HARF KULLANIM SAYISI B
4.1.1.2.2. TEKRİR, DERECELENDİRME:
Söylem düzleminde estetik etki yaratmanın yollarından biri, vurgulanmak istenen konu ya da düşüncenin bilinçli bir şekilde tekrarıdır. Tekrir, tekrar, söz tekrarı, derecelendirme gibi farklı tanımları olsa da bu sanatın özünde anlatımda etkililiği sağlamak, ilgiyi belirli bir noktaya çekmek, okuyucunun dikkatini belirli bir anlama odaklamasını sağlamak gibi amaçlar yatar. Derecelendirmede tekrar edilen ifade ya da sözcük; sıfat, zarf, isim, fiil, edat ya da bağlaç olabilir. Burada önemli olan bu tekrarların edebîliği ne kadar etkilediği, estetik bir amaca ne kadar hizmet ettiğidir. Saraç, klasik belagât kitaplarından hareketle tekrîr hakkında şunları söyler:
“Tekrir, bir ibarede kelimelerin aynı manada tekrarıdır. Tekrar adı da verilir. Asıl maksat ifadeyi te’kit, pekiştirmedir. Tekrir ile ifadeye açıklık kazandırmanın yanı sıra tekrar edilen kelimeye muhatabın dikkatini çekme ve bu yolla sözün tesirini artırma da sağlanır. Tekrir ile kuvvetlendirilmesi amaçlanan anlamın buna –metin bağlamında- “ihtiyaç ve kabiliyet” inin de olması lazımdır. Bu sanat, metnin sahibinin belli aralıklarla döndüğü ruh halini, üzerinde durduğu, cazibesine kapıldığı, tercih ettiği, heyecanının kendisini sevk ettiği unsurları, kavramları gösterir. Tekrarlanan kelimeler aynı zamanda tekrarlanan sesler vasıtasıyla sözün ahenkli olmasını da sağlar, yani metnin ses yönüne de vurgu yaparak bir ritim oluşmasını sağlar. Diğer bir ifade ile tekrarın metne mana ve ses yönlerinden olumlu katkısı bulunmalıdır. Reddü’l-acüz ale’s sadr, iâde ve akis, tekrîr içinde değerlendirilebilir. Tekriri nazım şekillerinin yapısından bağımsız düşünmek adet olmakla birlikte redişf ve musammatların nakarat kısımlarıyla - neticeleri itibariyle- aralarında sıkı bir ilişki vardır. (Hatta bazı kaynaklar, aynı anlamdaki ikilemeleri de tekrar içinde düşünecek tarzda “tekrîr-i mükerrer” adıyla ele almaktadır. ) Dolayısıyla bunların tekrir içinde değerlendirilebileceğini düşünüyoruz. Hatta bu mısra ve beyit tekrarını metin yinelemesi olarak da adlandırmak mümkündür. Bununla birlikte her redif ve nakaratı tekrir kabul
7Tekrîr: (a.i. kerr'den) 1. tekrarlama, tekrar etme; bir daha yapma veya söyleme. 2. ed. sözün
te'sîrini kuvvetlendirmek için bir sözü bile bile tekrar etme san'atı "ey varlığı varı var eden var.." gibi. Tekrîr-i istidlâl: mant. misal verme, örnek getirme.Tekrîr-i merdûd: lüzumsuz, gereksiz söz tekrarı, fels. geneleme, fr. tautologie. Tekrîrât : (a.i. tekrîr'in c.) tekrarlamalar, tekrar etmeler. DEVELLİOĞLU, Ferit, A.g.e, Syf. 1517
etmemek lazımdır. Buradaki ölçü bu tekrarlanan kısımların metne anlam yönünden tekrirden umulan faydayı sağlayıp sağlamadığı olduğudur. Zira tekrir, her ne kadar kelime tekrarına dayalı bir sanat ise deonda lafız ile beraber mananın durumu da önemlidir. İtnab ile tekrir arasında yakın bir ilişki vardır. Klasik belagat kitaplarında Lafzın ve mânânın aynen tekrarı,Lafzın değil sadece tekrarı Olarak önce ikiye ayrılan tekrîrin bu her iki kısmı daha sonra da manaya katkısı olan ve olmayan şeklinde sınıflandırılmıştır. Yerinde yapılan her bir tekrar, itnabın makbul kısmına dahil edilmiş, yerinde yapılmayan, metne olumlu bir katkısı olmayan tekrarlar ise itnabın tatvîl kısmından, aynı zamanda da haşiv sayılmıştır. (…) Tekrar teknikleri türk şiirinin en önemli hatta bazı durumlarda vezin ve kafiyeden önce gelen ses araçlarıdır. Türkçemizde mısra ve kelime tekrarları ile şiir diline ses ve anlam imkânları tanıdığını gösteren pek çok örnek vardır.” (Saraç,2007:196- 197)
