• Sonuç bulunamadı

KONUT SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE TOPLU KONUT YAKLAġIM

3.1. Toplu Konut Olgusu ve Tarihçes

Toplu konutlar, basit anlamda toplu olarak çok sayıda inşa edilen konut grupları olup, daha geniş anlamda sosyal tesisleri, değişik sayıda konut çeşitliliği ve işyerleri ile bir bütün olarak tasarlanan kent parçaları anlamına gelmektedir [46]. Değişen toplumsal, teknolojik ve ekonomik koşulların gerekli kıldığı şekilde konutların gruplar halinde veya çok sayıda üretilmesiyle oluşmaktadır.

Başka bir tanıma göre ise toplu konut, belirli ölçülere göre bir komşuluk birimi ya da böyle bir birimin bir kesimini meydana getirebilecek büyüklükte bir alan üzerinde yerleşen insanların, barınma ihtiyaçlarını karşılayan, binaların tümü ve bunlarla ilgili sosyal tesislerdir. Toplu konut ekonomik sosyal ve fiziksel yönleri ile irdelenip, ülke koşullarını ve yöresel ayrıcalıkları da içeren, sınırlamalarla uygulanabilirliği olan bir modeldir. Toplu konut alanları, kentsel alanlarda belediye örgütlerinin bulunduğu yerlerde yer alır ve uygulanacakları alanları valilik belirlemektedir [3].

Resmi gazetenin 19.01.1982 gün ve 17579 sayılı nüshasındaki tanıma göre: "imar planı onanmış ve inşaatı hazır duruma getirilmiş yerlerde en az 200 hektar, yeni açılacak yerleşme alanlarında inşa edilecek, hektar başına en az 50 konut hesabı ile bulunacak konut üniteleri ve bunların ortak kullanma tesisi ve planları ile işyerlerinin tümünü ifade eden yapı grubudur" [47]. Bir yerleşme kültürü olan toplu konut, yoğun kentleşmenin sonucunda yaşanan konut sıkıntısına çözüm aramak için başvurulan bir yöntemdir."Bir yeri kaplamak anlamına gelir."içersinde yer alan her birim kendi başına değil, diğerlerine göre olan konumlarıyla var olmaktadır [48].

Tüm bu tanımlardan sonra toplu konutu sadece toplu olarak çok sayıda konutun bir araya gelmesi olarak tanımlamak eksik bir tanım olacaktır. Toplu konut olgusuna bir bütün olarak baktığımızda kent içinde veya kente yakın alanlarda düzenlenen, alt yapısı

19

hazırlanmış, orada yaşayacak insanların her türlü ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte olan, diğer insanlarla ilişki kurabilecekleri ve sürekli iletişim halinde olabilecekleri, sosyal tesislere ve yeşil alanlara sahip, konut toplulukları olduğu görülmektedir.

Toplu konut uygulamalarında en önemli hedef, toplumun özellikle kendi imkânları ile konut sahibi olması güç olan ailelere konut sağlamaktır [24]. Bunu yaparken de asıl önemli ve üzerinde durulması gereken nokta en az kaynak kullanarak standartlara uygun iyi nitelikli binalar üretmek değil, oluşturulması düşünülen çevrede yaşayacak olan ailelerin ihtiyaçlarını, (sosyal, kültürel, güvenlik, biyolojik)en az kaynak kullanarak en iyi şekilde karşılamak olmalıdır. Bu amacın gerçekleşebilmesi, izlenmesi zorunlu konut politikaları vasıtasıyla sağlanmaktadır. İzlenecek politikalar çerçevesinde konutların sadece projeleri değil, o alanda var olacak tüm konutların yerleşim planları, peyzaj düzenlemeleri, nüfus büyüklüğüne bağlı olarak donatım tesisi projelerinin hazırlanması gereklidir. Bütün bu şartlar gerçekleştirildiğinde sağlıklı yaşam çevreleri elde edilmiş olacaktır [49].

