• Sonuç bulunamadı

Elçi Kabulleri ve Ulûfe Merâsimleri

B. MİNYATÜR SANATI

B.2. Osmanlı Dönemi Minyatür Sanatı

3. DİVÂN TOPLANTILARI

3.3. Elçi Kabulleri ve Ulûfe Merâsimleri

Öncelikle Yeniçeriler olmak üzere kâtip, çavuş ve müteferrika gibi devlet görevlilerine ulûfelerinin dağıtılması için divân kurulur ve bu divâna da "ulûfe divânı" adı verilirdi. Aynı şekilde elçi için kurulan divân da "elçi divânı" olarak adlandırılırdı. Hem ulûfelerin verildiği hem de elçi kabûlünün gerçekleştiği divâna da "büyük divân" ya da "galebe divânı" denilirdi.144 Elçiler genellikle ulûfe divânında kabul edilmekle birlikte her ulûfe divânında elçi kabul edilmediği gibi her elçi kabul edilen divânda da ulûfe verilmezdi.145

Elçi kabûlü ve ulûfe dağıtımının olduğu zamanlarda kendilerine has birtakım teşrîfât kuralları olmaktaydı. Her iki törenin de kişi sayıları fazla olduğundan bu duruma ait ayrıca hazırlıklar yapılmasına rağmen bu merâsimler, olağan Dîvân-ı hümâyûn toplantısı düzeninde gerçekleşirdi. Elçilerin huzura girmeleri arz merâsimi yapılmasının ardından gerçekleşirdi. Defterdar haricindekiler, oda kapısının orada yeri öperek ayrılır, defterdar da ulûfe telhisini okuduktan sonra dışarı çıkardı. Odada sadece vezîr-i a'zam ve vezirler kaldıktan sonra elçinin arza girmeye izni olurdu.146

143

Zeynep Ertuğ, a.g.e., s. 64.

144

Recep Ahıshalı, a.g.m., s. 385.

145

Recep Ahıshalı, a.g.e., s. 239.

146

63 Arzodası'na elçilerin girme usulünü, Tevkî’î Abdurrahman Paşa Kanunnâmesi'nde vezîr-i a'zam Arzodası'na girdikten sonra rikâb-ı hümâyûn ağaları elçiyi pazılarından tutarak Arzodası penceresinin önünden geçirip hazineye teslim ettiklerini söyler. Elçinin elindeki mektubu oradaki vezir alır ve üstündeki vezire verir o da bir üstündeki vezire verir ve en sonunda vezîr-i a'zam mektubu alıp taht-ı hümâyûnun yanına koyduğunu söyler. Padişahın sorularına cevap veren, görüşmesi tamamlanan elçiye yer öptürülüp çıkartır ardından da doğru daha önce belirlenmiş olan yerine götürürler diyerek ayrıntı vermektedir.147 Tevkî’î Abdurrahman Paşa'nın Kanunnâmesi'nde yazılan teşrîfât usulleri elçi minyatürünün geneline yansımaktadır. Kimi tasvirlerde elçi kollarından tutularak getirilirken kimisinde de yer öper vaziyette iken resmedilir. Elindeki mektup bazı tasvirlerde henüz kendisinde olur, bazı tasvirlerde ise vezîr-i a'zama verildikten sonraki vakti ile tasvir edilir. Dönem minyatürlerinde bu durumlar görülmektedir.

Topkapı Sarayı'ndaki elçi kabul tasvirleri ilk olarak Süleymannâme minyatürlerine konu olmuştur.148 Genel olarak minyatürlerde yer alan elçi kabul sahnelerinin çift sayfa alanları oldukça fazladır. Bir varak padişahın elçiyi huzura kabûlü sahnesi alırken , diğer varakta da ikinci avludan Bâbüssaâde’ye doğru hediyeleri getiren kalabalık sahneler işlenmiştir. Bu tip minyatürlere bir örnek de Şehinşahnâme II'dendir.

