• Sonuç bulunamadı

B. MİNYATÜR SANATI

B.2. Osmanlı Dönemi Minyatür Sanatı

3. DİVÂN TOPLANTILARI

3.2. Cülûs

Arapça bir kelime olan "cülûs" sözlükte “oturmak” anlamına gelir. Osmanlı devleti içerisinde cülûs sözü ise daha çok şehzadelerin tahta geçişi münasebetiyle kullanılmıştır. Bununla ilgili olarak cülûs bahşişi, cülûs çıkması, cülûs terakkisi, cülûsiye gibi tabirlerle de birlikte kullanılmıştır.126 Devlet işlerine ait resmi törenler içerisinde olan Cülûs-ı hümâyunda teşrîfât kurallarının sıkı bir şekilde uygulandığını bilmekteyiz.

Osmanlı yazmaları içinde tahta çıkışı betimleyen minyatürlerden ilki Şehnâme-i

Melik-i Ümmi'deki II. Bayezid'in cülûsunun tasviridir.127 Şehnâme-i Melik-i Ümmi Topkapı Sarayı Müzesi'nde yer alan ve II. Bayezîd döneminin 1484-85 yılları arasındaki dönemi konu alan küçük bir yazma eserdir.128

Bizim çalışmamıza aldığımız ilk cülûs tasviri Hünernâme I’dendir. (Bkz: Resim 25) Aslında Hünernâme'de Sultan Osman'dan itibaren sırası ile bir çok padişahın cülûs tasvirleri bulunmaktadır. Çalışmamız 16. yüzyıl kapsamında olduğu için bizim ilk aldığımız minyatür Yavuz Sultan Selim'in cülûsunu konu alan tasvirdir. Minyatürlerde cülûs törenlerinin büyük çoğunluğuna bakıldığında Topkapı Sarayı'nda, Bâbüssaâde önünde gerçekleştiğini görmekteyiz. Yavuz Sultan Selim'in cülûsu bu genellemeye girmemektedir.

Sultan II Bâyezîd’ın epeyce yaşlanıp hastalanmasının ardından oğulları arasında babalarına karşı taht için mücadeleye başladıkları bilinmektedir. Bu durum Osmanlı Ordusuna da yansımış ve bir kısım taraftar Şehzade Selim’in tahta geçmesini istemiştir. II. Bayezid’in bu tutumlar karşısındaki tepkisi ise Şehzade Selim’in İstanbul’a davet edilmesi olmuştur. 24 Nisan 1512’de babasının elini öpmek için Topkapı Sarayı'na gelen Şehzade Selim, babası tarafından orduya başkomutan olarak atanmıştır. Yeniçeriler ise Yavuz Sultan Selim'in Padişah olması halinde tüm emirlerine uyacaklarını söylemişler ve bu durumun gerçekleşmesi için ısrar etmişlerdir. Yeniçerilerinde baskısıyla Sultan II. Bayezid, nihayet saltanattan çekildiğini ilan etmiş ve yerini oğlu Selim’e bıraktığını söylemiştir. Dönemin önemli tarihçisi Gelibolulu Mustafa Ali, “Evvela İstanbul içinde Yeni Bahçe’de Otağ-ı hümâyûn ile konup babası Sultan Bayezid Han Dimetoka’ya buyurup inde’l bağz yirmi akçe salyane tayin ettiler. Saniyen kendiler otağ önüne taht

126

Abdülkadir Özcan, "Cülûs", TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 8, İstanbul 1993, s. 108.

127

Banu Mahir, Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayıncılık, İstanbul 2012.

128

Eser Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinin Hazine bölümünde,1123 Numarası ile kayıtlıdır. II. Bayezid'in cülûsu 1461 yılında olduğu için minyatürün görselini çalışmamıza almadık ama Osmanlı Minyatürleri arasında ilk cülûs tasvirinin olması önemi ile bahsini geçirme gereği duyduk.

54 kurup saadetle cülûs buyurdular” demektedir. Bu durumda minyatürümüzdeki otağı, Yenibahçe'deki Selim Han'ın otağının tasviridir.129

129

Zeynep T. Ertuğ, XVI. Yüzyıl Osmanlı Devleti’nde Cülûs ve Cenaze Törenleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1999, s. 44.

Resim 25: Yavuz Sultan Selim'in Cülûsu, Hünernâme I, [TSMK, H.1523] vr. 201a.

