• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet Öncesi Toplu Konut GeliĢimi ve Uygulama Örnekler

KONUT SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE TOPLU KONUT YAKLAġIM

3.3. Türkiye’de Toplu Konut Uygulamaları

3.3.1. Cumhuriyet Öncesi Toplu Konut GeliĢimi ve Uygulama Örnekler

Türkiye, cumhuriyet dönemine kadar endüstrileşmede Avrupa‟da olduğu kadar çok ilerleme gösterememiştir [71]. Osmanlı imparatorluğu, kendilerine pazar arayan Avrupa ülkelerinin, uluslararası ticaret yoluyla pazarlarını genişletmek için, etkisi altında kalan ülkeler arasında olmuştur. "19.yy‟ın sonlarına doğru imparatorluğun dış ticaret hacminde önemli bir genişleme görülmüştür; şöyle ki, 1829‟da 2,6 milyon sterlin olan dış ticaret hacmi, 1845‟lerde 12,2 milyon, 1860‟larda 34 milyon, 1870‟lerde 39 milyon, 1900‟lerin başında ise 43 milyon sterlin olmuştur" [72]. Yabancı sermaye yatırımlarının taşımacılık sektörüne kaymış olması, ülkeden geçen pek çok demiryolu hatlarının yapılmasını sağlamıştır[71]. Ekonomik anlamda büyüyen imparatorluk, bunu üretimden ziyade ticaret yoluyla sağladığı için nüfusta bir değişim yaşanmamıştır [73]. Bu durumda da konut üretimini gerektirecek çalışmalara ve toplu konutlara Avrupa ülkelerinde önem verilirken, Türkiye‟de buna gerek duyulmamıştır. Uygulanan yeni konut yerleşimleri de, düşük gelirli insanların konut ihtiyacını karşılamak için değil, yüksek gelir grubundaki insanların konut talebindeki niteliğinin değişmesi sebebiyle ortaya çıkmıştır. "Böylece 19.yy‟da ülkede Avrupa‟daki 19.yy alt-orta sınıf konut yerleşim tiplerinden farklı olarak, apartman semtleri gibi orta-üst sınıf yerleşim formları uygulanmaya başlanmıştır" [74]. Bu semtler önceden var olan kentsel dokuya nazaran, parselin, sokağın, yapının bir araya gelişi ve biçimleniş özellikleri ile farklılıklar gösteren yerleşmeler olmuştur". Ayrıca yol boyu üzerindeki konumlanışları, eski dokuda yer alan evlere oranla “bir defaya özgü” bir mimari oluşturmaları ve eski dokudan farklı olarak, bahçe duvarları arkasında yol mekânını etkileyen bir öğe olan “bahçe” nin sıra evlerde bulunmayışı, önemli biçimsel yenilikler arasında bulunmaktadır [75]. "Sıra evler yapıldıkları bölgeye göre tasarım, üslup ve biçim bakımından farklılıklar içerseler de, geleneksel “sokak-avlu-sofa mekânsal dizisinin yok olması ve sokaktan doğrudan iç mekana girilmesi, hepsinin ortak noktası olmuştur" [76]. Bütün bu farklılıklara rağmen cephelere hareket getiren cumbalar geleneksel konutun izlerini taşımaktadır. Bu dönemde uygulanan sıra ev örneklerinin içinde en

32

önemlisi "Mimar Sarkis Balyanın tasarladığı Akaretler‟deki sıra evlerdir". 66 parsel üzerinde 133 konut birimi bulunan Akaretler‟de iki plan tipi bulunmaktadır" [77] (Şekil 3.14,3.15).

ġekil 3.14. Akaretler Sıra Evler Cephesi ġekil 3.15. Akaretler Sıra Evler Cephesi [78] [79]