İran Elçisi Maksud'un kabûlünü konu alan tasvirdir. (Bkz: Resim 29) İki sayfadan ibaret olan minyatürün sağ taraftaki varakta (28b) Adalet Kulesi ve hemen altındaki Kubbealtı bölümü ve avlu, diğer varaktaysa (29a) Arzodası ve avludan bir kısım resmedilmiştir. Kubbealtı’nda üç sağ tarafta, üç de sol tarafta olmak üzere altı figür vardır. En solda nişancıyı tuğra çeker vaziyette görüyoruz. Karşısında, ellerinde kağıt tutanlardan biri nişancı diğeri de tezkireci olduğu düşünülür. Diğer üç kişi de defterdardır. Mübahat Kütükoğlu bu konu ile ilgili makalesinde Mehmed b. Ahmed'in Defter-i

Teşrîfât'ından, nişancı ve defterdarlar için yazılan "Hizmet-i arz itmam olduktan sonra

Kubbealtı’na gelirler ve yerli yerlerinde karar buyururlar" kısmını aktarıp, bu bilgilerin minyatürlerle çok uyumlu olduğundan bahseder. Ve elçi kabullerinin ardından arz vazifesinin gerçekleşmesinden sonra nişancı ve defterdarların yarım kalan işlerini

147

Tevkî’î Abdurrahman Paşa, Osmanlı Devleti'nde Teşrifat ve Törenler, haz. Sadık Müfit Bilge, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2011, s. 18.

148

64 bitirmek üzere Kubbealtı’ndaki yerlerine geri dönmelerinin minyatürlere çok güzel bir şekilde yansıdığından söz eder.149

149

Mübahat S. Kütükoğlu, a.g.m., s. 55.

Resim 29: III. Murad'ın Safevî Elçisi Maksud'u Kabûlü, Şehinşahnâme, [TSMK, B. 200] vr. 28b-29a.

65 Tasvirin avlu kısmında ise elçinin göndermiş olduğu hediyeleri taşıyan yeniçerileri görmekteyiz. Diğer sayfada ise padişah Arzodası’nda tahtında otururken tasvir edilmiştir. Elçi, tahtın önünde ayakta durur vaziyettedir. Arkasında ise elçinin maiyeti görülmektedir ve İran elçisi maiyetinin oldukça kalabalık olduğu göze çarpmaktadır. Bu sayfanın altında da ellerinde hediyeler ile duran yeniçeriler vardır. Kubbealtı’ndan başlayıp Arzodası'nın kapısına kadar sıraya dizilmiş olan yeniçerilerin elleri İran elçisinin padişaha sunacağı hediyelerle doludur.

Elçi merâsimini gösteren bir diğer minyatür de, Safevî Elçisi Şah Kulu Han'ın Edirne Sarayı'ına gelerek II. Selim'in huzuruna çıkışını konu alan, Şehnâme-i Selim Han yazmasından alınmıştır.150 (Bkz: Resim 30)

Minyatürde, Tevkî’î Abdurrahman Paşa'nın Kanunnâmesi'nde bahsettiği gibi vezirler elçiyi padişahın huzuruna kollarından tutarak getiriyorlar. Padişahın koyu kırmızı kaftanı ile vezîr-i a'zama bakar vaziyette tasvir edilmiş. Elçinin getirdiği mektup vezîr-i a'zamın sol elinde olup, onun da bakışları padişaha dönüktür. Vezîr-i a'zam Sokullu Mehmed Paşa beyaz kaftan içinde tasvir edilmiştir. Yanında beş vezir durmaktadır. Mübahat Kütükoğlu makalesinde Tevkî'î Abdurrahman Paşa'nın "vezîr-i a'zam arza başladığında, vezirlerin sol tarafa geçip uzakça bir yerlerde beklerler" bilgisini aktarırken minyatürlerde bu durumun tespit edilemediğinden bahseder. Genel olarak minyatürlerde vezîr-î a'zamla vezirler aynı tarafta durduğunu söyler. Bu minyatür için, Sokullu Mehmet Paşa'nın vezirlerle arasında mesafe konulduğuna ve diğer vezirlere nazaran daha cüsseli çizildiğine dikkat çekmekte, bu durumun Sokullu'nun boyu da dikkate alınarak çizilme ihtimalinden dolayı olabileceğinin de altını çizmektedir.151 Minyatürün alt kısmında İran elçisinin hediyelerini taşıyan yeniçeriler sıralanmıştır. Minyatürün sol sayfasında da (53b) yeniçerilerin devamı yine ellerinde hediyeler ile tasvir edilmiştir.

