• Sonuç bulunamadı

3. Daha Önce Yapılmış Çalışmalar

1.2. İklim Özellikleri

Araştırma sahasında yerleşme yerinin seçimi, hakim ekonomik faaliyetler, insanların kültür durumu ve medeniyet seviyeleri üzerinde etkili olan faktörler arasında iklim ve hava şartlarının yaptığı etki ihmal edilemez.

“Şüphesiz hiçbir iklim, yaşamak için ideal değildir. Adana ovalarında eskiden çok daha yaygın olan göçebelik, yazın daha serin ve nemli yaylalara çıkmak, kış mevsiminde ise ovalarda barınmak, böylece sabit bir yeri bulunmadan, mevsimlere, dolayısıyla iklime tabi olarak bölgeyi çevreleyen dağlar ile ovalar arasında yer değiştirmek de, bu hususu teyit etmektedir” (Göney,

1976, s.24).

Araştırma sahasında tipik Akdeniz ikliminin etkileri yanında Orta Toros dağlarının uzanış doğrultusu, yükselti ve bakının etkisiyle Akdeniz geçiş ve Akdeniz dağ iklim tipleri de görülür. Tipik Akdeniz ikliminde yazlar sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. “Bu bölge

yazın kontinental tropikal iklim kuşağı içinde kalmakta ve çok kurak iklim şartları ortaya çıkmaktadır. Kışın ise batıdan gelen siklonların ve hava kütlelerine maruz bu bölgede suhunet mutedil ve yağış oldukça fazladır” (Göney, 1976, s.24). Araştırma sahasında iklim özellikleri

bakımından yaz ve kış mevsimi gibi birbirinden farklı iki dönemin bulunması, yörede çeşitli tarım ürünlerinin yetişmesine imkân sağlamış, zirai faaliyetlerin bütün bir yıl sürdürülmesine zemin hazırlamıştır.

Araştırma sahasında, güneş ışınlarının geliş açıları kışın 21 Aralıkta 29º 03’, bahar mevsimlerinde 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde 52º 30’ ve yazın 21 Haziran tarihinde 75º 57’ dır. Yaz ve kış mevsimlerinde güneş ışınlarının geliş açısı arasında yaklaşık 47º’lik fark vardır (Şekil: 1.3.). Bu fark, sahanın mevsimler arasında güneşten aldığı enerji miktarındaki değişimi ifade etmesi bakımından önemlidir. Yaz mevsimi ile kış mevsimi arasında gündüz süresi, yaz devresinde kışa göre yaklaşık % 60 daha uzundur. Bunlar, şiddetli yaz sıcaklıkları ile ılık kışların yaşanmasında etkili olan temel faktörler arasında kabul edilebilir.

Buraya kadar yapılan açıklamalara göre, Kadirli ilçesi, bulunduğu enlem itibariyle, yaz mevsiminde güneşten daha fazla enerji almaktadır. Şüphesiz bu durum, sahadaki yüksek yaz sıcaklıklarının en önemli nedenlerinden biridir.

Şekil: 1.3. Kadirli İlçesinde Belirli Tarihlerde Güneş Işınlarının Geliş Açıları ve Değişimi

Araştırma sahasının da içinde bulunduğu ülkemiz, subtropikal kuşaktaki kıtaların batı kesiminde görülen, Akdeniz İklimi makro klima alanı içerisinde yer alır. Bu iklim alanı, oluşum bölgelerine göre hava kütleri için bir geçiş sahasıdır (Erinç, 1969, s.295). Kış mevsiminde kuzey sektörlü soğuk hava kütlelerinin etki sahası, Anadolu yarımadasını kapsayacak şekilde genişlemektedir (Erinç, 1969, s.298). Akdeniz ve Karadeniz üzerinde ise, daha geç soğuyan ılık su kütleleri nedeniyle alçak basınç alanları oluşmaktadır. Buna bağlı olarak, yüksek basınç alanı durumundaki Anadolu karasından alçak basınç alanı durumundaki kuzey ve güneydeki denizlere doğru hava akımları etkili olmaktadır. Söz konusu hava akımları araştırma sahasında kuzey ve kuzeydoğu yönünde ve soğutucu etki yapmaktadır. Bu durum, bir kaç günlük de olsa araştırma sahasında don olaylarının görülmesine neden olabilmektedir. Ayrıca güneyden tropikal, kuzeyden kutbî hava kütlelerinin Akdeniz üzerinde karşılaşmalarıyla oluşan alçak basınçlar, doğuya doğru hareketleri esnasında araştırma sahasının yer aldığı bölgede frontal yağışlara neden olmaktadır (Erinç, 1969, s.299). Ayrıca yaz devresinde, hava akımlarının hakim yönü olan güneybatıdan Toroslar’a doğru yönelen nemli hava kütleleri, dağların yamaçlarını tırmanırken soğuyarak yoğunlaşmakta ve güney yamaçlara önemli miktarda orografik yağış bırakmaktadır (Erinç, 1969, s.299). Bu durum sahada yaz kuraklığının etkisini kısmen de olsa azaltmaktadır.

