• Sonuç bulunamadı

B. MİNYATÜR SANATI

B.2. Osmanlı Dönemi Minyatür Sanatı

2.1. Topkapı Sarayı ve Birinci Avlu

İKİNCİ BÖLÜM

2. DÎVÂN-I HÜMÂYÛN ve MEKANLARI

Dîvân-ı hümâyûnun asıl toplantı mekanı başşehir İstanbul'da, Topkapı Sarayı'nda bulunan "Kubbealtı" adı verilen mahalde gerçekleşirdi. Savaş zamanları ise padişahın veya serdâr-ı ekremin otağında yapılırdı.81

Kubbealtı binası Kanûnî döneminde yapılmıştır. Daha önceleri, sonradan "eski divânhâne" ismini alan bir mekanın var olduğu kayıtlardan bilinmektedir. Uzunçarşılı eski divânhânenin yeri için Solâkzade, d'Ohsson, Teodor Kantakazen ve Halkondil gibi dönemin tarihçilerinin verdiği bilgilerden yola çıkarak, Topkapı Sarayı'nın Alay Meydanı denilen Orta Kapı ve Bâbüssaâde arasında kalan avlunun sol kısımlarında olduğunu söylemektedir.82

Dîvân-ı hümâyûn toplantılarının Ayasofya önünden başlayıp divânhâneye varıncaya kadar cereyan eden teşrîfâtına değinelim.

2.1. Topkapı Sarayı ve Birinci Avlu

İstanbul’un en güzel yerinde, hem Marmara’ya hem de boğaza bakan tarihî yarımadanın uç kısmında bulunan Topkapı Sarayı'nın surları Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır.83

Osmanlı İmparatorluğu'nda bu saray, padişahların yaşadığı saray olmasının yanında devlet teşkilâtının idare merkezi konumundaydı.

Dîvân-ı hümâyûn toplantılarına gidecek olan devlet erkânının, Topkapı Sarayı'nın ikinci avlusunda bulunan Kubbealtı’nda gerçekleşecek olan asıl mekana geçmeden önceki hazırlıkları da mutad bir merâsim şeklinde olurdu. Bu merâsim Topkapı Sarayı'nın hemen yanı başında bulunan Ayasofya Camii'nin önünden itibaren başlardı.

Bu ayrıntıları yazılı kaynaklardan şöyle takip ediyoruz: Dîvân-ı hümâyûna gelecek olan erkân, sabah namazlarını Ayasofya Camii'nde edâ eder, süvari bölükleri ağaları, yeniçeri ağaları ve bir kısım yeniçeri ile birlikte sarayın Bâb-ı hümâyûn adı

81

Zeki Arıkan, a.g.t., s. 123.

82

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilâtı, s. 8-9.

83

30 verilen Ayasofya Camii'ne bakan kapısının önünde iki sıra dizilirler; erkân-ı divân denilen vezirler, kadıaskerler ve diğerleri ile beraber namazdan sonra bu alanda sıraya girer, en son ise vezirler gelir ve her vezirin ardından yeniçeri ağası atını ileri sürer ve gelen veziri selamlar sonra tekrar yerine geri dönerdi. Vezirlerin selam çavuşları, selamları yüksek sesle alırdı. Bu selam alıp verme geleneğineyse "alkış" denilirdi. Hemen ardından duacı gelir, dua edip "Fâtiha" denildikten sonra Bâb-ı hümâyûn kapucuları kapıları açar, sırası ile önce kapucular kethüdâsı ve ardından reisülküttâb, hemen sonra da divân heyeti avluya girerdi. Ardından kadıaskerler ile defterdarlar da Bâb-ı hümâyûndan içeri girerler ve sonra vezirlerin gelmelerini beklerlerdi. Çavuşbaşı ve kapucular kethüdâsı, vezirleri orta kapının iç tarafında karşılayıp selamladıktan sonra önden giderler ve ellerindeki gümüş asâlarını yere vurarak Vezir Yolu'na doğru ilerlerdi.84

Buraya kadar geçen, birinci avlu olan Alay Meydan'ı ve çevresi 16. yüzyıl minyatürlerinde tasvir edilmektedir. Süleymannâme ve Hünernâme'de bulunan Bâb-ı hümayûn ile orta kapı arasındaki birinci avluyu gösteren iki tane minyatür mevcuttur. Divândan önce devlet erkânı ve diğer görevlilerin toplanmak üzere bekledikleri alanın, minyatürlerde nasıl tasvir edildiklerini inceleyelim.

Hünernâme'nin birinci cildinde Topkapı Sarayı'nın birinci avlusu görülmektedir.

