• Sonuç bulunamadı

TOPLUMLARIN FAŞİZM VE MİLLİYETÇİLİK ALGILARI VE KURUMSAL

Milliyetçilik sosyal bilimlerde en fazla çalışmaya konu olan alanlardan biri durumundadır. Bu nedenle milliyetçiliğin algılanışı toplumlar arasında farklı şekillerde ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Bu kapsamda bu kısımda toplumların faşizm ve milliyetçilik algılarının kökenlerinin yanı sıra milliyetçilik kuramları ve kavramın algısal değişkenliği tartışılacaktır.

1.2.1. Toplumların Milliyetçilik Algıları

Her toplumun özgün yapısı içerisinde sosyo-ekonomik süreçler sonucunda ortaya çıkan milliyetçilik, tarih sahnesine çıkışından bu yana modern devletin temel söylemlerinden biri haline gelmiştir.

Milliyetçiliğin algısal değişkenliği onun dönem ve şartlar itibariyle farklı niteliklerinin ön plana çıkarılması ve farklı algılanmasını göstermektedir. Örneğin geçmişte ulus devletlerin birleştirici bir unsuru olan milliyetçilik, 21. yüzyıl itibariyle ayrılıkçı hareketlerin itici gücü haline gelmiştir.34

Milliyetçiliğin tanımı konusundaki zorluklar da milliyetçiliğin farklı ortam ve şartlarda, - farklı algılamalar neticesinde ortaya çıkmasıdır. Örneğin 18. yüzyıl

33 William W. Haddad, "Nationalism in the Ottoman Empire," in Nationalism in a Non-National State:

The Dissolution of the Ottoman Empire, William W. Haddad and William Ochsenwald (eds), Columbus: Ohio State University Press, 1977, s. 4.

34 Ahmet Karadağ ve Haluk Yaman, “Üç Farklı Milliyetçilik”, Akademik Yaklaşımlar Dergisi, Cilt 9, Sayı

15

sonunda Avrupa’da ortaya çıkan milliyetçilik ile daha sonradan dünyanın geri kalanında ortaya çıkan milliyetçilik farklı nitelikler taşımaktadır. Çünkü Batı Avrupa’da gelişen milliyetçi ideoloji sosyal ve ekonomik düzenin yanı sıra üretim biçimlerinin bir gereği olarak gelişmiştir. Dünyanın geri kalan bölgelerinde ise Avrupa’da gelişen milliyetçiliğin kendi ülkelerine aktarımı şeklinde tezahür etmiştir. 35

Batı Avrupa’da milliyetçilik ortaya çıktığında üstlendiği görev feodalitenin yıkılması ile oluşan yeni sosyo-ekonomik düzenin pekiştirmesi iken, diğer bölgelerde bu görev toplumun beklentileri etrafında şekillenmiştir. Bu göre Rusya, Avusturya- Macaristan ve Alman İmparatorluklarında milliyetçilik mevcut statünün korunmasına yönelik iken ABD’de iktisadi yayılma aracı olarak değerlendirilmiştir. İngiltere, Fransa ve Portekiz’de ise milliyetçiliğin sömürgeciliğin itici gücü olduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca İkinci Dünya Savaşı’nda milliyetçi düşünce Almanya, İtalya ve Japonya’nın dünya hakimiyetini hedefleyen revizyonist hareketlere arka çıkmış; diğer yandan 20. yüzyılın ikinci yarısında yeşeren anti-sömürgeci mücadelenin itici gücü olmuştur.36

1.2.2. Milliyetçilik Kuramları

Milliyetçilik kuramları genel olarak üç kategoride ele alınmaktadır. Bunlar ilkçi, modernist ve etno-sembolcü yaklaşımlardır. Bu kısımda üç yaklaşım kısaca değerlendirilecektir.

1.2.2.1. İlkçi (Primordial) Kuramlar

Literatürde İngilizce karşılığı olarak primordialist kuram olarak isimlendirilen ilkçi kuramlar; temelde milletlerin doğal birer olgu olarak eski çağlardan beri var olduğunu savunmaktadır. Dolayısıyla bu kuramın savunucuları ezelden beri var olan milletlerin, siyasallaşarak bir ideoloji olarak milliyetçiliği ortaya çıkardığı görüşündedirler.

Kuram olmaktan çok bir yaklaşım olarak değerlendirilen İlkçilik, savunucularına göre sabit ve değişmez nitelikleri olan milletler; geçmişten günümüze doğal yapılardır. Bu yaklaşımın gelişmesinde Romantizmin önemli etkileri olmuştur ve İlkçiler milletin tarihin belli bir döneminde, belli şartlar altında ortaya çıkmadığını, çok eski dönemlerde bile milletlerin, altın çağlarının ve kahramanlarının olduğunu iddia

35 Baskın Oran, Azgelişmiş Ülke Milliyetçiliği: Kara Afrika Modeli, Ankara: Ankara Üniversitesi SBF

Yayını, 1977, s. 2.