Orta Toroslar ve Nur dağları gibi iki büyük morfolojik ünite ile kuzeyden ve doğudan çevrelenmiş olan Kadirli ilçesi, kış devresinde iç bölgelerde etkili olan soğuk hava koşullarından korunmuş olur. İlçede kış sıcaklık ortalaması 9,8 ºC olup, sıcaklık şubat ayında görüldüğü gibi 8 ºC’nin altına düşmemekte, don olayları da çok nadir görülmektedir.

Dağların Akdeniz’e dönük yamaçlarında, sıcak cephelerin adeta alıkonması, yağış alanının genişlemesine, yağışın süresi ve şiddetinin artmasına neden olmakta ve en yüksek yağış değerlerine ancak dış yamaçlarda rastlanmaktadır.

Yazın, güneyden gelen nemli hava kütleleri dağların dış yamaçları boyunca engellendiğinden, nem birikmesine bağlı olarak araştırma sahasında boğucu yaz sıcaklıkları ve görüş mesafesini kısaltan hava koşulları etkili olmaktadır.

Araştırma sahasının kuzey ve doğusundaki yüksek birimler ile sahanın batısı ve güneyini oluşturan Kadirli Ovası, iklim özellikleri bakımından kısa mesafelerde önemli değişikliklere neden olmaktadır. Araştırma sahası içerinde yer alan Orta Toroslar’a ait birimlerde yükselti yer yer 2000 metreyi aştığından, kıyı ile iç bölgeler arasında adeta bir duvar gibi set oluşturmaktadır. Dolayısıyla sahanın sıcaklık, yağış, basınç ve rüzgârlar gibi iklim elemanları üzerinde önemli yerel etkilere neden olmaktadırlar. Örneğin, ova ünitesi ile dağlık ünite arasındaki sıcaklık ve yağış değerlerinde görülen farklılıkların en büyük nedeni yeryüzü şekilleridir.

Conrad formülüne göre (Erinç, 1969, s.455) araştırma sahası, % 33 oranında karasal ve % 67 oranında da denizel bir iklime sahiptir. Buna göre, kıyıdan daha iç kısımda yer alan ilçede karasal iklim etkilerinin, % 24 oranıyla Alanya’dan (Sür, 1977, s.14), % 27 oranıyla Erdemli’den (Koca, 1994, s.33) ve % 31 oranıyla Düziçi’nden (Koca, 2000, s.31) daha yüksek olduğu görülür. Buna rağmen, iklim özellikleri deniz etkisinde bulunan yerlerde olduğu gibi, araştırma sahasındaki aylık ortalama sıcaklık ekstrem değerleri de, kara ve denizlerin farklı ısınmasına bağlı olarak birer ay gecikmeyle ocak ayı yerine şubat’ta ve temmuz yerine ağustos’ta ölçülmüştür (Dönmez, 1979, s.18).

Bir sahanın iklim özelliklerini doğru bir şekilde tespit etmek için, öncelikle o sahada yeterli sıklıkta meteoroloji istasyonu bulunması ve bu istasyonlarda en az 30 yıl kesintisiz gözlem yapılması gerekir (Koca, 2000, s.26). Bunun için bölgenin meteorolojik değerleri; 1998- 2005 (sıcaklık değerleri) ve 1994-2005 (yağış değerleri) yılları arasındaki Kadirli Meteoroloji İstasyonu’nun kısa süreli rasatları, 1963-2005 yılları arasındaki Kozan Meteoroloji İstasyonu’nun ve 1929-2005 yılları arasındaki Adana Meteoroloji İstasyonu’nun uzun süreli rasatları karşılaştırılmış, sahanın doğal çevre özellikleri de dikkate alınarak, iklim ve hava durumuna ilişkin koşullar belirlenmiştir.