Saraç, tekrir başlığı altında edebîliğe hizmet etmek koşuluyla kâfiye seslerini ve redif sözcüklerini de katar. Gereksiz söz kullanımının haşiv sayıldığını, şiirden anlayan kişilerce makbul olmadığını belirtir. Pospelov ise:
“Bütünlüklü bir tümce içinde aynı bir sözcüğün yinelenmesi çoğu kez mantıksal gereksinimden dolayı, belirtilen düşüncenin açıklanması için, ya da tümce öğeleri arasındaki anlamsal bağıntıların daha açık seçik ortaya çıkması amacıyla yapılıyor… Ancak sanatsal söylemde, heyecansal-ifadeli bir etki oluşturmak için çoğu kez tek bir basit tümce içinde bile bir ya da daha çok sözcük yinelenmektedir. İşte bu söz dizimsel usule yineleme deniyor.” (Pospelov, 2005: 399)
Tekririn kullanılış amacı estetik etkiyi ve anlamsal vurguyu artırmaktır. Tekrir şekilsel olarak da şiirde görüntüsüyle hemen dikkati çeker. Bu yönüyle hem söylem hem de anlam düzlemini ilgilendiren iki yönlü estetik bir kullanım seçeneğidir.
“Derecelendirme de yinelemeye benzer bir usüldür. Bu usülde aynı bir sözcük yinelenenmez, fakat anlamsal olarak yakın sözcükler adım adım birbirini güçlendirecek ve böylece daha güçlü etkileyici bir seslendirme doğuracak biçimde yinelenirler.” (Pospelov,2005:403)
Pospelov, tekririn anlam düzlemine olan etkisine özellikle vurgu yapar ve etkileyici bir seslendirmeye yardımcı olması gerektiğine dikkat çeker. Örneklem
gazellerde tespit edilen tekrirler aşağıda gösterilmiştir. Tekrarlar, beyit içerisinde kimi zaman söylem düzleminde, kimi zamansa leitmotif olarak farklı görünümlerde sıkça işlenmeleri sebebiyle anlam düzleminde baskın olmuşlar, sonuçta şiirsel amaca etki etmek için şair tarafından bilinçli olarak kullanılmışlardır.
Alttaki örnekte (4:6) tekrir, bir koşul ilgisine dikkat çekmektedir: Rûzumu tîre ederse şebimi rûşen eder
Dûd-ı âhım gibidir hatt-ı siyeh-fâm bana (4:6)
Bu örnekte (46:1) ise eşitlik anlamı veren, okuyucu, dinleyicide bir seçenek ihtimali uyandıran bir tekrardan söz etmek mümkündür:
Bütân kim secde-i ebrû-yı matlûb eylemişlerdir
Bizi hem deyre hem mihrâba mensûb eylemişlerdir (46:1)
(46:3)’de ise etmek yardımcı fiili ile kurulan birleşik fiillerin anlamsal değerlerine vurgu yapılmıştır.
Edenler sînesin bâg-ı mahabbet keşf-i râz etmez
Gül-i dâg-ı cefâ-yı mihr-i mektûb eylemişlerdir (46:3)
Eski Türkçe döneminde de görülen bir anlatım özelliği olan dedim- dedi’li soru cevap tarzı söyleyiş özelliğine (64:1) divan şiirinin kuruluş yıllarında ayttım/ayttı; aydım/aydı; eyttim/eytti gibi farklı şekillerde, Kadı Burhaneddin gibi pek çok ilk dönem klasik şairin şiirlerinde rastlanmaktadır. Bu tekrarı, Gālib’in söylemine halk dilinin ve şiirinin bir etkisi olarak yorumlamak da mümkündür.