Önce azınlık vakıfları tarafından gerçekleştirilmiş olan sıra ev ve apartman uygulamaları, sonraları Osmanlı-Türk vakıfları tarafından da benimsenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu‟nun son döneminde, İstanbul Laleli‟de inşa edilmiş olan ve 124 konut birimi ile 25 dükkandan oluşan Harikzedegan Apartmanları (1919-1922) da bu uygulamalar arasında yer almaktadır. Mimar Kemalettin Bey tarafından, 1918 yılında meydana gelen yangında evlerini kaybeden insanlar için tasarlanmış olan Harikzedegan Apartmanları, 6‟şar katlı 4 bloktan oluşmaktadır. Her konut bloğunda ortak bir avlu, etrafında sıralanan konut birimleri ve zemin katlarda servis mekânları bulunmaktadır. Apartmanlar, Türkiye‟deki betonarme inşaat yapımının, en erken örnekleri olmaları bakımından da önem taşımaktadır. Sonraları Türk Hava Kurumu (Tayyare) Apartmanları adıyla anılmış olan Harikzedegan Apartmanları, 1980‟li yıllarda da yenilenerek Ramada Oteli‟ne dönüştürülmüştür [77].(Şekil 3.16,3.17,3.18,3.19,3.20)

33

ġekil 3.16. Harikzedegan Apartmanları Kat Planı [80]

ġekil 3.17. Harikzedegan Apartmanı ġekil 3.18. Harikzedegan Avludan Yol Cephesi [80] Apartmanı Görünüm [80]

34

ġekil 3.19. Harikzedegan Apartmanı ġekil 3.20. Harikzedegan Apartmanı Cephe Görüntüsü [80] Yol Görüntüsü [80]

Sonuç olarak cumhuriyet öncesi dönemde nüfus artışında veya yoğunluğunda bir değişim yaşanmadığı için toplu konutlara ihtiyaç duyulmamıştır. Yapılan uygulamalar da geleneksel Osmanlı konut mimarisi ile endüstrileşmiş ülkelerin kendi ülkelerinde uyguladıkları toplu konut biçimlerinin bir sentezi olarak yapılmış sıra ev ve kira ev örnekleridir. Bu örneklerin çok katlı konut yapılaşmasında öncülük yapmış oldukları görülmektedir [54].

3.3.2. 1923-1950 Arası Toplu Konut GeliĢimi ve Uygulama Örnekleri

Osmanlının batı ülkeleri ile arasındaki politik ilişkiler batının istediği yönde ve biçimde gelişmiş, büyük çapta alt yapı yatırımlarının özellikle de demiryolu yatırımlarının işletilme hakkı yabancı ülkelere verilmiştir. Bu sebepten ötürü liman kentleri gelişip büyürken, Anadolu‟ya hiçbir yatırım yapılamamış olması, Anadolu‟yu giderek zayıf hale getirmiştir. Tepki alan bu durum karşısında, Türkiye‟nin başkenti İstanbul yerine Ankara olarak değişmiştir [81].

Cumhuriyet‟in ilanından sonra, kurtuluş savaşının ardından harap olan kentleri yeniden planlamak ve çağdaş bir seviyeye getirmek sorunuyla karşı karşıya kalınmıştır. Diğer ülkelerden Türkiye‟ye göç ederek gelen Türklerin ve Ankara‟nın başkent olmasından ötürü, şehre gelen bürokrat ve memurların sebep olduğu nüfus artışından kaynaklanan konut ihtiyacı, gündeme gelen diğer önemli konular arasında olmuştur [77]. "Kurtuluş Savaşı öncesinde 25000 olan Ankara nüfusu, 1927‟de 74000, 1935‟te 122000‟e yükselmiş; konut sayısı ise 1927‟de 1.5, 1935‟te ise 2.6 kat artmıştır" [69].

35

Türkiye bu dönemlerde Ankara‟da yaşayan memur ve göçmenlerin konut ihtiyacını karşılamaya yönelik çabalara ağırlık verdiği için, sosyal konut anlamında çok fazla uygulama yapmamıştır [83]. Cumhuriyet‟in ilanından sonra meydana gelen ekonomik ve politik değişimlerin ortaya çıkardığı yerleşme formlarından ilki, daha öncesinde İstanbul‟da uygulanmış olan apartman formu, ikincisi ise toplu konut yerleşimleridir" [77].

1930 yılında arsa fiyatlarında artış başladığı için villa tipi konutlar yerini apartmanlara bırakmaya başlamışlardır [84]. Bu apartmanlara en iyi örnek, mimar Kemalettin tarafından kiraya verilmek üzere tasarlanan I. ve II. Vakıf Apartmanları dır [72]. II. Vakıf apartmanlarında daha önceki örneklerde hiç bulunmayan sıhhi tesisat ve konut içi donatıların eklenmesi, Türkiye‟de konut yapımında niteliğin değiştiğini göstermektedir [54] (Şekil 3.21,3.22,3.23).