Kadirli Meteoroloji İstasyonu’nun 7 yıllık kısa süreli sonuçlarına göre, araştırma sahasında ölçülen en düşük ortalama sıcaklık 8,4 ºC ile şubat ayına rastlarken, en yüksek ortalama sıcaklık 28,9 ºC ile ağustos ayına rastlar. Kadirli’nin bu 7 yıllık kısa süreli rasat sonuçları, buraya en yakın istasyon olan Kozan Meteoroloji İstasyonu’nun değerleri temel alınarak uygulanan irca yöntemi (rasat sürelerindeki kısalığın giderilmesi) ile sahanın yıllık ortalama sıcaklığı 19,1 ºC olarak belirlenmiştir. Sahaya en yakın merkez olan Kozan istasyonunun 42 yıllık sonuçlarına göre en düşük ortalama sıcaklık 9,3 ºC ile ocak ayı, en yüksek ortalama sıcaklık ise yine 28,9 ºC ile ağustos ayındadır. Yıllık ortalama sıcaklık ise 19,2 ºC’dir. “Adana ovalarında yıllık ortalama suhunet en düşük 18,3 °C (Tarsus), en yüksek 19,4°C

(Dörtyol) arasında değişmektedir” (Göney, 1976, s.25). Bu sonuçlar, Adana merkez

istasyonunun uzun süreli verileriyle karşılaştırıldığında önemli değişikliklerin olmadığı, hatta birbirine benzer sonuçların ortaya çıktığı dikkat çekmektedir (Tablo: 1.2, Şekil: 1.5). Keza bölgedeki bütün rasat istasyonlarında yıllık ortalama sıcaklık 20 ºC’den az, ama 10 ºC’den fazladır. Bu durum, araştırma sahasının orta iklim kuşağında ve bu kuşağın güneyinde yer almasının bir sonucudur.

Adana ovalarında sonbahar mevsimi ortalama sıcaklıkları, ilkbahardakinden azdır (Göney, 1976, s.26). Ancak, Yukarı Çukurova’da koşullar biraz farklıdır. Bu yörede her şeyden önce karasallığın etkileri hissedilmeye başlar ve sonbahar mevsimi, ilkbahara oranla daha sıcak geçer. Araştırma sahasında kış ayları sıcaklık ortalaması 9,8 ºC, ilkbahar ayları sıcaklık ortalaması 16,9ºC, sonbahar ayları sıcaklık ortalaması 21,8 ºC ve yaz ayları sıcaklık ortalaması ise 27,5ºC’dir (Tablo: 1.2, Şekil: 1.4). Bahar mevsimlerinde sıcaklık ortalamalarının 15 ºC’nin altına düşmemesi yörede yetişme devresinin nispeten uzun olduğunu, böylelikle çeşitli ürünler yetiştirebilmenin, iki hatta daha fazla mahsul alabilmenin imkan dahilinde olabileceğini ortaya koymaktadır.

Tablo: 1.2. Adana, Kadirli, Kozan, Düziçi ve Osmaniye’nin Aylık ve Yıllık Ortalama Sıcaklık Değerleri.

İSTASYON (Ort.Sıc.) AYLAR O Ş M N M H T A E E K A Yıllık Ort ADANA (ºC) 9,2 10,4 13,1 17,0 21,3 25,1 27,6 28,0 25,3 20,9 15,7 11,1 18,7 DÜZİÇİ (ºC) 7,5 8,5 11,5 16,2 20,7 24,0 26,9 27,2 24,6 18,7 13,7 9,3 17,4 KADİRLİ (ºC) 8,6 8,4 13,1 16,9 20,8 25,4 28,2 28,9 27,0 22,4 16,1 12,4 19,1 KOZAN (ºC) 9,3 10,3 13,2 17,5 21,8 25,9 28,7 28,9 26,2 21,6 15,5 11,0 19,2 OSMANİYE (ºC) 7,9 9,1 12,2 16,9 21,2 24,7 27,6 27,9 25,3 19,4 14,4 9,9 18,0

