• Sonuç bulunamadı

3. ÇALIŞMASINI YAPTIĞIMIZ AHKÂM DEFTERLERİNİN

3.1. H ÜKÜMLERİN K ONULARINA G ÖRE T ASNİF VE D EĞERLENDİRMESİ

3.1.6. Ticaret Sorunlarıyla İlgili Hükümler

Sözlükteki karşılığı alım satım işi221 olan ticaret, hem devletlerarası hem de halkın kendi içinde, hayatını idame etmesi için günlük hayatta yaptığı faaliyetin adıdır. İnsanların günlük hayatta yaşadıkları anlaşmazlıklar ticaret sektöründe de kendini göstermektedir. Ticarette yaşanan sorunlar genellikle satış engellemesi, alışverişte çıkan ödeme sorunları, bir mülk ya da eşyanın sahibinden habersiz satışı ve üretimde yaşanan sıkıntılar olarak söylenebilir. Bu başlık altında topladığımız ticaret hükümleri çoğunlukla halkın kendi içinde düştükleri sıkıntıları yansıtmaktadır.

3.1.6.1. Yasaklı mallar; Osmanlı Devleti’nde ticari bir anlayış olan “provizyonizm”222 gereğince bazı malların ticareti yasaklı konumdadır. Bu mallardan biri olan bal,223 İzmir tüccarlarından Mihal, Ortavkil, Tudori, Yani ve Anton zımmîler tarafından Estendil’e ihraç edilmiştir.224 Devletin koyduğu yasağı ihlal eden bu tüccarların faaliyetleri, “resm-i mîrîyi

asel-i İzmir” adıyla, malikâne olarak gelirine sahip olan kişilerce Divân’a şikâyet edilmiştir.

Divân-ı Hümâyûn’da yapılan görüşmede tüccarların; “firar eylediklerin, infaz ve icra

mümkün olmadığın” tespitinin yapılmasından sonra gayrimüslim tüccarların derhal

yakalanmasına dair karar alınmıştır.

3.1.6.2. Mal satış sorunları; İnsanların sahip olduğu malları keyfiyet ya da ihtiyaç dâhilinde satması ticaretin doğasında vardır. Ancak yapılan bazı alım-satım işlerinde doğrudan ya da dolaylı olarak birtakım engeller çıkmaktadır. Fatıma hatun, Kuşadası’nda bir

220 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00089, s.132.

221 Devellioğlu (1962), a.g.e. s.1334.

222 Provizyonizm; genel hatlarıyla mal ve hizmet üretiminde önce kendi ihtiyaçlarını karşılanıp, fazlası diğer ihtiyaç bölgelerine kademe kademe aktarılırdı. Bu anlayış ile ithalat serbestken, ihracat bazı mallarda yasak olmasıyla beraber çoğunlukla çok katı kurallar içinde yapılırdı. Bu tüketiciyi korumaya yönelik harekettir. Bir mal ya da hizmeti en kaliteli ve en hesaplı şekilde alınması esastır. Bu sebeple üretici belli koşullarda üretim yaparken kâra dönük rekabet politikası güdemezdi. Daha detaylı bilgi için bkz; Mehmet GENÇ (2014), Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, Ötüken Neşriyat, 11. Baskı, İstanbul, s.41-44.

223 Bal dışında buğday, pamuk ve pamuk ipliği, deri, yün, üzüm, zeytin ve zeytinyağı, balmumu, sabun, bakır, kurşun, demir, altın, gümüş, barut, at, koyun gibi mallar Osmanlı’da ihracatı yasak olan ürünlerdir. Daha detaylı bilgi için bkz; Zeki ARIKAN (1991), “Osmanlı İmparatorluğu’nda İhracı Yasak Mallar (Memnu Meta)” Prof. Dr. Bekir KÜTÜKOĞLU’na Armağan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, s.279-302.

82

dükkân üzerinde olan dörtte bir hissesini kendi rızasıyla El-Hac Mehmed’e ücreti mukabilinde satıp devretmiştir. Ancak Fatıma’nın oğlu El-Hac Halil; “dükkân-ı merkum

mukaddema ve validemin olmağla sana zabt etdirmeyüz” ifadesiyle satışa engel olmuştur.225

Divân’da alınan; “rub’ hisseye iktiza eden icara müstecir, buna ahz etdirmeyüb, gadr

eylediğin bildirüb, men’ ve def’ olunmak babında” şeklindeki karar ile satışın gerçekleşmesi

gerektiği ve El-Hac Halil’in satışta söz hakkı olamayacağı söyleyebilir. Divân’da karar alınırken satışı Fatıma hatunun kendi rızasıyla kabul ettiği göz önünde bulundurulduğu muhtemeldir.