Kent içinde yapılan toplu konut çözümleri arsanın kısıtlı olması nedeniyle tek bir parsel üzerinde apartman bloğu şeklinde yapılırken, kent dışında yapılan uygulamalarda ise bir odak noktası olup kendi çevrelerini yaratmaktadır. "Apartman tipi konutlar çok sayıda daireyi içeren birden fazla aile için yapılmış, çok katlı konut yapısı olarak tanımlanan bir toplu konut biçimi ve toplu konut olgusunda alt elemandır" [50].

1950 ve 60‟lar da Türkiye‟de büyük yapısal ve ekonomik değişimlerin başlaması sonucu, konut ihtiyacı apartman şeklinde çözülmüş, günümüze kadar bu yöntem süregelmiştir. Günümüzde de apartman en çok üretilen konut biçimi olarak ölçeği, tipolojisi ve üretim süreci ile konut kavramıyla bütünleşmiştir [51].

Kentin dış alanlarında tasarlanan toplu konut üretimleri, özellikle son 25 yılda kent karmaşasından uzaklaşmak isteyen bireylerin onlar için sağlanan konut yardımlarının da sayesinde cazip hale gelmiştir[50].

Toplu konutun birçok ailenin konut ihtiyacını karşılamasının dışında sağladığı olanaklar vardır ve bunları şu maddeler halinde özetlemek mümkündür [52]:

 İyi ve kaliteli bir yaşam biçimi imkânı sağlar,

 Aynı tip yapının tekrarlarından oluşması imkânı yaratır,  Malzemeden ve arsadan tasarruf sağlar,

20

 "Yapıda ekonomi olanağı getirir, teknolojik gelişmelerden faydalanmayı sağlar, standartlaşma ve seri çalışma olanağı sağlar, düzenli kentsel mekân oluşumunu sağlar, bakım kolaylığı işletme ve örgütlenme olanağı getirir" [53].

 Değişik gelir gruplarından olan ve farklı sosyo- kültürel yapıya sahip ailelerin bir arada bulunmasını sağlar,

 Daha fazla konut üretimini artırdığı için konut ihtiyacının çözümünde en geçerli yoldur [49].

"Bugün konut yapımında sadece dört duvar anlayışı yerine, çevresi ile planlanmış yaşama elverişli gündelik ihtiyaçların çevreden sağlanabildiği konut anlayışı kabul edilmiştir. Buna göre de kent merkezlerine yönelen nüfus yığılması yerine, kademeli kentleşmeye geçiş ve mevcut kent merkezlerinin hizmet merkezi olarak kullanılması fikri benimsenmiştir" [24]. İçinde bulunduğumuz zaman içersinde yapılan toplu konutlara genel olarak bakıldığında, hem üst düzey aile gruplarına hem de dar gelirli ailelere hitap etmek üzere yapıldıkları görülmektedir. Oysaki toplu konutların üretim amaçları, dar gelirli ailelerin konut sahibi olabilmelerini sağlamaktır ve sosyal konut kavramından farklı bir nitelik taşımaktadır. Toplu konutlar daha çok ticari bir kavram olarak meydana gelirken, sosyal konutlar devletin veya bazı sosyal kurumların ürettiği konutlar olmaktadır[51].

Bunun yanı sıra günümüzde üretilen bir takım kapalı konut alanları ve siteler şeklinde konut topluluklarının varlığından söz etmek de mümkündür ki bu konut biçimlerine toplu konut demek pek de yerinde olmayacaktır. Çünkü bu konut grupları daha küçük ölçeklerde yerleşimlerdir. Bu tür konutların ve konut çevrelerinin standartları toplu konutlardan daha yüksektir ve hitap ettiği gelir grubu daha üst düzey gelir grubunda bulunan ailelerdir. Bu tarz konut grupları toplu konut uygulamalarının güncel ve yeni bir biçimidir [53].