ġekil 3.21. II.Vakıf Apartmanları Kat Planları, Ankara [80]

ġekil 3.22. II.Vakıf Apartmanı ġekil 3.23. II.Vakıf Apartmanı Cephesi [80] Yoldan Görünüm [80]

36

Bu dönem içerisinde gerçekleşen mimarlık uygulamaları yabancı ve Türk mimarlar olarak iki ayrı grup tarafından tasarlanmıştır. "Türk mimarların yabancı mimarlar karşısındaki tavırları genelde “ulusçuluk duyguları içinde ulusal mimarlık” veya “devrimler koşutunda uluslar arası mimarlık” yaratma isteği şeklinde olmuştur. Yabancı mimarlar (Clemens Holzmeister, Ernst Egli, Bruno Taut, Martin Elsaesser ve diğerleri) özellikle kamu yapılarında egemen olurken, Türk mimarları (Seyfi Arkan, Bekir İhsan Ünal, Rüstem Abidin Mortaş, Sedat Hakkı Eldem, Mimar Kemalettin) konut mimarlığında ön planda olmuşlardır" [86]. Avrupa‟da başlayan çağdaş mimarlık hareketlerinin etkisi Ankara‟da da görülmüş, Mimar Seyfi Arkanın yaptığı düşük maliyetli sıra evler projesi bu hareketin bir örneği olan ve konutun minimum çözüldüğü uygulamalar arasında yerini almıştır [87] (Şekil 3.24).

ġekil 3.24. Ucuz Sıra Evler Projesi [80]

Diğer bir konut biçimi olan toplu konutlar, özel girişim tarafından inşa edilen kooperatif yerleşimleri ve devlet eliyle üretilen lojman-konut yerleşimleri olarak iki örgütleme tarzı şeklinde ortaya çıkmıştır [73]. Artan arsa fiyatları konut fiyatını da artırınca, Ankara‟da yaşayan memurlar konut edinebilmek için, kooperatifler tarafından yapılan toplu konutlara talep göstermişlerdir. Bu konutların tasarımında bahçe şehir formundan etkilenildiği görülmektedir. İlk olarak 1935 yılında 150 civarında üye bir araya gelerek, Bahçelievler Yapı Kooperatifini kurmuştur (Şekil 3.25,3.26,3.27). Üyelerin %58‟i yüksek dereceli memur, %11‟i serbest meslek sahibi, %7‟si milletvekili, %8‟i asker, %7‟si tüccardır [84].

37

Türklerdeki mahremiyet duygusu ve toprağa bağlı olma gibi kavramları karşıladığı ifade edilen Bahçelievler karşısında apartmanlaşma, mahremiyet olmadığı gerekçesiyle yadsınmıştır. Fakat 1960‟lardan sonra yap-satçılık sürecine teslim olan Bahçelievler, ekonomik baskı sonucunda yadsıdığı apartmanlaşma yapısına dönüşmüştür [82].

ġekil 3.25. Bahçelievler‟in Konumu ġekil 3.26. Bahçelievler Vaziyet Planı [88] [88]

38

Bu dönemde uygulanmış olan diğer toplu konut biçimi devlet tarafından orta seviyedeki kentlerde yapılan lojman konutlardır [89]. Zonguldak‟ta 1935 de yapılan maden kömür işletmeleri amele evleri, Sümerbank‟ın (1942-1943) Kayseri, Ereğli, İzmit, Bursa Nazilli ve Hereke‟deki fabrikalarda çalışan işçiler için ürettiği konutlar lojman konut yerleşimi örneklerindendir (Şekil 3.28,3.29,3.30,3.31). Yerleşimler, işçi evleri, kadın ve erkek bekâr işçi pavyonları, ilkokul, kreş ve çocuk bahçesi, spor sahaları, amele pavyonları ve zorunlu durumlarda banyo birimlerinden oluşmaktadır. Bu yerleşimler tasarlanırken çalışan işçilerin lojmanlarının fabrika yakınına yerleşiminde, özellikle işçilerin evlerine hızlı ulaşmasını sağlamak amacıyla dikkat edilmiştir. Ayrıca her eve 250 m² bahçe ayrılması ve bu sayede işçilerin toprakla ilişkisinin sürdürülmesi sağlanmış, spor, sinema gibi sosyal alanlar eklenerek işçilerin sosyal hayatlarının devam etmesi mümkün kılınmıştır. Bütün bu sağlanan şartlarla konutların niteliksel özelliklerinin de arttığı görülmektedir [90].

