• Sonuç bulunamadı

topluma yöneltilmiş ciddi bir tehdittir" GİRİŞ

En kötürüm yaşam zorunluluğudur sürgün. Edvvard Said'in deyişiyle w arada kalmışlıktır".

Antik dönem ülkesinde uzakta acı çeken sürgün tipi Odysseus' tur. Onun sürgünü "ah hayır,hiçbir şey, vatandan, anne ve babadan tatlı değildir. Evinden ocağından uzak ,yabancıların içinde olunca insan en görkemli malikaneler neye yarar?" sözleri sürgünün acımasızlığını dile getirir.

Ortaçağ döneminin ağır kilise baskısı gerek halkın inançları değerleri düşünceleri üzerinde baskı yaparken dönemin Galileo, Bruno, gibi aydınları kilisenin verdiği cezadan kurtulamamışlardır. Yurdundan toprağın ikliminden ayrılıp uygarlığın uzak köşelerin yaşamaya mecbur bırakılmışlardır.

ikinci dünya savaşında Nazi zulmünden kaçan düşünür yazar toplumbilimci Adorno, sürgün olmanın nesnel hali onu faşizmin soğuk halinden kurtarmışsa da mutlu edememiştir.

Dönemin Rusya'sında çarın uygulamalarına ve fikirlerine karşı insanların aydınlanmasını sağlayan uygulamaları eleştiren ve kabullenmeyen aydın yazar ve halk kesimleri Sibirya ve benzeri bölgelerine yollanmışlardır. Dostoveski, Tolstoy, Gorki, Çernişevski ve Lenin gibi sayabileceğimiz önemli sürgün örnekleridir. Keza İtalya'da siyasal hayatla ilgilenen bilim adamları dinsel muhafazakar yönden sapkın sayıldığı için sürülen Dante, Parmalı Marsılius vereceğimiz önemli örneklerdir. Floransa'yı terk eden Dante "yabancı diyarlardan yediği ekmek bile tuzlu gelir insana aşina olmadığın binanın merdivenlerinden çıkmak inmek kadar zordur" der.

Pablo Neruda'lar ,Thomas Mann ,Yanniş Riştos, Franz Kafka,James Joce, Galileo , Buruno , Nazım Hikmet, Musa Anter,Yılmaz Güney gibi dünyayı etkilemiş yazar , sanatçı, bilim adamı , aydınlar sadece sürgünü yaşamış birkaç örnektir.

Dehaların misyonlarının ancak sürgün anlarında ortaya çıkacağına inanan Stefan Zweig; Musa, İsa, Muhammed, Buda gibi dinsel kişiliklerin yanında, evrensel kültürün büyük kişiliklerinden de bu bağlamda söz eder. Milton, Beethoven, Dostoyevski, Cervantes, Luther.... "Yalnızca sürgün olayıdır ki," der, "bu dünyanın gerçeklerinin en geniş ve en derin bir açıdan anlaşılmasını sağlar. Bu ders ağırdır ama alınan ders ve bu konuda ustalaşma da "sürgünlüksün- bir armağanıdır; bu olay zayıf insanın iradesini yeniden biler, kararsız, sendeleyen insanı dikleştirir. Bu sözlerin sahibi olan Stefan Zvveig, 1942 yılında sürgünde eşi ile birlikte intihar eder...

Sürgünde ölüm,ölümlerin en beteridir. Sürgünde yaşamak zordur. Zor olduğu için sürgün bir cezadır; hem de en ağırlarından. Ölümün yerine ikame edilir çoğu zaman. Öldürmediklerini sürgüne gönderirler. Sürgünlüğün bir diğer adıdır gurbet eller; en acıklı türküler onun üzerinedir. Sürgünde yaşamak zordur, ancak en zor olanı sürgünde ölmektir. İçinde kalır memleketin acısı. Hasret ciğerini çatlatır. Yüreğini dağlar keder, elem bağrını deler. Yırtınırsın, nefesin daralır, soluk alışverişlerin azalır. Evrende gördüğün her şey sıla olur üstüne gelir, dikendeyken dönüp bakmadığın şeyler bile, dünyanın en güzel şeyi olur, bağışlamaz belleğine gelip kurulur. Yakınındadır sevdiğin şey, elini uzatsan çarpacak, memleketinde pişen yemeklerin kokusu bile gelir, ama iç ülken haramdır sana. O havayı soluyamazsın, o ağaçların yeşilini göremezsin, o rüzgarın uğultusunu dinleyemezsin.

BİRİNCİ BOLUM

I. İNSANCA YAŞAMA VE ÇALIŞMA HAKKINA

MÜDAHALE: SÜRGÜN

Sürgün, İnsanca yaşama çalınma hakkına müdahale... ölüm cezasından sonra tarihin en eski cezası. Egemenlerin, iktidarları kendilerinden olmayanlara uyguladığı çok etkili bir ceza yöntemi, ölüm cezasına alternatif olarak geliştirilmiş bireysel ve toplu olarak halen uygulardan binlerce yıllık tarihi olan ilkel bir cezalandırma yöntemi. Peki nedir sürgün? Sözlüklerde ve ansiklopedilerde nasıl anlam buluyor?

