• Sonuç bulunamadı

Toplum Sınıflandırmaları

I. BÖLÜM

1.1. SOSYAL KİŞİ VE TOPLUM

1.1.2. Toplum

1.1.2.1. Toplum Sınıflandırmaları

Toplumlar çeşitli kaynaklarda bir çok açıdan sınıflandırmalara ayrılmıştır.

Fakat bu konuda önemli olan ve kabul gören sınıflandırma ölçüsü kültürdür. Tylor’a

6 Fichter, a.g.e., s. 86.

7 Türkkahraman, a.g.e., s. 1.

8 Emre Kongar, Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2004, s.46.

göre kültür “Bilgi, inanç, sanat, ahlak, hukuk, örf ve adetlerden ve insan toplumunun bir üyesi olarak elde ettiği bütün yeteneklerden oluşmuş karmaşık bütündür”.9

Kültür bağlamında toplumu ilkel veya ümmi toplumlar ve yazıya sahip olan ve olmayan toplumlar diye ikiye ayrılabilir.10 Bir diğer tasnif’ de toplumda egemen olan grup veya kurumlara göre yapılmakta ve tüm toplumlar bu bakımdan ekonomik egemenliğe, aile egemenliğine, dini egemenliğe, siyasal egemenliğe tabii toplumlar olmak üzere 4 kısma ayrılmaktadırlar. Görülüyor ki, bu tasnif daha üstün egemenliği belirten unsurlara dayanmaktadır. Toplumlar başka bir ayırıma da tabi tutulabilir.

İçinde ilk grupların egemen bulunduğu cemaatçi, gelenekçi toplumlar ve menfaat birliklerine dayanan karmaşık sanayi toplumları, kitlesel toplumlar olmak üzere ikiye ayrılabilmektedir.11

Toplumlar, geleneksel ve modern (kültürel) olmak üzere de iki grupta ele alınabilmektedir.

Gelenekçi toplum, nüfusu az ve dolayısıyla üyeleri arasında sıkı ve yakın ilişkilerin yürütebildiği insan toplumudur. Bu toplum içinde normlar uzun zaman süreleri içinde sabit kalır; kuşaktan kuşağa sosyal normlarda değişme olmaz. İş bölümü ve uzlaşma geniş çapta değildir. Bu itibarla gelenekçi toplum, genellikle, ekonomik bakımdan kendi kendine yeter niteliktedir. Bu tür toplumlarda sosyal örgütlenmenin başlıca biçimi hısımlıktır. İnsanlar genellikle bulundukları coğrafi sınırları dışına çıkmazlar; fiziki hareketlilik (yer değiştirme) çok azdır.

Toplumsal problemler, geleneklerle ve otomatik tutum ve davranışlarla çözümlenir. Normlar eleştirilmez ve sosyal normların doğruluğundan şüphe edilmez.

Normlar üzerinde ihtilaf, uyuşmazlık yok gibidir. Normlardan sapma haline nadiren rastlanır. Bu nedenle bu tür toplumlarda normatif bütünleşme çok yüksek derecededir ve grup bütünleşmesi çoklukla üyelerin benzerliğine dayanır.

9 Sulhi Dönmezer, Toplumbilim, Beta Basım Yayım Dağıtım, 12nci basım, İstanbul, 1999, s. 99.

10 Aynı eser, s. 223.

11 Aynı eser, s. 223.

Gelenekçi toplum nispeten ağır fakat çok derin biçimde değişir. Çünkü bu çeşit toplumlarda yenilik toplum yapısı ile bütünleşince yerleşmektedir. Gelenekçi toplumlarda kişiler eşlerini toplum içinden seçerler. Gelenekçi toplumda verilmiş roller büyük çoğunluktadır; elde edilen roller fonksiyonel, ilişkiler az sayıdadır.

Geleneksel toplumda, genel olarak yerel konular üzerine konuşulur, fakat fikirler başkalarına naklolunup açıklanmaz; zaten insanlar birbirlerini tanımakta, kişilik özelliklerini bilmektedirler.

