• Sonuç bulunamadı

II. FİKRİ VE SINAİ MÜLKİYET HAKLARINA İLİŞKİN TARİHÇE VE

II.1. Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklarına İlişkin Tarihçe

II.1.3. Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPs)

GATT (General Aggrement on Trade and Tariffs) tarafından 1986 yılında Uruguay’da başlatılan ve 1994 yılında Fas’ın Marakeş kentinde Nihai Senedin imzalanmasıyla sona eren Uruguay Round sonucunda, küreselleşmeye hukuki boyut kazandıran Dünya Ticaret Örgütü kurulmuştur. Geleneksel olarak ticaret konusu kabul edilmeyen fikri ve sınai mülkiyet haklarını da içerdiği için, 31.12.1994 tarihi itibariyle yürürlüğe giren “DTÖ Kuruluş Anlaşması” en kapsayıcı oluşum olarak kabul edilmektedir39. Bu kapsamda DTÖ Kuruluş Anlaşması ile eki “Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması” da (TRIPS) yürürlüğe girmiştir. Oluşturulan küresel nitelikli hukuk düzeni ve özellikle de ulusal teknoloji politikalarına etkisi açısından bu anlaşma da çok önemli bir nitelik taşımaktadır. Bu anlaşmalara, gerekli hukuki ve mevzuat uyarlamalarını yapan Türkiye hiç zaman kaybetmeksizin taraf olmuştur40.

II.1.3.1. Gelişmekte Olan Ülkeler Açısından TRIPs

Gelişmekte olan ülkeleler (GOÜ) GATT müzakerelerinde fikri ve sınai mülkiyet haklarının ele alınmasından öteden beri rahatsızdılar. Teknolojik gelişme ve refah bakış açısıyla olaya yaklaşan bu ülkeler, gelişme öncelikleri nedeniyle sanayileşmiş ülkelerden daha zayıf bir korumaya gereksinim duyuyorlardı. Ayrıca bu ülkelere göre yalnızca ticaretle ilişkili olan GATT, fikri ve sınai mülkiyet haklarının tartışılması için uygun bir platform değildi. Çünkü bu platform bütün ülkelerin eşit

39 GÜVENÇ, N. (1998). Küreselleşme ve Türkiye. İstanbul: BDS Yayınları. s.185-190. 40 TÜBA-TÜBİTAK-TTGV. (1996). Ar-Ge Sistemi Yapısı ve Çevresi, Bilim-Teknoloji-Sanayi

oldukları varsayımından hareket ediyordu. Onlara göre bu tartışma için en uygun kuruluş, Birleşmiş Milletlerin bir organı olan WIPO (World Intellectual Property Organization) olabilirdi ve bu platformda kendi çıkarlarını daha iyi savunabileceklerini düşünüyorlardı. Ancak tüm bu tepkilere ve karşı görüşlere rağmen, fikri mülkiyet hakları konusu Uruguay Round’da kapsamlı bir şekilde ele alındı. Nihai Senedin imzalanmasıyla Round sonuçlanarak, DTÖ oluşturuldu. DTÖ Kuruluş Anlaşması’nın eki olarak kabul edilen TRIPS Anlaşması ile de güçlü bir fikri ve sınai mülkiyet koruması hedeflenmiştir.41

TRIPS Anlaşması’nın gerçekleştirilmesi ve küresel ölçekte sınai mülkiyet haklarının sıkılaştırılmasının altında ABD baskısı vardır. Özellikle Doğu Asya ülkelerinin taklit, uyarlama ve tersine mühendislik kanallarını etkin kullanıp, Ar-Ge faaliyetlerine göreli olarak daha az yatırımda bulunarak, daha düşük olan üretim maliyetlerini biraz artırmaları ve 1970-1980’ler boyunca oldukça yüksek bir rekabet düzeyine ulaşmaları, sonuçta ABD hükümetinin fikri ve sınai mülkiyet haklarına yönelik kanunların değiştirilmesine yönelik baskısının artmasına yol açmıştır.

Bu noktada özellikle 1970’ler boyunca GOÜ’lere yönelik teknoloji yazınında temel vurgunun patent gibi fikri ve sınai mülkiyet haklarına yönelik hukuki düzenlemelerin sıkılaştırılmasından çok, teknoloji transferi ve tersine mühendisliğin etkileri üzerine yoğunlaşmış olduğunun altını çizmek gerekir. Bu tartışmalara göre teknolojik gelişme, GOÜ’ler açısından hayati bir öneme sahipti ve bu en iyi şekilde ulusal bilim ve teknolojik yeteneğin gelişimesiyle başarılabilirdi. Bunu başarmada önerilen en uygun yol ise GOÜ’ler açısından finansal bir uyuşturucu etkisi yaratan ve daha fazla yetenek gelişimlerine yeterince katkıda bulunmayan teknoloji lisanslarından çok, tersine mühendisliktir.42 Bu süreçte Paris Sözleşmesi’nin getirdiği gevşek yapının da etkili olduğunu belirtmek gerekir. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, Uruguay Round başlayana kadar bir çok ülke tersine mühendislik, lisans, yetiştirme programları ve ithalat kısıtlamalarıyla geleneksel

41 TÜBA-TÜBİTAK-TTGV. (1996). a.g.m. s. 43

42 VAITSOS C. (1972). Patents Revisited: Their Function in Developing Countries. Journal of

sanayilerinde önemli bir teknolojik yetenek birikimi sağlamış ve yüksek-teknolojili ürünlerin taklit edilmesinde çok başarılı olmuştur.

