• Sonuç bulunamadı

önceliği nispeten daha azdır

İZLEME

Bu grup risklerin kaynağı olabilir, dikkatli bir izleme ve yönetim gerektirecektir

DÜŞÜK ETKİ YÜKSEK

Kaynak: www.apmasnetwork.org/node/80

Paydaşlar arası önem-etki matrisiyle bir faaliyet sürecinde hangi paydaşın ne tür önem derecesi olduğu, paydaşların katılım rollerini algılama şekli ve etki

türevlerinin neler olacağı ile ilgili ipuçları yakalanabilmektedir. Davis'in de (2014) vurguladığı gibi burada paydaşların söz konusu faaliyetleri algılama şekli, öngörülen performansın sağlanmasında belirgin bir ölçü olmaktadır. Brody’nin (2003)

paydaşların yerel planlar üzerindeki etkisini ölçtüğü çalışmasında, paydaş gruplardan hangisinin daha az ya da çok etkili olduğunun ortaya koyulması, sadece amaçları niteleyen bir çaba değil aynı zamanda bu amaçların uzun dönemli olmasını sağlayan stratejik bir yaklaşım olarak görülmüştür. Nitekim Bingham, Nabatchi ve

O’Leary’nin (2005) yönetim uygulamalarında paydaş katılımını tartıştığı

araştırmasında, paydaşların katılım şeklinin oldukça etkili sonuçlar doğurduğunu ortaya koymuştur.

Diğer yandan turizm ile doğrudan veya dolaylı ilişkisi olan her paydaşın turizm gelişimi konusunda yeterli enformasyona ve -yukarıda vurgulandığı gibi- olumlu bir algıya sahip olması gerekmektedir. Çünkü turizm algısında benzer donanım ve yaklaşımın hakim olduğu paydaş anlayışı, daha planlı turizm gelişimine

31

zemin hazırlayabileceği gibi (Byrd, Bosley ve Dronberger, 2009) uzun dönemde görülebilecek turizm kaynaklı olumsuz etkilerin azaltılmasında da etkili olabilecektir (Aas, Ladkin ve Fletcher, 2005).

Şunu belirtmek gerekir ki, kalkınmakta olan bölgelerin turizm kanadında paydaş bilincini sağlamak, farkındalığı arttırmak ve bunu fikirsel bir zemine

yerleştirmek ortak bir sorumluluğun gereği olmaktadır. Özellikle paydaşlar arasında sağlanacak sosyal birliğin, etkili bir geribildirim ve görüş zenginliği esasında kapsamlı bir destinasyon yönetim planına dönüşebilmesi gerekmektedir (Choi ve Sirakaya, 2006). Bu noktada bölgede yürütülecek turizm hareketi, bugün ve gelecek neslin konumu ve üretilen fikirlerin nasıl faaliyete geçeceği üzerinde

odaklanabilmelidir. Dahası sosyo-kültürel, çevresel ve ekonomik tabanda hedeflenen gelişme duyusu, yerel halk ve yönetim arasındaki sağlanacak uzlaşı süreci ile

sağlanabilecektir. Bu noktada kalkınma ve dolayısıyla turizm gelişimi için oluşturulacak stratejilerin kıt kaynaklar ve sosyo-kültürel değerler gözetilerek uygulanması gerekmektedir (Neto, 2003).

Kısaca, toplumsal zeminde başlayacak bir kalkınma imajı yörenin gelişme önündeki engellerle mücadelesini güçlendirebilecek ve tabanla yönetim arasındaki iletişim karmaşasını indirgeyebilecektir. Bu anlamıyla bölgesel aktörlerin etkileşimi ve aralarında kurulan toplumsal ilişki, turizm kalitesini belirleyen önemli

göstergelerden biri olacaktır (March ve Wilkinson, 2009).

1.6.2.1.Yerel Yönetimler (Karar Alıcılar)

Yerel yönetimlerin turizm sektörünü doğrudan ilgilendiren yasal görevleri ve yönetsel sorumlulukları bulunmaktadır (Ünlüönen ve Sevim, 2005). Bu noktada yerel yönetimlerin bu gücü kullanabilmeleri, özellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan

32

bölge toplumlarını organize etmede önem kazanmaktadır. Çünkü toplum içindeki çoğunluğun geçmiş alışkanlıkları nedeniyle bölge geleceği adına sorumluk almaktan ve alınan kararlara taraf olmaktan kaçındıkları görülmektedir (Yüksel, Bramwell ve Yüksel, 2005).

Yerel yönetim döngüsünün bölgesel bilgi akışı zemininde hareket ettiği söylenebilir. Daha açık bir ifade ile yerelden ve dış kaynaklardan sağlanan bilgiler yönetim uygulamasına dökülmektedir (Tengö ve Belfrage, 2004). Bu bağlamda yöneticilerin uygulamaya dönük faaliyetleri şu maddeler halinde sıralanabilir (Cavaye, 2000,s.2):

1. Bölge halkının sorunlarını ifade edebileceği ve bu sorunların çözümünde aktif rol alabileceği sosyal bir platform oluşturmak,

2. Toplum içinde fikirlerin tartışıldığı bir etkileşim alanı oluşturmak,

3. Yerel yönetimlerin toplumsal kapasitenin güçlendirilmesinde kurumsal bir dinamik olabilmesi için taraflar arasında sosyal diyalogu geliştirmek, 4. Kalkınma sürecinde toplumsal katılım kültürünü yerleştirebilmek, 5. Yönetimlerin sadece hizmet sağlayıcı ve yöre halkının da sadece hizmet

edilen bir birim olmadığının algılanmasını sağlamak.

