• Sonuç bulunamadı

3. Daha Önce Yapılmış Çalışmalar

1.4. Toprak Özellikleri

İskenderun körfezinden İç Anadolu’ya doğru kama şeklinde girmiş bulunan Ceyhan nehri havzası, araştırma sahasının da yer aldığı sarp dağlık araziler ve geniş alüvyal tabanlardan oluşmuştur. Toklu, Dibek ve Binboğa gibi dağlarının sırt ve zirvelerinden geçen su bölümü çizgisi, havzayı Seyhan nehri havzasından ayırmıştır. Adana’nın Ceyhan ve Yumurtalık ilçeleri ile Osmaniye’nin Bahçe ve Kadirli ilçelerinin tamamı; Kahramanmaraş’ın tamamına yakın kısmı, Adana’nın merkez, Karataş, Kozan ve Feke ilçelerinin ise bir kısmı havza içerisinde yer almaktadır (Şekil: 2.).

Havzanın güneyi “Akdeniz toprakları”, orta kesimleri “orman toprakları” kuşağında yer alırken, aralarında alüvyal topraklar geniş yer kaplar. Kuzeyde ise kahverengi ve kestane rengi topraklardan oluşan “kurak bölge çayır toprakları” kuşağına geçilir. Buna göre, havza sınırları içinde 12 “büyük toprak grubu” saptanmıştır. Bunlar:

Yüksek çayır kuşağında, kestane rengi, kahverengi ve kırmızı kahverengi topraklar, orman kuşağında, kahverengi orman ve kireçsiz kahverengi orman toprakları, arada kireçsiz

kahverengi topraklar, güneydeki sıcak Akdeniz kıyı kuşağında, kırmızı Akdeniz ve kırmızı kahverengi Akdeniz toprakları, taban seviyesinin yüksek olduğu çöküntü alanlarında hidromorfik topraklar ve organik topraklar, akarsularca taşınmış materyal üzerinde yer alan alüvyal ve kolüvyal genç topraklardır (Köy Hiz. Gn. Müd., 1995, 1/100.000 Ölçekli Adana İl Arazi Varlığı Haritası).

İyi drenajlı dağlık ve tepelik arazi, kahverengi orman, kireçsiz kahverengi orman, kırmızı podzolik, kireçsiz kahverengi, kırmızı kestane rengi, kırmızı Akdeniz, kırmızı kahverengi Akdeniz gibi zonal toprakların ve rendzinaların yayılım alanıdır. Havzada geniş yer kaplayan dağlık araziler, otlak ve orman kullanılışına ayrılmıştır. Alan olarak orman kullanımı yaygın olmakla birlikte, iktisadi faaliyet bakımından tarım alanlarından elde edilen ürünler daha fazla ekonomik değer taşımaktadır.

Kıyı ile dağlık alan arasında yer alan alüvyal ovalar, dağların etek kısımları ve dağlık arazi içindeki “ince, yan alüvyal ve kolüvyal şeritler” tamamen ziraat alanları olarak kullanılmaktadır. Kuru tarım, bağ-bahçe tarımı ve özellikle sebzecilikte kullanılan kolüvyal topraklara, dağlık arazi içinde yer yer rastlanmaktadır. Dolayısıyla dağlık kesimdeki yerleşim alanlarının daha çok ziraata elverişli toprakların çevresinde kurulmuş oldukları dikkat çekmektedir (Köy Hiz. Gn. Müd., 1995, 1/100.000 Ölçekli Adana İl Arazi Varlığı Haritası).

Araştırma sahasındaki yerleşmenin kuruluşu ve iktisadi faaliyetlerin karakter kazanmasında sahanın toprak özelliklerinin etkisi büyüktür. Bir sahadaki toprak özellikleri, başta ana kaya ve iklim faktörleri olmak üzere bitki örtüsü, yeryüzü şekilleri, insan ve oluşum için geçen süre gibi faktörlerin farklı oranlardaki etkilerinin ortak bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu faktörlerden birinin ya da birkaçının değişmesi, toprak oluşum sürecini etkilemekte ve toprakların birbirinden farklı özellikler göstermesine neden olmaktadır.

