• Sonuç bulunamadı

2.2. CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

2.2.4. Türk-Turancı Milliyetçilik

Türk siyasal yaşamında Kemalist milliyetçiliğin aşılması gerektiği düşüncesi ile özellikle 1940’larda belirginleşen Türkçü-Turancı Milliyetçilik incelenmesi gereken bir dönemdir. Türkçü-Turancı milliyetçilik, Kemalist milliyetçilikten etkilenmiş olmasına

224 Gülen, a.g.e., ss. 121-122. 225 Turan, a.g.e., s. 143. 226 Turan, a.g.e., s. 143.

67

rağmen onun aşılması gerektiğini savunurken, gayri-resmi milliyetçiliğin ilk örneği olması ve resmi milliyetçiliğe muhalif tutumu dolayısıyla önemli kabul edilmektedir.227

Türkçü Turancı milliyetçilik soy esasına dayalı milliyetçilik olarak 1930 ve 1940’ların dünya durumundan etkilenen bir akım kabul edilse de Türkçü Turancı milliyetçiler bunu kesin bir şekilde reddetmiştir. Atsız’a göre sadece Yahudi karşıtlığa dayanan Alman ırkçılığı ile her millete karşı Türk ırkını korumak düşüncesi arasında bağlantı yoktur. Türkçü Turancı milliyetçiler cumhuriyet içerisinde milli birliğin sağlanmasını vurgulamışlar, Türklük anlayışını sadece Anadolu değil Orta Asya’yı da kapsamışlardır.228 Köktenci bir milliyetçilik olarak nitelendirilen Turancılık Türkiye sınırları içerisinde yaşayan Türkler ve Asya’da Sovyet topraklarındaki Türk dili topluluklarını ortak ırk, kültür ve tarih iddiası ile birleştirmeyi hedefleyen Pan-Türkçü bir eğilim olarak kabul edilmiştir.229 Önceleri Orta Asya’daki ve Sovyetler Birliği’ndeki Türklere yönelik olan bu akım zaman içerisinde Çin, Irak, İran, Yunanistan, Kıbrıs Romanya ve Bulgaristan’daki Türkleri de içine alarak genişlemiştir.230 Bu dönemde milliyetçilik savunucuları kendilerini ırkçı olarak tanımlamışlar ve eserlerinde popüler olan konulardan birisi “gerçek Türklerin nitelikleri” olmuştur. 231

Cumhuriyet sonrasında Türkçü-Turancı görüşlerin öncülerinden olan Atsız’a göre biyolojik ırkçılık ve Turancılık, Türkçülüğün temel iki unsuru olarak görülmelidir. Bu bağlamda ilk unsur bir ülkenin sağlığını diğer aşağı ırklarla karıştırmamak için gerekliydi. Bu nedenle Türk ırkının temelinin dil değil ırk ve kan olması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca Turancılık tüm Türklerin birleşmesine atıfta bulunurken, Türk kökenli insanların yaşadığı tüm bölgeleri Türklerin anavatanı olarak görmüş, bu haliyle devletin resmi milliyetçilik çizgisinden farklılaşmıştır.232

Nihal Atsız kendisini siyasi açıdan ırkçı, Türkçü ve Turancı olarak nitelendirmiş, Türkçülüğün anlamını ise Türk ırkının üstünlüğüne inanmak şeklinde açıklamıştır. Daha uzun vadeli bir hedef olarak belirlediği Turancılığı ise Türklerin gelecekteki siyasi amacı olarak ifade etmiştir.233 Atsız’a göre “Türkçülük, büyük Türkeli’nde Türk

227 Yusuf Ziya Bölükbaşı, “Türkçü Turancı Milliyetçiliğin Düşünsel Temelleri Üzerine Bir İnceleme”,

Akademik Hassasiyetler, Cilt 5, Sayı 10, 2019, s. 47.

228 Nihal Atsız, Türk Ülküsü, İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2011, s. 36.

229 Günay Göksu Özdoğan, “Dünya’da ve Türkiye’de Turancılık”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce:

Milliyetçilik, İstanbul: İletişim Yayınları, 2009, s.388.

