• Sonuç bulunamadı

TOPLUMSAL KAPASİTENİN GÜÇLENMESİ: STRATEJİ ÇERÇEVESİ Bu bölümde kalkınma sürecinde olan bir bölgenin turizm potansiyelin

3.2. Turizm Gelişiminde Toplumsal Kapasitenin Güçlendirilmes

3.2.1.1. Temel Gereksinimler

Toplumsal kapasitenin güçlenmesi sosyal diyalog, yönetim kapasitesi,

68

2009). Bu bağlamda toplumsal kapasitenin gelişme zemininde farklı gereksinimlerin yer aldığı (Merino ve Carmenado, 2012) ve aralarında yakın ilişkilerin olduğu görülmektedir (Chaskin vd., 2001). Söz konusu gereksinimlerin kalkınma sürecinde bir çıktı meydana getirebilmesi için yöre insanının farkındalığının ve faaliyet motivasyonlarının artırılması, yerel halk ve yönetimler arasında iletişim ağının genişletilmesi ve bu yolla yönetiminin tabana inebilmesi gerekmektedir (Cavaye, 2000). Nitekim kalkınma, bölgesel kaynakların niteliği ve bu kaynaklar üzerinde otonomi sahibi aktörlerin pratikleriyle şekillenen bir yapı barındırmaktadır. Genel çerçevede bölgesel kalkınma karakterini tanımlayan bu yapı, yönetsel ve sosyal süreçleri ve bu süreçlere aktif katılımı içeren toplumsal bir hareket boyutunu ifade etmektedir (Çetin, 2006, s.17).

3.2.1.1.1. Stratejik Düşünme

Stratejik düşünme, amaçlara ulaşmak için saptanan yöntemler dâhilinde politik, psikolojik, taktiksel, planlı ve programlı işleyen zihinsel tasarılardır (Güçlü, 2003; TDK, 2014). Bu anlamıyla stratejik düşünme, amaçlara ulaşmak için

olasılıkları birleştiren ve bu olasılıklar dâhilinde yöntemler geliştiren bir anlayış olmaktadır (Bratianu ve Hidekazu, 2004, s.87). Bu anlayış, dış dünyadaki değişim ve fırsatların oluşturduğu yeni düzen ekseninde farklılıkların ve düşünce zenginliğinin kullanılması anlamına da gelmektedir (Schoemaker, 1995, s.28). Diğer bir söylemle stratejik düşünme, önsezi ve yapıcılığı içeren bir sentez olmaktadır (Mintzberg, 1994,s.108).

69 Şekil 3.3: Stratejik Düşünme

Kaynak: Narinoğlu (2009)

Şekil .3.3'de görüldüğü üzere, her tür yaklaşım ve düşünce tarzının birleşimi olan stratejik düşünme (Liedtka, 1998); analiz, planlama ve politika oluşturma gibi edimlerin organizasyonu olmaktadır (Nasi, 1991).

3.2.1.1.2. Toplumsal Politika

Toplumsal politika, sosyal ihtiyaçlar ve problemler doğrultusunda beşeri yaşam düzenin sağlanması için uygulanan faaliyetler örgüsü olarak tanımlanabilir (Titmuss, 1974,s.23). Bu noktada uygulanan faaliyetlerin çerçevesini ise statüsüne bakılmaksızın, herkesin eşit şartlar altında rol aldığı güçlü bir toplum inşası oluşturmaktadır (Babb, 2005, s.3).

Toplumsal politikaların, ait olduğu kültürü ve değerleri yansıtması önem taşırken aynı zamanda sosyal ihtiyaçları karşılaması ve toplumsal problemleri çözmesi beklenmektedir (Kağıtçıbaşı, 2000, s.225). Buna göre öngörülen sosyal

70

politika anlayışı, toplum içinde var olan yoksulluk ve eşitsizliği azaltmada en etkili stratejilerden bir olmaktadır (Korpi ve Palme, 1998, s. 662). Dolayısıyla karar odaklarının sosyal ihtiyaçlar, problemler ve çözüm alternatifleri konusunda tabana ulaşan yaygın bir bilgi ağına sahip olması gerekmektedir (Veenhoven, 2001, s.3).

3.2.1.1.3. Sosyal Diyalog

Sosyal diyalog, bir konunun veya durumun toplumsal gruplar arasında uyumlaştırılması olmaktadır (Görmüş, 117). Ülkeler bazında değerlendirildiğinde, sosyal diyalog mekanizmasının bölgeler arası ekonomik ve sosyal etkileşim alanı oluşturduğu düşünülmektedir (Güray, 2013). Buna göre beşeri sağlığın odak noktasında uzlaşma kültürünün toplumsal türevi olan sosyal diyalog kavramı

bulunmaktadır. Başka bir anlatımla toplumsal grupların karşılıklı algılama boyutunda şekillenen sosyal diyalogdan toplumsal güvenin, paylaşımın ve ilerlemenin ön koşulu olarak bahsetmek mümkündür (Kayhan, 2007, s. 61). Sosyal diyalogun en yaygın şekli sosyal ortakların kurumsal tabanda kurduğu iletişim boyutunda yaşanmaktadır (Kotíková ve Bittnerová, 2003, s.6). İletişim düzleminde şekillenen diyalogun bir anlamda bölge yaşamını düzenlediği düşünülürken, bu yapının ortak görüş ve fikir etkileşimiyle güçleneceği öngörülmektedir (Dumitresu ve Fuciu, 2010).