1. Tanım:

Sürgün bir toplumbilim deyimidir.

1. Ülkesinden sürülmüş ya da ülkesinden uzak yasamak zorunda bırakılmış kimse 2. Alıştığı, sevdiği yerden uzakta yasamak zorunda bırakılan bir kimsenin durumu, onun yabancılık çektiği, kendini unutulmuş gibi gördüğü yer.

3. Sürgüne gönderilmiş ya da sürgünde yasayan kimse.

4. Bir kişi ya da bir kimsenin yerinden uzaklaştırılması ya da toplum dışına atılması

5. Sınırdışı etmek... Hıristiyan kilisesinin verdiği "cemaattan Kovma" cezasını dile getiren aforoz deyimi, Aphorızeın sözcüğünden türetilmiştir. (Aphorızeın , Yunanca: Tanrıbilim )

6. Belli bir açıdan kötü görülen kişileri kamuoyuna duyuran liste™ Yunanda halk oyuyla kent dışına sürülenler ( Fr. Ostrocisme )* ve katoiik kilisesince aforoz edilenler ( fr. Excommunication), çağımızda kullanılan kara liste deyiminin ilk kaynaklarıdır, tünümüzde kara liste ya da özelleştirilmiş deyimiyle kara dizelge ( fr. üste noire). Özellikle tröst ve kartellerde işverenlerin çıkarlarına uymayan kişi ve emekçileri saptamak ve bunları çeşitli yollarla baskı altına sokmak ya da cezalandırmak için hazırlanmaktadır. Bunun dışında demokratik amaç taşımayan siyasal partiler de böyle kara dizelgeler düzenlerler. Amaçları, iktidara geldiklerinde yazılı siyasal hasımlarından Öç almaktır.

İsrail'in Filistinlileri i.jgal altındaki topraklardan alıp sınır dışı etmesi bir sürgün uygulaması olarak ele alınabilir.

Çoğunlukla siyasal ceza olarak gerçekleştirilen toplu sürgünle, ikinci dünya savaşında faşist Almanya'nın temerküz kamplarında uygulanmıştır.

Bugüne kadar OHAL'de uygulanan 3 bin civarında köy ve 3.5 milyon civarında insani kapsayan yoğun köy boşaltmaları da bir tür kitlesel sürgündür.

2. Ostrocisme (ostrakismos) *

Yunanca Ostrakon: "deniz kabuğu" , "çömlek parçası" ; ostrakizein; çömlek parçalarıyla yapılan oylamasonucunda sürgüne göndermek.

Eski Atina'da devlet düzenini tehdit eden seçkin yurttaşlardan birinin herhangi bir suç yüklenmeksizin sürgün edilebilmesini sağlayan uygulama.

Benzer bir uygulama çeşitli zamanlarda Arpos, Miletos, Syrakusa, ve Megara'da da görülmüştür.

Atina'da kış ortasında belirli bir tarihte düzenlenen tartışmasız bir toplantıda bu yönde karar alınırsa, birkaç hafta sonra ostrakismos oylaması yapılırdı. Bu oylamada, oy hakkı bulunan her yurttaş bir başka yurttaşın adını yazabilirdi. Belirli sayıda ostrakan üzerinde adı yazılan kişi 10 gün içinde Atina'dan ayrılmak ve 10 yıl boyunca sürgünde yaşamak zorundaydı, ama mülklerini yitirmezdi.

Aristoteles, ostrokismos'u ilk kez Eski Yunan demokrasisinin kurucusu Kleisthenes'in , Hippias'ı kovduktan sonra ( Î.Ö, y. 508 ) Atina anayasasında reformla uygulamaya koyduğunu anlatır. Kleisthenes, M.Ö 509'da çıkardığı bir yasaya dayanarak tiranlık yönetimi kurmak istediğinden şüphe edilen kişileri Ecclessia'nın( Halk Meclisi) Ostrakhimos (Sürgün Mahkemesi) sıfatıyla yargılaması ve iddiayı yerinde görürse, şeref ve mülkünü elinden almaksızın 10 yıl süreyle sürgüne gönderilmesi hükmü verebilmesidir. İlginç olan,İsonomia ( kanun önünde eşitlik) gereğince bu konuda her vatandaş suçlamada bulunabilir ve Halk Meclisi üyesi olarak oy kullanırdı;karar için halk meclisi üyelerinden altı bin kişinin sürgün yönünde oy kullanması yeterliydi. Nitekim M.Ö.487'de büyük servet sahiplerinin mensup olduğu Oligarşik Parti'nin liderleri bu yolla sürgüne gönderilmiştir.