Devir işleminde yaşanan bir başka sıkıntı da Güzelhisar’da gerçekleşmiştir. El-Hac Ali Ciritlioğlu Murad’dan toprak satın aldığı halde Ciritlioğlu’nun toprak üzerinde hâlâ hak iddia edip kullanmaya devam etmesini şikâyet etmektedir. İki defa Mübaşir yardımıyla sorunu çözmeye çalışan El-Hac Ali son olarak Divân’a başvurmuştur.226 Şeyhülislam’dan aldığı fetvanın da desteğiyle “müdahale ve teaddisi men’ ve def’ olunmak babında” şeklinde kendi lehine bir karar alınmıştır.

3.1.6.3 Satış engellemeleri: Girit, Bayındır ve çevresinden gelen sabunun İzmir’de Küçük Han üzerinden ticareti yapılmaktadır. Küçük Han üzerinden İstanbul’a gidecek mal satışını engelleyen ashab-ı ağrâzdan kişiler, sabun ticaretini kendileri yapmak istemektedirler. İstanbul’a mal sevkiyatını engelledikleri gibi sabunu dışarı satma gayeleri de bulunmaktadır.227 Divân’ın bu şikâyete verdiği kararda, sabun satışının başka yere yapılamayacağı ve İstanbul’a gelen sabunların, muhtemelen satış ve nakliyesinin kesinlikle engellenmemesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.228

Satış işlemlerinde çıkan sorunlar genellikle Müslümanlar arasında olduğu kadar gayrimüslimlerle de çıkan anlaşmazlıklar vardır. Nitekim Seferihisar’da gerçekleşen bir satışta, Müslüman mahallesinde bulunan bir ev, Desimi ismindeki bir gayrimüslime

225 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00071, s.31.

226 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00080, s.80; Hükümde satılan “…tarla ve bağ…” ve “bağçe” olarak farklı kavramlar halinde işlendiğinden anlam kargaşasına yol açmamak için satılan ürün “toprak” olarak yazılmıştır.

227 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00089, s.156.

228 “ahara bir vukiyye sabun nakil ve feraset olunmamak üzere, Deraliyem’e nakil edecek tüccara feraset verilür. Deraliyem’e mugayir, kadîm ahar mahallere nakil sevdasıyla men’-i külli ve men’ ve def olunmak babında”; Ayrıca İstanbul’un bu belirleyiciliği yerel yönetim ve ticaret açısından gelişmeyi engelleyen bir durumdur. Daha detaylı bilgi için bkz; Robert MANTRAN (1986), 17. yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul Kurumsal, İktisadi, Toplumsal Tarih Denemesi, (Çev. Mehmet Ali KILIÇBAY-Enver ÖZCAN), V Yayınları, Ankara, s.173-223.

83

satılmıştır.229 Yapılan bu satıştan Müslüman ahali oldukça rahatsız olup, satışın durdurulmasını Divân’a taşımışlardır.

3.1.6.4. Ödeme sorunları: Bu durum genellikle alınan malın ücretinin ödenmemesi ya da eksik ödenmesi, malın eksik teslimi üzerine oluşur. İzmir’de Fatıma hatun “yüz kantar zift

ve bin iki yüz kantar reçine ve bin altmış kantar katran” sattığı El-Hac Hüseyin’den ürünlerin

parasını alamayınca Divân’a başvurmuştur. Divân’da alınan karar oldukça net bir biçimde paranın tamamen tahsil edilmesine yöneliktir.230 Dikkat çeken bir nokta da ticaretin 1190 yılında olmasına rağmen şikâyetin 1194 yılında karara bağlanıp kayıt edilmesidir. Bu durum mahkemelerde yaşanan aksaklığı açıklayabilir.

Ödemede çıkan bir başka sorun İzmir’de El-Hac Mehmed ve Ebubekir Efendi arasında kılıç satışından yaşanmıştır. El-Hac Mehmed’in satın aldığı otuz guruşluk kılıç için hükümde “nısf bahası” olarak ifade edilen, muhtemelen kaparo olarak verdiği on beş guruşa Ebubekir Efendi itiraz edip; “senin guruşun dört guruş ider” demesiyle anlaşmazlık Divân’a taşınmıştır.231 El-Hac Mehmed’in şeyhülislamdan aldığı fetvanın da etkisiyle “ziyade akçe

taleb ile teaddi etdirilmeyüb, men’ ve def’ olmak babında” şeklinde hüküm yazılmıştır.

Ödeme sıkıntısı satın alma işlemlerinin dışında kiralama işleminde de görülmektedir. Nitekim Seyyid Mustafa, Şerife Fatıma ve Şerife Aişe’nin ortak oldukları çiftlik, dükkân ve hanı kiraladıkları, kiraları toplamak içinde Hacı İlyas oğlu Hacı Hasan’ı görevlendirmişlerdir.232 Ancak Hacı Hasan’ın, topladığı gelirleri zimmetine geçirip türlü bahanelerle vermek istememesini ortaklar Divân’a bildirmişlerdir. Verilen hükümde paranın tahsil edilmesi gerektiği Aydın Muhassılı vezire hitaben yazılmıştır. Ayrıca hükümde geçen “hakkında Dersaadetim’e arz ve ilam olunmak babında” ifadesiyle konu hakkında bilgilendirilme beklendiği ve konunun takip edileceği söylenebilir.

