• Sonuç bulunamadı

II. FİKRİ VE SINAİ MÜLKİYET HAKLARINA İLİŞKİN TARİHÇE VE

II.1. Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklarına İlişkin Tarihçe

II.1.4. AB Üyesi Ülkelerde Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması

Fikri mülkiyet hakları Avrupa Topluluğu Kurucu Antlaşması kapsamında düzenlenmemiştir. Sadece AB Kurucu Anlaşması’nın 30. maddesinde “…28 ve 29. maddelerin hükümleri ticari ve sınai mülkiyetin korunması nedenlerinin haklı kıldığı ithalat, ihracat, yada transit yasaklamalarına veya kısıtlamalarına engel olmaz. Ancak bununla beraber, bu yasaklamalar ya da kısıtlamalar, Üye devletler arasındaki ticarette keyfi ayrımcılık veya örtülü bir kısıtlama aracı olamaz…” şeklinde bir hüküm yer almaktadır. Aynı şekilde Antlaşmanın 295. (eski 222.m) maddesinde; “ bu antlaşma, Üye Devletler’deki mülkiyet rejimini düzenleyen kuralları hiçbir şekilde etkilemez” şeklinde bir hüküm içermektedir. Fikri haklar başlangıçta Kurucu Antlaşma kapsamında düşünülmemiştir. Fikri mülkiyet haklarına anlam katan yorum ön karar davası yoluyla Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’ndan (ATAD) gelmiştir.

ATAD bu hakların korunmasıyla ilgili olarak değişik olaylarda değişik ilkeler geliştirerek bu konudaki uygulamayı Topluluk Hukukuna uyumlu hale getirmeye çalışmış ve yavaş yavaş Avrupa Birliği fikri mülkiyet hukukunu oluşturmuştur.50

Başlangıçta devletlerin yetkisinde olan bu alana ATAD zamanla müdahale etmeye başlamıştır. AB Kurucu Antlaşmasının 2. maddesi Topluluğun amaç ve hedeflerini sayarken; topluluğun görevi, ortak bir pazarı ve ekonomik ve parasal birlik ile yüksek rekabetçi bir ekonomi oluşturmak diye belirlenmiştir. Antlaşmanın 3. maddesi ise bu hedefler doğrultusunda Topluluk faaliyetlerini sayarken; malların ithalat ve ihracatında Üye Devletler arasındaki gümrük vergileri ve miktar kısıtlamaları ile diğer bütün eş etkili önlemlerin yasaklanması, ortak bir ticaret politikası oluşturulması, Üye devletler arasında malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımındaki engellerin kaldırıldığı bir iç pazar oluşturmak diye saymıştır. Kurucu Antlaşmanın 28 ve 29. maddeleri de yukarıda belirtildiği gibi malların serbest dolaşımına aykırı düzenlemeler yapılamayacağını açıkça belirtmiştir. 30. madde malların serbest dolaşımının bir istisnası olarak “ticari ve sınai mülkiyeti” saymıştır. Avrupa Birliği’nin amacı malların serbest dolaştığı bir iç Pazar oluşturmak olduğundan bu noktada fikri haklarına ilişkin istisna ile malların serbest dolaşımı ilkesi çatışmaktadır. 51

II.1.4.1 AB’de Malların Serbest Dolaşımı İlkesi Açısından Değerlendirme

Niteliği itibariyle fikri mülkiyet haklarının “ülkesel karakteri” nedeniyle Üye Devletlerin her birinin kendine göre bir koruma düzeni olacaktır. Ayrıca fikri mülkiyet haklarının sahibine verdiği münhasır yetkiler tehlikeler yaratır.52 Kurucu Antlaşma da fikri mülkiyet haklarıyla ilgili bir düzenleme getirmemiştir. Anlaşmanın 295. maddesi ile Üye Devletlerin mülkiyete ilişkin düzenlemelerine karışılmayacağı

50 KEYDER BROWN, V. (Çev. HACIMİRZAOĞLU, A. Berktay). (1996). Fikri Mülkiyet Hakları ve Gümrük Birliği. İstanbul: Intermedia.

51 BOKESTEIN, F. (2000). a.g.e. s. 128-139

52 WYATT & DASHWOODS. (1994). European Community Law. Third Edition. London: Published by Sweet & Maxwell. s. 27-54

açıkça belirtilmiştir. Üye Devletlerde fikri mülkiyet haklarına ilişkin farklı koruma sistemleri yürürlükte olduğundan, ülkesellik ilkesi ve fikri mülkiyet haklarının sahiplerine verdiği münhasır yetkiler, malların iç pazarda serbest dolaşımını imkansız hale getirecektir.