230 Ceylan Tokluoğlu, “Ziya Gökalp: Turancılıktan Türkçülüğe”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt:

XXVIII, Sayı 84, 2012, s.107.

231 Bayraktar, a.g.e., s. 57.

232 Umut Uzer, “Racism in Turkey: The Case of Hüseyin Nihal Atsız”, Journal of Muslim Minority

Affairs, Vol 22, No. 1, 2002, s. 121. 233 Bayraktar, a.g.e., s. 59.

68

uruğunun kayıtsız şartsız hâkimiyeti ve istikbali ile Türklüğün her yönden bütün milletlerden ileri ve üstün olması ülküsüdür.”234 “Türkçü, Türk ırkının üstünlüğüne inanmış olan kimsedir.”235

Atsız’a göre Turancılık militarizm ve ırkçılık ile birlikte Türkçülüğün üç bileşeninden biri durumundadır. Atsız’ını ırkçılık anlayışı Türk soyunun diğer soylardan üstünlüğüne inanmak ve onun başka soylarla karışmamasını istemek, devlet yönetiminde ise yabancı soydan kişilere yer vermemek şeklinde özetlenebilir. Bu bağlamda Turancılık, dünyadaki tüm Türklerin birlik içerisinde toplanması ve geçmişte Türklere ait toprakların yeniden Türklerin olması için uğraşmak şeklinde özetlenebilecektir. Bu yönüyle Atsız'ın Turancılık anlayışı, Smith’in pan-milliyetçilik anlayışı ile paraleldir.236

Atsız, ilk Türkçü kuşağı konusunda ulusal ideali paylaşmasına rağmen, en önemli öncüsü olan Ziya Gökalp'i ırkçı olmadığı için eleştirmiştir. Tüm Türkleri tek bir devlet çatısı altında birleştirme idealini savunan Turancılık tüm Türklerin birliğinin yanı sıra, “saf” olmayan, Anadolu’daki ırksal temizliğin gerekliliğini savunmuştur. Tüm bu nedenlerden dolayı, Nihal Atsız ve geliştirdiği ırkçı milliyetçi fikirler ile Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi daha önceki Türkçülerden ayrılmıştır.237 İkinci kuşak Türkçüler, rejimin gözünde birinci kuşak Türkçülerden farklı olarak kabul edilmiş ve yayılmacı, militarist, antikomünist ve yabancı düşmanı olarak nitelendirilmişlerdir.

Atsız ırkçılık konusunda genel bir kabul içerisinde olsa da faşizm ideolojisini sıklıkla reddetmiştir. Bu konuda görüşlerini ise şu ifadelerden çıkarmak mümkündür:

“Hitler’in programıyla bizimki aynı olsa bile bu, nihayet koyu ırkçı ve milliyetçi düşünen insanların aynı sonuca vardıklarını gösterir. Cihat o kitabında bana faşist diyor, fakat beni itham etmiyordu. Yanıldığı nokta bizi Hitler’den mülhem sanmasıydı. Halbuki ben faşist değilim. Ben yalnız Türkçüyüm.”238

1940’lı yıllarda Türkçü Turancılık hareketi, ünlü Irkçılık Turancılık Davası adı verilen süreç ile birlikte çok farklı bir boyuta evrilmiştir. 19 Mayıs 1944'te İnönü'nün

234 Nihal Atsız, Türk Ülküsü, İstanbul: Burhan Basım ve Yayınevi, 1958, s. 34. 235 Atsız, a.g.e., s. 41.

236 Bayraktar, a.g.e., s. 59. 237 Uzer, a.g.e., ss. 120-122.

69

verdiği bir demeç239 ile beraber birçok ünlü Türkçünün de aralarında olduğu 23 kişi hakkındaki dava açılmıştır. 7 Eylül 1944'te görülmeye başlanan ve 29 Mart 1945'e dek süren yargılamalarda 10 kişi çeşitli cezalara çarptırılmıştır. En uzun hapis cezası, on yıl ile Zeki Velidi Togan'a verilmiştir. Diğer isimler de çeşitli cezalara çarptırılmışlardır. Ancak karar Askeri Temyiz Mahkemesi’nce bozulmuş, suçlu bulunanların yeniden yargılanmalarına ve derhal salıverilmelerine karar verilmiştir. 26 Ağustos 1946'da başlayan yeniden yargılama süreci 31 Mart 1947'de sona ermiş ve mahkeme tüm sanıkların beraatına karar vermiştir. 240

