• Sonuç bulunamadı

Tutuklama Nedeni Olarak Sayılan Haller

TÜRK HUKUKUNDA TUTUKLAMA VE ŞÜPHE İLİŞKİSİ 1 Genel Olarak: Türkiye’de Tutuklama Sorunu

2.3. Tutuklama ve “Kuvvetli Şüphe”

2.3.2. Tutuklama ve Kuvvetli Şüphe İlişkis

2.3.2.2. Tutuklama Nedeni Olarak Sayılan Haller

i) Şüphelinin kaçacağı şüphesini doğuran somut olguların varlığı

Kanunda listelenen kimi durumlar, tutuklama nedeninin varlığına yönelik bir karine olarak ele alınmıştır. Bunlar arasında, şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığı da yer almaktadır. Bu koşulun yasada belirtilmesi ise evrensel düzeyde tutuklama tedbirinin meşru amacı olarak yargılamanın etkin bir şekilde yürütülmesi amacıyla uyum halindedir. Bu bağlamda sanığın her arandığı zaman ulaşılabilmesi veya tebligat yapabilmek için geçerli ve güncel bir adresinin bulunması gerekmektedir. Sonuç olarak istenildiği zaman ulaşılamayan, sabit ve belli bir tebligat adresi olmayan, kendisine ulaşılmasını engelleyecek bir biçimde adresini kaybeden, ikametgahında değişiklik yapan ya da ülke dışına çıkan, yurt dışına çıktıktan sonra da ülkeye dönmeyeceği yönünde bir irade gösteren şüpheli ya da sanığın kaçak olduğuna hükmedilecektir. Fakat önemli olan bu sayılan olasılıkların sanık tarafından kasten gerçekleştirilmiş olmasının gerektiğidir326.

324 Yayla, s. 128.

325 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/4-553 E ve 2010/537 K. sayılı ve 27.10.2010 tarihli kararı, http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/dsp.php?fn=hgk-2010-4-553.htm&kw=`2010/4-553`#fm, Erişim Tarihi 28.05.2020, Aktaran İnci, s. 80, para. 5.

Şüpheli veya sanığın kaçmadığı ya da saklanmadığı hallerde, bu kişi hakkında somut verilere dayanan kaçma şüphesinin varlığı gerekmektedir. Kaçma şüphesi kaçma ihtimalinin karşılığı olarak düşünülemez. Kişinin kaçma girişiminde olduğunu gösteren somut şüphe sebeplerinin gösterilmesi gerekmektedir. Bu kişinin kaçacağına ilişkin verilerin olması halinde bunların bütünlükçü bir şekilde değerlendirilerek bir sonuca ulaşılması gerekmektedir327.

Bir kişinin kaçma eğiliminin olup olmadığını iyiniyetli davranıp davranmadığına göre ayırt etmek gerekmektedir. Kaçma ya da saklanma şüphesinin kuvvetli olduğundan bahsedebilmek için somut olguların bulunması yeterli ve gereklidir. Bundan başka kaçma ve saklanma halinin somut olarak gerçekleşmesi şart olmayıp sanık ya da şüphelinin tüm davranışlarının bütünlüklü olarak gözlenmesi ile bu sonuca ulaşılabilir. Bu bağlamda ilgili kişinin eski yaşantısı, mesleki durumu, eş-dost akraba ilişkileri, işlediği iddia edilen suçun niteliği, olaydan önceki ve sonraki hal hareket ve tavırları hesaba katılmalıdır. Kanunun açık bir şekilde düzenlediği şekliyle kaçmayla ilgili şüphe, kaçma düşüncesini yaratan somut olguların dayanak alınması suretiyle varsayılmalıdır. Bu nedenle bir kişinin kaçacağına dair tahmin ya da sezgilere dayanmak yeterli olmayacaktır. Kaçma şüphesinin kimi olay ve gelişmeler ışığında temellendirilmesi gerekmektedir. Bu noktada uygulamada sıklıkla yapılan yanlış bir uygulama da üzerine atılı suçtan dolayı hüküm giymesi halinde sanığın alacağı cezanın büyüklüğünün mutlaka kaçma şüphesi yaratacağının varsayılmasıdır.