II.1.3.2. Gelişmiş Ülkelerin Gelişmekte Olan Ülkelere Baskısı

Uruguay Round akışı sürecinde bir grup GOÜ’nin pozisyonu değişim göstermiştir. Round başlangıcında GOÜ’lerin çoğu fikri ve sınai mülkiyet haklarının görüşme kapsamına alınmasına karşıyken 1990’larda, Round sona erdiğinde bu ülkelerin bir çoğu kanuni düzenlemelerini ABD ve OECD’deki düzenlemeleri yansıtacak şekilde, daimi ve tek taraflı olarak değiştirmiştir.

Bu değişimin temelinde yatan iki ana sebep görülmektedir: Birincisi, ABD’nin bir grup ülke üzerine doğrudan yaptığı baskı, bu ülkelerdeki fikri mülkiyet haklarına yönelik düzenlemeleri sıkılaştırma çabalarında temel rol oynamıştır. Özellikle dış ticaret kanalıyla ABD’ye bağımlı olan Meksika gibi ülkeler, bu baskıdan etkilenmiştir. Örneğin Meksika, “Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması”na (NAFTA) katılma umuduyla 1990’ların başında hukuki düzenlemelerini değiştirmiş ve sonuçta günümüzün fikri ve sınai mülkiyet hakları üzerine en katı hukuki düzenlemelere sahip ülkelerinden biri haline gelmiştir.43 Yine benzer şekilde Uruguay Round sonuçlanana kadar Doğu Asya’daki birçok yeni sanayileşen ekonomi, fikri ve sınai mülkiyet hakları üzerine olan kanunlarını yeniden düzenlemiştir.

Bu noktada ABD baskısından ziyade öne çıkan ikinci bir düzenleme sebebi ise, özellikle son dönemlerde “Dört Kaplan” olarak lanse edilen, H. Kong, G. Kore, Singapur ve Tayvan’ı daha yakından ilgilendirmektedir. Bu ülkeler sanayileşmiş ülkelerin firmalarının ürünlerini başarılı bir şekilde taklit etmiş ve teknolojik yetenek birikimi sürecinin ilk aşamasını geçmişlerdi. Artık bu ülkelerin potansiyel olarak taklitçilikten, yenilikçiliğe geçmeleri gerekmekteydi. Bu ülkelerin karşılaştırmalı

43 BIFANI, P. (1994) Intellectual Property Rights and International Trade. The Uruguay Round:

üstünlükleri, düşük ücrete dayalı sanayilerden kaynaklanmakta, yenilikçi (formel) Ar-Ge’nin artırılmasına yönelik yatırımlara baskı çoğalmaktaydı. Bugün bu ülkeler aynı sanayileşmiş ülkelerde olduğu gibi uluslararası alanda sınai rekabet üstünlüklerini sürdürebilmek için artan Ar-Ge yatırımları doğrultusunda verimliliklerini yükseltmek zorunda kalmaktadır.44

Gelişmiş ülkelerdekine benzer şekilde özetlenebilecek bu görüş, fazla taraftar bulmakta ve söz konusu ülkelerde de, fikri ve sınai mülkiyet haklarından Ar-Ge yatırımlarını uyarmada ve potansiyel mucitlerin korunması için bir teşvik aracı olarak yararlanılması düşünülmektedir. Dolayısıyla, “artık bu ülkelerin de teknolojik çıkarları kendi teknolojik yeniliklerinin korunmasını ve formel Ar-Ge’ye yönelik yatırım yapacak mucitlerin teşvikini gerektirmektedir”45

Uruguay Round süresince ortaya çıkan ve yukarıda kısaca özetlenen bu yeni oluşum belli başlı birkaç Doğu Asya ülkesini içine almakla birlikte, GOÜ’lere yönelik fikri ve sınai mülkiyet haklarının biçimlenmesinde önemli rol oynamıştır. Halbuki, yeni sanayileşen ülkeler olarak adlandırılan bu dört Doğu Asya Ülkesi’nin içinde bulunduğu sınai yapı, teknolojik yetenek birikiminin aşaması ve dolayısıyla gelişme düzeyinden hareketle tüm GOÜ’ler için fikri ve sınai mülkiyet haklarına yönelik genel bir politika üretmek tartışmaya açıktır.