Kaynak: Adana Met.İst.(1929-2005), Kadirli Met.İst.(1998-2005), Kozan Met.İst.(1963-2005), Düziçi ve Osmaniye verileri (Koca,

2000, s.31) 8 11 14 17 20 23 26 29 O Ş M N M H T A E E K A Adana Kadirli Kozan Şekil:1.4

ADANA, KADİRLİ VE KOZAN'IN ORTALAMA SICAKLIKLARININ SEYRİ °C

Aylar

Araştırma sahasında aylık sıcaklık ortalamaları en düşük 8,4 ºC ile en yüksek 28,9 ºC arasında değişmektedir. Aylık ortalama sıcaklık Adana’da ocak ayında 10 ºC’nin altına düşerken, bu düşüş Kadirli ilçesinde şubat ayında da devam eder (Tablo: 1.2, Şekil: 1.4). Bunun

en önemli nedeni, Kadirli’nin kuş uçuşu yaklaşık 52 kilometre daha kuzeyde bulunması, ilçenin çoğunlukla yüksek, eğimli ve engebeli arazilerden oluşuyor olması gibi denizden uzaklık/karasallık ve yükseltiye bağlı faktörlerdir. Dolayısıyla araştırma sahasında kıyı istasyonlarına oranla kış sıcaklık ortalamaları 1-2 ºC daha az, yaz ortalamaları ise denizden uzaklığın/karasallığın etkisine bağlı olarak artmaktadır.

Akdeniz kıyılarında yıllık sıcaklık amplitüd değeri genel olarak 17 ºC ve altındayken (Koçman, 1993, s.10-11), Adana’da 18,8 ºC, Kozan’da 19,6 ºC (Tablo: 1.2, Şekil: 1.4) ve Düziçi’nde 19,9 ºC’dir. Bu değer, araştırma sahasında ise 20,5 ºC’dir. Görüldüğü gibi yıllık sıcaklık amplitüdü denizden uzaklaştıkça yaklaşık 2-3 ºC kadar artmaktadır.

Araştırma sahasında yüzey şekillerine bağlı olarak kısa mesafelerde bile önemli sıcaklık farklılıkları görülmektedir. Daha önce ifade edildiği gibi, Kadirli ovasının kuzeyi ve doğusunda yer alan Orta Toros dağlarına ait birimler, Sumbas Çayı, Kesik Suyu, Savrun Çayı, Keşiş Suyu ve kolları tarafından derin bir şekilde yarılmıştır. Dolayısıyla, araştırma sahasında ova ile civardaki dağlık alanlar arasında, akarsu vadi tabanları ile dağlık ve tepelik alanlar arasında dikkat çekici sıcaklık farkları bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse, İlçenin güneybatısında yer alan Ceyhan Nehri vadisindeki Mecidiye ve Kesikkeli köyleriyle (30 m), ilçenin kuzeyinde yer alan Kösepınarı köyü sınırları içerisindeki Gezit Dağı zirvesi (2230 m) arasında yaklaşık 2200 metrelik yükselti farkı bulunmaktadır. Bu nedenle, ilçenin güneyi ile kuzeyi arasındaki sıcaklık farkı yaklaşık 11 ºC’yi bulmaktadır. Kadirli ovası ile ilçenin doğusundaki tepelik alanlar arasında ise yükselti farkı en fazla 500 metre olduğu için, sıcaklık dağılışında 1-2 ºC dışında önemli bir değişim görülmez.

