halep’ten getirildiği anlaşılan, surların zayıf ve altı kazılmaya müsait yerlerini bilen

81 Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi,(1118-1146),Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara

1987, s.147

82 Gülay Öğün Bezer, “İmâdüddin Zengi,” TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2007, c.XXXXIV, s.

261

83 Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, s. 78-79. 84 Ali Sevim, Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, s.256 85 Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, s. 78-79. 86 Işın Demirkent, Haçlı Sef. s. 78-79.

nakkablar kuzey suru altına lağımlar kazmaya başladılar.87

28 Kasım 1144’de başlayan şehrin kuşatması üç haftadan fazla sürdü. 24 Aralık 1144 günü şehre giren Türk birlikleri kısa zamanda savunmayı kırdılar. İç kaleye sığınmaya çalışan halkın çoğu, Lâtin Başpiskoposu II. Hugue kendi emri olmadan kapıların açılmamasını emrettiğinden bu kapıların önünde sıkıştı ve arkadan gelenlerin tazyikiyle biribirini ezip öldürdü. Urfa’nın yerli Hristiyan halkını kaderiyle baş başa bırakarak iç kaleye çekilmiş olan haçlı garnizonu da iki gün sonra teslim oldu. Böylece Urfa yeniden Türk-İslâm dünyasına kazandırılmıştı.88

İmâdüddin Zengî, Urfa’ya girdikten sonra şehrin tahrip edilmesini önlemiş, esirlerin serbest bırakılmasını, alınan ganimetlerin iade edilmesini istemiştir. Urfa’nın fethi Haçlılar’a o zamana kadar indirilen darbelerin en ağırı ve en anlamlısı idi. Urfa’nın Hristiyanlar için taşıdığı önemi fark eden ve Haçlılar’ın burayı üs edinerek el- Cezîre ve Suriye Müslümanlarına büyük zarar verdiklerini bilen İslâm dünyası bugünü bayram ilân etmiş ve İmâdüddin Zengî’yi hediyelere ve unvanlara boğmuşlardır.89

İmameddin Zengi, Urfa’dan Fırat’ın doğusunda ikinci büyük Frank müstahkem mevkii olan Serûc90 üzerine yürüdü; burası ocak ayı içinde düştü. İmameddin Zengi, bundan sonra nehrin esas geçit yerine hâkim bulunan Birecik91 üzerine gitti. Ancak buradaki Frank garnizonu inatçı bir direnme gösterdi. Bir kere II. Joscelin çok yakındaydı. Tam bu sırada Zengi, Musul’da karışıklıklar çıktığı haberini aldı. Birecik kuşatmasını kaldırarak süratle doğuya yöneldi. Kendisi hâlâ ismen sadece Sultan Mesud’un oğlu olan Alparslan’ın emrinde Musul atabeyi idi.

İmameddin Zengi, Musul’a ulaştığında Alparslan’ın kendi nüfuz ve otoritesini korumak için atabeyin buradaki vekili Sakar’ı öldürmüş olduğunu öğrendi. Bu, Alparslan bakımından böyle bir harekette bulunmak için hiç de müsait bir an sayılmazdı. Çünkü bir Hristiyan devletinin başkentini fetheden bir kimse olarak İmameddin Zengi, bütün İslâm dünyası nazarında haiz olduğu itibarının doruk noktasında bulunmaktaydı. Alparslan, tahtından indirildi, danışmanları öldürüldü. Halifeye gelince o, İmameddin Zengi’ye sultan ve fatih ünvanını tevcih etmiş ve kendisine hediyeler ile yüklü bir elçi heyeti göndermişti.

87 Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, s. 145.

88 Işın Demirkent, Haçlı Seferleri Tarihi, Dünya Kitapları, İstanbul 2007, s.79.

89 Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, s.149 90 Şanlıurfa’nın bir ilçesinin adıdır.