150

Filiz Çağman, “Şehnâme-i Selim Han ve Minyatürleri”, Sanat Tarihi Yıllığı V, İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Enstitüsü, İstanbul 1973, s. 423.

151

66

Resim 30: II. Selim'in Safevi Elçisi Şah Kulu Han'ı Kabulü, Şehname-i Selim Han, [TSMK, A. 3595] vr. 54a-53b.

67 Kompozisyon olarak çok benzer diğer bin minyatür ise Şehinşâhnâme'nin birinci cildinden, Safevî elçisi Tokmak Han'ın huzura kabul sahnesidir. (Bkz: Resim 31)

1576 senesinde, III. Murad'ın cülûs tebriği için gelen Safevî şahı Tahmasp'ın elçisi Tokmak Han'ın Dîvân-ı hümâyûnda huzura kabul edilişini konu alır.152 Çift sayfaya yayılan kompozisyonda sahnenin üst köşesinde padişahı tahtında otururken görmekteyiz. İki görevlinin kollarından tutmuş halde huzura getirdiği elçi ise padişahın karşısında diz çökmüş vaziyette tasvir edilmiştir. Elçinin getirdiği mektup ise beyaz kaftanı ile tahtın sağında duran vezîr-i a'zama ulaşmış ve elinde mektup tutarken resmedilmiştir. Vezîr-i a'zamın yanında beş vezir ellerini önlerine kavuşturmuş saygı ile beklemektedir. Vezirlerin hemen alt sırasında, huzura girmeyi bekleyen elçi maiyetinin geri kalanını görmekteyiz. Safevî şahının gönderdiği gösterişli hediyeler ve onları taşıyan görevliler ise çift sayfaya yayılmıştır.

Bir diğer elçi kabul tasviri ise Süleymannâme’nin vr. 471b yüzünde yer alan “Elkas Mirza’nın Huzura Kabûlü” sahnesidir. (Bkz: Resim 32) Osmanlılara sığınan Safevî Şah'ı Tahmasp'ın kardeşi Elkas Mirza'nın Arzodası’nda kabûlünü konu alır.153

Kanûnî Sultan Süleyman bağdaş kurmuş bir vaziyette altın kaplamalı altıgen tahtında, elinde bir mendille oturmaktadır. Bedeni ve bakışları sağ tarafında oturan Elkas Mirza'ya doğrudur. Has odalı üç tane ağa ve dört tane vezir görüşmeyi izlerken tasvir edilmiştir. Safevî şehzadesi huzurda, padişahtan daha alçak bir seviyeye yerleştirilmiş tahta benzer bir koltukta oturmaktadır. Bu durum, Safevîlerle sorunlar yaşayan Osmanlı Devleti’nin Safevî şehzadesini diplomatik olarak yanlarına çekmek amacıyla yapıldığını düşündürmektedir.154

Kanunnâmelerdeki teşrîfât usul ve kaidelerine baktığımızda bu durumun kendine has bir özelliği olduğunu açıkça belli etmektedir. Zira dönem minyatürlerinde elçilerin oturur vaziyette huzurda bulunması çok rastlanan bir betimleme değildir.

152

Serpil Bağcı, Filiz Çağman, Günsel Renda, Zeren Tanındı, Osmanlı Resim Sanatı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul 2006, s. 125.

153

Serpil Bağcı, Filiz Çağman, Günsel Renda, Zeren Tanındı, a.g.e., s. 100.