Kadirli ovası ile dağlık alanlar arasında görülen bu sıcaklık farklılıkları, araştırma sahasındaki doğal, beşeri ve ekonomik çevre özellikleri üzerinde önemli etkiler yapmıştır. Kademeli olarak artan yükseltiye bağlı olarak azalan sıcaklık değerleri, bitkisel üretimdeki yetişme devresini kısaltmıştır. Dolayısıyla, ova sınırlarını çizen 150 metre ile 1250 metreler arasında kalan, akarsularca yarılarak parçalanmış ve bir o kadar da aşınmış tepeliklerden oluşan yüksek ve engebeli alanda zirai faaliyetler nispeten sınırlanmıştır. Ovada yetişen sıcaklık isteği yüksek bitkiler, bu sahada yetiştirilemediği gibi; arazinin eğimli ve kalkerli bir yapıya sahip olması nedeniyle drenajının iyi olması, yüzey suyunun ya derin vadiler içinde akmasına ya da yeraltına sızmasına neden olduğundan sulu tarım yöntemleri de uygulanamamaktadır. Yüksek ve engebeli sahada ziraat alanlarının dar, parçalı, dağınık ve eğimli yüzeylerde yer alması, tarım aletleri ve diğer modern yöntemlerin kullanılamaması, iş gücünün önemini koruması ve benzeri pek çok nedenle dağlık alanlarda tarla ve bahçe ziraatı yerine, çayır ve otlakların bulunduğu sahalarda hayvancılık; ağaçlı bitki örtüsünün nispeten daha nitelikli ve yoğun olduğu yerleşim alanlarında ise ormancılık ekonomisinin önem kazanmasına neden olmuştur. Dolayısıyla zirai potansiyeli büyük ölçüde zayıf olan bu dağlık alanlarda yerleşme dokusunun seyrelerek

dağıldığını, yerleşmelerin nüfuslarının azaldığını ve özellikle “yayla” fonksiyonlu geçici yerleşmelerin yaygın olduğunu görmek mümkündür.

Kozan Meteoroloji İstasyonu verilerine göre, yörede don olayları 20 Kasım ile 24 Mart tarihleri arasında meydana gelmektedir (Koca, 2000, s.36). Turunçgil ve seracılık gibi zirai faaliyetlerin önem kazandığı Kozan’daki donlu gün sayısı ile Kadirli ovasındaki donlu gün sayısı arasında paralellik olduğunu düşünmekteyiz. Nitekim, Kadirli ovası, kuzeyden ve doğudan gelebilecek soğuk hava baskınlarına kapalı bir konumda yer almakta ve hakim iktisadi faaliyet tarla ziraatı olmakla birlikte, ovanın hemen her yerinde turunçgil ve seracılık faaliyetleri için gerekli doğal koşullar bulunmaktadır. Dolayısıyla hemen her ova köyünde turunçgil bahçelerine ve sera işletmelerine sıkça ve yoğun olarak rastlanmaktadır.

Kışın aşırı soğuyan Anadolu karası üzerinde termik bir yüksek basınç alanı, karaya oranla daha geç soğuyan Akdeniz’de ise termik alçak basınç alanı meydana gelir. Dolayısıyla karadan denize doğru akan kuzey yönlü hava akımları, Toroslar’ı aşarken sapmalara uğrayarak araştırma sahasında kuzey ve kuzeydoğu yönlerinde etkili olmaktadır. Kuzey sektörlü Yıldız ve kuzeydoğu sektörlü Poyraz, kışın hava sıcaklıklarını düşürücü etki yapan soğuk karakterli rüzgârlardır. Dolayısıyla araştırma sahasında kışın en fazla etkili olan rüzgârlar da Yıldız ve Poyraz’dır. Yaz mevsiminde ise genel basınç koşulları tersine dönmekte ve araştırma sahası denizden karaya doğru akan güney ve güneybatı yönlü sıcak ve nemli hava kütleleri ile Basra Alçak Basıncı’nın güneydoğu yönlü aşırı sıcak ve nem oranını düşürücü hava kütlelerinin etkisine maruz kalmaktadır. Basra Alçak Basıncı ve dolayısıyla şiddetli buharlaşma, araştırma sahasında yaz aylarının kurak geçmesinde etkili olan en önemli faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Akdeniz üzerinden gelen nemli hava kütleleri ile yaz sıcaklılarının daha da artması yönünde etki yaratan Samyeli (Keşişleme), yüksek sıcaklıkların etkili olduğu gündüz saatlerinde, bağıl nemliliğin düşük olmasına rağmen, mutlak nem miktarının artmış olmasına bağlı olarak, araştırma sahasında bunaltıcı sıcaklıkların yaşanmasına neden olmaktadırlar. Araştırma sahasında yazın en fazla etkili olan rüzgârlar, Akdeniz’i geçerken nem kazanan güney yönlü Kıble ve güneybatı yönlü Lodos ile çöl karakterli güneydoğudan esen Samyeli’dir.