Etsem dedim cemâline ey pür-cefâ nazar Yâr açdı sînesin dedi âşık safâ-nazar (64:1)
Kişi ekleri ve zamirlerin kullanımından kaynaklı ses tekrarları da yine söylem ve anlam düzlemine etkisi olan estetik kullanımlardır. (65:1-2-3-4-5)
Efendimsin cihânda itibârım varsa sendendir Meyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir (65:1)
Benim feyz-i hayâtım hâsıl-ı rûh-ı revânımsın
Eger sermâye-i ömrümde kârım varsa sendendir (65:2) Veren bu sûret-i mevhûma revnak reng-i hüsnündür Gülistân-ı hayâlim nev-bahârım varsa sendendir (65:3) Felekden zerre mikdâr olmadım devrinde rencîde
Ger ey mihr-i münevver âh u zârım varsa sendendir (65:4)
Senin pervâne-i hicrânınım sen şem’-i vuslatsın
Be-her şeb hâhiş-i bûs u kenârım varsa sendendir (65:5)
Anlatımda etkililiği artırmak için aynı sözcüğün dereceli bir tekrarı da (65:7) kimi zaman söz konusudur:
Gören serkeştelikde gird-bâd-ı deşt zanneyler
Fenâ-ender-fenâyım her ne varım varsa sendendir (65:7)
Nev-salik-i nev-tarh-ı cünûn-ı digeriz biz
Çün terkeş-i pür-tîr-i vatan der-seferiz biz (107:1)
Söz tekrarlarından oluşan, deyimsel kullanım değeri taşıyan ifade ve söyleyişleri de yine tekrir başlığı altında değerlendirmek mümkündür. (107:9- 110:8- 130:3)
Manâ gibi bir beyte güncîdeyiz ammâ
Gezmekde ağızdan ağıza derbederiz biz (107:9)
Günden güne bülend ederiz medd-i âhı biz
Çekdikçe nâza serv-i kıyâmet-hırâmımız (110:8) Vasf-ı zülf ü turre-i âteş-ruhândır pîşemiz Manî-i pîçîdeye pîçîdedir endîşemiz (113:2)
Bir âşıkız ki rûy-ı dil-i ârâya hasretiz
Bir jâleyiz ki gonce-i ranâya hasretiz (117:1)
Geh hidmet-i şem’ine çü pervâne-şitâbân
Geh gülşen-i nâr-ı gâmına murg-ı kebâbız (128:4)
Yalbarıp yıglap öz ahvâlimi tapşurdum anga
Tüne-künki birgenin eş’âr-ı nâ-bercâ imes (130:3)
Burada aşk ateşi, sıcaklık ve hararet kavramlarına yapılmak istenen vurgu adeta bir leitmotif halini almıştır. (139:1-5-9)
Gül âteş gülbün âteş gülşen âteş cûy-bâr-âteş Semender-tıynetân-ı aşka besdir lâle-zâr âteş (139:1) Bana dûzahdan ey meh dem urur gülzârlar sensiz Dıraht âteş nihâl âteş gül âteş berg ü bâr âteş (139:5) Meger kilk-i sebük-cevlânın olmuş germ-rev Gālib Zemîn âteş zamân âteş bütün nakş u nigâr âteş (139:9)
Akis denilen lafza dayalı sanat da, aynı zamanda bilinçli bir söz tekrarıdır: (153:2)
Bir kademde hûyu hâya hâyı hûya vasl eder Sırr-ı devr-i çarhdan elbetde bâlâdır semâ (153:2) Billâh yûf bu şu’bede-i hîç-kâra yûf
Yûf kadr-i câh u tantana-i iştihâra yûf (160:1)
Soru edatlarının tekrarı da, tekrîrin söylem düzlemindeki bir başka çeşididir: (190:2-5)
Bir gevherim var eşk midir dil midir desem Peydâ benimdir ol dür-i yektâ nihân senin (190:2)
Cânân mısın belâ mısın âşûb-ı cân mısın Ey bî-emân gayri elinden amân senin (190:5) Kılıcı kanlı eli kanlu dili kanlı güzel
Deşt-i âşûba aşîret begi Türkmenli güzel (202:1) Gencînen olsam vîrân edersin
Âyînen olsam hayrân edersin (238:1)
Bağlanıp zülfünde bozdum ahdi de peymânı da
Çeşmini gördüm unutdum derdi de dermânı da (280:1) Perçemin göster perîşân eyle hâl-i zârını
Gelmesin lutf eyle sultânım halel mu’tâdıma (287:6)
İkilemeler, şiirsel sözdizimde işlevsel olarak sıfat ya da zarf görevinde kullanılabilmektedirler. Bunları da tekrir olarak değerlendirmek mümkündür (311:2)
O zamân ki bezm-i cânda bölüşüldü kâle-i kâm Bize hisse-i mahabbet dil-i pâre pâre düşdü (311:2)
Diğer kullanım örnekleri ise şunlardır:
Gehî zîr-i serde desti geh ayağı koltuğunda
Düşe kalka haste-i gam der-i lutf-ı yâra düşdü (311:3) Reh-i Mevlevîde Gālib bu sıfatla kaldı hayrân
Kimi terk-i nâm ü şâna kimi itibâre düşdü (311:7)
Ey çeşm-i cihân-peymâ hîç eşk-i terin yok mu Tûfân-ı mahabbetsin yohsa güherin yok mu (323:1)