16

etmektedir.37 İlkçi yaklaşıma dayanan görüşleri ile Herder, her halkın kimliğini kültür ve ilin oluşturduğunu, bunun şarkılar, mitler ve efsaneler ile açığa çıktığını savunmaktadır. Milleti oluşturan ruhun geçmişten geldiğini ve farklı yollardan günümüze kadar geldiğini savunan bu yaklaşım temelde milletleri bir organizma olarak ele almayı vurgulamaktadır.38

İlkçi yaklaşım, etnik kimlikleri ön verili olarak kabul etmektedir. Buna göre etnik kimlik sonradan değiştirilemez. Diğer bir ifade ile bir Japon, sonradan etnik kimliğini Alman olarak değiştiremez. İlkçi kuramlar, etnik kimliğin etnik kökenin sosyal ve tarihsel koşullardan bağımsız olduğunu; bireylerin ve onların siyasi tercihleri üzerinde belirleyici olduğunu savunmaktadır. İlkçilere göre etnik gruplar bağımsız toplumsal oluşumlar olduğundan dolayı varlıkları ekonomi, sosyal, kültürel başka faktörlere indirgenemeyecektir.39

İlkçiler’e göre etnik kimlikler duyularımız kadar doğal olduğundan dolayı, kişilerin etnik kökenleri önceden belirlenmiştir. Kişiler bir etnik kimliğin içinde, ona ait olarak dünyaya gelirler. Dolayısıyla farklı etnik grupların varlığı kadar, kendisinden olmayanı dışlamak da normal kabul edilir.40 Geertz’e göre insanların ve toplumların içerisinde doğal hayattan çıkarılmış bağlar bulunmaktadır ve bu bağlar insan karakterinin rasyonel olmayan ve duygusallıktan beslenen alt yapısını meydana getirmektedir. Ayrıca Geertz etnik, dinî ve kabile türünden kimliklere, ilksel kimlikler adını vermektedir.41

1.2.2.2. Modernist Kuramlar

İlkçilerin savunduğu şekilde milliyetçiliği ezeli olan doğal bir olgu olarak değerlendirmeyen Modernist Kuram’a göre milletler sadece milliyetçilik çağında sosyolojik bir gereklilik olarak gelişmiştir. Dolayısıyla “milliyetçilik milletleri yaratmıştır, milletler milliyetçiliği değil”.42 Modernist kuram savunucularına göre milliyetçiliğin ortaya çıkışı sanayileşme ve kitle iletişimin yaygınlaşması yanı sıra kapitalist üretimin seküler toplumda meydana getirdiği değişimlerin sonucudur.43

37 Abdulvahap Akıncı, “Milliyetçilik Kuramları”, Cumhuriyet Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt 15, Sayı 1,

2014, s. 139.

38 Akıncı, a.g.e., s. 140.

39 Şener Aktürk, “Milliyetçilik ve Etnisite Çalışmaları”, Uluslararası İlişkilere Giriş, Ş. Kardaş & A. Balcı,

İstanbul: Küre Yayınları, 2013, s. 138.

40 Akıncı, a.g.e., s. 140.

41 Melih Çoban, “Milliyetçilik Teorileri”, Türk Yurdu, Sayı. 295, Mart 2012, s. 345. 42 Umut Özkırımlı, Milliyetçilik Kuramları, İstanbul: Sarmal Yayınevi,1999, s. 98.

43 Celalettin Yanık ve Mustafa Kara, “Milliyetçiliğe Yönelik İki Kuramın Değerlendirilmesi: Modern

Milliyetçi Kuram ve Etno-Sembolcü Milliyetçi Yaklaşım”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016, Cilt: 7, Sayı: 1, s. 566.

17

İlkçi kuramları reddeden modernistler, milliyetçiliğin aslında “bir ilişki, bir tezahür, modernite ve modern medeniyet” olduğunu iddia etmektedir. Buna göre ulusal kimliklerin büyük çoğunluğu son 200 yılda ortaya çıkmıştır ve çoğu durumda ortaya çıkışı kapitalizmin ve modern devletin gelişmesiyle aynı döneme denk gelmektedir. Bu nedenle, milliyetçiliğin doğuşu, sanayileşme, bürokratikleşme, otoritenin merkezileşmesi, okuryazarlık, sekülerleşme ve demokratikleşme gibi modernizmle ilişkili olguların bir sonucudur.44