Yağışla ilgili rasatlar incelendiğinde ise Adana, Kozan ve Kadirli’ye ait verilerin birbirinden farklı sonuçlar içerdiği görülür.

Kadirli Meteoroloji İstasyonu’nun 1994-2005 yılları arasındaki 11 yıllık kısa süreli rasatlarına göre; araştırma sahasına düşen yıllık yağış miktarı 744 mm’dir. Bu değer, Akdeniz kıyı kuşağı ve araştırma sahasının yakın çevresindeki istasyonlara ait verilerle kıyaslandığında, fazla yüksek bir değer olarak gözükmemektedir. Nitekim Akdeniz kıyı kuşağındaki istasyonlarda bu değer, Dörtyol’da 1021 mm, İskenderun’da 785 mm, Adana’da 647 mm ve Mersin’de 610 mm’dir. Yukarı Çukurova’daki istasyonlarda ise Düziçi’nde 854 mm, Kozan’da

848 mm ve Osmaniye’de 755 mm’dir. Görüldüğü gibi, Kadirli’deki yıllık yağış miktarı, Adana ve Mersin dışındaki diğer emsal merkezlere oranla daha düşüktür (Tablo: 1.3., Şekil: 1.5).

Kadirli Meteoroloji İstasyonu’na ait son 11 yıllık kısa süreli rasatlar, aslında sahanın iklimi hakkında bilgi vermekten çok, son yıllardaki meteorolojik durumu yansıtmaktadır. Dolayısıyla son yıllarda Kadirli’de ölçülmüş en yüksek yağış değerlerine nisan ayında rastlanırken; aynı iklim bölgesinde yer alan Adana, Mersin ve Kozan’da en yüksek yağış değerlerine aralık ayında, İskenderun ve Osmaniye’de ocak ayında, Dörtyol’da şubat ve Düziçi’nde ise mart aylarında rastlanmaktadır (Tablo: 1.3, Şekil: 1.5).

Tablo: 1.3 Adana, Kadirli, Kozan ve Seçilmiş Diğer İstasyonların Aylık ve Yıllık Ortalama Yağış Değerleri

İSTASYON (Ort.Yağış) AYLAR

O Ş M N M H T A E E K A Ort. Top. ADANA (mm) 112,4 95,4 68,6 53,9 48,3 19,9 4,4 4,5 15,3 38,3 66,6 119,1 53,9 646,7 DÖRTYOL (mm) 124,7 129,3 110,6 104,6 74,5 48,7 25,1 37,5 63,0 96,7 83,7 123,4 85,1 1021,8 DÜZİÇİ (mm) 110,5 97,7 125,2 108,2 83,8 41,6 8,8 17,5 25,7 55,8 67,0 112,0 71,1 853,8 İSKENDERUN (mm) 124,4 99,4 91,5 64,9 52,8 17,8 4,0 16,4 38,2 92,4 76,5 107,0 65,4 785,4 KADİRLİ (mm) 99,3 74,4 73,1 103,2 54 68,3 22 14,7 24,8 56 71,5 82,8 62,0 744,1 KOZAN (mm) 104,2 79,3 98,7 100,9 85,1 59,4 24,4 20,5 27,6 57,0 78,2 112,6 70,6 847,9 MERSİN (mm) 120,7 88,0 65,7 37,0 20,4 8,6 7,1 4,3 11,1 47,9 74,5 123,0 50,7 608,3 OSMANİYE (mm) 111,4 97,9 105,0 93,6 61,8 23,2 7,9 5,4 19,3 58,5 70,5 101,2 63,0 755,7 Kaynak: Adana Met.İst.(1929-2005), Kadirli Met.İst.(1994-2005), Kozan Met.İst.(1963-2005), Dörtyol, Düziçi, İskenderun, Mersin,

Osmaniye Rasatları (Koca, 2000,s.42).