ġekil 3.28. M.K.İ Konutları Vaziyet Planı ġekil 3.29. M.K.İ Konutları Plan ve [88] Cepheleri [88]

39

ġekil 3.30. Sümerbank İşçi Konutları Vaziyet Planı Ve Tip Kat Planı [80]

ġekil 3.31. Sümerbank Konutları Sokaktan Görünüşler [80]

Cumhuriyetten sonra Türkiye‟de yapılan bu işçi konutlarının İngiltere ve Almanya‟daki lojman konutlardan tek farkı devlet tarafından gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bunun dışında sıhhi tesisat donatımının eklenmesine kadar pek çok konuda benzer özellik göstermektedir. Devlet sadece işçiler için konutlar yapmakla kalmamış 1944 yılında çıkarılan 4626 sayılı devlet memur konutları yasası ile hareket ederek Ankara‟daki memurlar için 434 konuttan oluşan Saraçoğlu Mahallesini kurmuştur. Sivil Türk mimarisinin izlerini taşıyan yapımı 1944-1947 yılları arasında gerçekleşen Paul Bonatz‟ın yaptığı Saraçoğlu mahallesi konutları II.Ulusal mimarlık akımı etkisi ile tasarlanmıştır.Orhan Alsaç‟ın deyimiyle, her apartman bağımsız bir köşk karakterinde tasarlanarak, eski Türk evlerinin dış görünüşüne benzetilmek istenmiş ve bu sebeple, sadece cephe tasarımına önem verilmiş, planlama ikinci planda kalmıştır [84,91] (Şekil 3.32,3.33).

40

ġekil 3.32. Saraçoğlu Mahallesi Vaziyet Planı ve A Tipi Kat Planı [80]

ġekil 3.33. Saraçoğlu Mahallesi Genel Görünüm Ve Sokak Cephesi [80]

Bu dönemde yapılan mimari planlarda, önceleri tüm mekanlar oda olarak adlandırılırken, 1930 dan sonra salon, yatak odası, çocuk odası gibi özel isimler kullanılmıştır [92].

Sonuç olarak cumhuriyetin ilanından sonra apartman kooperatif ve lojman konut olmak üzere 3 ayrı konut tipolojisi uygulanmıştır. Konut açığını gidermek ve ihtiyaca cevap vermek için soruna sadece niceliksel olarak yaklaşılmamış, biçimsel arayışlara da gidilmiştir. Gelinen bu nokta, konutta nitelik kavramının bu dönemde önem kazanmaya başladığını göstermektedir

3.3.3. 1950-1965 Arası Toplu Konut GeliĢimi ve Uygulama Örnekleri

II. Dünya Savaşı‟nın ardından Türkiye‟de başlayan sanayileşme etkileri sonucunda kırsal kesimden kente başlayan nüfus hareketleri gerçekleşmiştir [93]. Nüfusun artışıyla ortaya çıkan konut sorununu çözmek için bazı tedbirlerin alınması gerekmiştir.Bu dönemde Türkiye‟de sanayide olan büyüme tarımdan daha fazla bir pay almıştır. "Sanayinin milli gelir içindeki payı %10‟lardan %14‟lere yükselirken, tarımın

41

payı %49‟lardan %43‟lere düşmüştür" [94]. 1950‟lerde kentsel nüfusun toplam nüfusa oranı %18,5 iken, 1970‟lerde %33,5‟e yükselmiş ve 20 yıl içinde kentsel nüfus artışı 8 milyonu geçmiştir." Bu sayısal veriler ışığında Türkiye‟de hızlı bir kentleşme yaşadığı görülmektedir[75].

Bu dönemde ilk olarak devlet tarafından üretilen konut uygulamaları başlamıştır. 1926 da Emlak ve Aytam bankası adıyla kurulup daha sonra adı Türkiye Emlak Bankası olarak değişen banka Türkiye‟de 90‟lı yıllara kadar konut üretimiyle ilgili konularda çalışmalar yapmıştır [95,96].