Toprak oluşumunda etkili olan faktörlerin kısa mesafelerde bile önemli ölçüde değişmesi, araştırma sahasında toprak örtüsünün farklılaşmasına ve çeşitli toprak tiplerinin gelişmesine neden olmuştur. Nitekim yıllık ortalama sıcaklıkların 8,4°C ile 28,9°C, yağış miktarının ise 14,7 mm ile 103,2 mm arasında değiştiği dikkate alındığında, toprak oluşumunda iklimin ne denli etkili bir faktör olduğu anlaşılabilir.

Bununla birlikte, toprak oluşumunda etkili olan iklim, topografya, bitki örtüsü, litoloji ve zaman gibi faktörler arasında, Kadirli ovasında insanın doğrudan ya da dolaylı etkisini özellikle belirtmek gerekir. Zira bu bölge Göney’e göre, tarihin en eski zamanlarından beri yerleşilmiş bir saha idi. Paleolitik sonları ve Neolitikten beri Kadirli ovasında zirai faaliyetlerin gerçekleştirildiği, bu sebepten dolayı ova topraklarının binlerce seneden beri sürülerek karıştırılmış, ekilmiş, gübrelenmiş ve sulanmış olduğu bilinmektedir. Böylece bu bölgenin toprakları doğal faktörlerin yanında beşeri faktörlerin de ortak ürünüdür. Günümüzde Kadirli Ovası’ndaki verimli topraklar insanın asırlarca süren mücadelesi sonucunda kazanılmış ve ziraata açılmıştır (Göney 1976, s.50).

Araştırma sahasındaki çeşitli özellikteki toprakların yayılış sahaları incelendiğinde “kahverengi orman toprakları”nın meydana getirdiği zonal toprakların hâkim toprak grubunu oluşturduğu görülür. Araştırma sahasında dar bir alanda görülen “kırmızı Akdeniz toprakları” da bu gruptandır. Bu toprakları araştırma sahasının batısı, güneyi ve güneybatısında yayılış

göstermiş bulunan azonal topraklar grubundan “alüvyal”ler izlemektedir. Azonal topraklar grubunda yer alan diğer toprak çeşidi ise “kolüvyaller”dir.

Fazla önem taşımayan ırmak yatakları, çıplak kayalıklar ve Karakütük köyü kuzeyinde çok dar bir alanda yayılış gösteren kireçsiz kahverengi orman toprakları biryana ilçe sınırları içerisinde geniş alanlara yayılmış ve birbirinden farklı dört toprak tipi dağılış göstermektedir.

Bunlar; güneyden kuzeye doğru ova tabanında alüvyal topraklar, ova kenarları ve vadi yamaçlarında kolüvyal topraklar, arada kırmızı Akdeniz toprakları ile yüksek ve engebeli sahada yayılış gösteren kahverengi orman topraklarıdır.

Araştırma sahasında ilçe merkezinden kuzey ve güneye doğru çizilecek bir hattın batı bölümünde kalan topraklar, H. Oakes’in tasnifinde de ifade ettiği gibi, Kadirli ovasını bütünüyle kaplayan alüvyal topraklardır (Şekil: 1.7).

Kadirli ovası; Sumbas çayı, Kesik suyu, Keşiş suyu ve Savrun çayı ile ona kavuşan Kurt deresi, Tesbihlikaya deresi, Cankurtaran deresi, Söğütlü dere, Pırnallı dere ve Çınar derelerinin çevresindeki dağlık ve tepelik sahalardan sökerek getirdikleri unsurların burada biriktirilmesi neticesinde meydana gelmiştir. Bu itibarla, bu bölgedeki topraklar çok yeni teşekküller olup, alüvyonlaşma tarihi devreler içinde ve günümüze kadar devam etmiştir.

Göney’e göre, Kadirli ovasındaki genç alüvyal depolar henüz çok yenidir ve pedojenez için gerekli zaman henüz geçmemiştir. Dolayısıyla depolar içinde, pedojenez şartları ile ilgili zonlaşmalar meydana gelmemiştir. Bu bölge topraklarında görülen zonlaşmalar, doğrudan doğruya depoların sedimantasyon özelliklerine ve şartlarına bağlıdır (Göney 1976, s.50).