1944’te başlayan dava ile Türkçülük siyasi bir muhalefet haline gelmiş ve siyasi idealleri ve entelektüel bir konumun önüne geçerek ideolojik bir konuma evrilmiştir. Ceza alanlar arasında Türkeş’in de olması, Ülkücü Hareket için bir övünç kaynağı olarak görülmüş; ayrıca 3 Mayıs günü milliyetçi kanatta bir mağduriyet hatırası olarak Türkçülük Günü olarak kutlamaya başlamışlardır.241

3 Mayıs 1944 Türkçülük Turancılık davası sonrasında dönemin gazetelerinde atılan manşetler ise oldukça ilgi çekicidir. O dönemde Cumhuriyet gazetesi manşeti Milli Birlik Düşmanı: Irkçı Turancı başlığı ile çıkmış, alt metinde Türkiye’de birlik ve barışı tehdit edecek hiçbir tahrik muvaffak olamaz denilmiştir. Bu memleketi içten dağıtmak için gökten bir bela ısmarlanırsa Turancılıktan beteri istenemez, dışta can düşmanlar ile çevirtmek için ise Turancılıktan mükemmeli bulunmaz ifadesi de haber metninde yer almıştır.242

Geçen aylar boyunca da davanın etkileri basında yer almaya devam etmiş, Tasviri Efkar gazetesinde dava “Türk milliyetçisiyiz. Fakat memleketimizde ırkçılık prensiplerinin düşmanıyız. Turancılık fikri yine son zamanların zararlı ve hastalıklı gösterisidir” şeklinde İsmet İnönü’nün demecine yer verilmiştir.243

Dönemin Ulus gazetesinde de dava, Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde bir hareket olarak tanımlanmış ve sıklıkla gazetede Atsız ve arkadaşları aleyhine haberlere yer verilmiştir. Ulus gazetesinde Falih Rıfkı Atay gençlik için Kemalizm’in tek doğru yol

239 İnönü tarafından 19 Mayıs 1944’te verdiği nutukta ‘Türk milliyetçisiyiz, fakat memleketimizde ırkçılık

prensibinin düşmanıyız’ ifadelerini kullanmıştır. (İbrahim Sarı, İlay-ı Kelimetullah Yolunda Turancılar, İstanbul: Net Medya Yayıncılık, 2016, s. 63.

240 Bayraktar, s. 67. Turancılık Davası hakkında bkz. Necmeddin Sefercioğlu, 3 Mayıs 1944 Türkçülük

Davası, Ankara: Türk Ocakları Ankara Şubesi, 2009.

241 Bayraktar, a.g.e., s. 67.

242 “Milli Birlik Düşmanı: Irkçı Turancı”, Cumhuriyet, 9 Mayıs 1944. 243 “Cumhurreisin Gençliğe Hitabı”, Tasviri Efkar, 25 Mayıs 1944.

70

olduğunu belirterek bunun dışındaki akımların anarşiye neden olabilecek görüşler olduğunu belirtmiştir.244

Türkçülük davası karşısında dönemin basın yayın organlarında Atsız ve arkadaşları aleyhine olumsuz yayınlar çıksa da, dönemin Türkçüleri kendi görüşlerini ve davalarını Orkun başta olmak üzere başka yayın organlarından halka ulaştırmaya devam etmiştir.

Genel bir değerlendirme ile Türkçü Turancı milliyetçilik, Türk milliyetçiliğinde dönüm noktalarından birini oluşturmaktadır. Milliyetçi kökenin yerleşmesinde etkili olan bu akım Osmanlı döneminde ortaya çıkan milliyetçilik ile muhafazakâr milliyetçilik arasında da köprü görevi görmüştür. Türkçü Turancı milliyetçilik Soğuk Savaş döneminde de resmi milliyetçiliğe yönelik eleştirileri ve komünizm karşıtlığını savunarak sağ siyasette etkin olmuş, muhafazakâr milliyetçiliğin gelişimine de zemin hazırlamıştır.