Bu konutlara en önemli örnek Levent ve Ataköy yerleşimleridir. Önceleri orta düzeyde aileler için yapılmış, az katlı yığma veya betonarme olup sonraları el değiştirerek üst gelir gruplarına hitap etmiş bahçeli konutlardır [82]. 391 konuttan oluşan Levent konutlarının bahçe içinde yer aldıkları bahçe-şehir modelinden esinlenerek yapıldıkları görülmektedir [73,98] (Şekil 3.34,3.35,3.36).

ġekil.3.34. I.Levent Yerleşimi Vaziyet Planı[99]

42

ġekil 3.36. I.Levent Konutları Sokak Görünümleri [78]

"1950 sonlarında Emlak ve Kredi Bankası, konut yapım faaliyetlerine tekrar hız vermiş, bu kez bahçeli konutların aksine, çok katlı bloklardan oluşan ilk yerleşim örneği olan İstanbul IV.Levent Yerleşimi‟ni inşa etmiştir". Tek ev, sıra ev ve çok katlı blokların bir araya gelmesi ile oluşan 345 konutluk bu yerleşmede, niteliksel özellikleri arttırmak amacıyla sinema ve spor alanları gibi sosyal mekanlara yer verildiği görülmektedir [98] (Şekil 3.37,3.38,3.39).

ġekil 3.37. IV. Levent Yerleşimi ġekil 3.38. IV. Levent Konut

43

ġekil 3.39. IV.Levent Konutlarının Sokaktan Görünümleri [78]

Bu yerleşimlerin en kapsamlı ve büyük ölçekte olanı Ataköy yerleşimleridir. "Genel yerleşim planında, 7000 ile 9000 nüfuslu 10 mahalleye ayrılmış olan yerleşim, toplamda 60000 kişi için düşünülmüştür. Planlamada, yaya ve oto yolları birbirinden ayrı düşünülmüş, mahallelerin orta mekânlarına sadece yayaların kullanabileceği yol ve bahçeler öngörülmüştür" [84]. Farklı konut biçimlerinin yer aldığı uygulamada, tipolojik bir çeşitlilik göze çarpmaktadır. IV.Levent yerleşiminde olduğu gibi üst düzey gelir grubuna hitap eden özelliklere ve fiyatlara sahip olduğu için, konut açığını gideremediği düşüncesiyle eleştirilmiştir [77] (Şekil 3.40,3.41,3.42).

44

ġekil 3.41. Ataköy Konutları Kat Planı [99]

ġekil 3.42. Ataköy Konutları Görünüşleri [99]

Devlet tarafından gerçekleşen bu konut üretimi biçimlerinin dışında Türkiye‟de, kentlerde nüfus artışının ve kentleşmenin sonucu olarak konut sorununa çözüm bulmak için izlenen diğer bir yol, apartmanlaşma süreci olmuştur [101].

1950 den sonra plansız dönemde konut ihtiyacı 3 değişik sunumla giderilmiştir. Bunlar:

 Konut kooperatifleri  Yap-sat sunum biçimleri  Gecekondulaşma sürecidir.

Konut kooperatifleri: "Orta gelir grubunun küçük ölçekteki birikimlerini birleştirmeleri sonucunda kurulan konut kooperatifleri, Keleş‟in ifadesine göre, toplam konut sunumunun %10‟unu oluşturmuştur". 1950-80 arası toplam konut sunumunun yüzde doksanını yap sat konut üretimi ve gecekondular oluşturmuştur. Orta ve orta üstü gelir grubundaki aileler, yapsat üretimi ile düşük gelirli aileler ise gecekondular ile konu ihtiyacını karşılamıştır [102].