3.1.6.5. Habersiz satış işlemleri: Aydın Muhassılı Ali veled Mustafa ve Sipahi Alemdar, Seyyid Ahmed’e ait tımarların kendilerinin haberi olmadan, eski Aydın Muhassılı

229 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00071, s.67

230 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00071, s.105.

231 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00072, s.9.

84

Süleyman ve kardeşi İbrahim tarafından başkalarına devredilmesi bu duruma örnek gösterilebilir.233

Habersiz satış işlemiyle ilgili diğer örnek Seyyid El-Hac Ahmed’in üç bin yedi yüz elli guruş değerinde tiftiğini İzmir’de Tüccar Kirkor zımmîye peşin parayla satması için teslim etmesidir. Ancak Tüccar Kirkor bu anlaşmaya uymayarak tiftikleri Küçükağızlı oğlu İsmail ve Yako nam Yahudi’ye El-Hac Ahmed’in haberi olmadan satmıştır. Bu davada Divân’ın verdiği kararda ne yapılması gerektiği; “şer’le görülüb, baki ol mikdar guruş hakkı tamamen

alıverilüb, icra-yı şer’ ve ihkak-ı hak olunmak babında” şeklinde açıkça belirtilmiştir. Bu

hüküm ile Kirkor’un suçlu olduğu ve El-Hac Ahmed’in belirlediği fiyatı kendisine ödemesi gerektiği söylenebilir.234

3.1.6.6. Eksik mal teslimi: Ticaret başlığı altında işlediğimiz bir başka sorundur. Tire’de Karaca taifesinin yaptığı şikâyette, ürettikleri alacaları eksiksiz teslim ettiklerini, ancak içlerinden bazılarının eksik mal teslim ettiklerini beyan etmişlerdir.235 Böyle bir şikâyetin yapılmasında, eksik yapılan teslimattan dolayı tüm Karaca taifesinin zarar görmesini engellemek istendiği söylenebilir. Hükümde yazan karar ise kadimden beri uygulanan düzenin terk edilmemesine dair bir emr-i şerif yazıldığıdır. Yine İstanbul sakini El-Hac Feyzullah, Hoca Beşir cemaatinden aldığı koyunların parasını ödediği halde teslim edilmediğini şikâyet etmiştir.236

Başka bir şikâyet konusu İstanbul’da El-Hac İlyas, Trabluslu Tüccar Mehmed Emin Beşe vasıtasıyla aldığı mesh ve pabuçları teslim alamamıştır. Trabluslu Mehmed malları İzmir gümrüğüne bıraktıktan sonra firar ettiğinden El-Hac İlyas mallarını almak için Divân’a başvurmuştur.237 Verilen karar; malların El-Hac İlyas’a ait olduğu ve muhafaza edildiği yerden alabileceği yönündedir. 1190 yılında yaşanan olay, hüküm verme aşamasındaki yaşanması muhtemel aksaklıklar nedeniyle 1196 yılında kaydedilmiştir.

3.1.6.7. Üretim engellemeleri: Ticaretin gerçekleşmesi için bir ürün ya da hizmetin var olması gerekmektedir. Bu ürün ya da hizmetin üretiminin engellenmesi ticareti aksatan bir

233 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00071, s.147. 234 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00089, s.22. 235 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00072, s.5. 236 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00080, s.2. 237 BOA, A{.DVNS.AHKA.d.00080, s.42.

85

unsurdur. Nitekim İzmir’de müderris El-Hac Osman’ın sakız ekmeği üretimine yapılan engelleme buna örnek gösterilebilir.238 Müderris El-Hac Osman’ın “kadîmü’l-eyyâmdan

berü” sahip olduğu iki fırında Habbaz239 taifesinden Yafos, Apostel ve Şeriki İstefan zımmîler sakız üretimini; “fırun-ı mezkûrlarda sana sakız etmeği tab’ ettirmezüz bizler harcı tam tab’

ideriz” ifadeleriyle engellemeye çalışmışlardır. Buradaki iddia zımmîlerin sakız ekmeklerini

eksiksiz ürettiği, bu yüzden başkasının sakız ekmeği üretimine müsaade etmeyecekleridir. El-Hac Osman’ın Divân’a bulunduğu şikâyetine, baskıların yersiz olduğu için durdurulması şeklinde bir karar çıkmıştır. Neticesinde üretimin engellenemeyeceği yönünde bir karar alındığı söylenebilir. Bu hüküm ile ilmiye sınıfına mensup bir kişinin kendi mesleğinin yanında esnaflık yaptığı da söylenebilir. Bu durum ilmiye sınıfındaki bozulmanın bir göstergesi sayılabilir. İlmiye sınıfına mensup kişilerin ikinci bir işi ifa etmesi, esas işleri olan eğitimde verimliliği düşüren bir etken olarak karşımıza çıkabilir.