Sanık ya da şüphelinin kaçma şüphesine dair kimi örnekler verilebilir. Örneğin pasaport almak, yurt dışına yolculuk etmek için bilet almak, suçluları koruma ya da yardım yataklık şüphesi altında bulunan kişilerle bağlantı kurmak, sabit ve belirli bir ikametgâh bildirmekten kaçınmak ya da yabancı olmak gibi unsurların kaçma şüphesine haklı dayanak teşkil edeceği varsayılmaktadır. Bu tür nedenlere dayanarak kaçma şüphesini varsayabilmek için somut olayla bir neden sonuç ilişkisi kurulması şarttır. Mesela sanık ya da şüphelinin sadece yabancı uyruklu olması ya da yurt dışına seyahat etmek istemesi otomatik olarak kaçma

şüphesinin var olduğu anlamına gelmeyecektir. Mutlaka bu unsurlarla somut olayın diğer hususlarını da bir arada değerlendirerek bir sonuca varılması gerekmektedir. Yukarıda belirtildiği gibi sadece hüküm halinde verilecek cezanın ağırlığı da tek başına kişinin kaçacağına dair bir varsayım olarak ele alınmamalıdır. Bunun gibi örneğin birçok kişinin tanık olduğu bir suç işledikten sonra kaçan kişinin kendi isteğiyle polise teslim olması halinde kaçma şüphesinin varlığından bahsedilemez. Benzer bir şekilde devlet memuru olan kişinin görevine devam ediyor olması ya da yurt dışında olan bir kişinin hakkında bir soruşturma ya da kovuşturma olduğu bilgisi aldıktan sonra gelerek yetkili makamlarla bağlantı kurması halinde de kaçma olasılığının bulunmadığı sonucuna varılmalıdır328.

Kimi davranış türleri kaçma şüphesinin varlığına gösterge teşkil etmektedir. Sanığın kişiliği, aile bağları, mesleği, evi, başka ülkelerle bağlantıları kaçma şüphesi açısından birlikte değerlendirilmelidir329. İlgilinin yurt dışındaki maddi ya

da ailevi ilişkileri de kaçma şüphesinin bulunduğunu varsaymaya yönelik örnek teşkil eden durumlar olabilmektedir330.

Kişinin konut ya da işyerini sık sık değiştirmesi, kod adı ya da sahte belgeler kullanması, önceden bir terör örgütüne üye olma suçu işlemesi ya da bu suçtan yargılanırken kaçmış olması, başka bir suça bağlı olarak hakkında yargılama yapılırken kaçmış olması gibi durumlarda da kaçma şüphesinin bulunduğuna dair açık emare teşkil etmektedir331.

Bu açıklamalar ışığında anılan örneklerin bulunması halinde kişinin kaçma şüphesinin bulunduğu ve bu doğrultuda hazırlık yaptığı varsayılabilir. Buna karşın kişinin karine olarak yerleşik bir yaşam sürmesi, günlük olağan davranışları dışında başkaca bir davranış sergilememesi, düzenli bir iş ve hayatının olması, toplumsal bağ ve ilişkilerinin güçlü olması, mesleki sosyal ve akrabalık bağlarının bulunması, belirli bir yaşın üstünde olması, sağlık sorunlarının olması gibi durumlar da kişinin

328 Şahin, Şüphe Kavramı, s.132. 329 Ünver/Hakeri, s. 359. 330 Yenisey/Nuhoğlu, s. 351. 331 Şahin, Şüphe Kavramı, s.133.

kaçma olasılığını zorlaştıracağından kaçma şüphesinin olmadığı sonucuna varılmasına yol açabilir332.