Görüldüğü gibi, kıyıdan içerilere doğru gidildikçe yağışlı mevsim kış aylarından ilkbahar aylarına doğru kaymaktadır. Bu rasat değerleri sahada, Akdeniz yağış rejiminin yanında, İç Anadolu karasal yağış rejimine benzer bir yağış rejiminin de etkili olduğunu

göstermektedir. Ancak bu durum, araştırma sahasındaki istasyonda yeterli uzunlukta rasat yapılmamasından kaynaklanacağı gibi, yerel coğrafi özelliklerden kaynaklanabilir.

Nemli hava akımlarının dağlık alanlara dik olarak geldiği Kozan, Kadirli, Düziçi ve Dörtyol gibi yerlerde, yağış değerleri nispeten yüksektir. Buna karşılık, hava akımlarının yönlerine göre, relief açısından uygun konumda olmayan Adana ve Mersin gibi sahalarda ise yağış miktarları daha düşüktür. Birbirine yakın olan söz konusu istasyonlar arasındaki yağış farklılığı, önemli ölçüde yüzey şekillerinden, yüzey şekillerinin konumu, doğrultusu ve yükseltisinden kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte Düziçi, Dörtyol, Kozan ve Kadirli gibi yerleşmelerin Toroslar’ın eteklerinde yer almasından dolayı orografik yağışlara bağlı olarak, Adana’ya oranla ilkbahar ve yaz yağışlarını daha fazla aldığı sonucuna ulaşmak da mümkündür (Tablo: 1.3).

Görüldüğü gibi, araştırma sahası yerel topoğrafik koşulların etkisiyle Doğu Akdeniz’deki birçok kıyı istasyonundan daha fazla yağış almaktadır. Ancak Kadirli ovasının kuzeyindeki Orta Toroslar’a ait birimler, ilçenin kuzeyinde yer alan Kösepınarı köyü sınırları içerisindeki Gezit Dağı zirvesinde 2230 metreyi bulmasına rağmen, bu yamaçlar üzerinde yükselti değerleri düzenli bir süreklilik göstermemektedir. Bazı kıyı kesimlerinde yerel topoğrafik koşullar, yağmur getiren rüzgârların dağlara dikine çarpmaması yüzünden, tam yoğunlaşmanın gerçekleşmemesi gibi nedenlerle, yağış miktarı düşmektedir. Aynı zamanda Koca’ya göre, Dörtyol’un doğusunda kuzey-güney doğrultusunda uzanan Nur dağlarının bu bölümdeki yükseltisi 2000 metreyi bulur ve oldukça dik yamaçları ile tam bir yoğunlaşmaya neden olur (Koca, 2000, s.43). Bu durum, araştırma sahasındaki nemli hava kütlelerinin yamaçlar boyunca yükselmesini sınırlandırır ve tam bir yoğunlaşma gerçekleşemez. Dolayısıyla, ilkbahar ve yaz mevsimindeki orografik yağışların miktarı nispeten azalmaktadır.

Araştırma sahasında ova tabanından itibaren kuzey ve kuzeydoğuya doğru artan yükseltiye bağlı olarak sıcaklık değerleri düşmekte, Akdeniz’den gelen nemli hava kütleleri yamaçlar boyunca yükselirken yoğunlaşarak orografik yağışlara neden olmaktadır. Dolayısıyla yüksek platolar sahası ve daha yukarılardaki dağlık alanların yamaçları boyunca yağış değerleri artmaktadır. Artan yağışlar, sürekli olarak ağaçlı bitki örtüsü ve Alpin çayırların varlığını desteklemekte ve gelişmesini sağlamaktadır. Doğal potansiyelin toprağın işlenmesi şeklinde zorlaştığı bu sahalarda, bitki örtüsünün daha gür bir şekilde gelişmesi, beşeri unsurları bu potansiyeli değerlendirmeye zorladığından yüksek platolar sahası ve dağlık alanlarda yer alan kırsal yerleşmeler, büyük ölçüde orman sahaları, otlak ve mera alanları ile çevresindeki yerleşmeye uygun sahalarda yer almışlardır. Söz konusu sahalar yerleşmeye açıldıkları günden bugüne insanlar tarafından ormancılık faaliyetleri ve orman ürünlerinden faydalanma, zengin ot ve çayır sahalarında ise hayvan besleme ve ürünlerinden faydalanma şeklinde kullanılagelmiştir.