55 Bu otağda gerçekleşen cülûs töreninde padişah sorguçlu beyaz sarığı, beyaz iç kaftanı ve üzerinde kendinden desenli kırmızı dış kaftanı ile tahtında oturur vaziyettedir. Sağ eli göğsünde resmedilmesi, biatları kabul ettiği manası taşımaktadır. Padişahın sağ tarafında, tahtın arkasında duran iki görevli has odalılardır. Padişahın eteğini öpüp tahta yüz süren kırmızı kaftanlı, üsküflü bir yayabaşı ya da kaftan giymiş bir solak olmalıdır. Padişahın sol tarafında vezîr-i a'zam ve yanlarında duranlar da devlet erkânından olduğu düşünülür.130

Yavuz Sultan Selim'in cülûs tasvirinin ardından Kanûnî Sultan Süleyman’ın cülûs divânı tasvirlerine bakalım. Bu konuyu betimleyen hem Hünernâme II'den, hem de

Süleymannâme’den iki minyatür aldık. İlk tasvirimiz Süleymannâme’den. (Bkz: Resim

26)

Kanûnî Sultan Süleyman'ın cülûsunu konu alan minyatürümüzün sol yaprağına (17b), Dîvân-ı hümâyûn mekanlarını anlatan Topkapı Sarayı bölümlerinden olan birinci avlunun tasvirini göstermek için değinmiştik. Bu bölümde çift sayfalı minyatürün cülûs töreni hakkındaki ayrıntıları incelenecek. Kanûnî Sultan Süleyman'ın cülûsunu konu alan minyatür, klasik üslûbun en nadide tasvirlerindendir. Çift sayfa genişliğinde olması ayrıntılı olarak bilgiler vermesine olanak sağlamıştır.

Yazılı kaynaklara göre Yavuz Sultan Selim’in tek erkek evladı olan Şehzade Süleyman babasının şehzadeliği döneminde doğmuştur. Babasının cülûsunun ardından İstanbul’a davet edilmiş ve Manisa Sancağı'na atanmış orada görev yapmıştır. Yavuz Sultan Selim'in vefatında Şehzade Süleyman yirmi altı yaşındaydı ve Manisa sancakbeyliği görevinde bulunmaktaydı. Babasının vefat haberini aldıktan sonra Şehzade Süleyman, 17 Şevval’de Üsküdar’a gelip, 18 Şevval tarihinde de cülûsunu yaparak tahta çıkmıştır. Şehzade Süleyman cülûsundan bir gün önce Üsküdar’da karşılanmış, ardından da Bâbüssaâde'de büyük bir tören yapılmıştır.131

130

Zeynep T. Ertuğ, a.g.e., s. 43-44.

131

56

Resim 26: Kanûnî 'nin Cülûsu, Süleymannâme, [TSMK, H.1517] vr. 17b-18a.

57 Padişahın tahtı, Bâbüssaâde'nin olduğu ikinci avluda kurulmuştur. Kanûnî Sultan Süleyman kırmızı iç gömleği, altın sırmalı kaftan üzerine lacivert desenli dış kaftanı ile revakların altındaki tahtta oturarak tasvir edilmiştir. Kırmızı kaftanıyla mücevvezeli132 birisi tahtın ayağına eğilmiş biat eder halde tasvir edilmiştir. Padişah tahtının hemen sağında Vezîr-i a'zam Piri Mehmed Paşa, onun sağında da üç tane kubbe veziri olan Mustafa, Ferhad ve Kasım Paşa ayakta durmaktadır. Kubbe vezirlerinin hemen önünde, ayakta durmuş vaziyette olan üç kişiden birinin beyaz kaftanlı, diğer ikisinin de mavi kaftanlı olduğu görülür. Yaşça olgun olanın Şeyhülislâm Efendi , diğer ikisinin de Anadolu ve Rumeli kadıaskerleri olduğu düşünülmektedir. Tahtın solunda ise Has Oda'ya mensup dört tane içoğlanı ellerini önlerine kavuşturmuş, saygı ile beklemektedir. Bahçedeki diğer saray görevlileri ise etek öpme sıralarının gelmesini beklemek için dizilmişlerdir.133

Kanûnî'nin cülûsunu tasvir eden bir diğer minyatür de Hünernâme II’dendir. (Bkz: Resim 27) Hünernâme’nin yazılı metninde cülûs töreni hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Varak 23a'da “Cülûs töreni için gelenler Bâbüsaâde’den Bâb-ı hümâyûna kadar iki avluyu da doldurmuşlardı. Bâbüssaâde önüne serilen (altın işlemeli) zerrinkâr bir kaliçe üzerine yine altın bir taht kurulmuştu” denmektedir. Bu sahnenin tasviri için

Hünernâme'de de çift sayfa ayrılmıştır. Oktay Aslanapa Türk Sanatı Kitabı'nda Hünernâme'deki cülûs sahnelerini konu alan minyatürler için belli bir şemanın

tekrarlandığını, sadece figürlerin değiştirildiğinden söz eder ve hükümdar cülûslarının tasvirlerinde özel bir itina gösterildiğinin altını çizer.134