İmameddin Zengi, 1146 tarihinde Caber Kalesi’nin kuşatmasında bulunurken, gulamlarından ‘Yerenkuş’ tarafından öldürülmüştür. Bazı tarihçiler bunun nedeninin Zengi’nin içki içip bu gulamı tehdit etmesi olduğunu yazmışlardır. İmameddin’in ölümü hem kurmuş olduğu atabeyliği Musul ve Halep Atabeyliği olmak üzere ikiye bölmüş hem de ordusunu ikiye bölmüştür.92

Urfa’nın fethini Bedir Gazvesi’ne benzeten İbnü’l-Esîr ve diğer bazı önemli tarihçiler şehrin fethiyle ilgili çok önemli bilgiler aktarırlar.93 Anadolu yaylası ile el- Cezîre ve Suriye arasındaki stratejik konumu dolayısıyla Urfa’nın savunması bütün Haçlı hâkimiyetlerini yakından ilgilendiriyordu. İmâdüddin Zengî’nin yapmış olduğu bu fethi, Haçlılar’ın Bizans İmparatorluğu ile kavgalarını ve Urfa-Antakya kontları arasındaki gerginliği hesaba katarak Haçlılar’ın yardımlaşmasına imkân bırakmayacak bir zamanda gerçekleştirmiş bulunuyordu.

İmameddin Zengi, Urfa’dan Fırat’ın doğusunda ikinci büyük Frank müstahkem mevkii olan Serûc94 üzerine yürüdü; burası ocak ayı içinde düştü. İmameddin Zengi, bundan sonra nehrin esas geçit yerine hâkim bulunan Birecik95 üzerine gitti. Ancak buradaki Frank garnizonu inatçı bir direnme gösterdi. Bir kere II. Joscelin çok yakındaydı. Tam bu sırada Zengi, Musul’da karışıklıklar çıktığı haberini aldı. Birecik kuşatmasını kaldırarak süratle doğuya yöneldi. Kendisi hâlâ ismen sadece Sultan Mesud’un oğlu olan Alparslan’ın emrinde Musul atabeyi idi.

İmameddin Zengi, Musul’a ulaştığında Alparslan’ın kendi nüfûz ve otoritesini korumak için atabeyin buradaki vekili Sakar’ı öldürmüş olduğunu öğrendi. Bu, Alparslan bakımından böyle bir harekette bulunmak için hiç de müsait bir an sayılmazdı. Çünkü bir Hristiyan devletinin başkentini fetheden bir kimse olarak İmameddin Zengi, bütün İslâm dünyası nazarında haiz olduğu itibarının doruk noktasında bulunmaktaydı. Alparslan, tahtından indirildi, danışmanları öldürüldü. Halifeye gelince o, İmameddin Zengi’ye sultan ve fatih ünvanını tevcih etmiş ve kendisine hediyeler ile yüklü bir elçi heyeti göndermişti.

92 Fazıl Bayat, “İmameddin Zengi ve Musul Atabeyliği”, Türkler Ansiklopedisi, c.IV, s.817.

93 İbnü’l-Esîr, İzzeddin Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed b. Abdilvahid, et-Târîhul-bâhir fîd- Devleti’l-

Atabekiyye, thk: Abdulkadir Ahmed Tuleymat, Daru’l-kütübi’l-hadîse, Kahire 1963, s. 67, 69 vd. Ebû

Şame el-Makdisî, Teracimu ricali'l-karneyn el-ma'ruf bi'z-zeyl âlâ ravdateyn Beyrut1947. Kitabı yayına hazırlayan şahıs Kevserî'yi şöyle takdim ediyor: Mevlâna, el-Üstad el-Kebîr, Sahibü'l Fâdile

Muhammed Zahid b. Hasen el-Kevserî, Vekil-i Meşyahati'l-İslâmiye fi'l-Hilâfeti'l-Osmaniye Sabikan. c.I, s.37.

94 Şanlıurfa’nın bir ilçesidir. 95 Şanlıurfa’nın bir ilçesidir

İmameddin Zengi, 1146 tarihinde Caber Kalesi’nin kuşatmasında bulunurken, gulamlarından ‘Yerenkuş’ tarafından öldürülmüştür.96