Yönetsel faaliyetler incelendiğinde, yerel yönetimlerin ortak kaygı ve ihtiyaçların giderilmesinde ve makro açıdan bölgesel kalkınmanın sağlanmasında odak kurumlar olduğu görülmektedir. Bu süreçte öne çıkan durum ise bölgesel menfaat ve bütünlüğün korunması olmaktadır (Narinoğlu, 2009: 35).

1.6.2.2. Sivil Toplum Kuruluşları (STK)

Önemli paydaş gruplarından olan STK'lar, kamu ve özel kurumlar ile yöre halkı arasındaki ilişkileri güçlendiren sivil organizasyon türü olarak tanımlanabilir

33

(Atack, 1999). STK'ların özellikle bölgesel kalkınma sürecine sosyal zemin oluşturduğu ve bölgenin geleceğinde kurumsal bir rol üstlendiği düşünülmektedir (Tosun, 2000; Choi ve Sirakaya, 2006). Dolayısıyla STK’lar, sosyal ve politik çevreyi şekillendiren toplumsal bir mekanizma olmaktadır (Princen, Finger, Clark ve Manno, 1994). Günümüzde STK’ların kalkınma programlarının uygulanmasında etkili bir güç olduğu bilinirken, sosyal refahın artmasında ve sivil toplumun gelişmesinde önemli bir misyon üstlendiği görülmektedir (Miller-Grandvaux, Welmond ve Wolf, 2002).

Konuya turizm açısından bakıldığında, STK’ların gelişmekte olan bölgelerde güçlü bir lobi oluşturarak özel sektör ve kamu arasında uzlaşı kültürünü meydana getirmeleri beklenmektedir. Ne var ki STK'lar, turizm ile ilgili faaliyetler ile yerel halkın bu faaliyetlerden ne oranda etkilendikleri üzerinde sosyal bir denetim mekanizması olmaktadır. Ancak bu konuda STK’ların güçlü olması gerekirken, yerelle kısıtlı kalan etki alanlarının ulusal sınırlara ulaşması öngörülmektedir (Wearing, McDonald ve Ponting, 2005; Hulme ve Edwards, 2013).

1.6.2.3. Özel Sektör

Kalkınma faaliyetlerinin güncel yapısı incelendiğinde özel sektör

dinamiklerinin merkezi bir konum üstlendiği görülmektedir (Schulpen ve Gibbon, 2002). Özellikle yerel bağlamda, merkezi politikalardan çok özel sektör ve yerel girişimciyi esas alan bir bölgesel kalkınma anlayışının öne çıktığı gözlemlenmektedir (Özer, 2007). Bu noktada özel sektörün bölgesel ve bölgeler arası güç dengesinde önemli bir paydaş kanadını oluşturduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu mekanizmanın diğer paydaş gruplarında olduğu gibi belirli bir sistem içinde fonksiyonellik kazandığı savunulabilir. Çetin'in de (2006) vurguladığı gibi özel sektörün diğer

34

gruplarla ilişkisinin kalkınma, rekabet ve sosyal etkileşim alanlarında gerçekleştiği düşünülmektedir. Buna göre aralarında turizmin de bulunduğu çoğu sektörün, kalkınma sürecinin önemli birer bileşeni olduğu görülmektedir (Özdek, 2002).

1.6.2.4. Kanaat Önderleri (Fikir Önderleri)

Kanaat önderleri (fikir önderleri) toplum üstünde fikirsel, tutumsal, düşünsel ve motivasyonel açıdan etkileri olan kişiler olarak tanımlanabilir (Valente ve

Pumpuang, 2007). Chaudhry and Irshad'a (2013) göre kanaat önderleri toplumda saygı gören, görüşleri karar alma süreçlerinde etkili olan ve toplumun bu süreçlere katılımında belirleyicilik taşıyan kişiler olmaktadır. Bu bağlamda kitlesel iletişimde etkin bir rol oynayan kanaat önderlerinden, toplumu ilgilendiren mesajları kamuya doğrudan veya dolaylı aktaran ve görece ilgili kitleden donanımlı olan bireyler olarak bahsedilebilir (Kaymaz: 2013, s.357).

Kanaat önderlerinin turizm gibi sosyal ilişkilerin yoğun olduğu (Larsen, Urry ve Axhausen, 2007) sektörlerde yönlendirici etkilerinin olduğu savunulabilir.

Dolayısıyla turizm kaynaklarına sahip ancak bunun yeterince kullanılmadığı bölgelerde, kanaat önderlerinin turizmin gelişme sürecinde etkin bir rol oynayacağı düşünülebilir. Bu bağlamda turizm plan ve politikalarına kanaat önderlerinin

katılımı, bölgesel kalkınma sürecine gerek çevresel gerekse sosyo-ekonomik yönden katkılar sağlayabilecektir (Partridge, Jakson, Wheeler ve Zohar, 2005). Bu katkı aynı zamanda turizm ve kalkınma ilişkisinde toplumsal katılım boyutunu işaret ederken, sorumlulukların paylaşılmasında ve bölgesel kalkınma karakterinin şekillenmesinde belirleyici olabilecektir (Tosun, 2000; Choi ve Sirakaya, 2005; Dwyer, Forsyth ve Spurr, 2003).

35

İKİNCİ BÖLÜM

TOPLUMSAL KAPASİTE: TOPLUM, KALKINMA VE TURİZM ÜÇGENİ