Genç alüvyal topraklar nehirlerin dar veya geniş taşma sahaları ile buralara komşu olan hafif meyilli vadi kenarlarını, dar kıyı şeritlerini, büyük nehirlerin denizlere vardığı yerlerde meydana gelen ufak ve büyük deltaları ihtiva ederler. Genellikle deltanın sular tarafından istila edilmeyen yerlerinde bulunur, geniş ve düz bir sahayı kaplarlar. Yüzey ve iç drenaj bakımından nispeten iyi durumdadırlar. Yerfıstığı, buğday, mısır, soya, turp ve karpuz yetiştirilen en önemli ürünlerdir. Çeşitli sebzeler ve baklagiller de yetiştirilir. Bu toprakların geniş bir kısmında sulama yapılmaktadır (Oakes 1958, s.54-56). Araştırma sahasında bu topraklara ilçenin batı bölümündeki ova ünitesinde yer alan kuzeyde Çaygeçit köyünden doğuya doğru Kabayar ve Yusufizzettin köyleri arasında; batıda Çaygeçit köyünden güneye doğru Akköprü, Çukurköprü, Kiremitli, Aşağı Çiyanlı, Yeniköy, Tozlu ve Tekeli köyleri arasında; güneyde Tekeli köyünden doğuya doğru Mecidiye, Kesikkeli, Tatarlı, Karabacak ve Aşağı Bozkuyu köyleri arasında; doğuda Aşağı Bozkuyu köyünden kuzeye doğru Yukarı Bozkuyu, Çığcık, Topraktepe, Mezretli, Kadirli ilçe merkezi ve Yusufizzettin köyleri arasında kalan sahada rastlanmaktadır (Şekil: 1.7).

Kadirli şehri ile Azaplı köyü arasında kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu ve dar bir kuşak halinde uzanan hidromorfik alüvyal topraklar da yer almaktadır. Bunlar azonal topraklar olup kötü drenaj şartlarının hâkim olduğu yerlerde meydana gelirler. Taban suyu seviyesi senenin büyük kısmında yüzeyde veya yüzeye yakın yerde bulunur. Yüzey sularının akışı ya hiç yoktur veya ağırdır. Su baskınlarında veya yağışlı mevsimlerde haftalarca sular altında kalırlar. Kötü iç drenajı veya drenajın hiç mevcut olmaması ile gri ile açık gri arasında değişen renk bu grup toprakların en bariz özelliklerindendir. Her tip alüvyonlu sahada meydana gelebilirler fakat ekseriya bunların bulunduğu yerler killidir ve ağır topraklardır. Ovada alçak kısımlara tekabül ederler. Oldukça fazla humus ihtiva ederler, büyük bir kısmı tuzlu ve tuzlu-alkali reaksiyondadır. Böylece ıslaha muhtaçtır. Gelişi güzel sulamalar neticesinde, bu toprakların PH derecesi yükselmiştir. Bu itibarla sulamalı ziraat, büyük bir dikkatle yapılmaktadır (Oakes 1958, s.64-65).

Araştırma sahasında görülen diğer bir toprak tipi de, etek ovalarındaki iri unsurlu kumlardan ve çakıllardan meydana gelen kolüvyal topraklardır. Toros dağlarından inen sel ve dereler, ovaların kenarlarına geldiğinde, hızlarının azalması sonucu taşıdıkları unsurların bir kısmını bırakmaktadır. Kolüvyal topraklar da, azonal topraklar grubundandır. Kadirli’de Söğütlüdere (Bülbül deresi) vadisinin yamaçlarında rastlanan kolüvyal toprakları bazı araştırıcılar terra-rosalara benzetmektedir. Oysa terra-rosalar Akdeniz iklim kuşağı dahilinde kalkerler üzerinde oluşan intrazonal bir toprak tipidir. Bu sebepten dolayı Söğütlüdere vadisinin yamaç kısımlarında yer yer görülen kırmızı topraklar, çevredeki tepeler ve dağların üzerinde oluşmuş ve sonra ovanın kenarına taşınmıştır. Drenajı oldukça iyidir. Sulamalı ziraat yapılır. PH derecesi düşüktür. Böylece tuzluluk ve alkalilik meselesi bu tip topraklar için bahis konusu değildir (Göney 1976, s.51-53).