Bu özen cülûs tasvirlerinde ayrıca fark edilmektedir. Bâbüssaâde önüne gösterişli bir tahtta beyaz kaftanı ile oturan Kanûnî Sultan Süleyman'ın sarığında siyah püskül biçiminde bir sorguç bulunur. Hünernâme'de cülûs merâsimi için yazılan metinin devamında Sultan Süleyman üzerinde matem elbiseleri olduğu halde içeriden çıkıp, tahta oturmuş vezirler henüz gelmediğini, yanında sadece Vezîr-i a'zam Pîrî Mehmed Paşa ve

132

Mücevveze: Sultan II. Mahmud zamanında fesin kabûlüne kadar büyük devlet erkânı tarafından alay ve divân günlerinde giyilen, mukavva veya örme sepet üzerine beyaz tülbent sarılarak üst kısmına kırmızı kumaştan kabarık bir tepelik geçirilmek sûretiyle yapılmış, 32 – 33 santim uzunluğunda, aşağıya doğru daralan, çok kıvrımlı bir cins kavuk.

133

Esin Atıl, Süleymannâme: The Illustrated History of Süleyman the Magnificent, National Gallery, New York 1986, s. 90-93.

134

58 Lokman Hekim'in bulunduğundan bahseder. Padişah dışarı çıkınca çavuşlar yüksek sesle dua edip alkış tuttuklarını ilave eder.135

135

TSMK, H. 1524, vr. 23a.

59 Yeni Padişahın babasının ölümünden dolayı cülûs törenine yas kıyafetiyle çıktığı yazılmış olmasına rağmen, minyatürde üzerindeki kıyafetten herhangi bir matem belirtisi görülmez. Kavuğundaki sarıktaki siyah püsküllü sorgucun matem alameti olduğu düşünülebilir.136 İsmail Hakkı Uzunçarşılı Osmanlı Devletinin Saray Teşkilâtı kitabında, Osmanlı tarihinde matem işareti olarak elbiselerinin, siyah sarık kullanmalarının ya da bazen başlarını siyah şemle sarılmalarının gerçekleştiğinin bilindiğinden bahsetmektedir. Fakat 17. yüzyıl ortalarından sonra böyle bir durumla karşılaşılmadığını belirtmektedir.137

Padişahın sağ yanında yeşil kaftanı ile vezîr-i a'zam durur, bir kaç adım gerisinde işe beş kişiden oluşan devlet erkânı ayakta tasvir edilmiştir. Padişahın sol arka yanında ise has odalılarla, mor kaftan giymiş üsküflü bir yayabaşı, padişahın tahtını öper vaziyette biat ederken betimlenmiştir. Sol sayfada ise Kubbealtı’nın önünden başlayarak teşrîfât kurallarına uygun bir şekilde sıralanmış olan devlet görevlileri görülmektedir.

Her iki eserin tasvirinde de, Kanûnî Sultan Süleyman’ın cülûs merâsimi aynı mekanda, benzer teşrîfât kurallarına göre yapıldığını gösteren ayrıntılara sahiptir.138

Bir sonraki cülûs tasviri ise II. Selim'in tahta çıkışını konu almaktadır. Sokullu Mehmed Paşa'nın Feridun Ahmed Bey'e yazdırmış olduğu Sigetvar seferini konu alan

Nüzhet-i Esrâru'l-ahbâr der-sefer-i Sigetvar eserindendir.

Minyatürü incelemeye geçmeden önce II. Selim'in cülûsu hakkında biraz daha ayrıntılı tarihî mâlûmat vermemiz uygun olacaktır. Çünkü tasvir otağı da resmetmektedir, oysa biz kaynaklardan biliyoruz ki II. Selim'in sefer halindeyken iç karışıklıklar nedeni ile planlanmış olsa da cülûs töreni gerçekleştirilememiştir. Fakat bu tören yine de minyatürlere aktarılmıştır. Nitekim eserin yazılı metninde babası Kanûnî Sultan Süleyman'ın ölüm haberini alan II. Selim'in Kütahya’da bulunduğunu ve Belgrad’a doğru yola çıktığından bahseder. Yolculuğu esnasında İstanbul'dan geçtiği sırada cülûs ettiğini söyler ama Kanûnî 'nin cenaze töreninin ardından otağına gelip tebrikleri kabûlünü belirtirken "cülûs töreni" olarak adlandırmaz.139 Selânikî tarihinde II. Selim'in cülûsu ile alakalı kısma baktığımızda da; Sokullu Mehmed Paşa'nın II. Selim'e bir ariza

136

Zeynep Ertuğ, XVI. Yüzyıl Osmanlı Devleti’nde Cülûs Ve Cenaze Törenleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1999, s. 53.

