• Sonuç bulunamadı

1.4. Küreselleşme Süreci ve Etkileri Üzerine Yaklaşımlar

1.4.2. Aşırı Küreselleşmeciler

Aşırı küreselleşmeciler, bir önceki fikir grubu olan kuşkucuların tam karşısında yer almaktadırlar. Bunlara göre, küreselleşmenin sonuçları neredeyse her yerde hissedilen gerçek bir olgu olduğunu savunup, bu tezi ileri sürmektedirler. Bu görüşte, küreselleşme ulusal sınırlara kayıtsız olan bir süreç diye görülmektedir. Küreselleşme, güçlü sınır-ötesi üretim ve ticaret hareketleri yoluyla taşınan yeni bir küresel sistem (düzen) yaratmaktadır. Aşırı küreselleşmecilerinden birisi olarak bilinen, Japon yazar Keniche Ohmae, küreselleşmeyi “sınırsız bir dünya” piyasa güçlerinin ulus- devletlerden daha güçlü olduğu bir dünya yaratıyor diye görmektedir (Giddens, 2012: 95). Aşırı küreselleşmeciler dendiğinde, akla gelen ilk isimler olarak Keniche Ohmae’ne (1990) ek olarak, Francis Fukuyama (1999), Nicholas Negroponte (1995) ve Thomas Freidman (1999) sayılabilir (Özdemir, 2006).

Radikallere veya küreselleşmeyi savunanlara göre, teknolojiyi geliştiren bir ülke azgelişmiş bir ülkeyi piyasa olarak görmekte ve azgelişmiş ülkeye yatırım yapan gelişmiş ülkeler küresel standartların baskısı sonucuyla yüksek kalitede ürünü ve teknolojiyi bu ülkelere ihraç etmek zorunda kalacaklardır. Çünkü, sınırlar yalnızca birkaç ülkeye değil, tüm ülkelere açık olacaktır. Örneğin, ABD organizasyonu en azgelişmiş bir ülkeye eski teknolojiyi ihracat etmeye çalıştığında, Japonya gibi gelişmiş bir ülkenin yeni teknolojiyi aktarması sebebiyle küresel rekabet açısından geride kalacaktır. Bundan dolayı, sınırların kalkması ile gelişmiş ülkelerdeki teknolojinin, en azgelişmiş ülkelere ihraç edilmesi sonucunda azgelişmiş ülke yeni teknolojinin katkısıyla yüksek teknolojiye ulaşacak ve düşük kalitenin neden olduğu rekabet yoksunluğundan kurtulacaktır. Bu görüş çerçevesinde, küreselleşme koşulları; gelişmiş ülkelerin azgelişmiş ülkeleri sömürmesi olasılığını ortadan kaldıracaktır. Diğer taraftan, rekabetin artması, fiyat rekabeti yoluyla tüketiciye mal ve hizmetlerde daha fazla seçenek sunarak yaşam seviyesini yükseltecektir. Dolayısıyla, küreselleşmenin insanların hayatı üzerinde önemli etkileri olmaktadır. Böylece, sermaye ve ticaret önündeki engellerin kaldırılması daha etkin bir uluslararası iş bölümüne neden olurken, paralel olarak kalite ve fiyat açısından malların ve hizmetlerin daha etkin bir biçimde tüketiciye yönlendirilmesine de olanak sağlamaktadır (Özgöker ve Yılmaz, 2014: 7-8).

Yukarıda ismi geçen ve küreselleşmeyi Soğuk Savaş’a karşı bir sistem olarak gören Thomas Friedman bu olgunun temeline “entegrasyon/bütünleşme” kavramını yerleştirmektedir. Friedman’a göre statik bir süreç olan Soğuk Savaş sistemi bugün onun yerini almış olan küreselleşme sistemi, dinamik bir süreç olarak ele alınmalıdır. Bu dinamik süreç ulus devletlerin, pazarların ve teknolojilerin karşı koymasının mümkün olmadığı bir şekilde entegrasyon ilkesine dayanmaktadır ve bu entegrasyonun temelinde de serbest piyasa kapitalizminin tüm dünyaya yayılması yatmaktadır. Friedman (1999), küreselleşmenin kendine özgü ekonomik kanunları, kültürü ve teknolojileri olduğunu ileri sürmektedir. Onun kendine özgü ekonomik kanunlarla kastettiği; devlet denetiminde azalma, dışa açılma ve özelleştirmeyken, küreselleşmenin kültürü büyük ölçüde Amerikanlaşmadan geçen bir homojenleşmedir. Küreselleşmenin kendine özgü teknolojisi ise bilgisayarlaşma ve tabii ki internettir. Friedman, günümüzün global sisteminde ABD’nin tek ve dominant güç olduğunu belirterek diğer tüm ülkelerin ona bağlı olduğunu öne sürmektedir. Bundan dolayı, ABD ile diğer devletler arasındaki güç dengesi önemli bir noktada durmaktadır (Özdemir, 2006: 12-13).