Araştırma sahasında kolüvyal topraklara ilçenin güneyinde yer alan Yukarı ve Aşağı Bozkuyu köyleri arasındaki yamaçların ova ünitesiyle birleştiği kesimde; ilçe merkezinden doğuya doğru Söğütlüdere vadisinde ve kuzeye doğru Savrun Çayı vadisi boyunca Şahaplı, Yusufizzettin, Harkaçtığı ve Karakütük köyleri çevresinde; ilçenin kuzeyinde Kösepınarı ve Değirmendere köylerinin yer aldığı yüksek ve engebeli sahanın akarsu vadileriyle parçalandığı vadi içlerinde de dağınık olarak tesadüf edilmektedir. Bunun yanı sıra ilçenin kuzeydoğusunda Keşiş suyu vadisi boyunca güneye doğru kırmızı Akdeniz topraklarına yamanmış olarak dağılış gösteren Göztaşı, Sarıtanışmanlı, Kesim ve Durmuşsofular köyleri çevresinde de rastlamak mümkündür. Kadirli ovasından yükseltisi artan çevreye doğru gidildikçe bu toprakları oluşturan materyallerin boyutları büyümekte ve ekili-dikili alanlara dönüşmesi zorlaşmaktadır. Oysa ovanın hemen çevresinde yer alan Yukarı ve Aşağı Bozkuyu köyleri çevresinde orta ve kısmen daha fazla derinliğe sahip, ince taneli kolüvyal topraklar gelişmiştir (Köy İşleri Bakanlığı, 1974,

s.55). Kalkerli sahalardan taşınmış bu toprakların alt katmanlarında kireç birikimi de görülür. Bu topraklar eğim değerlerinin artması, yer yer çakıllı olması ve iyi drenajlı özelikleriyle bu kesimdeki alüvyonlardan belirgin olarak ayrılmaktadır.

Araştırma sahasında görülen farklı özellikteki toprak türlerinden birisi de bölgenin karakteristiği olarak tanımlanan kırmızı Akdeniz topraklarıdır. Bu topraklar ilçe merkezine göre ilçenin kuzeydoğusundaki yüksek ve engebeli sahada Tahta suyu ile keşiş derelerinin birleştiği kavşaktan batıya doğru Tahta, Yoğunoluk, Koçlu ve Göztaşı köyleri arasındaki sahada nispeten genişlemiş olarak görülmektedir. Ayrıca ilçenin doğusundaki Aslantaş Baraj Gölü’nün batı kıyıları üzerinde Bahadırlı ve Kızyusuflu köyleri arasında da bu topraklara dar alanlı da olsa rastlanmaktadır (Şekil: 1.7). Ancak araştırma sahasının başka bölümlerinde bu topraklara hiç tesadüf edilmez.

Kretase, Eosen, Miyosen ve Pliyosen yaşlı kireçtaşları üzerinde gelişmiş olan kırmızı Akdeniz toprakları aşırı sıcaklıklar ve yükseltinin etkisiyle artan yağış koşullarında hızlı bir şekilde mekanik ve kimyasal ayrışmaya uğrayarak oluşmuşlardır (Şekil: 1.2 ve Şekil: 1.7). Bitki örtüsü olarak yaygın biçimde maki türlerinin altında gelişen bu topraklarda organik madde miktarı fazla değildir. Kalınlıkları eğimin azaldığı sahalarda 20-50 cm’ye kadar çıkarken, nispeten eğimli yüzeylerde 10 cm ve altına kadar düşmektedir (Köy İşleri Bakanlığı, 1974, s.30). Genel olarak eğimli alanlarda yayılış gösteren bu topraklar, yer yer şiddetli erozyona maruz kalmakta ve Aslantaş Baraj Gölü’nün batısındaki az eğimli sahada ve sulamalı koşullarda başta yerfıstığı olmak üzere, ikinci ürün olarak mısır ve pamuk ziraatı, sulanamayan alanlarda ise genellikle buğday ve susam yetiştirildiği gözlemlenmiştir.