154

68

Resim 31 : Safevi Elçisi Tokmak Han'ın Huzura Kabûlü, Şehinşahnâme I, [İÜK, F.1404] vr. 41b-42a.

69

70 Ulûfelerin dağıtılacağı divân toplantılarının en güzel betimlemesi ise kuskusuz

Hünernâme’nin I. cildindeki 18b ve 19a numaralı çift varaklara işlenmiş tasvirlerdir. Bu

minyatürü detaylarla birlikte Dîvân-ı hümâyûn mekanlarını anlatırken bahsetmiştik.155 Bahsi geçen minyatürde Osmanlı Sarayı'nın en ihtişamlı törenlerine sahne olan ikinci avluyu anlatır. Aynı zamanda Kubbealtı’ndaki toplantılara dair de ciddi bir detaylandırılma sözkonusudur. (Bkz: Resim 33)

Kubbealtı’nda beyaz kaftanı ile vezîr-i a'zam oturmaktadır sağında dört vezir, Vezirlerin önünde elindeki kağıt tutarak oturur vaziyette nişancı gözükmektedir. Padişahın sol yanında iki kadıasker, onların hemen yanında, kapıya dik konumlanmış ve aynı zamanda nişancının tam karşısında kalan sedirde ise üç defterdar oturmaktadır. Bu minyatürde yeşil kaftanı ile oturmuş olan nişancının karşısında ayakta duran görevli ise reisülküttâbtır.156

155

Minyatürün tamamı için bkz: Resim 13.

156

Mübahat S. Kütükoğlu, a.g.m., s. 49.

71 Minyatürdeki en güzel detaylardan biri de Kubbealtı’nın yanındaki bölme olan hazine kısmında, yeniçerilere dağıtılacak olan ulûfenin sayım işlemleri yapılmaktadır.157 Paraların sayılma ve tartılması gibi işler, defterdarların arka kısmına isabet eden yerde veznedarlarca yapıldığından bu durumun minyatürlere yansıdığını görmekteyiz.158

Dîvân-ı hümâyûn toplantısının hemen ardından ulûfelerin dağıtılacağını tasvirlerde belirten diğer bir minyatürümüz de mutad divânlarda ayrıntılarına değindiğimiz Süleymannâme’den aldığımız tasvirdir.159 (Bkz: Resim 34)

Minyatürün detayında Kubbealtı kapısının sol tarafındaki bölümde bulunan reisülküttâb tahtasının yanındaki kısımda altın tartma işlemini yapan bir görevli görülmektedir. Hünernâme'nin birinci cildinden aldığımız minyatürde sadece para keseleri gösterildiği halde Süleymannâme'deki tasvirde paraların tartılma ve eritilme işlerinin de minyatüre aks ettirildiğine tanık oluyoruz.160

157

Serpil Bağcı, Filiz Çağman, Günsel Renda, Zeren Tanındı, Osmanlı Resim Sanatı, s. 141.

158

Mübahat S. Kütükoğlu, a.g.m., s. 53.

159

Minyatürün tamamı için bkz: Resim 21.

160

Mübahat S. Kütükoğlu, a.g.m., s. 53.

72 Dîvân-ı hümâyûn ardından ulûfe dağıtılacak olan divân toplantılarının minyatürler üzerinde bir örneği de Hünernâme'nin ikinci cildinde (vr. 242) olan tasvirdir. İçki yasağına riayet edilmemesi üzerine verilecek cezanın görüşüldüğü divân toplantısını tasvir eden minyatüre, mutad divân bölümünde bahsetmiştik.161 Bu kısma aldığımız minyatürün detayında ise (Bkz: Resim 35) divân erkânının oturduğu kısmın hemen üst bölmesinde altın tartımı yapan ve keselere koyan iki figür görmekteyiz.

Bu durum da bize Dîvân-ı hümâyûnun bitiminde ulûfelerin dağıtılacağı işaretini vermektedir.

161

Minyatürün tamamı için bkz: Resim 23.

73

Benzer Belgeler