137

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.e., s. 55-56.

138

Banu Mahir, Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayıncılık, İstanbul 2012, s. 124.

139

60 gönderdiğini ve orada hazinede yeterli para bulunmadığını beyan ederek Padişaha Belgrad'da bir süre daha kalmasının uygun olacağını yazmıştır.140

Vezîr-i a'zamın tezkiresindeki kısımlar, cülûs bahşişi ve merâsimi için yapılması gereken usul ve teşrîfâtın nasıl olacağına dair ayrıntılar içerir. Kısa da olsa bu satırlar 16. yüzyıldaki bir cülûs töreni için önemli bilgiler verir. Vezîr-i a'zam tarafından gönderilen bu tezkire de, "İnşallahü'r-rahman merhûm ve mağfurun cenazesiyle vardığımızda Otağ-ı hümâyûn önünde çardak ve sayeban kurulsun ve İstanbul’dan gelen yeni taht, tuğlar arasına konulsun. Siz cülûs-ı hümayûn buyurduktan sonra devlet erkânı sırayla saltanat tahtına yüz sürerler. Sonra askerler bahşiş ve terakkilerinin verileceğini sizden duymak isterler 'Bahşiş ve terakkilerin cümlesi verilsin, makbûlümdür' dediğinizde âdet olduğu gibi yeniçerilerin çavuşları ellerini kaldırıp ocaktan ölmüş yoldaşlarına ve bütün Osmanlı padişahlarına dua edip âmin derler. Sonra cenaze namazı kılınır taziyeler kabul edilir. Ertesi gün divân içeride olur ve cülûs tebriği için gelen devlet erkânına hil'atlar giydirilir" diye arz etmiştir. 141

Sultan Selim, Sokullu’nun bu arizasını alınca durumu hocası Birgili Ataullah Efendi, musahibi Celâl Bey ve lalası Hüseyin Paşa'ya danışmış ve her üçü de itiraz edip , İstanbul’da cülûs edilmiş olduğu için gerek olmadığını söylemişlerdir. Bu durum üzerine II. Selim de Sokullu’nun tezkiresine itibar etmemiştir. Selânikî tarihinden ve Feridun Bey'in verdiği bilgilerden gerçekte Belgrad’da kurulan otağında cülûs töreni yapılmadığı anlaşılmaktadır. Konu ayrıntılı olarak devam etmekle birlikte bahsi geçen minyatürümüzü doğru okumak adına bu kadar bilgi bizim konumuz itibari ile kâfi olacaktır. Düşünülüp planlanmış fakat yapılmamış olan bu tören yine de minyatürlerle tasvir edilmiştir.142

II. Selim'in Belgrad’daki cülûsunu tasvir eden minyatür çift sayfaya işlenmiştir. (Bkz: Resim 28)

140

Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî I, haz. Mehmet İpşirli, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1989, s. 44.

141

Selânikî Mustafa Efendi, a.g.e., s. 48.

142

61

Resim 28: II.Selim’in Cülûsu, Nüzhet-i Esrâru'l-ahbâr der-sefer-i Sigetvar,

62 Minyatürde kırmızı rengin yoğunlukta olduğu otağ-ı hümâyûn ve mücevherlerle bezenmiş varaklı padişah tahtı ile ihtişamlı bir tören havası aksettiriliyor. Kırmızı iç gömlek üzerinde beyaz iç kaftanı gözüken padişahın dış kaftanı yaldızlı işlemeleri olan, koyu mavi renktedir. Beyaz renkli sarığının üstünde siyah püsküllü sorguç bulunur. Daha önceki minyatürlerde değindiğimiz gibi siyah sorguç, o dönem için matem alâmeti olarak kabul edilebilir. Padişahın sağında vezîr-i a'zam ve üç vezir bulunmaktadır. Tasvirde tahtın sol tarafında padişahın kılıcını taşıyan silâhdarı, ellerini kavuşturmuş bir diğer görevliyi ayakta durur vaziyette görmekteyiz. Hemen önlerinde ise hasodalılar, ellerini önde kavuşturmuş halde töreni seyretmektedirler. Bu kişilerin arasında , sarıklı olan figürün arkasında duran yeniçerinin elinde kırmızı torba tuttuğunu görmekteyiz. Padişahın eteğini öperek biat eden, kırmızı kaftanlı bir solak tahtın önünde eğilmiş vaziyette tasvir edilmiştir.143 Her iki sayfada da bulunan sayebanlar, renkleri ve desenleri ile cülûs tasvirine ihtişam katmıştır.

Benzer Belgeler