ii) Delillerin karartılacağı ya da etkileneceğine dair kuvvetli şüphe

CMK, şüpheli veya sanığın davranışlarının, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık ve mağdura etki etmeye yönelik olarak “kuvvetli şüphe oluşturması” söz konusu olduğunda tutuklama nedeninin varlığının karine olarak kabul edileceğini belirtmektedir. Bu çerçevede sanık/şüphelinin davranışlarının, delilleri yok etmek, gizlemek ya da değiştirmek, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı oluşturmak amacıyla tutum ve davranışlarda olduğuna dair kuvvetli şüphe oluşturuyorsa, bu koşulun gerçekleştiği sayılacaktır. Bir kişinin üzerine atılı suçla ilgili kuvvetli suç şüphesinin varlığına işaret eden somut delillerin bulunması yanında; kişinin davranışlarının delilleri karartacağı ya da etkileyeceği doğrultusunda kuvvetli şüphe oluşturması halinde, bu kişi hakkında tutuklama tedbirine başvurulabilecektir. Ancak uygulamada sıklıkla eleştirildiği şekliyle, delilleri karartmaya dair şüphe koşulu, tutuklama kararlarında basmakalıp bir şekilde kullanılmaktadır.

Gerçekten de uygulamada, soruşturmanın henüz sonuçlanmaması, suçla ilgili diğer kişi, tanık ve delillere ulaşılmamış olması gibi durumlar otomatik olarak kişinin delilleri karartma tehlikesinin bulunduğuna dair gerekçe olarak kullanılmaktadır. Oysaki delillerin toplanamamış olması ile delil karartılması aynı şey değildir. Ceza yargılamasının aksaklıklarından kaynaklanan delil toplanamamış olması durumu şüpheli/sanığa yüklenemez333. Aksi tutuklama tedbirinin keyfi

olarak uygulanmasına neden olacaktır.

Bununla birlikte ifade vermekten kaçınma, susma hakkını kullanma gibi şüphelinin/sanığın kanundan kaynaklanan haklarını kullanması delil karartılması olarak nitelendirilemez334.

332 Şahin, Şüphe Kavramı, s.133. 333 İnci, s. 114-115.

Bu tür haller söz konusu olduğu zaman kişinin delilleri karartacağı ya da tanıklara baskı kuracağına ilişkin somut delillerin bulunduğunun gerekçede ayrıntılı olarak belirtilmesi gerekir. Bu çerçevede delillerin yok edilmesi, değiştirilmesi, gizlenmesi ya da etkisiz hale getirilmesine ilişkin davranışların yargılama sonucunda hedeflenen maddi gerçeğin saptanması amacını engelleyeceğine dair ciddi şüphelerin bulunması gerekmektedir. Burada kilit unsur sanık ya da şüphelinin delilleri karartma ya da tanıklar üzerine baskı kurma amacına işaret eden birtakım davranışlarda bulunmasıdır. Bu davranışlara örnek olarak dolandırıcılığa ilişkin bir davada sahte hesap oluşturmak, hesapları yok etmek, sahte kanıt üretmek ya da tanıklarla gizli anlaşmalar yapmak sayılabilir336.

Sonuç olarak tutuklama tedbirine ilişkin karar alınırken, gerekli delillere ulaşılmış ya da deliller güvence altına alınmış, deliller zaten karartılmış ise artık delilleri karartma olasılığı bulunmadığından bu gerekçe ile tutuklama tedbirine başvurulmamalıdır337.

iii) Katalog suçların işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe

CMK nın 100/3 maddesinde tutuklama açısından katalog suç listesi yer almaktadır. Bu anılan suçların işlendiğine dair kuvvetli şüphe sebebinin olması halinde tutuklama nedeninin olduğu varsayılabilecektir. Dolayısıyla katalog suçların varlığı halinde önceki fıkralarda düzenlenen tutuklama nedenleri ayrıca aranmayacak bunların gerçekleştiği kabul edilecektir. Uygulamada bir kişinin katalog suçlar listesindeki suçlardan birisini işlediğine dair bir şüphenin varlığı halinde, kaçma şüphesi veya delilleri karartma şüphesinin de bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Özetle katalog suçlar söz konusu olduğunda kaçma ve delilleri karartma şüphesinin varlığı konusunda yasal bir karine oluşturulmuştur.

336AİHM W/ İsviçre Başvuru No. 14379/88, karar tarihi 26.01.1993, para. 36.

https://hudoc.echr.coe.int/tur#{%22itemid%22:[%22001-57817%22]}, erişim tarihi 28.05.2020. 337 Centel/Zafer, s. 386.