Modernist kuramın öncülerinden Gellner’e göre milliyetçilik, toplumların var olmadıkları yere ilişkin ulusları inşa etmek üzerine yükselmektedir ve bu haliyle ilk olarak milliyetçilik ortaya çıkmakta ve sonrasında ulus meydana gelmektedir. Gellner, bu anlamda, milliyetçilik düşüncesinin şekillenmesinde siyasal bağlamı ele almaktan kaçınmaktadır.45 Gellner’e göre milletler doğal bir olgu değildir. Milliyetçilik sanayileşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır ve temel amacı milli ve siyasi yapıyı uyumlu hale getirmektir. Milliyetçilik Gellner’a göre toplum homojen ve standart bir kültürün gerekliliğinden ortaya çıkmakta olduğundan kültürel bir projedir.46 Modernist kuramların bir diğer temsilcisi Karl Deutch’a göre de milliyetçiliğin ortaya çıkışı gelenekselden modern topluma geçişle mümkün olmuştur. Bu süreçte en etkili unsur ise iletişim olmuştur. Deutch ayrıca iletişim ve ulus bağlantısını modern toplumda ortaya çıkan toplumsal işbölümü ile açıklamaya çalışmıştır. Buna göre toplumsal işbölümü toplumda etkili iletişimi zorunlu kılmıştır ve uluslar da birbiri ile diyalog kuran insanlar grubu olarak değerlendirilebilecektir. Dolayısıyla ticaret, sanayileşme, kentleşme, okuryazarlık ve kitle iletişimi milliyetçiliği ortaya çıkarmıştır.47 Modernist kuram içerisinde önemli isimlerden olan Herder ise milliyetçiliğin her dönemde farklı olduğunu, milletlerin idealleri ve özlemlerinin zamanla farklılaştığını belirtmiştir. Barışçı bir milliyetçilik anlayışına sahip olan Herder, kendi milli değerlerine saygı duyulmasının yanı sıra toprak sınırlarını aşarak başka milletlere saygı duyulması gerektiğini de belirtmiştir.48

44 Liah Greenfeld, “The Emergence of Nationalism in England and France”, Research in Political

Sociology, No 5, 1991, p. 334.

45 Yanık ve Kara, a.g.e., s. 567. 46 Akıncı, a.g.e., ss. 142-143. 47 Çoban, a.g.e., s. 346.

48 Alper İplikçi, “Johann Gottfried Herder’de Milliyetçilik Düşüncesi”, Al-Farabi Uluslararası Sosyal

18

1.2.2.3. Etno Sembolcü Kuramlar

Etno-sembolcü kuramlar, diğer iki yaklaşımı da eleştiren, ulusları modern bir olgu olarak görmesine rağmen kökenlerinin çok eski dönemlere dek giden etnik bağlarda aranması gerektiğini savunan üçüncü bir yaklaşımdır ve özellikle Anthony D. Smith tarafından temsil edilmektedir.49

Smith’e göre ilkçilerin milletleri modernlik öncesi olan birimler olarak değerlendirmelerine karşı çıkmaktadır. Çünkü modernizm çağında milletler, daha önceki dönemlerden farklı olarak kitleseldir ve toplulukta kanunlar milletin tüm üyelerine eşit bir şekilde uygulanır. Ayrıca modern dönemde milletler sadece tarihi ve kültürel değil, aynı zamanda siyasi ve hukuki bir topluluktur. Dolayısıyla bunun iç boyutu vatandaşların ortak bir hukuk sistemi içinde yönetilmeleri ve buna bağlı hakları ve ödevlerinin olmasını, dış boyutu ise milletlerin egemen ve bağımsız bir birim olarak bulunmalarını ifade etmektedir.50

Smith milli kimlik ve milletlerin oluşumunu çok eski dönemlere dek giden, geniş zamanlı bir tarihsellik içinde ele almıştır. Milliyetçiliğin ideoloji ya da siyaset tarzı olarak değerlendirilmesinin mümkün olamayacağını savunan Smith’in tezine göre, bunlar aynı zamanda kültürel birer görüngü olarak da ele alınmak durumundadır.51

Etno sembolcü kuramın İlkçiliğe yönelik diğer bir eleştirisi ise modern çağda milletlerin milliyetçilik ile var oldukları düşüncesidir. Örneğin Smith’e göre her bireyin ilk önceliği kendi milletidir ve her millet otantik doğasını korumak durumundadır. Her milletin kendi yazgısı ve karakteri olduğu ve tüm milletin siyasal iktidarın kaynağıdır. Adil bir dünya ve barış da ancak özerk milletler üzerinde inşa edilebilecektir.52

Etno sembolcü kuram modernist yaklaşıma da eleştirel yaklaşmış, milliyetçiliği modern kurumlarla açıklamayı, etnik bağlılığı göz ardı etmesi nedeniyle yetersiz bulmuştur. Buna gerekçe olarak da milliyetçiliğin ana dilde eğitim gibi hedeflerin peşinde koşmasını göstermiştir.53

49 Akıncı, a.g.e., s. 143.

50 Anthony Smith, Küreselleşme Çağında Milliyetçilik, (çev. Derya Kömürcü), İstanbul: Everest

Yayınları, 2002, pp. 56–57.

51 Emre Yıldırım, “Modernite ve Milliyetçilik: Modern Milliyetçilik Kuramları Üzerine” Akademik Sosyal

Araştırmalar Dergisi, Yıl 2, Sayı 6, Eylül 2014, s. 31.

52 Smith, a.g.e., p. 58. 53 Özkırımlı, a.g.e., s. 207.

19