• Sonuç bulunamadı

2.5. Cam Tavan Kavramı ve Engelleri

2.5.3. Toplumsal Faktörlerden Kaynaklanan Engeller

Özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde geçmiş yıllarda çocuklar yetiştirilirken erkek ve kız çocuk arasında bazı ayrımcılıklar yapılmıştır. Özellikle kız çocuklarının eğitimleri erkek çocuklar kadar desteklenmemiş, kız çocukları okusa da okumasa da, anneye ev işlerinde yardımcı olan çocuk konumunda olmuştur. Bu durum kız çocuklarının büyüyüp iş hayatına atılmak istediklerinde önlerine engel olarak çıkmıştır. Bu engeller mesleki ayrım ve stereotipler başlıkları altında incelenecektir.

2.5.3.1.Mesleki Ayrım

Yaşamlarının ilk dönemlerinden itibaren kadınların toplumsallaşma süreci erkeklerinkinden farklılık göstermektedir. Kadınların ev işleri ile ilgilenmeleri, erkeklerin ise daha ziyade otoriter olarak yetiştirilmeleri sonucunda cesaret isteyen işlerde ve mekanik alanlarda erkekler yoğunlaşmıştır. Kadınlar ise ev işleri ve çocuk bakımı ile ilgilenmişlerdir. Bu nedenden ötürü de işverenler kadınları işe almada önyargılı davranmaktadırlar (Akçamete, 2004:7).

Toplumumuzda kadın denilince öncelikle ev hayatı düşünülmektedir. Kadın çalıştığı zaman çocuklarını ihmal ettiği düşüncesi etrafınca gündeme getirilebilmektedir. Ancak asıl sorun kadının kendi içinde yaşadığı ve toplumsal baskı ile hissettiği vicdani sorundur. Geçmiş yıllarda kadının çalışması iyi karşılanmamakta iken, zamanla eğitim olanaklarının artması ve geçim sıkıntısı nedeniyle kadınların iş hayatına atıldıkları görülmüş, ancak yine çalışma hayatında da kadına özel meslekler özendirilmiştir. Dünyadaki olanak ve hizmetlerin insanlara rahatça ulaşabilirliğinin geliştiği bu dönemde artık kadınlar da erkekler gibi istediği mesleği yapabilmekte ancak yine yöneticilik kadrolarında bu oranın düşük olduğu görülmektedir.

2.5.3.2.Stereotipler

Türk dil kurumu genel Türkçe sözlüğüne göre, stereotip, “sosyal bir grubun içinde olan ve içinde bulunduğu grubu en iyi temsil eden özellikleri taşıyan, örnek

gösterilebilecek kişi” olarak tanımlanmıştır

(http://tdk.org.tr/TR/Genel/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF43 76734BED947CDE&Kelime=stereotip 20/08/2011).

Sargut (1994), çalışmasında dişi kültürün, insana verdiği önemden, şefkatli, nazik, sevgi dolu olduğundan, erkek değerlerine bakıldığında ise saldırganlık, egemen ve baskıcı tavra sahip ve bağımsız olduklarından bahsetmiştir (Sargut, 1994:114).

Bayrak ve Yücel( 2000:139-140), yaptıkları bir çalışmada, güçlü olmanın erkek gibi olmak olarak değerlendirildiği, ancak kadınların ise sempatik ve anlayışlı olması gerektiği bulgularına ulaşmışlar ve bu durumun neticesinde kadının geleneksel rollerinin

ve stereotiplerin geçerli olduğunu görmüşlerdir. Powel(1993)’ ın 30 ülkede yaptığı çalışmayı da kapsayan ve 1960`lı yıllardan beri yapılan çalışmalar stereotiplerin genelde her kültürde temel olarak aynı kaldığını ortaya koymuştur (Bayrak ve Yücel, 2000: 140).