Kitlesel toplumda ve sanayi toplumunda ise yukarda belirttiğimiz özelliklerin tam tersi vardır: Toplumun asli örgütlenme aracı olarak hısımlığın yerini, uzmanlaşmış ekonomik, siyasi, dini, eğitimsel örgütlenmeler almıştır. Nüfus fazladır;

şehirleşme ileri derecededir ve fiziki hareketlilik çok hızlıdır. ”Kitlesel toplum ile sanayi toplumları hemen hemen birbirini aynı olan kavramlardır. Sanayi toplumu belirli bir zaman içerisinde kitlesel toplum haline dönüşmektedir. Horton – Hunt, kitlesel toplumu ”alan üzerine dağılmış ve anonim, bir veya çok sayıda aynı nevi uyanları tepki gösteren ve fakat birbirlerini nazara almaksızın ferden hareket eden nispeten geniş sayıda kişiler“ olarak tarif etmektedir. Aslında kitlesel toplum sanayi toplumu boyutlarının çok genişlemiş olmasıdır.12

Yukarı da açıklandığı üzere bu toplum biçiminde gelenekçi toplumu belirleyen özelliklerden hiçbirisi yoktur. Kitlesel toplumu anonimlik, hareketlilik, rol ve statülerin uzmanlaşması, bireysel tercihlerin örf ve adetlere dayanmaması karakterize etmektedir.

Kitlesel sanayi toplumu sürekli olarak değişmekte ve statü ve roller geniş ölçüde eğitime ve başarıya dayalı olarak elde edilmektedir. Böylece kişiler sosyal sıralama ve tabakalaşmada sürekli olarak çıkış ve inişler yapabilmektedirler. Kitlesel toplumda semboller, kılavuz imajlar, klişe tipler kitle iletişim araçları vasıtası ile yayılmakta ve toplumsal düzeni etkilemektedir. Kitlesel toplumda alan üzerinde aynı nitelikte mesleki, sosyal yapılar vardır. İnsanlar kendi çevreleri içinde evlenmektedirler.

12 A.g.e., s. 227.

Kitlesel toplum biçiminin temel özelliklerinden başta gelen birisi de fikir ve düşüncelerin açıklanmasıdır. Kitlesel toplumda birey, diğer birisi ile temas edebilmek için fikir ve düşüncesini belirtmek mecburiyetindedir; müzik dinlerken;

alışveriş yapılırken bile daima fikir ve düşünceyi açıklamak, mesaj vermek zorunlu olmaktadır.

Sonuç olarak karmaşık kitlesel sanayi toplumunda, normlar üzerinde bir uyuşma, uzlaşma oluşmamaktadır; tersine normlar üzerinde uyuşmazlık normlardan sapma geniş ölçüdedir. Görülüyor ki, anonim, birbirini tanımayan insanlardan oluşmuş şehir hayatının iştirakçileri arasında başka bir yönden, gelenekçi toplumlarda rastlanmasına imkan olmayan bir bağlantı da oluşmaktadır. Çok geniş iş bölümü, şehirlerde heterojen bir nüfus kitlesinin yığılmasına sebep olur. Neticede, şehirde kültür yönünden aykırılıklar bir araya gelir ve bundan kültür çekişmeleri doğar. Heterojen nüfus , yeni normlarla karşı karşıya kalmış insan grupları demektir.

Bunun sonucu, elbette ki normlardan sapma ve normlar üzerindeki uyuşmazlıktır.

Kitlesel sanayi toplumu, ekonomik yönden diğer sanayi toplumlarına bağlanmak zorundadır. Bu bağlantı ve sürekli devam eden teknolojik değişme insan eylemlerinde değişmeleri ve yeni normların oluşturulması zorunluluğunu ortaya çıkarır. Gelişen sanayi eski hayat şekillerini tahrik eder; kurumların önemlerini azaltır. Böylece artan sapmalar, uyuşmazlıklar ortaya sürekli olarak sosyal problemler çıkarır; sanayi toplumu , sosyal problem yaratan bir güçtür. Bu itibarla sanayileşmeye başlayan gelenekçi toplumda, hızla normlardan sapma, normlar üzerinde uyuşmazlık hali, sosyal çözülme kendisini gösterecektir. Çünkü sanayi toplumu normlar üzerindeki uzlaşmayı zayıflatıp yok edeceğinden bunun yerini yeni bir normatif anlayışa bırakması zorunlu olacak, yeni normlar oluşuncaya kadar ise sanayi toplumunda normatif bütünleşme düşük derecede kalacaktır.13

13 A.g.e., s. 226.