Araştırma sahasında en geniş alanlara yayılmış olarak görülen toprak türü kahverengi orman topraklarıdır. Bu topraklar Kadirli ovasının Toroslara yamandığı, araştırma sahasının doğu, kuzey ve kuzeydoğu kesimlerindeki dağlık sahalarda oldukça yaygındır. Kahverengi orman toprakları zonal topraklar grubundandır. Yüksek kireç içeriğine sahip ana kaya üzerinde oluşan bu topraklarda horizonlar birbirine tedricen geçer. A horizonu koyu kahverengi, dağılgan ve granüler yapıdadır. B horizonu, genellikle daha açık kahverengi ve granüler yapılıdır veya yuvarlak köşeli blok yapılıdır. Kil içeriği C horizonundan daima fazladır. Buna bağlı olarak, bu toprakların dağılış gösterdiği alanlar aynı zamanda muhtemel heyelan alanlarına karşılık gelir. Şehrin bu kesimlerindeki alanlarda eğimin azaldığı yerlerde tarım yapılırken, daha doğuya ve kuzeye gidildikçe eğim artmakta ve mera alanları olarak kullanılmaktadırlar. B horizonunun aşağı kısımlarında CaCO3 bulunur. Kahverengi orman toprakları genellikle yaprağını döken orman örtüsü altında oluşur. Drenajları iyidir. Çoğunlukla orman veya otlak kullanılışına ayrılmışlardır. Ancak tarıma alınmış kısımlarında verim yüksektir. Kretase, Eosen, Miyosen ve Pliyosen yaşlı kireçtaşları üzerinde gelişmiş olan bu topraklar, koyu renkli ve organik madde miktarı bakımından zengindir. Yükselti, engebe ve eğimin fazla olduğu sahalarda gelişmiş

bulunan bu topraklarda şiddetli erozyona karşı fazla bir önlem alınamamaktadır. Kahverengi orman toprakları, yıllık ortalama yağış tutarının 850-1200 mm arasında değiştiği, doğal bitki örtüsünün yaygın olarak makiler ve kızılçam topluluklarından ibaret olduğu sahalarda gelişme göstermişlerdir (Şekil: 1.2 ve Şekil: 1.7).

Karakütük köyü kuzeyinde çok dar bir alanda yayılış gösteren kireçsiz kahverengi orman toprakları ise Miyosen dönemine ait kalker, kiltaşı, kumtaşı, silttaşı, konglomera ve marn çökelleri üzerinde oluşmuştur. Karakütük köyü kuzeyindeki eğimli sırt ve yamaçlarla yükselen tepe üzerinde çok dar bir alanda yayılış gösteren bu topraklar; meşe, karaçam, az da olsa köknar toplulukları ile örtülmüştür. İlçenin bu kesiminde yağış ortalaması yıllık 1000 mm’den fazla olduğu için toprak önemli ölçüde yıkanmıştır. Toprak kalınlığı az olup, A1’den

başka horizon görülmez. Burada kil, demir ve alüminyum oksitleri yıkanarak topraktan uzaklaşmıştır (Köy İşleri Bakanlığı, 1974, s.38), (Şekil: 1.2 ve Şekil: 1.7).

Araştırma sahasında eğim değerlerinin yüksek olduğu dağlık ve tepelik araziler toprak örtüsünün çok ince ya da hemen hemen hiç olmadığı alanlardır. Bu alanlarda, azonal alt toprak gruplarından litosollere yaygın olarak rastlanır. Bu topraklar, yamaç eğimlerinin çok fazla olduğu yerlerde, erozyona bağlı olarak profil geliştirememişlerdir. Genellikle ana kayanın yüzeyde göründüğü bu kesimler, ya tek tek kızılçamların yaygın olduğu orman alanları içerisinde kalmışlardır ya da, çevre koşulları (sıcaklık ve yağış koşulları) itibariyle orman potansiyeli yüksek alanlardır. Bu gibi alanlar araştırma sahasının kuzey ve kuzeydoğusundaki Kösepınarı ve Değirmendere köylerinin kuzeyindeki dağ ve tepelik alanlarda görülmektedir.