3.2.1.1.4. Yönetim Kapasitesi

Yönetim kapasitesi, yöresel kalkınmanın geleceğinde kilit faktörlerden biri olmaktadır. Yönetsel kapasite, kurumsal sorumluluktan çevresel değişimlere, sosyal yapıdan sektörel güce uzanan bir alanı kapsamaktadır. Bu bağlamda öne sürülen görüş, bölgesel tabanda görülen herhangi bir sorun veya krizin çözümünde yine yerel dinamiklerin kullanılması gereği olmaktadır (Edoho, 1998). Dolayısıyla

71

beklenmektedir. Bu otonomi düzleminde uygulanacak politikaların uygunluk, uygulanabilirlik ve değerlendirme olmak üzere üç aşamada kümelendiği

görülmektedir (Brown ve Potoski, 2003, s. 155). Aşamalarda yer alan unsurlar göz önüne alındığında bölgesel sorunların çözümünde yönetimlerin şu sorulara cevap vermesi beklenmektedir (Green ve Goetting, 2010, s.2):

 Yönetsel yapımız mevcut sorunu çözmede yeterli kaynaklara sahip midir?  Sorunla ilgili çözüm odakları üzerinde yeterli baskı kurabiliyor muyuz?  Yerel halkı çözüm sürecine ortak edebiliyor muyuz?

 Yöre halkını sosyal ve ekonomik çıkmazları aşmada toplumsal bir güç olarak değerlendirebilir miyiz?

Sorulardan anlaşılacağı üzere yönetimler için idari güç, herhangi bir sorunun çözümünde kullanılan beşeri kaynakların limitleriyle sınırlı olmaktadır. Nitekim bahsi edilen sorulara verilecek cevapların, beşeri kaynaklara atfen toplumsal

kapasiteyle orantılı bir yön izleyeceği düşünülmektedir (Harvey ve Beaulieu, 2010).

3.2.1.1.5. İletişim Ağı

İletişim, yönetsel süreçlerde işlevsel bir araç ve ortak hareketi güdüleyen organik bir bağlayıcı olmaktadır (Tutar, Yılmaz ve Erdönmez, 2008, s.78). İletişimin bu anlamıyla sosyal sistem içinde bilgi alış-verişini ve algılama yönünü etkilediği düşünülmektedir (Koçel, 2011, s.521-522). Bu bağlamda toplumsal kapasite ile ilgili alanyazına bakıldığında yönetimlerin bölge halkı ile kurduğu iletişim yapısının çoğu kez irdelendiği görülmektedir. Buna göre yönetimle taban arasındaki iletişim yapısı bölgesel bilgi akışının kalitesini de belirlemektedir. İletişimin ortaya koyduğu bu ilişki, aynı zamanda yönetsel uygulamaların yöre nezdinde algılanmasını sağlayan etkileşimsel bir ortam hazırlamaktadır (Nwanko ve Oyinade, 1998).

72

Bölgesel iletişim kavramına turizm penceresinden bakıldığında, kaynakların turizm pazarıyla olan etkileşimi göze çarpmaktadır. Burada öne çıkan durum küreselleşmeyle beraber görsel ve işitsel medyanın mevcut kaynakların pazara yansıtılması ve tanıtılmasındaki belirleyiciliği olmaktadır. Başka bir söylemle, iletişim kanalıyla bölgesel kaynak enformasyonu dış pazara kolaylıkla ulaşırken, yine bu kanalla piyasadaki değişimler de takip edilebilmektedir (Ayaş, 2007, s.68).

3.2.1.1.6. Kaynak Yeterliliği

Toplumsal kapasitenin güçlenmesi bölgesel kaynakların kapasitesine,

kullanım şekline ve toplum içindeki dağılımına bağlı olmaktadır (Aref vd., 2010). Bu bağlamda kalkınmanın somut göstergelerinden olan yatırımların bu kaynaklardan ne oranda beslendiği ve yatırımcıların bu kaynaklara nasıl ulaştığı (Villanuevaa, Ven ve Sapienza, 2012) stratejik bir anlam taşımaktadır. Dolayısıyla kaynak kullanım organizasyonunun sağlanması ve bağlı yönetim politikalarının bölge planlarına dâhil edilmesi önemli bir gerekçeyi barındırmaktadır (Fürst, Helming,Lorzc, Müllerd ve Verburge, 2013).

Konunun turizm ucunda da benzer tablonun oluştuğu gözlemlenmektedir. Buna göre turizmin çevresel, kültürel ve tarihi kaynaklar etrafında kümelendiği görülürken, kaynaksal dağılımın sektörel bütünlüğü nitelediği düşünülmektedir (Sezgin ve Karaman, 2008). Bu ayrımda, mevcut ve potansiyel kaynakların yapısal özellikleri, yeterlilik düzeyleri ve limitlerinin belirlenmesi önem taşırken kullanma zeminlerinin doğru analiz edilmesi gerekmektedir (İçöz vd., 2009).