(Bkz: Resim 11) Bahsi geçen ilk minyatür Molla Tiflisi'ye aittir ve Bâb-ı hümâyûn ile Bâbüssaâde arasında Topkapı Sarayı'nın birinci avlusunun tasviridir. Sabah namazından sonra, toplanılması için beklenilen yer ise az önce belirttiğimiz gibi Bâb-ı hümâyûn kapısının önüdür. Minyatürde net olarak gözüken bu kapıdan avlu yönüne baktığımızda, hemen solda Aya İrini binası net bir şekilde göze çarpar. Aya İrini o dönemlerde cebehane-i amire'ydi.85 Nitekim minyatürümüzün üzerine de "cebehane" yazı ile nakşedilmiştir. Hemen arka binasında odun ambarı ocağı bulunuyor. Biraz daha kapıya doğru olan ön kısmında ise odunlar ve odun terazisi bulunmakta. Avlunun ortasında sol kısımda bir çeşme görüyoruz. Bu çeşmeye "siyâset" veya "cellâd" çeşmesi deniliyordu. Minyatürde gördüğümüz tam bu kısımda, yeniçeriler katibi vezîr-i a'zamı at üzerindeyken Bâb-ı hümâyûnun oradaki hastalar kapısının önünde selamlar ve orta kapı dışında kendisini selamlayan cebecibaşıya selam verip orta kapıdan attan inerdi ve divânhâneye

84

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilâtı, s. 14-15.

85

31 doğru yaya olarak yürümeye devam ederdi. Orta kapıdan sonra padişahtan başka kimse at ile giremezdi.86

86

İsmail H. Uzunçarşılı, a.g.e., s. 16.

Resim 11: Topkapı Sarayı, Birinci Kapı, Birinci Avlu ve İkinci Kapı,

32 Bâb-ı hümâyûn'dan avlu girişine yöneldiğimizde sağ tarafta Hasta Odası ve önünde bir hasta arabası görüyoruz. Binanın üzerinde hasta odası yazmakla birlikte buraya "Enderûn Hastanesi" de denilmekteydi.87 İkinci kapı olan Bâbüssaâde'ye yakınlaştıkça sol tarafta görülen kasır "Kağıt Emîni Kulesi" ya da "Deâvi Kasrı" ismi ile anılan yerdir. Günümüzde Deâvi Kasrı'na dair herhangi bir kalıntı bulunmamaktadır.

Yine aynı mekanın Süleymannâme'de bulunan tasvirine bakalım. (Bkz: Resim 12)

Süleymannâme’deki tasvir çift yapraklıdır. Diğer sayfasında Kanûnî Sultan Süleyman’ın

tahta çıkışının tasviri vardır ki, o minyatürü cülûs divânı bölümünde inceleyeceğiz. Şimdi Topkapı Sarayı'nın birinci kapısının betimlendiği sayfayı incelemeye devam edelim.

Minyatür bol figürlü ve tören dolayısı ile kalabalıktır. Bâb-ı hümâyûn önünde bir grup atlı ve yaya bekleyen halktan ve görevlilerden oluşan kalabalık vardır. Kapının ardında ise, yani sarayın ikinci avlusunda da atlı ve yaya askerler, siviller görmekteyiz. Deâvi Kasrı ve Bâbüssaâde burada da çok net seçilmektedir.

Her iki minyatürde de görmüş olduğumuz birinci avlu, her divân günü ziyaretçiler, şikâyetleri olanlar, padişahı çeşitli sebeplerle görmeye gelen elçi alayları, esnaftan insanlar, saray görevlileri ile doludur. Alay Meydan'ı halkın girmesinin serbest olduğu bir alandı. Halkın şikâyetlerini ya da dileklerini sunmak için ilk iletilecek yer olan Deâvi Kasrı'nın bu avluda bulunması, devlet erkânının ve görevlilerin de bu avluya açılan Bâb-ı Hümayûn kapısında buluşulmasını Dîvân-ı hümâyûn için de hazırlık aşaması olarak değerlendirmek yerinde olacaktır. Buradan sonra ise toplanan alay, divân mahalline doğru ilerlerken ikinci avluya açılan Bâbüsselâm'dan geçecektir ki bu kapı sarayın asıl giriş kapısıdır.

Kubbealtı’na doğru ilerleyen alay, Osmanlı teşrîfâtında rütbelerinin derecelerine göre olur, yüksek olanlar önde giderlerdi. Vezirlerin adının verildiği, Vezir Yolu'ndan (Bâbüsselâm'dan sonra solda kalan yoldan) ilerleyip Kubbealtı’na gelirlerdi. Burada çavuşbaşı ile kapucular kethüdâsı, vezirlere selam için dururlar, selamlarının karşılığını gördükten sonra geri dönerlerdi. İkinci vezir biraz daha yürüyerek Bâbüssaâde tarafındaki selâm taşının hemen önünde Bâbüssaâde'yi selamlar ve geri dönerdi.88 Ve böylece ikinci avluya girilmiş olunuyordu.

87

Metin And, a.g.e., s. 287.

88

33

Resim 12: Topkapı Sarayı, Birinci Kapı, Birinci Avlu ve İkinci Kapı,

34

Benzer Belgeler