Sonuçta TRIPS Anlaşması’nın fikri ve sınai mülkiyetin korunması açısından çok önemli bir gelişme olduğu söylenebilir. Daha önceki Paris ve Bern sözleşmeleri gibi eski anlaşmalar her ne kadar bazı standartlar getirmişse de, bağlayıcı ya da emredici kılma konusunda herhangi bir hüküm taşımamaktadırlar. TRIPS’e taraf olan ülkeler ise, bu sözleşmenin içerdiği emredici nitelikteki standardı ve

44 DPT (Devlet Planlama Teşkilatı). (1995) Dünyada Küreselleşme ve Bölgesel Entegrasyonlar

(AT, NAFTA, PASİFİK) ve Türkiye (AT, EFTA, KEİ, Türk Cumhuriyetleri, ECO, İslam Ülkeleri) İlişkileri Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Anakara. s. 47

45 ACHARYA, R. (1991). Patenting of Biotechnology: GATT and the Erosion of the World's Biodiversity. Journal of World Trade. Vol. 25. ss. 71-88.

prosedürleri kendi ulusal hukuk düzenlerinde uygulama yükümlülüğü altına girmişlerdir.46

II.1.3.3. TRIPs’e Uyum Konusunda Türkiye’deki Gelişmeler

"Uruguay Round" Çok Taraflı Ticaret Müzakereleri’nin sonucunda, 1995 yılında imzalanan Marrakesh Anlaşması ile oluşturulmuş olan Dünya Ticaret Örgütü sisteminin temel anlaşmalarından biri, Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları (TRIPS) Anlaşması’dır. Fikri mülkiyet haklarının DTÖ kapsamına alınmasının nedeni, özellikle gelişmiş ülkelerin WIPO anlaşmalarını yaptırımlar bakımından yeterli görmeyip, ticari çıkarları bakımından kendileri için önem taşıyan fikri mülkiyet haklarını, müzakereler sonucu "Uruguay Round" kapsamına sokmuş olmalarıdır. Gelişmekte olan ülkelerin ikna edilmeleri için kullanılan en önemli gerekçe, fikri mülkiyet haklarının korunmasının yabancı yatırımların gelişini kolaylaştıracağı iddiası olmuştur.47

Fikri ve sınai mülkiyet alanında TRIPS Anlaşması’nın imzalanmasıyla yaşanan küresel oluşumlara ayak uydurabilmek için Türkiye’de süratle yeni kurumsal ve hukuki düzenlemelere başlamıştır.48 1990’lı yıllarda bu amaçla atılan ilk adım daha anlaşmayı dahi imzalamadan önce 24 Haziran 1994’te “Türk Patent Enstitüsü”nü (TPE) kurmak olmuştur. Daha önceden Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı “Sınai Mülkiyet Dairesi” faaliyette iken, TPE ile birlikte ülkede sınai mülkiyet hizmetlerini yürütecek, bu hakların hukuki boyutunu belirleyip, bunları uygulayacak özerk bir devlet kurumu oluşturulmuştur. Yeni sürece ayak uyduracak hukuki mevzuatın altyapısı 1995 yılından itibaren süratle hayata geçirilmeye başlanmıştır.49

46 ACHARYA, R. (1996). s. 155.

47 SENTI, R and KONLAN P. (1998). WTO Regulation of World Trade After the Uruguay

Round. Washington: Schultess Polygrapischer. s.134

48

TPE (Türk Patent Enstitüsü). (1999). Beşinci Yılında Türk Patent Enstitüsü ve TPE (Türk Patent Enstitüsü). (2001). 2000 Yılı Faaliyet Raporu. Ankara.

49 SOYAK, A. (1997). Bir Teknoloji Politika(sızlığı) Belgesi: Ar-Ge Yardımına İlişkin Karar.

Anlaşmanın fikri mülkiyet ile ilgili kısmının birinci bölümü genel hükümler ve temel kuralları açıklamaktadır. Burada temel ilke, Anlaşma'ya taraf her ülkenin kendi vatandaşlarına veya bir başkasına tanıdığı hakların tümünü, diğer ülke vatandaşlarına da aynı şekilde tanıması ilkesidir.

İkinci bölüm ise fikri mülkiyet haklarının her birini ayrı ayrı tanımlamakta ve tüm ülkelerin standart olarak uygulaması gereken kuralları içermektedir.

Anlaşmanın Üçüncü Kısmı, üye ülkelerin, diğer ülke vatandaşı hak sahiplerinin fikri mülkiyet haklarını etkin bir şekilde uygulamalarını sağlamak üzere kendi milli mevzuatlarında kendi vatandaşlarına uyguladığı kanuni tedbir ve işlemleri aynen sağlamayı öngörmektedir. İşlemlerin; fikri mülkiyet hakların ihlaline karşı etkin harekete izin vermesi, çok maliyetli veya gereksiz yere karmaşık olmaması, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun nitelikte olması ve makul olmayan sürelerde haksız gecikmelere sebep olmaması; temel ilkeler olarak öngörülmektedir.