• Sonuç bulunamadı

2.2. Teknolojiye İlişkin Alt Kavramlar

2.2.10. Teknoloji Transferi

Teknoloji transferi; teknoloji transferi faaliyetlerinin ilgili paydaş kurumlar tarafından hangi gerekçe ve hedeflerle yapıldığına/yapılacağına ve teknoloji transferi işinin gerçekleştirildiği/gerçekleştirileceği bağlama göre farklı şekillerde tanımlanabilir. Ancak teknoloji transferini genel olarak, bilgi, beceri, bilimsel keşifler,

üretim metotları ve diğer yeniliklerin üniversiteler, araştırma kurumları, devlet kurumları, özel firmalar, endüstri ve diğer ilgili işletmeler arasında transfer edilmesi, paylaşılması ve yaygınlaştırılması süreci olarak tanımlamak mümkündür. Bir başka tanım ile teknoloji transferi, teknolojinin farklı ülkeler, bölgeler, işletmeler, üniversiteler veya araştırma organizasyonları arasında transfer edilmesidir (Değerli ve Tolon, 2016: 198).

Bir diğer tanıma göre: Teknoloji transferi, teknolojik karar alma aşamasında bir teknolojinin bir yerden başka bir yere taşınması veya aktarılması için başvurulan bir yöntemdir. Bu transfer, yeni geliştirilen bir teknolojiyi kullanmak isteyen başka bir organizasyona uluslararası, bölgesel veya işletmeler arası transfer yoluyla gerçekleşmektedir (Lester ve Jackson, 1985: 885).

Yapılan tanımlamalardan da anlaşılabileceği gibi, teknoloji transferi farklı ülkeler, bölgeler, organizasyonlar, üniversiteler veya araştırma enstitüleri, devlet kurumları, endüstri ve diğer ilgili işletmeler arasında çok boyutlu bir biçimde gerçekleştirilebilir ve bu bağlamda yapılan aktiviteler teknoloji transferi kapsamında değerlendirilebilir.

Anlamlı ve değerli teknoloji transferi pratiklerinin özünü ve çekirdeğini; araştırma, teknoloji geliştirme ve yenilik (inovasyon) bakımından belirli bir olgunluk seviyesinin üstünde olan çabalar ve çalışmalar oluşturmaktadır. Bu bağlamda, araştırma isteklendirmedeki üniversiteler/araştırma kurumları ile teknolojiyi gerçekleştirmek, kullanmak ve hatta bunu inovasyona dönüştürmek kaygısındaki endüstrinin etkileşimi ve işbirliği büyük önem arz etmektedir. Bu paydaşlar birbirlerine daha fazla yaklaşım göstererek ve işbirliğine girişerek hem kendi kalkınmalarına hem de bölgesel ve küresel ölçekte kalkınmaya pozitif anlamda hizmet edebilirler (Değerli ve Tolon, 2016: 200).

Bir teknoloji, ortaya çıktıktan sonra yayılır. Özellikle, kitlesel ticari uygulama alanına girmiş yeni geliştirilen bir teknolojinin, hızlı yayılma şansı yüksektir. Fakat, organizasyonlar genellikle geliştirdikleri teknolojiyi “tekellerine” almadan, bu teknolojinin yayılmasını istemezler. Ancak, yüksek talep oluşturan teknolojilerde yayılma yasal önlemlerle bile engellenememektedir. Taklit, kopyalama, en eski

teknoloji transferi için başvurulan yollardır (Türkcan, 1981: 50-51). Microsoft’un geliştirdiği bilgisayar yazılımı veya Apple’in cep telefonu yazılımı bu duruma verilebilecek en güzel örneklerdendir.

Teknoloji kavramında sözü geçtiği gibi teknoloji hem fiziksel hem fiziksel olamayan formları içerir. Fiziki teknoloji; makine teçhizat, robot vb. donanımlarken fiziksel olmayan teknoloji know-how, know-why gibi faaliyetleri ve yazılımları kapsar. Dolayısıyla, bilgi formundaki teknolojinin transferi; süreç deneyimi ve bunun gibi pratikten gelen deneyimlerin transferini de içeren karmaşık bir süreci gerektirir. Teknoloji transferinde önemlilik arz eden sanayi-üniversite işbirliğidir. Bu konunun gerçekleşmesi zordur ancak ulusal/milli kalkınma yararları için en avantajlı teknoloji transferi yöntemlerinden biridir (Turktek, 2018).

Teknoloji transferini hızlandırmada kurumsal önemseme önemli bir faktördür. Teknoloji tabanlı kurumların çoğu, rekabetçi bir ortamda kâr edebilmek için hızlı teknoloji transferine güvenmektedir. Kurumsal önemseme kavramı kurumların adaptasyonu ve teknoloji transfer sürecini hızlandırmak bakımından önemlidir. Kurumsal önemseme teknoloji transferi ile çok yakın bir ilişki içerisindedir.

Gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkelere ya da teknoloji üretenler işletmelerin, teknolojik gelişmeleri takip eden işletmelere teknik ve bilgi intikali teknoloji transferi başlığı altında ele alınabilir. Hançerlioğlu’na göre, uygulamada uluslararasında teknoloji transferi olasılığı oldukça düşüktür. Çünkü en az gelişmiş ülkelere örneğin Afganistan’da getirilen teknolojik inovasyonlar işgücü verimliliğini artırıcı bir şekilde kullanılmamakta, salt düşük ücret politikası yoluyla üretimde artış gerçekleşmektedir (Öğüt, 2003: 159). Afganistan askeri alanda ABD’den, otomotiv sektöründe ise, Çin, Japonya ve komşu ülkelerden teknoloji ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

İşletmelerin teknoloji transferini tercih etmelerinin sebepleri aşağıda sıralanmıştır:

 Mevcut bulunan bir teknolojiyi yeniden icat etmeye çalışmanın oluşturacağı zaman ve çabalardan tasarruf etme,

 Son ve en güncel teknolojiye ulaşma,

 Pazar taleplerini karşılamak için inovasyonu kolaylaştırabilme,  Kendi sınırları dışında kalan teknolojik bilgiye ulaşabilme,

 Bu teknolojiden elde ettiği bilgilere dayanarak, ürün veya süreç yeniliği yoluyla daha yüksek performansa varabilme (Tsai ve Wang, 2008: 96)  Karmaşık teknolojiye olan ihtiyaç,

 Risk azaltma ve

 Rekabet tehdidinden kurtulabilme (Kılınç, 2009 ve Özkan, 2006).

Teknoloji transferi demek bir anlamda dış teknolojiyi kullanmak demektir, dolayısıyla işletme dışında bilgi, ürün veya süreci elde edilebilir, geliştirilebilir ve işletmeler tarafından kendi avantajları doğrultusunda kullanılabilir.

Önemli olan teknoloji transferi değil etkin teknoloji transferidir ve belki de bu konuda açıklanması gerekenler arasında en fazla öneme sahip olan da budur. Bunun için işletmeler, yatırım planlaması aşamasında gerek duydukları üretim bilgisi düzeyine, yani teknoloji ile ilişkin kararları en etkin biçimde doğru ve yerinde almaya mecburdur. Zira, teknolojiye yönelik alınan kararlar işletmelerin yapılarında büyük çapta değişikliklere neden olmaktadır. Etkin teknoloji transferi ise, yalnızca spesifik üretim süreçlerinin maddesel transferi değildir, teknolojinin ana unsurlarının öncelikle işletmenin ana yapısına ve daha sonra da ülkenin endüstriyel durumuna uyarlanması ve özümsenmesi gerekmektedir (Şahin, 2011: 6). Dolayısıyla, teknoloji transferinin, yalnızca bilginin alınması şeklinde anlaşılmaması, elde edilecek teknolojinin çevreye uyum sağlaması ve özümsenmesi de gerekmektedir (Kılınç, 2009). Çağımızda teknolojinin ticari bir ürün haline geldiği ve teknoloji transferinin yalnız teknik donanımı değil, belirli bir iş bölümünü, yetenek düzeyini ve çalışma ortamını da birlikte getirdiği vurgulanmaktadır.

Son olarak teknoloji ile alakalı Freeman’ın sözlerine yer vermenin faydalı olacağını düşünüyorum:

“Mikro elektroniğin ve genetik mühendisliğinin dünyasında, bilim ve teknolojinin iktisadi açıdan önemini anlatmaya çalışmak gerçekten gereksizdir. Teknolojiyi, ister sosyolog Marcuse ya da romancı Simone de Beauvoir gibi, insanoğlunun esaretinin ve yıkılışının aracı, istersek Adam Smith ya da Marx gibi öncelikle özgürlüğü sağlayacak bir güç olarak görelim, hepimiz onun gelişimi ile yakından ilgiliyiz. Ne kadar istersek isteyelim, onun günlük hayatımız üzerindeki etkisinden, önümüze çıkardığı ahlaki, toplumsal ve ekonomik ikilemlerden kaçamayız. Onu lanetleyebilir, ya da yüceltebiliriz ama yok sayamayız.” (Freeman, 1974: 15

aktaran: Ansal, 2004: 36).

Teknolojiyi gerçekten de yok saymamız mümkün değildir. Dolayısıyla, yok saymak olanaksız olduğuna göre, özellikle küreselleşme sürecinde bilim, teknoloji ve toplum ilişkilerini çok iyi kavramak, bilim ve teknolojiyi birey olarak; toplum ve bir işletme/ülke yöneticisi olarak; işletme/ülke yararına en iyi şekilde nasıl kullanabileceğimizi düşünmek ve bunun yollarını aramak zorundayız.