45

Bunun nedeni konutu ucuza mal etmek için, arsa fiyatlarının düşük olduğu şehir dışındaki alanlardan elde edilen arsalara, alt yapı sistemini sağlamak, konutların çevre düzenini oluşturmak gibi aşamaların uzun sürmesidir [97]. Bu nedenle konut kooperatifi yoluyla konut sahibi olmak, yap-sat üretim biçimine göre daha az gerçekleşmiştir. Çünkü yap sat sunum biçimi olan konutlar kat mülkiyetine olanak tanıyan düzenleme ile tek parselde çok konut üreten daha kısa vadede sonuç veren ve politik kadrolar tarafından desteklenen bir tercih şekli olmuştur [73]. Ama ne yazık ki yap sat yolu ile üretilen konutlar, hep aynı biçim ve özellikte konutlar olduğu için konutların gelişimine de engel olmuşlardır [103].

Bu dönemde devletin izlediği kararlı konut politikalarının olmayışı, konut sorununa çözüm bulamayışı neticesinde kırsal kesimden kente gelen düşük gelirli aileler, devlete ait arazilerde ucuz maliyetli konutlar yapmışlardır. Gecekondu adı verilen bu konutların yaygınlaşmasında en büyük sebep, 1950 de iktidara gelen Demokrat partinin gecekondu bölgelerinde yaşayan insanlar sayesinde iktidara gelmeleri ve onlara tanınan ayrıcalıklardır [104]. Gecekondu arazileri daha sonra yapsat alanlarına dönüşmüştür. Bu durum kalitesiz çevrelerin oluşumuna neden olmuş, çarpık kentleşmeye zemin hazırlamıştır. İmar planlarının yapılmamış olması fiziksel ve sosyal alt yapı yetersizliği, yeni gelişecek alanlarda zorluklar çıkarmıştır. Kentleşme süreci, plan dışı gecekondu alanlarının oluşumu, mevcut kentsel alanın yıkılıp yeniden yapılması ve sürekli yükselip yoğunlaşma şeklinde devam etmiştir [105].

3.3.4. 1965-1980 Arası Toplu Konut GeliĢimi ve Uygulama Örnekleri

1966 yılında çıkartılan gecekondu yasasıyla, yeni gecekondu alanlarının ve gecekondu yapımlarının önüne geçilmesi veya iyileştirilmesi amaçlanmıştır. Gecekondular ıslah imar planları ile iyileştirilmeye çalışılsa da, genelde yerleşimin uygun olmadığı alanlarda yer aldığı için, alt yapı getirme sıkıntısı yaşanmıştır.

Bundan dolayı çıkartılan yasanın arkasındaki amaç gerçekleştirilememiştir. Üstelik gecekondular bir süre sonra insanlar için konut amacından çok yatırım aracı haline gelmiştir. 1970‟de gecekondulaşma yasallaşıp imar hakları kazanınca, bu alanlar yapsat bölgelerine dönüşmüştür [56].

1965 yılında çıkartılan kat mülkiyeti yasası nedeniyle arsa değerleri artmış, Emlak Kredi ve SSK‟nın çalışmaları ile kooperatifler ve çok katlı toplu konutlar hızla

46

inşa edilmeye başlanmıştır. Arsa fiyatlarındaki artış nedeniyle tek bir parsel üzerinde konut yapmak zorlaştığından, arsa fiyatlarının paylaşılmasını sağlayan yapsat konutlar üretilmeye başlanmıştır. Bu konut sunum biçimi ile dönemin nerdeyse yarısını oluşturan konutlar üretilmiştir [106]. Apartmanların sayıları hızla artmaya devam etmiş, uygulamalar arasında Levent, Ataköy gibi konut niteliğini artıracak özeliklere sahip doğru ve güzel örnekler yapılmasının yanı sıra, çevre sorunları olan, alt yapısı eksik, kalitesi düşük olumsuz uygulamalar da üretilmiştir [107].

Sonuç olarak dönemi değerlendirecek olursak, kat mülkiyeti, yapsatçılık kooperatifleşme ve banka kredileri sayesinde konut üretiminin arttığı görülmektedir. Aşağıda bu dönemde yapılmış konut örnekleri görülmektedir (Şekil 3.43,44,45).

ġekil 3.43. Ece Apartmanı ġekil 3.44. Hukukçular Sitesi ġekil 3.45. Çankaya‟da [80] [80] Apartman [80]

Ekonomik nedenlerde ötürü estetiklik, planın işlevselliği veya yeşil alanların kullanımı gibi konulara dikkat edilmemiş, daha çok aynı kata olabildiğince fazla konut sığdırılmaya çalışılmıştır [108].