Sigmund Freud, çocukların ilk dönemlerinde edilgin bir varoluş biçiminde olduğundan ancak bir yaşından sonra ilk etkin denemelerine giriştiğinden bahsetmektedir. Bu dönemden önce çocuklarda belirli bir fizyolojik yapı gelişmediği için, örneğin tuvalet eğitimi gibi bir sürecin ancak bir yaşından sonra başlayabileceği, bu süreçte anne esneklikten yoksun bir tutum sergilediğinde ise çocuklarda iki tür tepki oluştuğu, bunlardan birisinde öfkesini içinde tutan, yeni girişimlerden ürken ve tekdüze bir yaşam tarzı benimseyen insan modeli, diğerinde ise, olumsuz yapıda, tepkici- saldırgan bir birey modeli oluşmaktadır. Aslında bireydeki kızgınlık duygusu engellenmenin sonucunda meydana gelmektedir. Anne babaların aşırı koruması, ret ya da kusurlu tutumları sonucunda, çocuk içinde yaşadığı kızgınlığı anne babasının desteğini yitireceğinden korktuğu için içinde tutar. Ancak derinlerde saklanan bu duygu, kişinin bir süre sonra nedenini bilmediği suçluluk ve değersizlik duygularını hissetmesine neden olur. Yetişkin insanlarda ise bu duygu kişinin bağlı olduğu, onayını kaybetmekten korktuğu, genellikle otorite figürlerine karşı olur. Erik Erikson ise, özerkliğini kazanamamış bir insanın aslında baskı karşısında boyun eğdiğini ya da kızgınlık tepkisi gösterdiğini belirtmiştir. Sonuç olarak baskıcı ve cezalandırıcı bir toplumda yetişen çocuklarda özerklikten engellendikleri için yetişkinlik dönemlerinde kendisini ortaya koymaktan utanan ve karar vermekte zorluk çeken bir birey oluşur. Geleneksel Anadolu toplumunun babaerkil etkisinde baba, çocuklarından uzak tutulan, anne istediği için çocuklarını cezalandıran ve bu nedenle korku sembolü olarak görülen bir modeldir. Aslında biçim olarak babaerkil gibi görünse de, gizli bir anaerkil güç yapısına sahip olan ailelerde, çocukluğunda ikinci sınıf evlat muamelesi görmüş, yetişkin olduğunda da gelin portresi altında ezilmiş ve ancak anne olduktan sonra egemenliğini ilan etmiş bir anne modeli vardır (Geçtan, 1979:211-214). Aslında anne egemenliğini ilan etmiş olsa da, yaşamının büyük bir kısmını bu tür değer yargıları içinde geçirdiği için, kendisini değersiz hissederek, bilinçaltına yerleşen erkeklerin üstün olduğu düşüncesinden dolayı mevcut erkek ve kadın eşitsizliğini kabul edecek ve erkek evladı olduğu zaman da onu üstün değer yargılarıyla, kız çocuğunu ise erkek evladının gerisinde bir değer yargısıyla yetiştirebilecektir.

Aşağıdaki tabloda küçük yaşlardan itibaren, erkek çocukların daha saldırgan ve baskın bir tutum sergiledikleri, matematiksel algılarının daha yüksek olduğu ve kendilerine güvendikleri görülmektedir.

Tablo 2:Psikologların Üzerinde Anlaştıkları Cinsiyete Bağlı Farklılık Gösteren Davranışlar

DAVRANIŞ FARKLILIĞIN TÜRÜ

Saldırganlık Erkekler kızlardan daha saldırgandır. Bu farklılık iki

yaşından itibaren kendini gösterir.

Mekan İşleri Erkekler mekan ilişkilerini görmede kadınlardan daha iyidir.

Matematiksel Akıl Yürütme Ergenlik çağından itibaren erkekler kızlardan daha üstündür.

Sözlü Beceriler İlk iki senede kızlar daha süratli dil gelişimi gösterirler. Sözlü

akıl yürütmede erkeklerden daha üstündürler ve ergenlik çağından itibaren daha akıcı bir dile sahiptirler.

Baskınlık Erkekler ilkokul çağından itibaren daha baskın kişilik

gösterirler.

Kendine Güven Erkekler verilen görevleri doğru yapacakları konusunda

kendilerine daha çok güvenirler.

Olgunlaşma Hızı Kızlar daha çabuk olgunlaşırlar; kızlar doğumda 6 hafta,

ergenlikte iki yıl öndedirler.

Okul Notları Okul süresince kızlar erkeklerden ortalama olarak daha

yükseknot alırlar.

Kaynak: Cüceloğlu, D.(1991). İnsan ve Davranışı.İstanbul:Remzi Kitabevi A.Ş.s.388

Günümüzde cinsiyete bağlı olan bu farklılıkların biyolojik, çevresel ve her ikisinin etkileşiminden meydana gelen faktörlerden oluştuğu bilinmektedir. Türkiye`de “Saçı uzun, aklı kısa” ve “Elinin hamuruyla erkek işine karışma” gibi kalıplaşmış deyişler aslında kadın ve erkeklere has kalıpların bulunduğunu, erkeksi özelliklerin ise daha beğenilir özellikler olduğunu ortaya çıkarmaktadır (Cüceloğlu, 1991:393, 388). Erkeksi özelliklerin beğenilir olması, kadınsı özelliklerin ise toplumda engellere maruz kalması sonucunda kadınlar bu engelleri aşmak için bir takım stratejiler geliştirmek zorunda kalmışlardır.