2.2.5. Muhafazakâr Milliyetçilik

1940'lı yılların sonlarından itibaren Türk milliyetçiliği, İslam'la olan ilişkileri bağlamında muhafazakâr bir karakter ortaya koymuştur. Bu süreçte din, Türk milliyetçiliği içerisinde önem kazanmış ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nde dışlandığına inanılan dini düşünce milliyetçi düşünce içerisinde kendisine yer bulmuştur. Koçak’a göre yeni bağlamda, İslam'ın, İslam ve Türk milliyetçiliğinin birbirleri tarafından karşılıklı olarak kullanılması ve desteklenmesi ile mümkün olan Türklük ile kaynaşmaya çalışılmıştır.245

Erken cumhuriyet döneminde muhafazakâr düşünceye sahip Mehmet Akif Ersoy, Mümtaz Turhan ve Peyami Sefa gibi isimler cumhuriyet ideolojisi ile savaş yerine yeni rejimi olumlamayı tercih etmiştir.246

CHP hükümetinin laiklik konusunda gevşeyen bakış açısı ve çok partili sisteme geçmenin bir sonucu olarak otoriter eğilimlerinin azalması bu durumda rol oynamasına rağmen, komünizmin yarattığı tehdit, dini bağlılığın güçlendirilmesinde

244 Falih Rıfkı Atay, “Nizam Düşmanlığı Yaptırmayız”, Ulus, 7 Mayıs 1944.

245 Cemil Koçak, “Türk Milliyetçiliğinin İslam’la Buluşması: Büyük Doğu”, Modern Türkiye’de Siyasi

Düşünce: Milliyetçilik, İstanbul: İletişim Yayınları, 2002, s. 609.

246 Baran Dural, “Kemalist Gelenek Karşısında Ana Damar Türk Muhafazakarlığının Tarihsel Seyri”,

71

büyük bir etki yaratmıştır. Ayrıca Soğuk Savaş dönemi koşulları içinde Türkiye, komünist etkiden korumak için komünizmin ateizmine karşı dini teşvik etmek zorunda kalmıştır. Toplamda, din, ulusal politikaların devlet destekli bir bileşeni olurken, Bora bu durumu bir sapma olmaktan ziyade resmi ideolojinin önemli bir boşluğunu doldurma girişimi olarak değerlendirmiştir.247 Burada boşluk, ulusal kimliğin içindeki ruhsal unsurun yokluğundan kaynaklanmaktadır. Bu anlamda din, sadece ahlakı değil aynı zamanda ulusal homojenliği de güçlendirmenin bir unsuru haline gelmiştir.

1950'ler boyunca muhafazakâr milliyetçi söylemin öne çıkan ismi ise Necip Fazıl Kısakürek olmuştur. Irksal bir ulusal kimliğin tanımını reddetmesine rağmen, Kısakürek’in düşünceleri Türklüğün İslam'la özdeşleşmesine dayanmıştır.248 Milliyetçilik ve muhafazakârlık Necip Fazıl’ın düşünce ikliminde bir sentez olarak yer almış ve tek parti dönemine göre şekillenmiştir.249 Bu dönemde ulus ve milliyetçilik konusunda radikal fikirlere sahip olan Necip Fazıl’ın milliyetçilik konusunda görüşlerinin sınırları İslam ile belirlenmiş ve şeriat dışında milliyetçiliğin yıkıcı olduğunu savunmuştur. Bununla birlikte Necip Fazıl 1977’de MHP’ye katılmıştır. Necip Fazıl MHP’ye katılması öncesi İslami hassasiyetlere dikkat edileceği; ayrıca Türkeş’ten 27 Mayıs darbesindeki yeri olmasına rağmen, Menderes’in idamına karşı çıktığına dair bir taahhüt almış ve bu belge MHP’nin seçim propagandasında da kullanılmıştır.250