Dolayısıyla bu suçların işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphenin varlığını gösteren somut delillerin bulunması halinde ayrıca tutuklama nedeninin bulunması aranmayacaktır. Ancak bu bazı suçlar bakımından tutuklamayı zorunlu kılabileceği tehlikesini içermektedir. Bu yönüyle Anayasaya aykırıdır338. İleride değinileceği

gibi AİHM tarafından verilen ihlal kararlarında da bu Anayasaya aykırılığa değinilmektedir.

Aslında, 5271 sayılı yeni CMK tarafından getirilen katalog suçlar kriteri tutuklamayı zorlaştırıcı bir önlem olarak amaçlanmıştır. Ancak bu düzenlemenin tam aksi bir sonuç doğurduğunu söylemek gerekir.

Katalog suç düzenlemesi Alman hukuku esas alınarak gerçekleştirilmiştir ve düzenlemenin asıl amacı kişi özgürlüğüne bir müdahale olan tutuklamanın istisnai bir araç olarak kullanılmasıdır. Ancak katalog suç düzenlemesi uygulamada tam aksi yönde bir sonuç yaratarak, söz konusu suçların görüldüğü davalarda hakimlerin otomatik olarak tutuklama kararı vermesi uygulamasını yerleştirmelerine yol açmıştır339. Ayrıca Alman Federal Anayasa Mahkemesi,

Alman Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, CMK 100/3’teki düzenlemeye benzeyen düzenlemeye benzer bir düzenlemenin Alman Anayasası’na aykırı olduğuna yalnızca kaçma veya delil karartma tehlikesinin ihtimal olarak mevcut bulunduğu hallerde tutuklama kararı verilebileceğine, kaçma veya delil karartma tehlikesinin bulunmadığı durumlarda ise tutuklama kararı verilemeyeceğine karar vermiştir340.

Ancak aşağıda değerlendirileceği üzere Türk Anayasa Mahkemesinin bu yönde bir değerlendirmesi bulunmamaktadır.

Kimi ağır suçların listelendiği katalog suçlarda ilk tutuklama kararı verilirken, tutuklama karinesinin gerçekleştiği karinesine dayanılması mümkün olmakla beraber tutuklama kararı verilmesi mecburi değildir. Bu tutuklamanın ihtiyariliği ilkesinin bir yansımasıdır. CMK’da yer alan katalog suçlarda tutuklama nedeninin varsayılabileceği karinesinden tutuklama mecburiyetinin benimsendiği

338 Bahri Öztürk/Behiye Eker Kazancı/Sesim Soyer Güleç, Ceza Muhakemesinde Koruma Tedbirleri, Seçkin Yayıncılık, 3. Baskı, Ankara, 2019, s. 81; Nur Centel Tutuklama Uygulamasında Sorunlar” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi C. LXXI, S. 1, 2013, s 205. 339 Sevdiren, Tutuklama, s. 324, 325.

340 Feridun Yenisey, Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Kararlarının Ceza Muhakemesi Hukuku Açısından Değerlendirilmesi: Tutuklama, s.220, Anayasa Yargısı, 33, 2016, https://

sonucunun çıkarılması mümkün değildir. Anılan hükümde işlendiği iddia edilen suçun ağırlığı veya niteliği tek başına şüpheli veya sanığın kaçacağını ya da delilleri karartabileceğini ispatlamaz341.

Katalog suçlar söz konusu olduğunda tutukluluk halinin uzatılması kararı verilirken, en başta dayanılan şüphenin daha kuvvetlenmiş olması ve de tutuklama nedenlerinin somut olgularla desteklenerek gerekçelendirilmesi gerekmektedir342.

Çünkü bu bağlamda, CMK’nın işlenen suç katalog suçlarda olduğu gibi ağır suçlar olsa da bu suçlara bağlı olarak tutuklama kararının verilebilmesi için bu suçların işlendiği konusunda kuvvetli şüphenin varlığı koşulu hala devam etmektedir. Dolayısıyla, katalog suçların varlığı söz konusu olduğundan bahisle, başkaca bir gerekçe gösterilmeksizin tutuklama kararı verilmesi tutuklamanın amacına uygun değildir.

3. Anayasa Mahkemesinin Tutuklamaya İlişkin Bireysel Başvuru