Bir başka nokta rekabetle ilgili olarak ortaya çıkabilir. Avrupa Birliği’nin hedeflerinden biri de yüksek rekabete dayalı bir ekonomik birlik oluşturmaktır. Fikri mülkiyet haklarının verdiği münhasır yetkilerle rekabetçi piyasanın oluşumu imkansız hale gelebilir.53

Bu kapsamda bir yandan malların ve hizmetlerin AB içinde serbest dolaşımının, diğer yandan fikri mülkiyet haklarının korunmasının sağlanabilmesi ve bunlar arasında bir dengenin kurulması sorunu ATAD tarafından çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştır. 54

Yukarıda belirtilen fikri mülkiyetin tanıdığı münhasır yetkiler Ortak Pazarı kompartımanlara ayırarak malların serbest dolaşımına engel olabileceği gibi rekabeti engelleyici etkiler de yaratabilirdi. Bir yerden sonra Topluluk hukuku ile fikri mülkiyet haklarının korunması uygulamaları karşı karşıya gelmeye başladı. Roma Antlaşmasında fikri mülkiyete ilişkin düzenlemeler yoktur. Ayrıca Topluluk Kurumlarınca da bu konuda herhangi bir düzenleme yoktur.

II.1.4.2. AB’de Fikri Mülkiyet Hukukunun Ortak Uygulaması

AB’de fikri mülkiyet haklarına ilişkin alan devletlerin mahfuz yetki alanında kalmıştır. Fakat zamanla fikri mülkiyet haklarının yukarıda kısaca anlatılan sakıncaları ortaya çıkmaya başlayınca ATAD tarafından geliştirilen ilkelerle fikri mülkiyet hakları yavaş yavaş Topluluk Hukukunun bir parçası haline gelmiştir.

53 WYATT & DASHWOOD. (1994). a.g.e. s. 79-87

54 ÖZCAN, M. (1999). Avrupa Birliği’nde Fikri ve Sınai Haklar. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. s.48-57

ATAD tarafından geliştirilen teoriler sonucu fikri mülkiyet hukuk alanında Topluluk Tüzükleri, Yönergeleri ve değişik düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda üye Devletler arası ilgilimevzuatın uyumlaştırılması için çok sayıda düzenleme yapılmıştır. Artık kategori olarak fikri mülkiyet haklarına ilişkin alan Üye Devletlerin mahfuz yetki alanından çıkıp koordine alan içine girmiştir.55

Ayrıca, buluşların korunması konusunda Avrupa devletleri arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesini ve bütün AB üyesi ülkelerde tek ve yeknesak bir patent verilmesi sisteminin kurulmasını amacıyla Avrupa Patent Sözleşmesi (European Patent Cooperation Treaty - EPC) imzalanmıştır.

Anlaşma tek bir başvuru ile Avrupa Patent Anlaşmasına üye tüm ülkelerde aynı anda tescil alınmasını sağlamaktadır.

Avrupa ülkelerinde patent verilme usulü Avrupa Patent Sözleşmesi (EPC) ile ortak kurallara bağlanmasına rağmen, esasa ilişkin uygulama ülkelerin ulusal kurallarına bırakılmıştır. Kurallar arasındaki bu farklılık, taraf ülkelerde Topluluğu kuran Roma Anlaşmasının rekabete ve malların serbest dolaşımına ilişkin temel ilkelerinin çoğu zaman ihlaline yol açmıştır.

Sözleşme, Topluluk Patenti ile ilgili usul ve esasları düzenleyen hükümler ihtiva etmektedir.

Anılan Sözleşmeye göre, Topluluk Adalet Divanı’ndan bağımsız Müşterek Temyiz Mahkemesi kurulmuştur. Bu Mahkeme Avrupa Patent Kurumu kararlarına karşı şikayetleri inceler ve Topluluk Patent Mahkemelerinden ön karar yolu ile gelen konularda bağlayıcı nitelikte kararlar alır. Sözleşme ile ayrıca, üye ülkelerde Topluluk Patenti Mahkemeleri kurulması öngörülmüştür.

55 ARAT, T. (2002). FİSUM semineri. Hakim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi Başkanlığı. Ankara.

Lüksemburg Sözleşmesine göre patentlerin koruma süresi yirmi yıl olarak kabul edilmiş, hakkın tüketildiği doktrini benimsenmiş ve Toplulukta sahibinin rızası ile piyasaya sürülmüş ürünlerde patentten doğan yetkilerin kullanılamayacağı hüküm altına alınmıştır. 56

Topluluk ülkeleri dışındaki üçüncü bir ülkenin Anlaşmaya taraf olabilmesi için Avrupa Patent Sözleşmesine taraf olması, Avrupa Topluluğu ile gümrük birliği ya da serbest ticaret bölgesi oluşturması ve Avrupa Birliği Konseyi’nin oybirliği ile alacağı karar ile üçüncü ülkeler ile Avrupa Birliği üyesi ülkeleri özel bir anlaşma akdetmek üzere çağırması gerekmektedir.