3.3.5. 1980 den Günümüze Toplu Konut GeliĢimi ve Uygulama Örnekleri

"Dördüncü dönem olan 1980 sonrası dönemin en önemli özelliği, toplumun tüketim toplumu haline dönüşmesidir. Ekonomik, sanayi ve politik alandaki istikrarsızlık ve çalkantılar, bu dönemdeki kentlerin kalitesini, yaşam koşullarını ve çağdaş Türk mimarlığını olumsuz etkilemesine rağmen, toplumun düzensiz hızlı gelişimi devam etmiş ve ülke nüfusunun yarıdan fazlası kentlerde yaşamaya

47

başlamıştır" [54]. Bu dönem içerisinde yeşil alanlar, orman bölgeleri gibi alanlar bile mevzi planlarla imara açık hale getirilmiş, gecekondulaşma artmıştır. Bununla birlikte gecekondu bölgelerini apartmanlaşmaya dönüştürmek ve bu alanlara yasal statü kazandırmak için kaçak olan yapılara af çıkartılmış, bölgelerde konut uygulamaları hızla devam etmiştir [93]. Kentlerdeki imara açık arsalar yapsatçılar tarafından bitirildiği kentin çeperinde yer alan kamu arazileri de gecekondular tarafından dolduğu için konut ihtiyacı çözülemez hale gelmiştir.

Bu dönemde devletin büyük çapta girişimlere kredi sağlayarak destek olduğu görülmektedir. Emlak kredi bankalarının yaptığı toplu konut uygulamalar devam etmiş, toplu konut sunumlarında kurumsallaşmalar tamamlanmıştır [46]. Bu dönemin en yaygın konut üretimini ise özel sektör gerçekleştirmiştir [109] (Şekil 3.46,3.47).

ġekil 3.46. Demir Evler Bodrum 1983 ġekil 3.47. Çamlıcada Bir Ev [80] [80]

1990 sonrası dönemde, modernleşme projesinin temelde sürdüğü fakat artık devlet eliyle yürütülmek yerine, kendi haline bırakıldığı ve post modern kültürün Türkiye‟ye yerleştiği görülmektedir [110]. Bu sayede ekolojiye, doğal özelliklere gereken önem verilmiştir. Çağa uyumlu bir şekilde gelişen teknolojik ilerlemelerin yardımıyla, daha önce olmayan mimari uygulamalar ilk defa kendini göstermiştir [111]. Toplumdaki bireylerin gelir dağılımındaki eşitsizlikler nedeniyle, konutlar ve bu konutların yer aldığı bölgeler gelir düzeylerine göre oluşmuştur. Bu döneme damgasını vuran „rezidans‟ kavramıyla satışa sunulan konutlar, büyük ölçekli girişimcilerin katkılarıyla en çok ilgi gören konut biçimi olmuştur. "Bu yerleşmeler yapısal olarak, apartman bloklarından oluşan siteler (Ulus Platin Konutları), konut kuleleri (Polat Tower Residence, Metrocity), villa kentler (Kemer Country, Alkent 2000) şeklinde ya

48

da bunların bir arada bulunduğu karma oluşumlar şeklinde birbirlerinden farklılaşarak, ayrı sunum biçimi oluşturmuşlardır (Şekil 3.48,3.49,3.50).

ġekil 3.48. Metrocity ġekil 3.49. Polat Tower ġekil 3.50. Kemer Country [80] [112] [113]

Günümüze gelindiğinde ülkemizde konut piyasasında otoriter güç, konut arz ve talebini sağlayanlara destek olan devletin, toplu konut üretimini TOKİ aracılığıyla sağladığı görülmektedir. Hazine arazileri TOKİ ye devredilerek kamu eliyle konut üretimi tüm ülkede artırılmaktadır. Üretilen konutların elde edilmesi için uzun vadeli krediler ve ödeme kolaylıkları sağlanarak, dar gelirli aileler konut sahibi olmaktadırlar. 2000‟li yılların başında başlayan kapalı siteler ve rezidansların üretimi hızla devam ederken, kent merkezinde yaşamak isteyen orta ve üst grubundaki ailelerin tercihi de rezidanslar olmuştur. Çalıştıkları yerlerin merkezde, ikamet etikleri yerlerin ise kentin