Toplu konut olgusu kentleşmenin ve sanayileşmenin sonucunda gerçekleştiği düşünülen bir kavram olsa da, M.Ö. 2700 yılında Mısırdaki Khun işçilerinin topluca kentin belirli bölgelerinde iskan etmiş olmaları ve bu bölgelerin kentle olan ilişkisi bize daha o yıllarda toplu konut kavramının ortaya çıktığını göstermektedir [54].

Sanayileşme öncesi dönemlerde, kentlerde nüfus yoğun olmadığı için, konutların daha serbest ve geniş alanlarda bağımsız olarak yapıldığı görülmektedir. Sanayileşme sonucunda ise, kentleşmenin de başlamasıyla konut ihtiyacı artmış, bu soruna çözüm

21

olarak toplu konut düşüncesi benimsenmiştir. 19 yy da batı ülkelerinde sanayi devrimiyle başlayan kentsel alanlara göçün yarattığı konut sorununa, tek parsel üzerinde az sayıda konut üretmek yerine toplu konut niteliğinde konutlar yapılarak konut ihtiyacının giderilmesi yoluna gidilmiştir. İşçi ve memur sayısındaki artış bu toplumlarda apartmanların oluşmasına neden olmuştur. Konut ihtiyacı önce aynı parsel üzerinde çok sayıda konutun yer aldığı apartmanlarla giderilmiştir. Endüstri seviyesi arttıkça geleneksel konut anlayışı ve sosyal yaşam da değişime uğramış, plan kavramları modernleşmiş daha küçük boyutlarda konutlar üretilmiştir [55]. Dünyada ilk olarak İngiltere, Belçika, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde başlayan toplu konut uygulamalarındaki örnekler, ülkeden ülkeye konut tipolojisi açısından farklılıklar göstermiştir. "Örneğin İngiltere‟de sıra ev, tek ev, ikiz ev veya apartmanlar varken, Belçika ve Avusturya'da iç avlulu bloklar inşa edilmiş ve farklı planlanmış konut alanları ortaya çıkmıştır" [54]. Zamanla konutların, kooperatifler ve konut birlikleri tarafından ticari anlamda rant sağlamak amacıyla üretilmesine başlanmıştır. Bunların dışında özel firmalar da bu sektörde yerini almıştır. Kent merkezinden uzak olan arazi fiyatlarının düşük olması, firmaların bu alanları elde etmesini kolaylaştırmış, konut üretimini ve bu firmaların aktifliğini artırmıştır.1.dünya savaşı sonrasında işlevselliğin en gelişmiş teknolojik imkânlarla sağlandığı, maliyet açısından daha ucuz çağdaş yapım tekniklerinin kullanılarak yapıldığı apartmanların oluşturduğu yerleşimlere rastlanmaktadır. Bu dönemde modern ve yalın bir tarzda yapılan konutların kat sayılarının fazla olması, daha fazla açık alan oluşması imkanını yaratmış ve bu durum 2. dünya savaşından sonra da devam etmiştir. Teknolojinin gelişmesinden konut üretimi de faydalanmış, prefabrikasyon olarak üretilen, yapım tekniği gelişmiş toplu konutların sayısı artmıştır. Toplu konutlar savaşta harap olmuş kentleri canlandırmış, savaş sonrası 20 yıllık süreçte, gelişen sanayi ülkeleri ekonomik anlamda ilerledikleri için konut üretimi giderek daha da artmış, 1970‟lerin sonunda konut sorunu nerdeyse tamamen çözülmüştür [34].

20.yyın başlarında işçilerin daha iyi standartlarda yaşamalarını sağlamak amacıyla, oluşturulan konut alanlarında, bitişik nizamda yapılan konutların yatayda bir gelişme göstermesi araziyi verimli kullanmaya izin vermediğinden,4–6 katlı apartmanlar tasarlanmıştır. İngiltere Avrupa ve Amerika‟da oluşturulan bu konut tercihinde, apartmanlar arasında kalan boşluklar yeşil alan olarak değerlendirilmiştir.