Küreselleşme taraftarları, küresel toplumun, geleneksel ulus-devletlerinin yerini almakta olduğunu ve yeni toplumsal örgütlenme şekillerinin belirlemeye başladığı inancındadırlar. Bu inancı paylaşanlar ve aynı grup içinde yer alanlar tamamıyla aynı düşünce içinde değillerdir. Neo liberaller, devlet gücü üzerinde piyasanın ve bireysel otonominin başarısını hoş görürken, aynı grup içinde yer alan neo-marksistler, modern küreselleşmeyi, baskıcı küresel kapitalizmin temsilcisi olarak değerlendirilmektedirler. Ancak bu ideolojik yaklaşımlardaki farklılıklara rağmen, günümüzde giderek artan bir biçimde bütünleşmiş global bir ekonominin mevcut olduğuna ilişkin görüşünü de paylaşmaktadırlar (Canbay, 2007: 16).

Giddens’e göre, aşırı küreselleşmecilerin ortaya koyduğu çoğu küreselleşme çözümlemesi, ulusal devletin değişen eylemine odaklanmaktadır. Bu çözümlemelerde, küresel ticaretteki devasa büyüme yüzünden, her ülkenin artık kendi ekonomisini denetleyemediği ileri sürülmektedir. Ulus-devletler ve bu devletlerdeki politikacılar kendi ülkelerinin sınırlarını aşan problemler, fırtınalı mali piyasalar ve çevresel

tehditler gibi üzerinde denetim kurma güçlerini git gide yitirmektedir (Giddens, 2012: 95).

Küreselleşme taraftarı grubuna dâhil olan başlıca gruplar şunlardır denilebilir: dünya ile bütünleşme yanlıları; açıklık, serbestlik veya liberalleşmeyi isteyenler ve özgürlük yanlıları; dünyanın birinci ligindeki ülkelerin insanlarıyla aynı varlıklara sahip olmak isteyenler ve serbest rekabet ortamında söyleyecek sözü, satacak malı veya hizmeti ve gidecek yeri olanlar (Acar, 2002: 22-23).

Taraftarlar küreselleşmenin küresel ekonomik büyümeyi destekleyen serbest ticareti temsil ettiğini; iş yarattığını, şirketleri daha rekabetçi hale getirdiğini ve tüketiciler için fiyatları düşürdüğünü sayarken, diğer taraftan serbest ticaretin tarifeler, katma değer vergileri, sübvansiyonlar ve milletler arasındaki sınırlar gibi engellerin azaltılmakta olduğunu iddia ederler. Aynı zamanda, fakir ülkelere, yabancı sermaye ve teknolojinin infüzyonu yoluyla, ekonomik olarak gelişme şansı ve refahın yayılmasıyla, demokrasi ve insan haklarına saygının gelişebileceği koşulları yarattığını öne sürerler (Collins, 2010).

Farklı ülkelerden ürünlere erişimi olan şirketler ve tüketiciler için dünya çapında bir pazar oluşmakta ve finansal çıktılar paylaşıldığı için, şirketler ve hükümetler birbirleri için ekolojik sorunları çözmeye çalışmakta. Sosyal olarak birbirimize karşı daha açık ve hoşgörülü hale geldik ve dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan insanlar uzaylı sayılmıyorlar. Çoğu insan, hızlı seyahat, kitle iletişimi ve bilginin İnternet üzerinden küreselleşmesinin faydaları olarak hızla yayılmasını görmekte ve yararlanmakta. Aralarında ortak bir şey olmayan iki ülkede daha fazla bilgi akışı sağlanmakta. Kültürel karışmalar var ve her ülke diğer kültürler hakkında daha çok şey öğrenmekte. İşçiler, yeteneklerini pazarlamak için ülkeden ülkeye geçebilirler. Teknolojiyi gelişmekte olan ülkelerle paylaşmak onların ilerlemesine yardımcı olacaktır ve diğer ülkelerdeki tesislerin kurulmasına yatırım yapan ulus ötesi şirketler, bu ülkelerdeki insanlara genellikle yoksulluktan çıkmaları için istihdam sağlamaktadır (Collins, 2015).