22

İlerleyen süreçte apartmanların kat adetleri artmış, tüm yerleşimi tek bir blokta toplayan ve binaların dağılımı ve ölçekleri açısından eleştirilere uğramış düşeyde gelişen yerleşimler yapılmaya geçilmiştir. "Özellikle ikinci Dünya Savaşı sonrasında gözlenen bu oluşumun ilk örnekleri, Berlin'deki Gropiusstadt (1962-1975) ve Hansaviertel (1955 1957), Londra Golden Lane Konut Projesi ve Le Corbusier‟in Unité d'habitation' yerleşimleridir [56] (Şekil 3.1,3.2).

ġekil 3.1. Gropiusstadt Genel Görünümleri [57]

ġekil 3.2. Unité d‟Habitation, Marseille [58]

1950‟lerde büyük kentlerde çok katlı yüksek apartman model uygulamaları daha da hız kazanmış, örneğin Fransa‟da 1967 yılına kadar üretilen apartman sayısı 3.5 milyona ulaşmıştır. Fransa‟daki Guis Sitesi, 1851'de Paris‟te 500 kişilik Nopoleon sitesi, İsviçre'de ise 1930- 1932 arasında Corbusier‟in Zürih ve Cenevre‟de yaptığı apartman projeleri, Avrupa'da yapılan ilk toplu konut uygulamaları arasındadır [52]. 1960‟lı yıllarda çok katlı yüksek apartman blokları, sadece belirli ülkelerde değil dünyanın her köşesinde uygulanmaya başlamış, kentlerin mevcut dokularını değiştirmek için çalışmalar yapılmış, ama bu girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştır [55]. Bu dönemde üretilen konutlarda yapı malzemelerinde de değişim yaşandığı görülmektedir. Daha önceki zamanlarda yapı üretiminde kullanılan ahşap, taş, seramik gibi malzemeler fabrikasyon işlemlerden geçerek daha modern hale getirilmiştir. Bunun yanı sıra,

23

malzemede yenilik açısından betonarme metal plastik gibi malzemeler üretimde yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır". Büyük ölçekli konut şantiyelerinde hafif prefabrikasyon ve modern kalıp teknikleri ve modülerlik ağırlık kazanmaya başlamış; tüm bunlardan kaynaklanan mekânsal düzenler oluşmuştur"[56].

1980'li yıllarda birçok ülkede konut ihtiyacı önemli ölçüde giderildiğinden, konut üretimi yavaşlamıştır. Belirlenen yeni konut politikaları ile yeni konutlar üretmekten ziyade, eski konutların eskimişliklerinden ötürü, bakım ve onarımının yapılmasına ve yeniden kullanılmasına önem verilmiştir.

1980-1990 arası dönemde üretilen apartman veya toplu konutlarda yeşil alanların maksimum düzeyde kullanılmasına ve konut planlarında esneklik ilkelerine uyulmasına önem verilmiştir. Zamana bağlı olarak daha önceki dönemlerde olduğu gibi teknolojinin ilerlemesi yapım sistemlerinin, yapı üretiminde kullanılacak malzemelerin değişimini sağlamış, paralelinde de cephe görünümleri ve çevre düzeni anlayışı yeniliğe uğramıştır. Doğal çevrenin korunması üzerinde durulmuş, yapay çevreler elde etmek için doğal çevrelerin katledilmemesi gerektiği vurgulanmıştır [60].

"Avrupa'da 1950‟ler ve 1960‟lar büyük toplu konut hamlesinin gerçekleştiği yıllar olup; bu durum ülkeler arasındaki farklılıkları azaltan, şehirlerin çevrelerini birbirine benzeten bir gelişme olarak nitelendirilebilir. 1970‟ler ve 1980‟lerde ise konut sektörü yeniden piyasa koşullarına tabi olduğu yıllar olmuş; bu ortam mimarlık ve planlama disiplinleri açısından olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Bugün her devletin izlediği arsa ve konut politikaları, üreticilerin kapasite ve çalışma koşullarına bağlı olarak, kamunun, kooperatiflerin ve özel firmaların toplu konut üretimindeki payını değiştirmektedir".